İp nedir ne demektir? İp ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Ortasına kalp gibi görünen bir düğüm atılmış urgan ipi
Düğümlenmiş ip
  1. Yük bağlamak, çamaşır sermek, bir şeyi bağlayıp çekmek gibi işlerde kullanılacak kalınlıkta bükülmüş, keten, kenevir, pamuk vb. bitkilerin liflerinden örülen sicim: Karşıda bir evin taraçasında bir uçtan bir uca bir ip geriliydi, üzerine çamaşır asmışlardı. (T. Yücel)
  2. (Bazı bölgelerde) İplik.
  3. (mecazi) Asarak idam (öldürme) cezası: Gencecik delikanlılar ipe gitti. Aslan gibi gençler. Kolay mı bir çocuk yetiştirmek? (A. Sarısayın)


İp ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "ip" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )

  • İp atlamak: (Oyun veya spor amacıyla) Çevrilmekte olan bir ipin, her çevrilişinde baş ve ayakları değdirmeden yerinde sıçramak suretiyle üzerinden atlamak: Kızlar ip atlıyorlardı. Bir köşe- sinde iki talebe kız, ipin birer ucundan tutmuşlar çeviriyorlardı.
  • İp gibi incelmek (olmak): Çok zayıflamak: Senin aşkınla ip gibi incelmiş boynum, kılıcın keskin ağzına bir zarar vermeyecek, yeni âşıkların için hep keskin kalacaktır. (E. Subaşı)
  • İp parası vermek: Birini başından savmak, kabaca kovmak.
  • (birine) İp takmak: Birinin kötülüğüne çalışmak, arkasından kötü söylemek, kara çalmak, çekiştirmek.
  • İp takmamak: (argo) Değer vermemek, aldırış etmemek, dinlememek: İp takma sakın ipsiz edepsize sarhoşa (Enderunlu Vâsıf)
  • İpe çekmek: Asarak öldürmek: Elinden gelse hepimizi ipe çeker ve karşımıza geçip şöyle keyifli bir nargile sefası yapardı! (S. S. Berkem)
  • İpe dizmek: Boncuk vb.ni ipliğe geçirmek: Aralarına turkuazlar konmuş olan incileri ipe dizdi. (Kaşgarlı Mahmud)
  • İpe gelesi (gelesice): "Asılarak öl" anlamında kullanılan bir ilenme sözü: Seni ipe gelesi hain!
  • İpe gitmek: Ölüme gitmek: Bu kelle ipe gitmiş de geri gelmiş. (T. Cılızoğlu)
  • İpe (kadar) götürmek: Asılmasına neden olmak: Bu suçlardan bir tanesi, adamı darağacına, yağlı ipe kadar götürür, bunu bilmiyor musunuz?
  • İpe sapa gelmemek: Birbirini tutmamak, birbirine uymamak ya da akla yakın olmamak: İpe sapa gelmez lakırdı. Söylediği bari ipe sapa gelse...
  • İpe un sermek: (deyiminin anlamı) Olmayacak nedenler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak: Nasreddin Hoca'dan devamlı bir şeyler isteyen komşu bir gün de çamaşır ipi isteyince: - Veremem, ipe un serdim, demiş. - Aman Hoca, ipe un serilir mi? - Adamın vermeye niyeti olmayınca ipe un da serer... (İ. Sarı)
  • İpi çözmek: (halk dilinde) (Biriyle) İlgisini kesmek.
  • İpi (birinin) eline geçmek: Yönetimi başkasının eline geçmek, kontrolü başkasının elinde bulunmak: İpleri eline geçirmek ve ülkesini kendi istediği biçimde yönetmek istiyordu. (A. Efe)
  • İpi kırmak: (argo) Sıvışmak, savuşup gitmek: Maskesinin erimekte olduğunu görür görmez derhal ipi kırdı. (F. Ökte)
  • İpi koparmak: Aradaki anlaşmazlığı iyice derinleştirmek, ilişkileri bütünüyle kesmek: Devlet, bunlarla olan ipi kopardı ve yeni ideolojik arayışlara girmek zorunda kaldı. (H. Adıgüzel)
  • İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz anlamsız, tutarsız: Artık ipi yok sapı yok, ne aklına gelirse onu düşünmeden söylüyor. (Halkbilgisi)
  • İpin ucu birinin elinde olmak: İşi biri çevirir olmak: İpin ucu zalim elinde olunca adaletten, insan haklarından bahsedilir mi? (İ. Pala)
  • İpin ucunu kaçırmak: (teklifsiz konuşmada) Ölçüyü aşarak bir işi çıkmaza sokmak, bir işin idaresine hakim olamayacak duruma gelmek: Latife kocasına yardım etmek isterken ipin ucunu kaçırmış; kocasıyla karşı karşıya gelmişlerdi. (A. Aygen)
  • İpini boyamak: Bir işi ustalıkla becermek: İçinden pazarlıklı karı, istediği gibi ipini boyadı ya, gayrı kızın başına bir çorap örmekten kolay ne var! (Y. Ölmez)
  • (birinin) İpini çekmek:
    1. Birini ölçülü davranmaya zorlamak, doğru yola sokmak için uyarmak: Korku ve mülahazasıyla ipini çeker, onun hareket alanını kısaltır... (M. E. Poyraz)
    2. (İdam edilecek bir kimsenin) Celladı olmak: Kendini öldürmen gereksiz. Bekle ipini başkaları çeksin! (Türk dili)
  • İpini kendi eliyle çekmek: Kendi felaketini kendi hazırlamak: Milletini hiçe indirerek, kendi ipini kendi eliyle çekmek üzere... (Ş. O. Alpkaya)
  • İpini kesmek: (argo)
    1. Ayrılmak, savuşmak, kaçmak.
    2. (Birini) Parasız bırakmak: Bence zengin aile kızlarındaki şımarıklıktan başka bir şey değil, Sunguralp bunları bilse, bana kalırsa onun ipini keser. (Ş. Uralcan)
  • İpini kırmak: (halk dilinde) Azmak, ele avuca sığmaz bir duruma gelmek: Avrupa'da ne kadar ipini kıran serseri varsa soluğu İstanbul'da alıp şuraya buraya yerleşmişlerdi. (K. Tahir)
  • İpini koparmak: Serbest kalmak, azmak, serserilik etmek: Başkan, "Böyle olmayacak, ipini koparan geliyor. Hırlısı var hırsızı var," dedi. (İ. Dikici)
  • İpini sürümek: Cezayı hak edecek suç işlemek, bela aramak: Bela budur, maariften dem vurur, / Veli divanedir, ipini sürür (İbrahim Efendi)
  • İpini sürüyüp gezmek: Başıboş dolaşıp vakit öldürmek: " (...) anasına küsmüş, babasından bezmiş, ipini koparıp sürüyerek gelmiş birikmiş ademoğlu döküntüsü harmanı değil mi?" derdi. (K. Tahir)
  • İpini üstüne atmak: Başıboş bırakmak, ne halin varsa gör demek: Bin defa söyledim, baktım dinlemiyor, ipini üstüne attım.
  • İpinin kıvrığı çözülmek: Bir konuda, birine adaletsiz davranmaya yönelmek, haksızlık etmek.
  • (birinin) İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez: Onun ipiyle kuyuya inilir mi hiç? Yarın gene vazgeçer göreceksiniz. (K. Ateş)
  • (bir zamanı) İple çekmek: (O zamanın gelmesini) Sabırsızlıkla beklemek: Yarışma gününü iple çekiyordu. Çünkü bu kez kazanacağından emindi. (F. Erdoğan)
  • (bir işin) İpleri birinin elinde olmak: O işi el altından çekip çevirmek, biri tarafından gizlice yönetilmek: Benim için her şeyi yapan bir kuklam vardı. İpleri benim elimde sandım. (A. U. Çetinkaya)
  • İpleri koparmak: Bağlı bulunduğu kimse veya yerle ilişkisini kesmek: Amcam bizlerle ipleri koparmış, hiçbir şekilde bizlerle görüşmemiş, aramamış ve sormamıştı. (H. Ertuğrul)
  • İpliği pazara çıkmak: Saklamak istediği kötü bir şey herkes tarafından duyulmak, yalanı veya kusuru ortaya çıkmak, ne mal olduğu anlaşılmak, foyası meydana çıkmak: Zaten Komünizm dediğiniz, ipliği pazara çıkmış, en barbar diktatörlüklerin işine yaramış iptidai bir yobazlık sistemidir. (P. Safa)
  • (birini) İpten almak:
    1. İdamdan kurtarmak: "Said Nursî Hazretleri, duasıyla beni ipten aldı." diyordu. (S. Altundağ)
    2. (mecazi) Zor bir durumdan kurtarmak: Seninle ilk tanıştığımızda bizi ipten alıp ölü olan hayallerimize ve inancımıza hayat vermiştin.
  • İpten adam almak: Sanık olan bir kimseyi cezası idam olan ağır bir suçtan kurtarmak: Adam ipten adam almış, böyle davayı mı kaybedecek? (R. Altıntaş)
  • İpten kuşak kuşanmak: Yoksul düşmek, yoksullaşmak: Karı koca ipten kuşak kuşandılar, fakat yine de çocuklarını okutmaktan vazgeçmediler. (Halkbilgisi)
  • Anasının ipini satmış (veya pazara çıkarmış): İpsiz, kendisinden her türlü soysuzluk beklenebilen (kimse): Gözünü aç, kazıklanma hazret! Anasının ipini satmış, adamın gözünden sürmeyi çalar bir itoğlu ittir bu herif, ikiyüzlülüğü cabası! (A. İlhan)
  • Ayağına ip takmak: Bir kimseyi çekiştirmek, gıyabında konuşmak: Onun bunun ayağına ip takmak için bize para veren siz değil misiniz? (H. R. Gürpınar)
  • İğne ipliğe dönmek: Çok zayıflamış olmak: Padişah, kıza sırılsıklam aşıkmış, yemeden içmeden kesilmiş. İğne ipliğe dönmüş. (Ö. Aytaç)
  • Kapının ipini çekip gitmek: Evden çıkıp bir daha uğramamak.
  • Kırk kapının ipini çekmek: İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak: Yokluk, darlık, kıtlık dönemleri... Borç bulabilmek için kırk kapının ipini çektiğimiz günler... (E. E. Karaismailoğlu). Her yere girip çıkıyormuşsun. Kırk kapının ipini çekiyormuşsun destursuzca. Külkedisi değil de kırk evin kedisi (M. Savaş).
  • (bir işi) Pamuk ipliğiyle bağlamak: Etkisi az sürecek bir çare ile geçiştirmek: Sanırım bu pamuk ipliğiyle bağlanmış bir uzlaşmaydı. (H. C. Yalçın)
  • (bir şeye) Pamuk ipliğiyle bağlamak: Her an bozulmaya, kopmaya hazır olmak: Düzenli görünen, aslında pamuk ipliğiyle topluma bağlanmış olan hayatımın en mutlu anılarını yuvada geçirdiğim günlerde yaşadım. (Z. Karadeniz)


İp ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "ip" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • İp, inceldiği yerden kopar*: (atasözünün anlamı) Bir konudaki gerginlik, en duyarlı noktada sorunu çözümsüz bırakır.
  • İp koptuğu (kırıldığı) yerden bağlanır (ulanır)*:
    1. Bir kırgınlık, onun nedeninin giderilmesiyle ortadan kalkar.
    2. Bir iş, bozulan noktaların düzeltilmesiyle sonuca vardırılır.
  • Asılmış adamın evinde ipten bahsedilmez: Büyük bir felakete uğramış kişiye üzüntüsünü hatırlatacak sözler söyleyerek onun daha fazla yıkılmasına sebep olunmamalıdır.
  • Bir ipte iki maymun oynamaz: Aynı alanda veya konumda iki kişi bir arada var olamaz. İki güçlü veya iddialı insanın aynı yerde bulunması genellikle çatışmaya yol açar.
  • Cambaz ipte, balık dipte gerek*: Her insan, ustalığını, uzmanı olduğu alanda göstermeli, kimse başkasının kendini kanıtladığı alana girmemelidir.
  • Çürük iple kuyuya inilmez: Güvenilmez veya sağlam olmayan şeylerle riskli işlere girişilmemesi gerektiğini ifade eder.
  • Delinin ipiyle kuyuya inilmez: Akılsız, cahil kişilere güvenip onlarla önemli bir işe kalkışmak doğru değildir.
  • Eski kaçmış; iğne iplik geri getirmiş: Küçük yırtıkları olan giysilerin ya da küçük hasarları veya eksiklikleri olan eşyaların hemen atılmaması gerektiğini, onların onarılarak tekrar kullanılabilir hale getirilebileceğini ifade eder. Bu, onarılabilen her şeyin değerlendirilmeye devam edilmesi gerektiğini anlatır.
  • Gergin ip çabuk kırılır (kopar): Olur olmaz her şeye sinirlenip bela çıkaran kimseler kısa zamanda bunun cezasını çekerler.
  • Her adamın ipiyle kuyuya inilmez: Herkese aynı oranda güvenilmez ve iş yapılmaz.
  • Her ip ile adam asılmaz: Her araç ya da yöntem her durumda işe yaramaz. Her işin kendine özgü bir çözümü veya yöntemi vardır. İşlerin doğru yapılabilmesi için uygun araçlar ve yöntemler gereklidir.
  • Hırsıza ip, mücrime zindan gerek: Suç işleyen kişi hak ettiği cezayı görmelidir. Hırsızlık yapanın ipi boynuna, suç işleyenin ise zindana girmesi gerektiği ifade edilir.
  • İğne oynarsa iplik geçmez: Bir işin başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi için sabit ve düzgün bir zemine veya duruma ihtiyaç olduğunu ifade eder. İstikrarın ve doğru koşulların sağlanmadığı durumlarda, işlerin istenildiği gibi ilerlemeyeceğini vurgular.
  • İki cambaz bir ipte oynamaz*: Tek kişinin yapacağı bir işi iki kişinin yapamayacağı durumları anlatır.
  • Kabahat ipliği eğiren de değil, iğ ile çıkrıkta: Suç işleyenin değil, onu suça teşvik eden, araç sağlayan ya da yetiştirenlerin asıl sorumlu olduğunu ifade eder.
  • Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar*: Kaynana ne denli iyi, ne denli yumuşak huylu olursa olsun, onun varlığı yine de gelini rahatsız eder.
  • Para insanı ipten kurtarır: En tehlikeli durumlarda bile insanı kurtaran paradır.
  • Yalancının ipi ile kuyuya inen kuyu dibinde kalır: Birinin yalancı olduğunu bildiği halde onun sözüne inanıp bir işe girişen kişi o işten eli boş döner, hayal kırıklığına uğrar ve zararlı çıkar.


İp ile ilgili birleşik kelimeler


  • İp cambazı: İki direk arasında, yüksekte gerilmiş ip üzerinde gösteriler yapan cambaz: Alev halkasından atlayan kaplanlar, ip cambazı, şarkı söyleyen denizkızı, üç parçaya kesilip yeniden dirilen sihirbaz daha neler neler... (Kolektif)
  • İp kaçkını: (İpe çekilecek derecede) Serseri ve kötü kimse: "Sus yezit!.. İp kaçkını!.." diye bağırdı, "senin ipini ben çekeceğim. Hepinizi Gerede çarşısında Padişahımın fermanı ile asacağım." (S. Kocagöz)
  • İpe basan: (argo) Sersem, budala, aptal.
  • İpi çürük: Güvenilmez kimse: O tür ipi çürük adamla ne kadar az görüşürsen o kadar çok şey kazanırsın. (Elçin)
  • İpi kırık: (argo) Sorumsuz, başıboş, serseri: İpi kırık herifle düşer kalkarsan, sonunda olacağın bu. (K. Yedekçioğlu)
  • İpini kırmış: Başıboş, haylaz, serseri: Tanrı tanımaz, dinsiz, alkolik, asi, kendini fuhşa kaptırmış, kısaca « ipini kırmış nesiller », dünyayı bir yerlere doğru sürüklüyorlar. (S. A. Arvasi)
  • İpsiz sapsız:
    1. Münasebetsiz, tutarsız: Hele şu ipsiz sapsız lakırdılara bak! (Mustafa Nuri Bey)
    2. İşsiz güçsüz, yersiz yurtsuz, serseri: Bu herifleri hiç gözüm tutmadı. İpsiz sapsız herifler... (A. Nesin)
  • İpten kazıktan kurtulmuş (kaçmış): Her türlü kötülüğü yapacak nitelikte olan, serseri: Bazısı gündüz külahlı gece silahlı, darağacı kaçkını, ipten kazıktan kurtulmuş azılı haydutlardı. (M. B. Dede)