Dikiş iğnesi |
- Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek büyüklükte deliği olan çelik araç: Dikiş iğnesi, yorgan iğnesi vb.
- İki şeyi birbirine iliştirmeye yarayan ince, uzun, bir ucu sivri bir ucu küt olan madeni araç: Toplu iğne, çengelli iğne vb.
- Toplu iğnenin süs için kullanılan çeşidi: Kravat iğnesi, eşarp iğnesi.
- Altındaki iğneyle tutturulan elmaslı kuyumcu işi: Elmas iğne.
- Bazı araç ve gereçlerin ucu sivri parçası: Pusula iğnesi, saat iğnesi vb.
- (zooloji) Bazı böceklerin çoğu zaman zehirli ve batıcı olan savunma organları: Arının iğnesi, akrebin iğnesi vb.
- (botanik) Bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık.
- Olta ipinin ucundaki ufak çengel: İğneye iri bir balık takıldı.
- Kaslar ya da damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı vermek için kullanılan sağlık gereci, şırınga, enjektör: Hemşire iğne yaptı.
- (mecazi) Dokunaklı, batıcı, kırıcı ya da üzücü söz: İğneli iğneli konuşuyor.
İğne ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "iğne" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık: İnsanların arasına sokulmuşlar. Ama nasıl kalabalık, iğne atsan yere düşmez. (E. Şahin)
- İğne batırmak: İğneli, dokunaklı söz söylemek: Güveyinin arkadaşları güveyiye iğne batırarak kendisinden istekte bulundular.
- İğne deliği gibi: Küçücük: Karanlık odada, iğne deliği gibi aralıklardan sızan ışıklar altında, günlerce okuyorum bu dergileri. (A. Binyazar)
- İğne deliğinden geçmek:
- Aşırı derecede zayıflamak: Fuzuli'nin dertleri devenin başına konsa çektiği acıdan deve öyle zayıflar, öyle incelir ki iğne deliğinden geçer. (M. Kaplan)
- Herhangi bir işte, durumda zorlu bir süreçten geçmek.
- İğne deliğinden Hindistan'ı seyretmek: Küçük bir olaydan büyük anlamlar çıkarmak: Arif odur ki gördüğünü gördüm demez, bildiğini bildim demez, iğne deliğinden Hindistan'ı seyreder. (M. And)
- İğne deliğine girmek: Kimsenin bulamayacağı bir biçimde gizlenmek, saklanmak: İğne deliğine girmiş olsa bulup çıkarmalıydı onu. Ondan başka çaresi yoktu. Bir yolunu bulup ulaşmalıydı ona. (Ö. Esmergül)
- İğne iplik kalmak (olmak): İğne ipliğe dönmek: Çalıştırılmaktan, itilmekten bir iğne bir iplik kalmış yavrucuğum. (İ. Kuyumcu)
- İğne ipliğe dönmek: Çok zayıflamış olmak: Padişah, kıza sırılsıklam aşıkmış, yemeden içmeden kesilmiş. İğne ipliğe dönmüş. (Ö. Aytaç)
- İğne üstünde oturmak: Bir yerde tedirginlik duymak, diken üstünde oturmak: Herkes zaten kuşkuda, iğne üstünde oturuyordu. Ev sahibinin çağırılması garip karşılanmıştı. (M. Şeyda)
- İğne yapmak (vurmak): İğneyle vücuda sıvı bir ilaç vermek: Doktor, Havva'nın koluna iğne yaptı. Havva bağırmadı. (H. Gökhan)
- İğne yemek: İğne olmak: Kahvaltı sonrasında bir iğne daha yedim ve gözlerim daha bir açıldı. Üç günü daha yatakta geçirdim. Çok yararını görmüştüm iğnelerin. (Türk Edebiyatı)
- İğne yutmuş: Çok bitkin ve acılı (kimse): Eskiden şişmandım, şimdi ise iğne yutmuş gibi oldum.
- İğne yutmuş maymuna (köpeğe, ite) dönmek: (alay) Zayıf ve bitkin duruma gelmek, gücü tükenmiş olmak: Bizimkilerin tabiriyle, iğne yutmuş ite dönmüştüm. O kadar zayıf düşmüştüm ki, yürümekte bile zorlanıyordum. (M. Gürle)
- İğneyle kuyu kazmak:
- Bir işi ortaya çıkarmaya çalışırken yetersiz araçlar kullanarak o işi güç ve ağır yürütmek: Ne diye iğneyle kuyu kazalım; dinamitle dağları tersine çevirmek mümkün olurken? (N. F. Kısakürek)
- Çok ağır ve güç yürütülebilen bir iş üzerinde olmak: İğneyle kuyu kazmak gibi bir şey buralarda iş yapmak. (M. Adıbeş)
- İğneli beşik azabı çekmek: Şiddetli acı ve sıkıntı çekmek: Evim bana zindan oldu. İğneli beşik azabı çekiyorum. (S. Emir)
- Samanlıkta iğne aramak: Çok zor ve neredeyse imkânsız bir işi yapmaya çalışmak: Samanlıkta iğne aramaktan da imkansız bir işti yaptığı; memleketi karış karış dolaşırsa bir yerde Hasret'le karşılaşacağını umuyordu. (M. Yazar)
İğne ile ilgili atasözü ve anlamı
İçinde "iğne" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- İğne deliğinden deve başı geçmez: İmkansız ya da son derece zor olan şeyleri ifade etmek için kullanılır. Genellikle abartılı durumları veya ulaşılması zor hedefleri anlatır.
- İğne ile kuyu kazılmaz: Yetersiz araçlarla büyük ve zorlu işlerin yapılamayacağını ifade eder. Doğru araçlar ve yeterli kaynaklar olmadan büyük hedeflere ulaşmanın imkansız veya çok zor olduğunu vurgular.
- İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır (Önce iğneyi kendine batır, sonra çuvaldızı ele)*: Ağır ve acıtıcı bir işi başkasına yapmadan önce onun biraz daha hafifini kendimize uygulamalı, tutumumuzu bunun etkisine bakarak belirlemeliyiz.
- İğne oynarsa iplik geçmez: Bir işin başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi için sabit ve düzgün bir zemine veya duruma ihtiyaç olduğunu ifade eder. İstikrarın ve doğru koşulların sağlanmadığı durumlarda, işlerin istenildiği gibi ilerlemeyeceğini vurgular.
- İğne ucu kadar delikten bir küp su boşalır: Bazı küçük sonunlar halife alınırsa düzeltilmesi çok zor olan problemler doğurabilir.
- Aldığı bir iğne, demirini yoklar (Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını ne sorarsın?): Bazı insanlar alacakları şeyin maddi değeri çok düşük olduğu halde sağlam mı, değil mi diye her tarafını inceler, bu da satıcıyı sinirlendirir.
- Arama iğneyi samanlık içinde: Bazı kimseler o kadar akılsız olurlar ki olmayacak işlerle uğraşıp gereksiz yere çaba harcarlar.
- Bal veren arının iğnesi zehirsizdir: Dürüst, yardımsever ve iyi insanların isteyerek kimseye zarar vermeyeceklerini ifade eder. Bu kişiler, tıpkı bal veren arı gibi faydalı olurlar ve başkalarına zarar vermezler.
- Bir iğnenin yokluğu yokluktur: Değersiz veya küçük görülen şeylerin bile büyük bir ihtiyaç haline gelebileceğini ve bazen hayati önem taşıyabileceğini vurgular.
- El, adamı iğnenin deliğinden gözetlermiş: Dışarıdan bir kişinin, birini veya bir durumu çok dikkatli ve titiz bir şekilde gözlemleyip değerlendirdiğini anlatır. Yabancıların veya üçüncü şahısların, başkalarının kusurlarını veya hatalarını bulmada ne kadar dikkatli ve eleştirel olabileceğini vurgular.
- Ele iğne sokmak isteyen iptida çuvaldızı kendine sokmalıdır: Başkalarına kötü bir söz söylemeden, kötü bir şey yapmadan önce insan bunun daha etkili olanını kendi üzerinde denemelidir.
- Hastalık iğne deliğinden girip, han kapısından zor çıkar: Hastalığın vücuda girmesinin çok kolay, ancak iyileşmenin ve hastalıktan kurtulmanın çok zor olduğunu vurgular.
- Kışın iğne deliği kadar yerden deve kadar soğuk girer: Küçük bir açıklığın bile büyük bir etki yaratabileceğini ifade eder. Küçük ihmallerin veya önemsiz gibi görünen ayrıntıların, ciddi sonuçlara yol açabileceğini vurgular.
- Sökük demiş ki "gidiyorum", iğne demiş ki "git gidebildiğin kadar": Bir sorunun veya durumun ciddiyetinin, ona müdahale edebilecek kişinin bakış açısına göre değiştiğini ifade eder. Söküğün gitmesini umursamayan iğne, sorunun her zaman düzeltilip halledilebileceğine inanır.
- Terziye "göç" demişler, "iğnem başımda" demiş* (Terziye "göç" dediler, iğnesini sapladı yakasına): Kendisine gerekli olan şeyler kolay taşınır olan kimsenin bir yerden başka yere göçmesi daha kolaydır.
İğne ile ilgili birleşik kelimeler
- İğne iplik: Pek zayıf kimse: Evet, iğne iplik olmuş, ölü gibi sönmüş idim. (B. Z. Avşar)
- İğneden ipliğe: En ufak ayrıntılara kadar her şey: İğneden ipliğe varıncaya kadar hepsini tek tek yazmıştık. (M. Atamer)
- İğneli (beşik) fıçı: Çok sıkıntılı ve üzüntü veren şey: Bu uğurda İğneli Fıçı hayatı yaşarken... (N. F. Kısakürek)
- İğneli söz: Dokunaklı, kırıcı, üzücü söz: Dünkü mağlubiyetin acısını iğneli sözlerle çıkarmak isteyen Deli Emine'ye fırsat veriyordu. (S. Ali)
Soru/Yorum Formu