Hız nedir ne demektir? Hız ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Çabukluk, sürat: Bir kertenkele hızla kaçtı ve birkaç ağustos böceği sustu. (S. Ali)
  2. Hareketten doğan güç, şiddet: Rüzgar hızıyla çalışan elektrik santrali.
  3. (fizik)
    1. Bir cismin belli bir yönde aldığı yolun zamana oranı.
    2. Bir eksen çevresinde dönen bir cismin aldığı yolun zamana oranı; çizgisel hızın yarıçapa oranı.


Hız ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "hız" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Hız almak: Atlamak için geri geri çekilip birdenbire ileriye doğru fırlamak: Bir daha geriye çekildi, hız aldı, kapıya şiddetli bir omuz vurdu. (P. Safa)
  • Hız vermek: (deyiminin anlamı)
    1. Hızını artırmak, hızlandırmak: Çalışır durumdaki motorun yanına oturup, korku dolu haliyle tekneye hız verdi.
    2. Gayret vermek: Tarihi araştırmalarına yeni bir hız verdi. (İ. Kafesoğlu)
  • Hız yapmak: Aşırı süratli gitmek: "Hız yapma. Acelemiz yok." dedi. (B. K. Sarısoy)
  • Hızını alamamak:
    1. Hızını yenememek, hızla gidişini yavaşlatamamak: Kamyon hızını alamadı, biraz ilerde durabildi. (K. Bilbaşar)
    2. Hızlanamamak: Uçak gerekli havalanma hızını alamıyordu. (Tarih ve toplum)
    3. (mecazi) Öfkesini yenememek, yatışamamak: "İşe yaramaz herifler!" diye öfkeyle haykırıp habercinin üzerine hiddetle yürüdü. Hızını alamadı, elinin tersiyle haberciye sert bir tokat indirdi. (A. S. Durmaz)
  • Hızını almak:
    1. Şiddetini yenmek, yatışmak: Sıcak ancak hızını almış, akşam serinliği ancak, tuğla duvarlar arasına sıkışıp kalmış balkonlara tatlı tatlı sızmaya başlamıştı (Varlık yıllığı). Fırtına hızını aldı. (TDK)
    2. Yavaşlamak, hızını yitirmek: Yar Hisar yolunun başlangıcında Orhan Bey hızını aldı artık, rahvana döndü, yavaşladı. (M. N. Sepetçioğlu)
  • Hızını kaybetmek (veya yitirmek): Etkisini, geçerliliğini yitirmek, hükmü kalmamak: Dışarıda devam eden yağmur artık ilk yağmaya başladığı zamanki hızını kaybetmişti. (S. Karabaş)
  • Hızını kesmek: Yavaşlamak, yavaşlatmak: At, binicisinden kurtulunca hızını kesti ve durdu. (M. Ü. Menteş)
  • Hızlı yaşamak: Eğlenceye ve gönül maceralarına aşırı düşkün bir yaşamı olmak: Yerinde duramayan hızlı yaşayan biriymiş, arkadaşları da ona hızlı derlermiş.
  • Var hızıyla: Olanca hızıyla: Kötü olasılıklar doldu içine. Var hızıyla koşmaya başladı. (F. Baykurt)


Hız ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde veya anlamında "hızlı" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Hızlı sağanak tez geçer*: Ani ve büyük bir hızla başlayan olayların kısa ömürlü olacağını ifade eder. Hızlı ve aceleci başlangıçlar genellikle uzun süre devam etmez.
  • Acele ile pire tut (tutulur): Hız gereken işlerde acele etmenin zararlı olmayacağını, hatta yararlı olabileceğini ifade eder.
  • Acımış eşek katırdan yürük olur: Canı yanan eşek attan hızlı gider; acı çeken kişi de acısını dindirmek amacıyla kendisinden beklenmeyen bir hızla hareket eder.
  • Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır: İşleri yavaş ve dikkatli yapanların başarıya ulaşacağını, acele edenlerin ise başarısız olacağını ifade eder. Sabır ve özenle ilerleyen kişi, daha sağlam adımlar atar.
  • Ardından sapan taşı yetişmez*: Çok hızlı hareket eden birinin, onu yakalamak veya yetişmek için yapılan çabaların yetersiz kalacağını ifade eder.
  • Beygirin suratını değil süratini överler: Bir şeyin dış görünüşünden ziyade işlevselliğinin ve performansının önemli olduğunu anlatır. Atlarda olduğu gibi, insanlarda ve nesnelerde de değerli olan hız ve yetenektir, görünüş değil.


Hız ile ilgili birleşik kelimeler


  • Hız diyagramı: (matematik) Hızın değişimini gösteren grafik.
  • Hız düşmesi: Uçuş durumundaki bir uçağın hızı, havada kalabilmesi için gerekli hızın altına düştüğü zaman, uçağın bulunduğu dinamik durum.
  • Hız göstergesi: Hız ölçer.
  • Hız kontrol aracı: İçinde hava hızını ölçmeye özgü bir araç bulunan madensel kutu.
  • Hız testleri: (eğit.) Belirtilen uygulama süresi içinde hiç kimseye bütün soruları cevaplama olanağı vermeyen testlerin genel adı.
  • Hızlı hızlı: Hızlı bir şekilde, çabuk çabuk: Böyle hızlı hızlı gidişi, belki sevdiği kızı görmek içindi. (A. Nesin)