- Birden çok eylem ya da şeyin, ayrıca bunlara karşıt olanların da birlikte bulunduğunu göstermek üzere onları anlatan sözcüklerin başına getirilir: Acı tatlı, Allah ne verdiyse, hem yer hem konuşuruz (A. K. Tecer). Hem yaramaz, hem çalışkan.
- Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak ya da anlamı kuvvetlendirmek için "bir de", "şu da var ki", "zaten" anlamında kullanılır: Hem çocuklar üç günde tepeme binerler (S. Faik). Hem ne gerek var?
- İkincisi birincisinin açıklaması niteliğinde olan iki cümleyi birbirine bağlar: Yanlış, hem çok yanlış. Sıcak, hem de nasıl sıcak.
- (önek olarak) Türkçedeki "-daş" ekinde olduğu gibi beraberlik ve ortaklaşalık anlamı olan sıfatlar kurmak için kullanılır: Hemfikir. Hemşeri.
- Hem anam, hem babam: Her şeyim.
- Hem de nasıl:
- Pek çok, üstün derecede: - Bu yemeği sever misin? - Hem de nasıl!
- Özene bezene, büyük bir dikkatle: - Vidayı iyice sıkıştırdın mı? - Hem de nasıl!
Hem sözcüğü ile başlayan deyimler ve anlamları
İçinde "hem" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Hem İsa'yı hem de Musa'yı memnun etmek: (deyiminin anlamı) İstekleri, tutumları birbirine uymayan iki tarafı da desteklemek.
- Hem kaçar, hem davul çalar: Hem bir işi yapmaktan çekinir gibi hareket eder, hem de onu yapmaktan vazgeçmez.
- Hem kel hem fodul: Hem iş başaramaz, hem üstünlük taslar.
- Hem nalına, hem mıhına (bir nalına bir mıhına): Birbirine karşıt iki yanı da, destekleme ya da birbirine karşıt iki yanı da aynı anda hırpalama tutumu.
- Hem suçlu, hem güçlü: Suçlu olduğu halde suçsuzmuş gibi davranan, üstelik karşısındakini suçlamaya yeltenen.
- Hem şamdan paklandı, hem pilav yağlandı: Hem bir pürüz giderildi; hem de bu sayede başka bir şeyin değerlenmesi için gerekli olan yerine geldi.
- Hem ziyaret, hem ticaret: Görüşmeye, ziyaretine gidilen kimsenin yanında bir de yararlı bir iş görme, kazançlı çıkma.
Soru/Yorum Formu