Gürültü |
- Aralarında uyum bulunmayan birtakım kaba seslerin tümü, patırtı, şamata eş anlamı: Makine gürültüsü. Çocukların gürültüsü. Gürültüden kendi sesimizi bile zor duyuyorduk.
- (mecazi) Birçok kişinin karıştığı kavga, dalaş ya da tartışma: Naciye Hanım gürültüden hoşlanan bir mahluktur (P. Safa). Sarhoşlar arasında gürültü çıktı.
Gürültü ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "gürültü" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Gürültü bastırmak: Gürültüden daha güçlü ses çıkarıp onu etkisizleştirmek: Tam o sırada gür bir ses bütün gürültüyü bastırdı: "Durun!" (Y. Bahadıroğlu)
- Gürültü çıkarmak (etmek, koparmak, yapmak):
- Düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak: Onları uyandırmak için gürültü çıkarıyordu (S. Asımgil). Senin çocuklar çok gürültü yapıyor bugünlerde. (Y. Asal)
- Kavgaya, tartışmaya, karışıklığa yol açabilecek olay yaratmak: Bir ihtilal yapacak kadar gürültü ediyordu (H. E. Adıvar). Bu açıklama büyük bir gürültü kopardı. (U. Keser)
- Gürültü çıkmak: Kavga, tartışma, karışıklık olmak: Bu sözler üzerine mecliste gürültü çıktı (N. Öklem). Öyle bir gürültü çıktı ki sonunda polis geldi. (M. Yener)
- Gürültüye boğmak:
- Büyük gürültü çıkarmak: Bir yük treni ortalığı gürültüye boğdu. (N. Önderoğlu)
- Gürültüye getirmek, karışıklıktan faydalanmak: Ortalığı gürültüye boğarak uzun uzun kendi görüşünü savundu. (Y. Küçükdağ)
- Gürültüye gelmek: Telaş ve karışıklığa rastladığı ya da başka önemli konularla uğraşıldığı bir zamana denk geldiği için üzerinde gereğince durulmamak: Söylediklerim gürültüye geldi. (A. Bozfırat)
- Gürültüye getirmek:
- Art niyetle, ele alınması gereken bir konuyu görüştürmemek, görüşme dışı bırakmak: Kadına kendimi, çektiklerimi, düşündüklerimi anlatmaya kalkıştım ama, gürültüye getirdi, dinlemedi. (M. Makal)
- Bir yerdeki karışıklıktan yararlanarak laf kalabalığıyla işini yürütmek, istediğini elde etmek: Ve işi gürültüye getirerek nihâyet bir kararla Yunanlılar istediklerini aldılar. (A. V. Ebüzziya)
- Gürültüye gitmek: Telaş ve karışıklığa kurban olmak, değeri anlaşılamayarak ziyan olmak: Film ziyafetten sonra gösterildi ama gürültüye gitti. (A. Kılıç)
- (kuru) Gürültüye pabuç bırakmamak: Sözde korkutmalara aldırış etmeyip kafasına koyduğunu yapmak: Çökük Rıza, böyle kuru gürültüye pabuç bırakır adamlardan değildi. (K. Tahir)
- (ortalığı) Gürültüye (patırtıya) vermek: Gürültü içinde bırakmak, herkesi telaşa düşürmek: Ortalığı gürültüye verip şirretlikle haklı çıkmak istiyordu. (A. Nesin)
Gürültü ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "gürültü" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Gürültü istemeyen adam demirci dükkanına girmez: Bir şeyden rahatsızlık duyan kimse o şeyin bulunduğu yerden uzak durur.
- Gürültü istemeyen, kazancı (bakırcı) dükkanına girmez (hırkasını başına çeker)*: (atasözünün anlamı) Gürültüden rahatsız olan ya da sessizlikten hoşlanan kimseler, gürültülü patırtılı işlerle ilgilenmemeli ya da böyle yerlerde görev almamalı.
- Değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz: Bir kişinin veya bir şeyin, alışık olduğu zorluklar veya tehlikeler karşısında cesur ve korkusuz olacağını anlatır.
- Ulu ağacın gürültüsü dal ile, mutlu evin yakışığı döl ile*: Bir ağacın dal budak salarak gürleşmesi gibi bir ailenin mutluluğu da yetiştirdiği çocuklarla pekişir, gürleşir.
- Yalnız yapılan iş, yağmursuz gök gürültüsü: İş birliği ve dayanışmanın önemini vurgulayarak, birlikte yapılan çalışmaların daha sağlam ve kalıcı sonuçlar doğuracağını belirtir.
- Yumurtladığı bir yumurta, gürültüsü yedi mahalleyi tutar: Beceriksiz ve kendini beğenmiş kişilerin nadiren başardıkları küçük başarıları abartıyla duyurduklarını ifade eder.
Soru/Yorum Formu