Gün |
- Güneş: Hani, denize gün doğarken Sanki denizde yıldız varmış gibi parlar ya... (M. Tandoğan)
- Gündüz: Günler uzadı diye seviniyordum... (C. Gündoğdu)
- (gökbilim) Dünya'nın kendi ekseni çevresinde bir kez dönmesi sırasında geçen zaman. Bu zaman, süre bakımından 24 saate, ortalığın aydınlanıp kararması bakımından da gece ve gündüz olarak iki vakte bölünür: Hastalık başlayalı 40 güne yakın oluyor. (H. E. Adıvar)
- Zaman, sıra: Bu işin de günü gelecek.
- Çağ, devir: Bu köprü o valinin gününde yapılmıştır.
- (mecazi) İyi yaşanmış zaman: Fakir, fukara, köylümüz, işçimiz Anadolu'lumuz bu hükümet zamanında gün gördü (T. Bayrak)
- Bayram vb. özel bir anlamı olan gün: Doğum günü. Kurtuluş günü.
- Çoğunlukla evde oturan bayanların ayın belirli günlerinde yaptıkları konuk ağırlama toplantısı: Yarın annemin günü var.
- Tarih.
Gün ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
Gün batımı |
- Gün ağarmak: Tanyeri aydınlanmak.
- Gün ağılı: Güneşin çevresinde oluşan aydınlık halka.
- Gün batışı: Güneşin batı ufkuna yaklaşması ve kaybolması olayı.
- Gün dikilmesi: Tam öğle vakti, zeval.
- Gün dinlenmek: (halk dilinde) Güneş batmak.
- Gün doğmak: Sabah olmak.
- Gün eğişmesi: Öğleyle ikindi arası.
- Gün kavuşması: Güneş batmak, akşam olmak.
- Gün-tün eşitliği: (gökbilimi) Geceyle gündüzün eşit uzunlukta olması. Bu eşitlik, 21 Martta ve 21 Eylülde olmak üzere yılda iki kez olur, ekinoks.
- Gün yalımı: Sıcak havalarda toprağa yakın hava katının gözle görülen titreşimi.
- Gün yayı: (gökbilimi) Güneş'in gök küresinde bir gün boyunca çizdiği çemberin gözerimi üstünde kalan parçası.
Gün ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "gün" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Gün almak:
- Bir yerden, belli bir nedenle zaman ayırtmak, randevu: Doktordan gün almak.
- Tamamladığı yaşı izleyen yılın bir ya da birkaç günü daha geçmiş olmak: Beş yaşından iki gün aldı.
- Gün bugün: Tam sırası, fırsat bu fırsat.
- (Birine) Gün doğmak: (deyiminin anlamı) Ummadığı iyi bir duruma erişmek ya da eline olağanüstü bir fırsat geçmek.
- (Birine) Gün geçmek: Güneş çarpmak.
- Gün gibi açık (ortada): Çok açık, çok belli.
- Gün gibi aşikar: Besbelli, açık.
- Gün görmek: Esenlik, bolluk, mutluluk içinde yaşamak.
- Gün görmemek: Sıkıntı içinde yaşamak.
- Gün görmez: Hiç güneş ışığı almaz (yer).
- Gün görmez sultan: Vaktini hep evde kapalı geçiren, hiç dışarı çıkmayan, kimseyle konuşmayan kız ya da kadın.
- Gün görmüş:
- İyi yaşamış.
- Tecrübeli, görgülü.
- Gün günden: Günden güne, her gün biraz.
- Gün koymak: Yapılacak bir işin, önceden gününü belli etmek.
- Gün yapmak: (Çoğunlukla evde oturan bayanlar) Ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak.
- Gün yemek: Hapis cezası almak: Üç yıl gün yedi.
- Günden güne: Gün geçtikçe, her gün biraz daha.
- Günlerden bir gün: Bir zaman, vaktiyle, geçmiş zamanda bir gün.
- Günleri gece olmak: Çok kederlenecek bir duruma uğramak.
- Günleri sayılı olmak:
- Ölümü yakın olmak.
- Bir yerde kalmak için ancak bir kaç günü bulunmak.
- Günü gününe: Tam vaktinde, her gün, gününde.
- Günü gününe uymaz: Her zaman aynı durumda bulunmaz, değişken.
- Günü yetmek:
- Vadesi tamam olmak.
- Eceli gelmek.
- Günün adamı:
- O günlerde çok sözü edilen kimse.
- Her devrin isteklerine kolayca uyabilen kişi.
- Günün birinde: Belli olmayan bir günde.
- Gününü doldurmak: Geçmesi gerekli görülen belli zamanını tamamlamak.
- Gününü görmek:
- Kötü bir sonla karşılaşmak, cezaya çarptırılmak.
- Çocuklarının mürüvvetini görmek.
- Gününü göstermek: Hak ettiği cezayı vermek.
- Gününü gün etmek: Gününü hoş geçirmeye bakmak.
- Gününü (günlerini) saymak: (Kurtulamayacak hasta) Son günlerini yaşamak.
Gün ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "gün" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Gün doğmadan kemliği söylenmez: Bir iş iyice belli olmadan sonucu hakkında yargı yürütülemez.
- Gün doğmadan neler doğar: (atasözünün anlamı) Beklenmedik bir sırada, şu anda içinde bulunulan bütün kötü durumlardan kurtulunabilinir, umutsuz olmamak gerekir: Sen kendini helak etme, var yat, Allah'a tevekkül et. Rabbimiz birdir, dergâhı bindir. Gün doğmadan neler doğar. (B. Bozgeyik)
- Gün geçer, kin geçmez: Aradan uzun zaman geçse de, bir kimsenin başkasına beslediği kin sönmez.
- Gün güne uymaz (her gün bir olmaz): Koşullar günden güne değişir ve bir günün işleri, koşulları, başka bir günküne benzemez.
- Gün olur (var) yılı besler, yıl olur (var) günü beslemez: Pek kısa sürede kazanılan büyük para uzun bir zamanı karşıladığı gibi uzun bir zaman kazanılan bir para da bir günlük masrafı bile karşılamayabilir.
- Gün varken davarını eve götür: İşlerini en uygun ve emin zamanda yap.
- Güne göre kürk giyinmek gerek: Kişi, içinde bulunduğu koşullara hemen ayak uydurmalı, geçerli olan neyse onu yerine getirmelidir.
Soru/Yorum Formu