Gölge nedir ne demektir? Gölge ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Anne, baba ve aralarındaki çocuklarının yola düşmüş gölgeleri
Gölge
  1. Saydam olmayan bir cismin, üzerine düşen ışık ışınlarının yönüne ve şiddetine bağlı olarak bir başka cisim ya da yüzey üzerinde neden olduğu karartı: Bir gölge düştü önüme dedi ki: / Bir yüküm var benden ağır / Bir yüküm var beni taşır / Adı candır... (B. R. Eyuboğlu). Ağacın gölgesi. Güneş tutulmasında Ay'ın gölgesi Dünya'ya düşer.
  2. Güneş ışınlarından korunmaya elverişli yer, gölgelik: Şöyle gölgeye geçsek, sıcaktan bunaldım.
  3. Resimde bir şeyi cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan ve derinlik etkisi veren az çok koyu renk: Resme gölge vermek.
  4. (mecazi) Sığınılan, koruyucu, kayırıcı ya da kolaylaştırıcı güç: Babasının gölgesine sığındı.
  5. (mecazi) Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse: Bu çocuk senin gölgen mi?

Gölge ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "gölge" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Gölge düşmek: Değerini azaltacak bir şey olmak: O günden sonra eski neşesine kavuşamamıştı; mutluluğuna bir gölge düşmüştü çünkü (N. Yüksel). Bu dostluğa biraz gölge düştü.
  • (bir şeye) Gölge düşürmek: Bir şeyin değerini azaltacak davranışta bulunmak bir şeyi olduğundan daha değersiz göstermeye çalışmak, bir kimsenin ününü, adını lekeleyecek davranışta bulunmak: Bazı müstehcen kitaplarıyla ününe gölge düşürdü. (İ. Işık)
  • Gölge etmek: İyi gelişen bir işin gidişini bozacak davranışta bulunmak: Bu çalışkanlar, bir süre sonra benden bir hayır gelmeyeceğini anlayınca, "gölge etme başka ihsan istemez" tavrına girdiler. (G. Zileli)
  • (bir kimseyi ya da bir şeyi) Gölgede bırakmak: Ondan çok daha üstün bir başarı göstermek: Böylece Kayser ve İskender'i gölgede bıraktı, Bizans'ı mahvetti ve dünyayı süsleyen bütün şehirlerin kraliçesi İstanbul'u fethetti. (E. Subaşı)
  • Gölgede kalmak: Ön plana geçememek: "İşte bugünlerde başka olaylar baskın çıktı, benimkiler gölgede kaldı" dedi. (N. Eray)
  • (birinin) Gölgesi altında: Birinin koruyuculuğuyla, koruyuculuğundan yararlanarak: Ana-baba gölgesi altında huzurlu büyüdüğü evde her geçen yıl okullarını aferinlerle, teşekkürler, takdirlerle geçmiş beyaz mendil gibi bir kızdı. (İlgili cümle kaynağı: M. Çiftçi)
  • (kendi) Gölgesinden (bile) korkmak: Aşırı kuruntulu, kuşkulu olmak ve bu yüzden sürekli tedirgin davranmak: Gölgesinden korkan bir adamdır, böyle kazalı işlere girmez. (R. N. Güntekin)
  • Gölgesine sığınmak: Birinin emri veya koruması altına girmek: Kimisi büyük bir ağacın gölgesine sığındı ve öyle öldü / Ve kimisi kendi bedeninden büyük kimselere güneşin alnında gölge oldu / Ve öyle öldü... (U. Yeni)
  • Gölgesine yatmak: Daha önce elde edilen para, makam, ün vb.ne sığınarak zaman geçirmek veya bundan yararlanmak: O, büyük aktörlüğün gölgesine yatmış, günlerini stüdyolara telefon etmekle geçiriyor. (A. İlhan)
  • Ağaç gölgesi değil! (Ağaç gölgesi mi?!): Rahat edilecek veya bedava oturulacak yer değil!: Burası Ağaç gölgesi mi? Benim kısımda, misafir, misafirliğini bilmeli... (M. H. Dosdoğru). Burası ağaç gölgesi değil! Görmüyor musun, burası kahve. Biz buraya gelenlere kahve satarız, anladın mı? (C. Kudret)
  • Davul tozu, minare gölgesi: Gerçekleşmesi imkânsız şeyler için kullanılır: Sakın davul tozu, minare gölgesi sanmayınız. İşin hakikatine bakılırsa zamanımızda para kazanmak pek kolay oldu...

Gölge ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "gölge" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Gölge düştüğü yeri belli eder: İnsanların davranışlarının ve eylemlerinin, onların karakterlerini ortaya koyduğunu ifade eder. Bir kişinin gerçek niyetleri ve özellikleri, yaptığı işler ve sergilediği tutumlarla anlaşılır.
  • Gölge etme, başka ihsan istemem: İnsanın başkalarından yardım beklemediğini, sadece engel olunmamasını istediğini ifade eder. Kendi ayakları üzerinde durabilen kişiler, iyilik adı altında yapılan müdahalelere ihtiyaç duymaz.
  • Gölgede otur, gün kendi gelir: Vaktini boşa geçirmek istiyorsan bunun için yorulmana gerek yok. Zaman nasıl olsa geçer.
  • Gölgesinde oturulacak ağacın dalı kesilmez: Kendisinden yararlanılan kişiyi, nesneyi zarara uğratacak eylemlerden sakınılmalıdır.
  • Gölgesiz ağacın meyvesi de lazım değil: Sadece maddi fayda sağlayan şeylerin yeterli olmadığını, insanın huzur ve korunaklı bir ortam da aradığını ifade eder. Sadece kazanç getiren, ancak güven veya rahatlık sunmayan şeyler, uzun vadede değerli görülmez.
  • Gölgeyi hoş gören tekneyi boş görür: Rahatına fazla düşkün olan kişinin çalışmayı ihmal ederek geçim sıkıntısı çekeceğini ifade eder. Emek vermeden, sadece kolay yolu seçenler, sonunda yoklukla karşılaşır (tekne: ekmek teknesi).
  • Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar*: Zaman ve fırsat varken geleceğini düşünmeden keyfine bakan, güç günler gelince sıkıntı çeker.
  • Ardıç gölgesi kardeş gölgesi, söğüt gölgesi yiğit gölgesi: Ardıç ağacının gölgesi, kardeşlerin sağladığı rahatlık ve güveni temsil ederken, söğüt ağacının gölgesi ise yiğitlerin, cesur ve güçlü kişilerin sağladığı korumayı ve desteği simgeler. Bu atasözü, kardeşlik ve yiğitlik gibi farklı ilişki türlerinin önemini vurgular.
  • Arkadaş dediğinin gölgesinde suç işlenir: Kişinin en büyük hataları ve yanlışları bazen en yakın çevresinin desteği veya göz yummasıyla gerçekleşir anlamına gelir. Dostluk, güvene dayalı olsa da bazen kötü alışkanlıklar ve hatalar da bu ilişkiler içinde yeşerir.
  • Bir ağacın gölgesinde bir sürü yatar: Güçlü ve koruyucu bir kişinin veya kurumun, birçok insanı himaye edebileceğini ifade eder.
  • Bir dalın gölgesinde, bin koyun eğlenir: Küçük bir şeyin çok kişiye fayda sağlayabileceğini anlatır. Bir kişinin veya bir şeyin sağladığı küçük bir imkan, birçok kişi için büyük bir rahatlık ve huzur kaynağı olabilir.
  • Ceviz (koz) gölgesi kız gölgesi, söğüt gölgesi yiğit gölgesi, dut gölgesi it gölgesi*: Koz, yani ceviz ağacının altında insan, herkesin peşinde koştuğu bir kızın yanındaymış gibi mutluluk duyar; söğüdün gölgesi, boylu boslu bir yiğidin güvenini kazanır; dut ise altına meyvelerini döktüğü için gölgesi çıkarcıların üşüştüğü bir yerdir.
  • Geçen arabanın (kağnının) gölgesi olmaz: Fırsatların veya imkânların hızla gelip geçtiğini ve kaçırıldığında geri dönmeyeceğini ifade eder. Zamanında değerlendirilmezse, bir daha ele geçmeyebilirler (?).
  • Güzel olana, gölgesi bile düşmandır: Güzel veya başarılı olan birinin çevresindeki insanlardan kıskançlık veya düşmanlık görebileceğini ifade eder.
  • İhsan insan gölgesidir: Yapılan iyiliklerin insanın bir parçası olduğunu ve onu yansıttığını ifade eder. Kişinin hayattaki değeri, yaptığı iyiliklerle ortaya çıkar.
  • İki kardeş bir evde geçinememiş, yedi bacanak bir çavdar sapının gölgesinde geçinmiş: Kardeşler aynı evde geçim sağlayamazken, uzak akrabalar çok iyi geçinebilirler.
  • İt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış*: Başkasının korumasıyla iş yapan akılsız kişi, desteklendiğini unutarak kendi gücüne inanır.
  • Kaba ağaç benim olsun da gölgesinde kim durursa dursun: Bir maldan kimin faydalandığı pek önemli değildir. Önemli olan o mala sahip olmaktır.
  • Karnı tok it gölgede yatar*: Sorumsuz insan karnı doydu mu iş yapmaz, keyfini sürer.
  • Korkak olana, gölge bile düşmandır: Korkak insanların, en ufak şeylerden bile korkup tehdit olarak algıladıklarını ifade eder.
  • Kuru ağaç gölgesine sığınılmaz: Kendini zor geçindiren kimselerden yardım umulmaz.
  • Meyvesiz ağaç olur ama gölgesiz ağaç olmaz (Her ağacın gölgesi var): Herkesin veya her şeyin belli başlı özellikleri veya faydaları olabileceğini, ancak hiçbir şeyin tamamen işe yaramaz veya değersiz olmadığını vurgular.
  • Misafirin gölgesi ağırdır: Misafirin varlığının, ev sahipleri veya diğer insanlar üzerinde olumsuz bir etki veya yük oluşturabileceğini ima eder (?).
  • Ulu ağacın gölgesi uzağa düşer: Önemli mevki sahibi kimseleri bulundukları çevreden daha uzak yerlerden bile tanıyanlar çıkar.
  • Yazın gölge hoş, kışın çuval boş (Yazın gölge kovan, kışın karın ovar)*: İyi ve güzel günlerde çalışmayıp sadece rahatına bakan kişi, kötü günler geldiğinde güç durumlara düşer.
  • Yazın gölge kovanın, kışın unu kara olur: Tembellik eden veya fırsatları değerlendirmeyen kişinin, zor zamanlarda sıkıntı çekeceğini ifade eder. Çalışkan ve tedbirli olmak, gelecekte rahat etmek için gereklidir.
  • Yazın gölgede oturanın, kışın kardır ekmeği: Yazın tembellik eden veya hazırlık yapmayan kişilerin, kışın zor durumda kalacaklarını ifade eder. Yazın yapılan hazırlık ve çalışma, kışın zorluklarıyla başa çıkmak için önemlidir.

Gölge ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler

Gölge sözcüğünün gölgesi
Gölge
  • Gölge düşmek: Karanlık inmek, gölgeli duruma gelmek: Vadinin eteklerine çoktan gölge düşmüştü. Dağ tepeleri, güneşin son ışınları ile kıpkırmızı parlıyordu.
  • Gölge etmek: Işığa engel olmak: Palmiye yaprakları tepesinde ona gölge ediyordu...
  • Gölge fiyat: (iktisat) Bir malın, belli teknoloji içinde ve üretim faktörlerinin bileşim oranlarına göre beliren ve piyasa fiyatıyla ilgili olmayan fiyatı.
  • Gölge gibi: Varlığını belli etmeyen, belirsiz olan, hayal gibi: O, bir gölge gibiydi. Görünmez, ama her yerdeydi. (D. Çelik)
  • Gölge görüntü:
    1. Gölge olarak yandan görünüş.
    2. → Gölgeli resim.
  • Gölge konisi: (gökbilimi) Bir gezegenin Güneş'e dönük olmayan yöne doğru uzanan koni biçimindeki gölgesi.
  • Gölge oyunu:
    1. Genellikle deriden yapılmış hayvan, insan, eşya tasvirlerinin arkadan ışıklandırılarak gölgelerinin beyaz bir perdeye yansıtıldığı oyun, hayal oyunu.
    2. Bu tekniğe dayanan gösteri türü. Yapay bir ışık kaynağı önünde ellere çeşitli şekiller vererek perde ya da duvara eğlenceli görüntüler yansıtma. Bakınız Karagöz Hacivat gölge oyunu.
  • Gölge tiyatrosu: Saydam bir perde üzerinde, arkadan kuvvetli bir ışıkla aydınlatılan oyuncuların, gölgeleriyle yaptıkları gösteri.