- Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve yürek, akciğer gibi organları içine alan bölümü.
- Bu vücut bölümünün ön tarafı, sırt karşıtı.
- (mecazi) Meme.
- Göğüslemek:
- Göğüsle zorlamak.
- Karşısına çıkıp engel olmak: Bütün zorlukları cesaretle göğüsledi.
Göğüs ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "göğüs" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Göğüs geçirmek: (deyiminin anlamı) İçini çekmek, üzüntüyle derin soluk almak: Onun da "Çiçek Kız" olduğu zamanlar yok muydu. "Eeh!." diye göğüs geçirdi yürürken. (Ş. Kurdakul)
- (Bir şeye) Göğüs germek: (Bir acıya, bir güçlüğe) Katlanmak, dayanıp karşı koymak: Uzun süre hem hayatın hem de müşriklerin baskısına tek başına göğüs gerdi. (H. Kara)
- Göğüs göğüse: Karşı karşıya, yüz yüze, birbirini göğüsleyecek durumda: Çok geçmeden iki ordu göğüs göğüse geldi. Şimdi yalnız kılıçlarla kargılar işliyordu. (H. N. Atsız)
- Göğsü daralmak: Sıkıntıdan nefes alamayacak duruma gelmek: "Elçilerimiz Lût'a gelince, göğsü daraldı ve "Bu çetin bir gündür!" dedi. (Hud Suresinden)
- Göğsü kabarmak: Birinin ya da kendi başarısından övünç duymak: Hele alkışları duymaya başlayınca göğsü kabardı da kabardı. Başı nerdeyse göğe değecekti. (İlgili cümle kaynağı: A. E. Kavaklı)
- Göğsü körük gibi işlemek (inip kalkmak): Kızgınlık, yorgunluk gibi nedenlerle sık ve derin derin solumak: Pehlivan durdurduğu kalabalıktan birkaç adım ileride tek başına dikiliyordu, nefes alırken göğsü körük gibi inip kalkıyordu. (A. Tunç)
- Göğsünü gere gere:
- Kendine iyice güvenerek: Kendisi gizlenip, askerlere "yürüyün" emrini vermez, en önde göğsünü gere gere düşmanın üzerine giderdi. (M. Niyazi)
- Övünerek: Ve bir kurşun gelirde beni alırsa, göğsünü gere gere anlat beni çocuklara olur mu sevgilim... (Ö. Altıntaş)
- (Bir şeye karşı) Göğsünü germek: Göğsünü siper etmek, zarar görmesi istenmeyen bir şeyi korumak için fedakarlıklarda bulunmak: Çanakkale'de kimdi göğsünü geren asker? Katıksız lokma ile düşmanı seren asker? (S. D. Savel)
Soru/Yorum Formu