![]() |
Göbek |
- Memelilerde karnın ortasında bulunan çukurluk. Bu çukurluk dölüt (cenin) günleri süresinde, eteneden gelen damar örgüsünün, yavrunun vücuduna girdiği deliğin izidir.
- Yağ bağlamış şişman karın.
- Orta kısım: Şehrin göbeği. Marulun göbeği.
- Atalar ya da torunlar zincirinde halka, kuşak, nesil: Onunla ikinci göbekten akrabayız.
- Bahçe, halı, tavan, tepsi, tabak gibi süslü şeylerin ortalarındaki şekil.
- (teknik) Ön ve arka tekerlerin ortasına oturtulmuş mil üzerinde dönen ve teker tellerinin takılmasına yarayan parça.
Göbek ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "göbek" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Göbek atmak:
- Oynarken karnını yukarıya doğru müziğe uygun olarak çalkalamak: Akordeoncu göbek atıyordu akordeon çalarken. (M. Buyrukçu)
- Aşırı sevinmek: Fırsatçılar harbe gireceğiz diye göbek atıyorlar. (M. Arabul)
- Göbek bağlamak (salıvermek):
- Göbeklenmek, karnı yağlanıp şişmanlamak: Askerliği bıraktı bırakalı biraz göbek bağlamış, ensesi biraz yağlanmıştı! (İlgili cümle kaynağı: Y. Bahadıroğlu)
- (Marul, kıvırcık salata vb. şeyler için) Ortası olgunlaşmak.
- Göbek çalkalamak (çalkamak): Göbeğini bir aşağı bir yukarı ya da sağa sola çevirerek oynamak: Her köşebaşında çifte davullar dövülüyor, kız gibi köçekler kıvır kıvır göbek çalkalıyordu. (K. Tahir)
- Göbeği biriyle bağlı (beraber kesilmiş): Sözü edilen biriyle her zaman birlikte olan, her işini o kimseyle birlikte gören kimse: (...) din düşmanı aydınlar, göbeği dışa bağlı şirketler kendi toplumlarını aşağılayıp Batı'yı yücelttiler (S. Ş. Barkçin). Aynı mahallede büyüdüler, aynı okula gittiler. Göbeği beraber kesilmiş gibiydiler, askere bile aynı yere gittiler.
- Göbeği çatlamak: Başarmak için çok uğraşmak, bir çok güçlükleri yenme zorunda kalmak: Köyün içine başını sokmak için bir göz ev yapıncaya dek milletin göbeği çatladı. (S. Kocagöz)
- Göbeği çıkmak: Şişmanlamak: Biraz da kilo vermeli; göbeğim iyice çıktı. (E. Çınar)
- Göbeği düşmek: Göbek deliğinin kapanmamasından fıtık oluşmak, göbek fıtığı olmak: Göbeği düşmüş bir hastaya kocakarı dermanı yapacak gibi hazırlandı. (K. Tahir)
- Göbeği sokakta kesilmiş: Evde durmayıp hep sokaklarda gezip duran: Göbeği sokakta kesilmiş. Onun için onu evde bulmak zor. (A. Püsküllüoğlu)
- Göbeğini eritmek: Zayıflamak: Yağlanan göbeğini eritmek için tekrar koşulara ağırlık vermeye başladı. (İ. Selman)
- Göbeğini kesmek:
- Yeni doğan çocuğun göbeğiyle etene arasındaki damar örgüsünü kesmek: Dua okuyarak bebeğin göbeğini kesti, ucunu geriye doğru sardı ve karnına sıkıca yapıştırdı. (A. Kurt)
- (Bir kimsenin) Yaşantısını ayrıntılarıyla bilmek, çok eskiden beri tanımak.
- (Bir işi) Nihayetlendirmek, o işte sonuca veya sona ulaşmak: Aklında dolaştırdığı yedi tilkinin kuyruklarını birbirine değdirmeden olayı yakalamış, hemen durumun göbeğini kesmişti. (T. Cılızoğlu)
- Kendi göbeğini kendi kesmek: Gereksindiği yardımı başkalarının esirgemesi üzerine ne yapıp yapıp kendi işini kendi görmek: Akrabadan da böyle bir kimsesi yok. Ne yapsın garip? Bakacak kendi başının çaresine. Kendi göbeğini kendi kesecek. (M. Uslu)
Göbek ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "göbek" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Öksüz oğlan (çocuk) göbeğini kendi keser*: Kimseden destek görmeyen kişinin kendi işini kendisinin halletmek zorunda kalacağını ifade eder. Arka çıkanı, koruyanı, yardım edeni olmayan kimse kendi işini kendi görür.
Göbek ile ilgili birleşik kelimeler
- Göbek adı: Yeni doğmuş çocuğun göbeğini keserken ebenin koyduğu geçici ilk isim: Ona Said ismini vermişlerdi. Göbek adı ise Muhammed idi... (M. Gürler)
- Göbek bağı:
- Yeni doğan çocuğun göbeği kesildikten sonra, geri kalan damar örgüsüne kan gelmemesi için bağlanan bağ.
- (botanik) Tohumu eteneye bağlayan sapçık.
- Göbek havası:
- Göbek atmak için çalınan müzik.
- Pek eğlenceli, insanı oynatacak dereceye gelmiş durum.
- Göbek taşı: Hamamlarda, terlemek için üzerine uzanılan ve genellikle hamamın ortasında bulunan geniş mermer seki.
- Göbekli:
- Göbeklenmiş.
- Karnı yağlanıp şişmanlamış, göbek salıvermiş.
Soru/Yorum Gönder