Gıcık |
- Boğazda duyulup aksırmaya, öksürmeye yol açan ya da yutkunma isteği veren kaşındı: Üstelik şu gıcıktan bir türlü kurtulamadım, sıcak sıcak çay boğazıma da iyi gelir belki. (O. Baydar)
- (argo) Sözleriyle, davranışlarıyla karşısındakini kızdıran, sıkan, öfkelendiren (kimse, şey): Ne gıcık herif!
- (müzik) Alaturka müzikte eskiden kullanılan, yaylı, iki telli, tekneli, kemençeden biraz büyük ve kemençe gibi çalınan bir çalgı.
- (zooloji) Beyaz renkli, dağlıç koyununa benzer vücutlu, kuyruğu son omurlara kadar yağ kitlesiyle kaplı olduğundan alt kısmı yuvarlakça görünen, kaba ve karışık yapağılı bir koyun türü.
- Gıcık tutmak: Boğazı gıcıklanmak: Birdenbire gıcık tuttu, uzun uzun, horozlar gibi öte öte öksürmeğe başlayınca, kadın koştu. (İlgili cümle kaynağı: Ş. Kurdakul)
- Gıcık vermek: Boğazı yakıp kaşındıracak gıcıklanmaya yol açmak: Bazı sabahlar baba çayını içemez, şeker gıcık verir ve öksürür. (P. Safa)
Gıcık ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "gıcık" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Gıcık kapmak (almak, olmak): (deyiminin anlamı, argo) Bir davranışa ya da bir kişiye sürekli sinirlenmek: Bakışlarından mi huylandı, genç diye mi kıskandı bilemiyorum; gıcık kaptı adamdan (M. Balel). Pişkin pişkin gülümseyen adama gıcık oldu. (D. Duman)
- Gıcık vermek: Sinirlendirmek, birinin sinirlenip kızmasına yol açacak davranışlarda bulunmak: Bu adam da artık iyice gıcık verdi. (F. Develioğlu)
Soru/Yorum Formu