Gemi nedir ne demektir? Gemi ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Yüksek yelken direkleri ve bir çok yelkeni olan eski bir ahşap gemi
Yelkenli eski bir gemi
Gemi, su üstünde hareket edebilen, yük ve yolcu taşımak için kullanılan büyük bir deniz taşıtıdır. Tarihin eski dönemlerinden beri deniz ulaşımının temel araçlarından olan gemiler, ticaret, yolcu taşımacılığı, askeri görevler, araştırma ve keşif gibi birçok amaca hizmet eder. Motorlu ya da yelkenli çeşitleri bulunan, yapısal olarak oldukça dayanıklı ve geniş bir kapasiteye sahip olan gemiler, okyanuslar, denizler, göller ve büyük nehirlerde kullanılmak üzere tasarlanır ve uzun mesafeleri güvenle kat etme kabiliyetine sahiptir.


Gemi ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "gemi" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Gemi aslanı:
    1. (denizcilik) Eskiden gemilerin burnuna konan, tahtadan yapılmış hayvan heykeli, talimar başlığı.
    2. (mecazi) Gösterişli, kalıbı kıyafeti yerinde, ama işe yaramayan, değersiz kişi: Fakat geri dönen çoğunluk, gemi aslanı değil, gerçek denizci olacak. (H. H. Hatemi)
  • Gemi baş tutamamak: (denizcilik) Rüzgâr, fırtına yüzünden, yapılışındaki veya yükselişindeki bir bozukluk sebebiyle gemi dümene uymamak, rotadan çıkmak.
  • Gemi baş vurmak: (denizcilik) Önden gelen dalgalarla gemi başı kalkıp kalkıp inmek: Gemi baş vurdukça köpüren dalgalar, baş taraftan girip güvertede oynaşmaya başlamıştı. (Y. Bahadıroğlu)
  • Gemi dövünmek: (denizcilik) Şiddetli dalgaların etkisiyle gemi bağlı veya demirli olduğu yerde inip kalkmak, sallanmak.
  • Gemi gezmek: (denizcilik) Dış etkiler yüzünden gemi rota çizgisinden ayrılıp sancak veya iskele yönüne ilerlemek.
  • Gemi karaya oturmak: Gemi, denizde sığ bir yere saplanıp yolundan kalmak: Artık deniz bitmiş, gemi karaya oturmuştu. (T. Güven)
  • Gemisi şapa oturmak: İşi düzelemeyecek kadar bozulmak, umutları suya düşmek: Fakat, gün gelip de gemisi şapa oturduğu zaman o da anladı ki...
  • Gemisini yürütmek: İşini yoluna koymuş olmak, bir engelle karşılaşmadan işini yürütmek: Harcamayı bilmediği ve ölçüsü olmadığı için sık sık paraya ihtiyacı oluyor ve her seferinde işini bilip gemisini yürüten kardeşine yaltaklanıyor. (Y. Ünal)
  • Gemiyi duvarda (resimde) görmek: Bir şeyin aslını, kendisini tanımamış, onunla ilgili deneyleri yaşamamış olmak: "Haydarpaşa'ya gelene kadar gemiyi duvarda, suyu bardakta" gördüklerini yazıyor. (İlgili cümle kaynağı: H. H. Göze)
  • Gemiyi rotasına koymak: (denizcilik) Gemiyi pusula ile gideceği yönde belli olan rota çizgisi üzerine getirmek: Yeniden yelken açarak gemiyi rotasına sokmaya çalışıyordu. (B. Yıldırım)
  • Gemiyi tutmak: (denizcilik) Gemiyi belirli bir yerde bir süre bekletmek, çalışmadan durmak.
  • Gemiyi yatırmak: (denizcilik) Altını temizlemek amacıyla küçük gemileri yan döndürmek.
  • Eğri gemi, doğru sefer: "Kullanılan araç yetersiz ancak yapılan iş isteğe uygun" anlamında kullanılan bir deyim: Bizim bugünkü gidişimizi anlamak için "eğri gemi, doğru sefer" diye atalardan kalan sözün ne demek olduğunu anlamak gerektir. Biz daha gemimizin omurgasını düzeltmiş değiliz ancak yolumuz çok doğrudur. (Türk dili)
  • Karadeniz'de gemilerin mi battı?: Bu kadar düşünceli, karamsar olacak neyin var?: Küfeleri doldururken somurttuğunu görüp, "Karadeniz'de gemilerin mi battı reis?" diyerek şaka etmeye kalkan Bulgaryalı İbrahim'i tersledi. (K. Tahir)


Gemi ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "gemi" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Gemide oturup gemici ile savaşır: İçinde bulunduğu duruma veya birlikte çalıştığı insanlara zarar veren kişileri anlatır. Bir topluluğun parçasıyken o topluluğun düzenini bozmak, kişinin kendine de zarar verir, çıkarlarına da ters düşer.
  • Geminin burnunu gören değil, ufku gören kaptandır: Önemli bir işin yönetimi o işte ufak tefek bilgisi olana değil, o işte deneyimli olan kişilere verilir.
  • Geminin selameti dümencinin elinde: Bir işin başarısının veya bir topluluğun huzurunun, onu yöneten kişinin beceri ve sorumluluğuna bağlı olduğunu ifade eder. Doğru bir liderlik, gidişatı güvenli ve başarılı bir yola taşır.
  • Gemisini batıran sandalını aramaz: Büyük bir yıkıma uğramış kişi, kaybettiği ufak tefek şeyler için fazla üzüntü duymaz.
  • Gemisini kurtaran kaptan*: (atasözünün anlamı)
    1. Herkesin ne yapacağını şaşırdığı güç ve karışık bir durumda, tehlikeleri atlatarak işini yürüten kimse akıllı ve beceriklidir: Mü'min, gemisini kurtaran kaptan olabilir ama onun gemisi bütün insanlığın bindiği bir gemidir. (N. Yıldız)
    2. Tehlikeli ve güç bir duruma düşüldüğünde "Herkes başının çaresine baksın" anlamında söylenir: Ya merhameti seçeceğiz, merhamet yolunda ilerleyeceğiz ya da 'gemisini kurtaran kaptan', 'altta kalanın canı çıksın' diyecek ve zalimane bir anlayışı benimseyeceğiz. (K. Sayar)
  • Gemiye binmeyen, Allah korkusu bilmez: Günahların ve hataların sonuçlarını tecrübe etmeyen kişiler, Allah'a karşı sorumluluklarını ve korkuyu tam anlamazlar. Fırtınaya yakalanmış bir gemideki bir yolcu gibi kişi zorluklar içinde kaldığında, Allah'a yönelir, O'ndan af ve yardım diler.
  • Gemiye binmeyince navlun verilmez: Henüz yerine getirilmemiş bir işin veya teslim edilmemiş bir malın bedelinin ödenmeyeceğini anlatır. Yani, bir hizmet veya iş ancak tamamlanınca karşılık bulur (navlun: Gemiye taşımak için yüklenen mal ve bu malın taşıma ücreti).
  • Gemiyi batıran iki kaptandır (İki kaptan bir gemiyi batırır / Bir gemide iki kaptan olmaz / Bir gemiyi iki reis batırır): Bir yönetimde veya işte yetkinin bölünmesi durumunda uyum sorunlarının ortaya çıkacağını anlatır. Tek bir lider olduğunda kararlar daha sağlam ve hızlı alınır, böylece işler daha düzenli yürür: "Ve yönetimde iradenin tek olması lazım. Çatal kazık toprağa girmez. Ben denizciyim, iki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım. İcraatta kaptanın tek olması lazım" (K. Çakır)
  • Gemiyi kullanan kaptandır: Kaptan, gemiyi yöneten kişidir ve geminin seyrinden, başarı veya başarısızlığından o sorumludur. Aynı şekilde, yöneticilerin de yaptıkları işin sonuçlarına katlanmaları gerektiği anlamına gelir.
  • Batmış geminin direği olmaz: Başarısız olmuş bir işin veya sona ermiş bir durumun artık değerinin kalmadığını ifade eder. Zarar görmüş ya da yok olmuş şeyler üzerinden beklentiye girmek anlamsızdır.
  • Bir gemi buğdayın bir apazdır çeşnisi: Bir işin veya malın en değerli ve önemli kısmının küçük ama gerekli bir şey olduğunu ifade eder. Bir gemi dolusu buğdayın lezzeti ve kalitesi, bir tutam tuz veya baharat gibi küçük bir şeyle tamamlanır. Bu atasözü, bazen küçük ve önemsiz gibi görünen şeylerin, bütünün kalitesini veya değerini belirlemede önemli olduğunu anlatır (apaz: hapaz, avuç).
  • Bir ev (gemi) donanır, bir kız donanmaz: Bir kızı donatmak, bir ev düzmekten daha güç, daha masraflıdır.
  • Dayıya yeğen gerek, gemiye yelken kürek: Her işin bir destek ve yardıma ihtiyaç duyduğunu anlatır. Dayıya yeğen gerekmesi, akrabaların birbirine yardımcı olmasının önemini vurgularken, gemiye yelken kürek de bir işin başarıyla yapılabilmesi için gereken araç ve gereçleri simgeler.
  • Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kolla kendini, göreyim seni: İşlerini aksatmadan yürütmek isteyen, aklının gücünden, düşünce ve sağduyusunun kılavuzluğundan ayrılmamalıdır.
  • Erkeksiz ev, yelkensiz gemiye benzer: Erkeksiz evde geçim çok zordur. Çünkü kadın ne kadar çabalarsa çabalasın bir aile de erkeğin yapması gereken işler vardır. Kadının bunların hepsinin altından kalkması zordur.
  • Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez*: İnsanın işi her zaman yolunda gitmeyebilir. Onun için elinde fırsat varken bundan olabildiğince yararlanmalıdır.
  • Hile ile peynir gemisi yürümez: Sürekli aldatma ve kandırma yoluyla geçim ve düzen sağlanamaz.
  • Kuma (ortak) gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş*: Bir erkeğin karıları birbirleriyle anlaşabilirler ancak kardeşlerin karıları geçinemezler.
  • Küçük bir delik, koca gemiyi batırır: Küçük ve önemsiz görünen hataların veya sorunların zamanla büyük sorunlara yol açabileceğini ifade eder. Bu, bir şeyin başlangıçta küçük gibi gözükse de büyüdüğünde ciddi sonuçlar doğurabileceğini anlatır.
  • Lafla peynir gemisi yürümez* (Lakırdı ile peynir gemisi yürümez, rüzgar ister): "Şöyle yaparım, böyle yaparım demekle yapılması gereken iş yapılmaz" anlamında kullanılan bir söz.
  • Nevalesiz gemiye binilmez, azıksız yola çıkılmaz: Hazırlıksız ve eksik bir şekilde yola çıkmanın tehlikelerini ifade eder. Herhangi bir işe girişmeden önce gerekli hazırlıkları yapmak, başarı için şarttır; aksi halde zor durumlarla karşılaşılabilir (nevale: gerekli yiyecek).
  • Ortak gemisi yürümez: Bir ticaret, ortaklıkla yürüyorsa zaman zaman ortaklar arasında çıkar kavgası çıkabilir. Böyle olunca da yapılan ticaret uzun ömürlü olmaz.
  • Suyu bardakta gemiyi duvarda seyretmelidir: Kişi büyük tehlike oluşturabilecek şeylerle yakından ilgilenmemelidir.
  • Tayfa ne kadar çok olsa, iş geminin kaptanındadır: Büyük bir ekiple çalışmak da önemlidir, ancak liderlik ve yönetim becerileri işin yönünü belirler.
  • Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur*: Haddini bilen, başına büyük dert açmak istemeyen kimse, büyük sorumluluk isteyen, beceremeyeceği işlere kalkışmaz.
  • Tevekkelin gemisi batmaz*: Gereken tedbirleri aldıktan sonra sonucu Allah'a bırakarak tevekkül eden kimse rahat eder ve zararlı çıkmaz (tevekkel: İşleri oluruna bırakan saf, kendi hâlinde).
  • Yalancının gemisi yürümez: Yalancı kimseler sürekli yalan söyleyerek her istediklerini elde edemezler.


Gemi ile ilgili birleşik kelimeler


  • Gemi beşiği: Gemiyi denize indirmekte kullanılan kızak.
  • Gemi demiri: Gemiyi su akıntılarına ve rüzgara karşı yerinde tutabilmek için denize indirilen demir, çapa, lenger.
  • Gemi ızgarası: Üzerinde gemi yapılan büyük kızak.
  • Gemi leşi: Batmış gemi teknesi.
  • Gemi mahmuzu: Eski gemilerin baş taraflarında, düşman gemilerini delmek için yapılan sivri, çıkıntılı kısım.
  • Gemi yatağı: Gemileri korumaya elverişli koy.