Gelin ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Başı yarım örtülü sade ve güzel bir gelin
Gelin gitmek

Gelin ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "gelin" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Gelin almak:
    1. Erkeğe bir eş bulmak: Elif oğluna gelin almak isteyen kadınların dilindeydi. (Gökmenzâde)
    2. (folk.) Evlenecek kızı, özel bir törenle baba evinden alarak oğlan evine götürmek: Konağın önünde çalgılı bir kalabalık gelin almak için bekleşiyordu. (A. K. Karslı)
  • Gelin gibi süzülmek: Geline yakışır biçimde edalı, nazlı yürümek: Ama görmeliydin anam, nasılda bir gelin gibi süzülüyordu. (S. S. Alyanak)
  • Gelin gitmek: (Kız için) Evlenmek, oğlan evine gelin olarak gitmek: İyi bir aileye gelin gitti (N. Meriç)
  • Gelin yazmak: Gelinin yüzünü değişik süs gereçleriyle bezemek: Düğün gününün sabahı da gelinin yüzü süslenir, o makyaja da "gelin yüzü yazmak" denilirdi. (Gökçınar)
  • Gelinlik etmek (Gelinliği tutmak):
    1. Gelin, kendisinden beklenilen hizmeti yapmak: Ona karşı saygıda kusur etmemiş. Kayınpederine hayatı boyunca gelinlik etmiş. (E. Erkoç)
    2. Aile büyüklerinin yanında susmak: Gelin oğlan evinin büyüklerine gelinlik eder, yani sessiz konuşurdu.
  • Ali evlendi, Güllü gelin oldu: Olan oldu, iş işten geçti.
  • Bulgurlu'ya gelin mi gidecek?: Gereği yokken durmadan çeyiz hazırlarmış gibi işler yapıp çalışan kızlar için, takılma yollu söylenen bir söz.
  • Ermeni gelini gibi kırıtmak:
    1. Ağır veya yavaş hareket etmek: Al kaşığı eline giriş işte, canına oku yemeğin, ne kırıtıyorsun öyle Ermeni gelini gibi... (Türk dili)
    2. Pek fazla ve biçimsiz kırıtanlar için söylenir: Kadın kısmı Ermeni gelini gibi kırıtarak cazibe kazanmaz. (H. F. Gözler)
  • Kendi kendine gelin güvey olmak:
    1. Nasıl karşılanacağını hesaba katmadan bir işi olmuş bitmiş sayarak boşuna sevinmek: Bakıyorum, kendi kendine gelin güvey oldun bile... (S. Kocagöz)
    2. Karar verecek kişi bir başkası iken, asıl söz sahibi kendisi olmadığı halde, bir işi kendi başına tasarlayıp biçimlendirmeye kalkışmak: Üstelik bununla da kalmayıp kendi kendine gelin güvey olan çılgın beyninin işin peşini bırakmamasından dolayı ortada olmayan bir ilişki için acı çekmeye başlamıştı. (R. Ezgü)


Gelin ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "gelin" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Gelin altın taht (kürsü) getirmiş, çıkmış (üstüne) kendisi oturmuş*: Bir topluluk içerisinde giren kimse, birlikte getirdiği eşyayı kendisi kullanacaksa kimseye bu konuda söz düşmez.
  • Gelin babasına; "hem ağlayalım, hem gidelim" demiş: Gelinin evden ayrılırken duygusal bir vedalaşma yaşadığını ve hem ağlamak istediğini hem de gitmek zorunda olduğunu ifade eder.
  • Gelin bildiğini işler, kaynana dudağını dişler: Gelinin kendi bildiği şekilde hareket ettiğinde bu durumun kaynanayı rahatsız ettiğini ifade eder. Gelinin bağımsız kararlar alması ve kendi bildiği gibi davranması nedeniyle kaynananın içten içe kızgınlık veya endişe duymasını anlatır.
  • Gelin bindi deveye, gör kısmeti nereye: Bir kızın kaderinin ve şansının nasıl şekilleneceğinin evlilikten sonra belli olacağını ifade eder.
  • Gelin çiçek, her dediği gerçek; kaynana yılan, her dediği yalan*: Gelin ve kaynananın birlikte yaşadığı ailelerde sık sık huzursuzluk yaşandığını ifade eder. Bu tür tartışmalarda genellikle gelinin haklı olduğunu, ancak iftiraya ve haksızlığa uğradığını vurgular.
  • Gelin eşikte oğlan beşikte*: Bir eve gelin gelir gelmez, doğacak çocuğu beşikte saymak ve bebek için hazırlıklara başlamak gerekir.
  • Gelin halıyı getirir, kendi serer kendi oturur: Bir eve gelin giden veya bir topluluğa giren kişi yanında getirdiği bir şeyi yalnız kendi kullanıyorsa başkaları için o şeyin hiç önemi yoktur.
  • Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz*: Her eve gelin girmeyebilir ama her evde ölüm olur.
  • Gelin gitti yerine, kalan kızlar yerine: Bir gelin evden ayrıldığında geride kalan kız kardeşler veya kız çocuklarının, ev işlerinde ve ailenin genel işleyişinde daha fazla sorumluluk almak zorunda kalacaklarını anlatır.
  • Gelin odası ziynetli olur: Gelinin geldiği evde veya düğün yapılan yerde gelini güzel karşılamak ve ona hoş bir ortam sunmak amacıyla onun için özel bir oda veya alanın ayrıldığını ve bu alanın gösterişli ve süslü olduğunu ya da olması gerektiğini anlatır.
  • Gelini ata bindirmişler, "ya nasip" demiş* (Gelin atta buyruk Hak'ta):
    1. Nikah kıyılmış ve gelin kocasının evine gitmek için hazırlanmış olsa bile henüz muradına ermiş sayılmaz.
    2. Kesin bir sonuç almadan hiçbir işe oldu bitti gözüyle bakmamak gerekir. Umulmadık engeller çıkıp işi bozabilir.
  • Gelinin ayağı, çobanın dayağı makbuldür: Gelinin evine uğur ve bereket getirdiğini, çobanın ise hak edeni güzel bir şekilde dövdüğünü ifade eder. Yani, gelin evine olumlu katkılar sağlar, çoban ise işini iyi yapar ve doğru şekilde davranır (?).
  • Gelinin dini yok, kaynananın imanı*:
    1. Gelin kaynana geçimsizliğinde suçluluk bakımından ancak dinsiz ile imansız arasındaki fark kadar bir fark vardır. Aslında ikisi de yerine göre suçludur.
    2. Gelin ve kaynananın çoğu zaman birbirine zıt düştüklerini ve birbirlerinin düşüncelerini, isteklerini kabul etmediklerini ifade eder.
  • Gelinliği pekmez sandım, yüreğimi yakmaz sandım: İnsanların evlilikte veya hayatta bazen beklentilerinin gerçekleşmediğini, her şeyin göründüğü gibi olmadığını veya umdukları sonuçları alamadıkları durumlarla karşılaşabileceklerini belirtir.
  • Acemi gelin kendine çeki düzen vereyim derken, düğün bayram savışır: Bazı şeylerin zamanında ve doğru şekilde yapılmasının önemini vurgular. Bazı konular vardır ki eğer zamanında yapılırsa anlamı olur.
  • Ağaç yurdun gelinidir:
    1. Ağaç bir yeri çok güzel gösterir.
    2. Ülke güzelliğinin en büyük unsuru ağaçlardır.
  • Ağaçsız memleket, duvaksız geline benzer: Ağaçlar, bir memleketin zenginliği ve doğal servetidir. Ağaçsız bir memleket, duvaksız bir gelin gibi eksik ve yetersizdir.
  • Ağlamayan gelinin gözüne soğan suyu sürerler: Her gelinin ağlaması üzüntüden değildir ve gelinlerin geleneksel olarak düğünlerde ağlaması beklenir. Kısaca, bazen gerçek duygusal durumun veya üzüntünün olup olmadığına bakılmaksızın, belirli beklentileri karşılamak için bir davranışı gerçekleştirmek gerektiği vurgulanır.
  • Ahmak gelin yengeyi halayığı sanır*: Ahmak kimse kendisini koruyup gözeten kişiye hizmetine verilmiş biri gözüyle bakar ve saygısız davranışlarıyla onun gönlünü kırarak hizmetinden yoksun kalır (halayık: Cariye).
  • Akıllar gelin olmuş, herkes kendininkini beğenmiş*: Her insan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür ve beğenir.
  • Al görmüşün kızını, tutsun (işini) dolana dolana; al görmemişin kızını, tutsun ilene ilene: Gelinin davranışlarını ailesinin aynası ve aynısı olacağını ifade eder.
  • Ananın dediği dağa taşa, gelinin dediği gele başa: Analar sinirlendikleri zaman bazen kötü bir söz söyleyebilirler. Ama bunu içten söylemedikleri için o söz gerçekleşmez, ortada kalır. Gelin ise içten gelerek beddua eder; bu yüzden gelinin bedduasından Allah konusun.
  • Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur*: Güzel şey, iyi gereç kullanarak ortaya çıkar; bu da, işi yapana övünme payı verir.
  • Bizim gelin bizden kaçar, tutar ellere başını açar*: Bize yabancı duran yakınımız, dostumuz, akrabamız başkalarına rahatça, içtenlikle yardım eder.
  • Büyük kızın gönlü gelinlik isterse, küçük kızı yontarlar: Büyük kızın evlenme çağı geldiğinde evin masrafları daha çok arttığı için küçük kızın masrafları kısılmak zorunda kalır.
  • Çocuk kundakta, gelin duvakta terbiye olur: Genç yaşta edinilen terbiyenin ve öğretilen değerlerin ilerideki yaşam biçimini ve davranışları şekillendireceğini vurgular.
  • Damla pıtırtısı, kocakarı homurtusu, alacaklı tıkırtısı dert getirir; yeni gelin fıkırtısı, para şıkırtısı, su şırıltısı ferahlık getirir: Borcu olan, evinde geçimi olmayan kişi sıkıntı ve dert içinde, geliri iyi, mutlu bir evliliği olan kişi ise rahat ve huzurlu bir yaşam sürer.
  • Deli kız, deli gelin olur: Genç kızlık dönemindeki kişisel özelliklerin, evlilik sonrasında da devam edeceğini ve bu özelliklerin kişinin karakterini şekillendireceğini ifade eder. Yani kişinin gençlikteki deli ve çılgın davranışlarının, evlendikten sonra da devam edeceği öngörüsünü taşır.
  • Ekmek ekmeğin mayası, gelin kaynananın dayası (dâyesi): Gelin ve kaynananın zamanla birbirlerine benzediklerini ifade eder. Gelinlerin zamanla kaynanalarının alışkanlıklarını, davranışlarını ve karakter özelliklerini benimsediklerini ve onlara benzer hale geldiklerini anlatır.
  • Ere giderken büyük kız, evde oturduğu zaman küçük kız: Kız çocuğu evlenip gelin gidene kadar ana babasının gözüne küçük çocukları gibi görünür.
  • Kaldın mı oğul eline, müdara eyle geline: Yaşlandığında oğluna muhtaç olan anne babanın, evdeki huzuru sağlamak için geliniyle uyumlu davranması gerektiğini ifade eder (müdara: yüze gülme, iyi geçinme).
  • Kaynana dinsiz, gelin dilsiz olur: Kaynanalar bazen sert, eleştirel veya baskıcı olabilirken, gelinler ise genellikle bu duruma karşı sessiz kalarak çatışmadan kaçınmayı tercih ederler.
  • Kaynana gelinin altın duvağı: İyi bir kaynananın gelin için büyük bir değer taşıdığını ifade eder. İyi kaynananın gelin üzerindeki olumlu etkisini, desteğini ve gelin için ne kadar önemli olduğunu vurgular. İyi bir kaynananın, gelinin hayatında değerli ve destekleyici bir rol oynadığını anlatır.
  • Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar*: Kaynana ne denli iyi, ne denli yumuşak huylu olursa olsun, onun varlığı yine de gelini rahatsız eder.
  • Kaynanasız gelin, tasmasız nalın: Kaynananın, gelinin gelin olma sürecinde önemli bir rol oynadığını ve kaynana olmadan gelinin tam anlamıyla gelin olamayacağını ifade eder. Kaynananın gelinin hayatında önemli bir figür olduğunu ve geleneksel aile yapısında kaynanasız bir gelinliğin eksik kalacağını anlatır (nalın: tahta terlik, takunya. tasma: nalının (tahta terliğin) ayağı üstten dolanan deri bölümü).
  • Kel kız gelin olmuş çarşı pazar kapanmış: Sıradan veya önemsiz görülen bir kişinin beklenmedik bir başarı elde etmesini veya önemli bir konuma gelmesini şaşkınlıkla ve abartılı bir şekilde ifade eder (?).
  • Kendi başını bağlamayan, gelin başı bağlayacak (Evde kendi başını bağlamayan, düğünde gelin saçı bağlar): Kendi ihtiyaçlarını zor karşılayan birinden, başkalarına yardım etmesi beklenemez.
  • Kız evladı yerine düşerse bir eyerli at, yerine düşmezse bir uyuz it: Kız çocuğu soylu, hoşgörülü bir aileye gelin giderse mutlu bir yaşam sürer; eğer geçirimsiz, fesat kimselere düşerse sürekli itilir, kakılır, hayatı zindan olur.
  • Kızı duvak, gelini beşik arkasında görmeli: Evlilik çağına gelmiş bir kızın duvak içinde güzel göründüğünü, ancak evlilikteki başarısının ve mutluluğunun çocuk sahibi olmasıyla tam anlamıyla değerlendirilebileceğini ifade eder.
  • Kızı methederek evlendirirler, gelinin iyisini gören az olur: Kızların evlenmeden önce övülüp, evlendikten sonra ise eleştirilmeye başlanmasını ifade eder. Evlilik öncesi kızın olumlu özelliklerinin vurgulandığını, ancak evlendikten sonra gelinin iyi yönlerinin görülmeyip, daha çok eleştirildiğini anlatır.
  • Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla/işit*: Kaynananın gelininden istediği bir şeyi dolaylı yoldan veya başka kişiler aracılığıyla iletmesini ifade eder. Kaynananın doğrudan gelinle iletişime geçmek yerine dolaylı yollarla isteklerini iletmeye çalıştığını ve gelinden anlamasını veya duymasını beklediğini anlatır.
  • Kızımı ele verdim, yüreğime bere verdim: Ana baba kızını gelin gönderdiği zaman ister istemez bir süre onun boşluğunu hisseder.
  • Kızın kimi severse güveyin odur, oğlun kimi severse gelinin odur: Ana baba çocuğunu kendi seçtikleri biriyle zorla evlendirmemeli, evleneceği kişiyi kendileri seçmelidir ve ana baba da bu konuda onlara hoş görülü davranmalıdır.
  • Kızını düşürmeyen yerine, ömrünü geçirir yerine yerine: Kızını iyi bir aileye gelin vermeyen ebeveynler ömür boyu bunun pişmanlığını yaşar.
  • Kızını kız iken övme, gelin iken öv; gelin iken övme, kucağı çocuklu iken öv:
    1. Bir kızın yalnızca kızlık dönemindeki davranışlarına dayanarak övülmemesi gerektiğini, evlenip gelin olduğunda daha doğru değerlendirilebileceğini belirtir. Aynı şekilde, gelin olduktan sonra da övmenin erken olacağını, asıl sorumluluklarını yerine getirip çocuk sahibi olduğunda gerçek değeri ve yeteneklerinin daha iyi anlaşılacağını vurgular.
    2. Kız çocuğunun evlendikten, hele bir de çocuk sahibi olduktan sonra eski güzelliğini büyük oranda kaybedeceğini anlatır.
  • Kızlar gelin olmayı masal sanır, ata binince koşar sanır: Kızlar için gelin olmak büyük bir rüyadır. Gözleri gelin olunca evlilikte çıkabilecek sorunları görmez.
  • Lambayı almadan camına bak, gelini almadan huyuna bak: Gelin seçiminde dış görünüşten çok, huy ve karakterin daha önemli olduğunu ifade eder.
  • Oğlan olduğu yere, gelin geldiği yere: Evlenen erkek kendi yaşadığı çevrenin geleneklerine bağlı kalırken, evlenen kız ise gelin gittiği yerin geleneklerine ve yaşayış tarzına uymak zorunda kalır.
  • Pek yürüsen "deli gelin", yavaş yürüsen "miskin gelin" derler: Bir işi yaparken çok hızlı hareket edeni aceleci diye, yavaş davrananı ise tembel diye eleştirirler. İnsanların her durumda eleştirilebileceğini ve her zaman memnun edilemeyeceğini ifade eder.
  • Raftan sünger düşmüş, gelinin başını yarmış: Koca evindeki kadının (gelinin) kocasının ailesinin en ufak bir hareketini bile büyük bir sorun olarak algıladığını ifade eder. Gelinin hassasiyetini ve kocasının ailesiyle olan ilişkisindeki zorlukları vurgular.
  • Samanlık saray oldu, gelinlik kolay oldu: Bir kişinin ya da ailenin maddi durumunda büyük bir iyileşme yaşandığında, daha önce zor olan şeylerin artık kolaylaşacağını ifade eder.
  • Sarımsağı gelin etmişler de kırk gün kokusu çıkmamış: İnsanlar kötü yanlarını kolay kolay belli etmezler, haklarında yargıda bulunmakta acele edilmemelidir.
  • Sevilmeyen gelinin selamı yanlış gelir: Sevilmeyen veya hoşlanılmayan bir kişinin yaptığı en küçük davranışın bile yanlış anlaşılacağını ifade eder. Birinin başkaları tarafından sevilmediği durumlarda, ne yaparsa yapsın olumsuz bir şekilde değerlendirileceğini ve en basit hareketinin bile eleştirileceğini anlatır.
  • Su bardakta, gelin ırakta güzel görünür: Suyun en iyi şekilde bardakta, gelinin ise uzaktan bakıldığında daha güzel göründüğünü ifade eder. Bazen bazı şeylerin uzaktan daha cazip ve hoş göründüğünü, yakından bakıldığında ise gerçeklerin farklı olabileceğini anlatır.
  • Suçu (kabahati) gelin etmişler, kimse güveyi olmamış: "Ne kadar çekici olursa olsun, suçu kimse kabul etmez, kabahati kimse üstlenmez" anlamında bir atasözü.
  • Üveye etme, özünde bulursun; geline etme kızında bulursun: Üvey evlada kötü davranan birinin, aynı kötülüğü kendi öz çocuğunda, geline kötü davranan birinin de kendi kızında bulacağını anlatır. Kısaca, başkalarına yaptığımız muamelelerin er ya da geç bize geri döneceğini vurgular.
  • Yağmur yağarsa, gelinin gözü yaşlı olur: Her kızın rüyası evleneceği düğün günüdür. Hiç bir gelin bu günde bir aksilik çıkmasından hoşlanmaz, büyük üzüntü duyar.
  • Yerine düşmeyen gelin yerine yerine, boyuna düşmeyen esvap sürüne sürüne eskir (Boyuna düşmedik kaftan gider sürüne sürüne; yerine düşmedik gelin gider yerine yerine): Bir şeyin ya da bir kişinin, ait olmadığı yerde veya uygun olmayan koşullarda bulunmasının, o şeyin ya da kişinin zarar görmesine neden olacağını ifade eder. Gelinin uygun olmayan bir aileye ya da ortama düşmesi durumunda, huzursuzluk ve uyumsuzluk yaşayacağını; aynı şekilde, bedene uygun olmayan bir elbisenin de yerlerde sürünerek yıpranacağını anlatır. Uyum ve uygunluğun önemini vurgular (yerinmek: üzülmek, pişman olmak. esvap: giysi).

Ayrıca bakınız: Gelin ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler ve anlamları