Son fırsat |
Fırsat ile ilgili birleşik kelimeler
- Fırsat eşitliği: (toplum bilim) Bireylere toplumsal yaşamın her alanında kendilerini geliştirebilmeleri için eşit olanaklar sağlanması.
- Fırsat maliyeti: (iktisat) Çeşitli karar olanakları arasında bir ekonomik seçim yapmak zorunda kalındığı zaman değerlendirilmeyen bir fırsatın katlanılan maliyeti.
Fırsat ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "fırsat" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Fırsat beklemek: En uygun koşulu kollamak: Uzun zamandır yapacağı iş için uygun bir fırsat bekliyordu. Sonunda bu fırsat hiç beklemediği bir anda eline geçmişti. (Ö. Katipoğlu)
- (Bir şeyi) Fırsat bilmek: Bir şeyden amacına ulaşmak için hemen yararlanmak: Yaşlılık bu ya bir gün kafesin kapısını açık unuttu. Yetim kuş, bunu fırsat bildi ve kafesten kaçtı. (M. Büyükşahin)
- Fırsat bu fırsat: "Yararlanılacak en uygun zaman" anlamında kullanılan bir söz: "Komutan ortalıklarda görünmüyor. Fırsat bu fırsat diyerek uyuyor olmalılar." (M. Uzun)
- Fırsat bulmak: Uygun, elverişli zaman ele geçirmek: Gülnaz'la konuşmak istiyordu ama içeri girip çıkanlardan hep erteliyordu. Bir ara fırsat buldu, Gülnaz'a dedi ki; "Hemen gitme, seninle konuşacaklarım var." (Y. Turan)
- Fırsat düşkünü: Kötülük yapmak, bir iş çevirmek için her fırsattan yararlanan: Aslında hiç de hatalı değildi. Fırsat düşkünü karaborsacı ve istifçilerle anlaşıp, halkı kazıklamaktansa, servetinden vazgeçmeyi seçmişti... (S. Kaplan)
- Fırsat düşmek: Bir olanağa kavuşmak: Uzun ömre erişmek, bana bu saadetli günler için nasib olmuştur. Madem ki fırsat düştü. Arzumuzu geciktirmek revâ değildir! (Fuzulî)
- Fırsat kollamak: Uygun bir zaman ya da ortam gözetmek: Esaretten bunalmış, kaçmak için fırsat kolluyordu. (O. Cengiz)
- Fırsat vermek: (Birisine) Bir iş için uygun koşulu sağlamak: ... ve ben ona bir değil bin parça lokma vermeye talibim. Hak bana fırsat verdi ve mal mülk ihsan eyledi, bu acımazın kara gönüllünün ise elinden aldı. (Ş. S. Şirazi)
- Fırsat yoksulu: Eline fırsat geçmediği için zararsız görünen: Bunlar yetmiyormuş gibi, fırsat yoksulu İtalyanlar da 1911 de Trablus'a asker çıkarmasınlar mı? (Atatürk Serisi)
- Fırsata çevirmek: Kötü bir durumdan yararlanarak iyi sonuç almak: Bu çetin şartlar, krizi fırsata çevirdi ve korona geceleri bereketli çalışmalara dönüşüverdi. (M. Varol)
- Fırsatı ganimet bilmek: Çıkan fırsattan hemen yararlanmak: Hain adam, fırsatı ganimet bildi. Kocasından kalan malı satması için kendisine başvuran zavallı dul kadını aldattı. (N. Muallimoğlu)
- Fırsatı kaçırmamak: Elverişli durumdan yararlanmak: Ayşe'ye şirin ve iyi biri olarak görünmek istiyordu. Bu fırsatı kaçırmadı. Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp aşağı indirdi. (İ. Savaş)
- Fırsatını düşürmek: Uygun koşuldan yararlanmak, kolayını bulmak: Sabahleyin Şebib bir fırsatını düşürdü ve düşmanın tam ortasına hücum ederek kumandanlarını vurup öldürdü. (A. C. Paşa)
- Fırsattan istifade: Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak: Bugün işim erken bitti. Ben de fırsattan istifade alışveriş yapayım dedim. (A. Karaahmet)
Fırsat ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "fırsat" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Fırsat her vakit ele geçmez: "Fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir" anlamında kullanılan bir söz.
- Fırsat sakal altından geçer: "Fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir" anlamında kullanılan bir söz.
Soru/Yorum Formu