Etekleri çiçekli bir etek |
- Vücudun belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi ve bu giysinin alt kenarı: Pileli etek.
- Elbisenin belden aşağıda kalan bölümü: Ceketin eteği.
- Dağ, tepe, höyük gibi yamaçlı şeylerin alt bölümü: Dağın eteği.
- Çadır, kanepe örtüsü gibi, kumaştan olan şeylerin yere sarkan bölümü: Örtünün eteği yere değiyor.
- Yağış sularının, çatının kimi yerlerinden içeri sızmasını önlemek için yapılan saç örtü: Baca eteği. Boru eteği.
- Ut (utanma) yeri, edep yeri.
Etek ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "etek" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Etek dolusu (etek etek): Pek çok, bol bol: Avuç avuç değil, etek etek para harcanıyordu. (Ülkü)
- Etek kiri: Yolsuz ilişki.
- Etek öpmek: Yaltaklanmak, dalkavukluk etmek: Hele sizin gibi bir yüksek memurun dalkavuk araması, firavunlaşması demektir. Çünkü etek öpen çok olur. (Hekimoğlu İsmail)
- Etek silkmek:
- → El etek çekmek
- Çekilmek, artık karışmamak: El yudu etek silkti.
- Etek giymek: (argo) Erkek ar, namus, erdem vb. özellikleri bulunmayan bir duruma düşmek.
- Etekleri tutuşmak: Büyük bir telaşa ve kaygıya kapılmak: Ne halt ettim diye etekleri tutuşmuş. Eli ayağı titremeğe başlamış. (H. Tokdemir)
- Etekleri uzamak: Yanlışları düzeltmek, ayıbını kapatmak: Etekleri uzadı ayıpları örtüldü.
- Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek: Kızın etekleri zil çalıyordu, köşke gelin gidecek diye... (Ö. Esmergül)
- Eteklerini toplamak: Düzenli, temiz veya namuslu olmak.
- Eteğe varmak: Yardım istemeye gitmek.
- Eteği ayağına dolaşmak: → Eli ayağına dolaşmak.
- Eteği belinde: Kıvrak ve hamarat (kadın): Eteği belinde, bütün evi o çeviriyor. (H. Taner)
- Eteği düşük: Pasaklı kadın: Güya senin kadar eteği düşük, miskin bir kadın daha görülmemişmiş. Güzel imişsin genç imişsin amma, neye yararmış, böyle lâtif bir kap içinde buz gibi bir kalp taşıdıktan sonra... (Y. K. Karaosmanoğlu)
- Eteği temiz: (Kadın için) Namuslu: Eteği temiz, iffetli gençlerin aşkı ise şehvetten ve cinsiyetten uzak saf güzelliğe olan aşktır. (H. İpekten)
- Eteğinde namaz kıl: İçi dışı çok temiz insanlar için kullanılır: Bir hanımı var, dünya ahret hemşirem olsun, eteğinde namaz kıl! (O. Kemal)
- Eteğinde namaz kılınmak: İçi dışı çok temiz kişi olmak: "Bu Naciye, yaşı elliyi geçkin, art eteğinde namaz kılınır, işte öyle temiz bir kadındır." (H. R. Gürpınar)
- Eteğindeki taşı dökmek: Bütün bildiklerini açıklamak: Söz tükenmiş, herkes eteğindeki taşı dökmüştü. (A. E. Kavaklı)
- Eteğinden ayrılmamak: Peşini bırakmamak: Üç dört yaşına kadar yegâne arkadaşı Aynur'un eteğinden ayrılmadı. (İlgili cümle kaynağı: K. Atay)
- Eteğine sarılmak (kapanmak): Yalvarıp yakarmak: Şemseddin onun Hızır (as) olduğunu anladı, yardım istemek için eteğine sarıldı. (S. F. Ahmed)
- Eteğine yapışmak: Birinin koruyuculuğuna sığınmak: Doğru babasına koştu ve eteğine yapıştı: – Çareme bak; bu hâlden anlayan birine götür beni! (N. F. Kısakürek)
- Eteğini çekmek: Günah sayılan işlerden uzak durmak: O, dedikodudan eteğini çekti. Bize birkaç söz hatırası kaldı. (Mevlana Celaleddin Rumi)
- (birinin) Eteğini toplamak:
- Birinin derli toplu olmasını sağlamak, birini düzenli yaşatmak.
- Birinin kötü yaptığı işleri düzeltmek.
- Eteğini göstermez: (Kadın için) Erkeklerden uzak durur, namusuna düşkün: Fadime, eteğini göstermez bir kızdı. (R. Enis)
- Eteğiyle mum söndürmek: Uygun olmayan biçimde iş yapmak, sakar olmak, üstünkörü davranmak.
- Art eteğinde namaz kıl/kılınır: Çok temiz, çok faziletli, namuslu kimseler için kullanılır: Naciye, yaşı elliyi geçkin, art eteğinde namaz kılınır, işte öyle temiz bir kadındı. (H. R. Gürpınar)
- Dünyadan elini eteğini çekmek: Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, dünya işleriyle ilgilenmez olmak: Dünyadan elini eteğini çekmiş bir zahidim ben! diye cevap verdi. Hiç kimsenin işine karışmıyor, burada kendi halimde yaşıyorum... (E. Sarı)
- El etek çekmek: Uzaklaşmak, kaybolmak, terketmek, bırakmak: 1957'de politikadan el etek çekti. Şiir yazmayı sürdürürken, romana döndü (A. Sayar). Gözünde dünyanın değeri azaldı. Dünyadan el etek çekti. (Haşimoğlu)
- El etek öpmek:
- Bir işi yaptırmak için yalvarmak: Hemen gitti, çıktı padişahın katına, el etek öptü. (Ü. Kaftancıoğlu)
- Yaltaklanmak: Kaymakamın peşinden koşturur, kendini ona beğendirmek için çırpınır, el etek öper. (B. Asiltürk)
- Eskiden saygı ifadesi olarak huzuruna çıkılan büyüğün eteğini öpmek veya öpmeye davranmak: Müsaade verilince usul gereği el etek öptü. (B. G. Doğru)
- El etek tutmak: Tarikata girmek, derviş olmak: Gönül bir kâmilden el etek tuttu / Cemalinden cemalime nur kattı
- Eline eteğine doğru: Temiz, her türlü kötülükten uzak olan: Hatice köyün en güzel, eline eteğine doğru kızıydı. (R. Enis)
- Eline eteğine sarılmak: Çok yalvarmak: Atından indi, İbrahim'in eline eteğine sarıldı ve ondan af diledi. (İmam Gazali)
- Elini eteğini çekmek: Uzun süredir yaptığı bir işi bırakmak, ilgisini kesmek: Hanedeki tüm günlük işlerden elini eteğini çekmişti. (G. Tiryaki)
Etek ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "etek" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Etek öpmekle dudak aşınmaz*: Önemli bir iş için kimi durumlarda birine yalvarıp ricada bulunmakla insandan bir şey eksilmiş olmaz: İnsan, selvi ağacının rüzgarda eğildiği gibi yerinde eğilmesini bilmelidir. Etek öpmekle dudak aşınmaz, denir. (S. Çubukcuoğlu)
- Arıca etek, kuruca yatak: Ölümcül hastalıkla mücadele eden bir kişinin, çok fazla acı çekmeden ya da çamaşırını veya yatağını kirletir duruma gelip başkalarına yük olmadan ölümü dileğini ifade eder. Hastanın, ağırlaşmadan huzur içinde ölmesini temenni eden bir anlam taşır (arı: Temiz, pak).
- Bir eteğe pek yapışan, maksuduna erişir: Bir hedefe ulaşmak için kararlılık ve azimle çaba göstermek gerektiğini anlatır. Sürekli gayret eden kişinin, sonunda arzuladığı sonuca varacağına işaret eder.
- Dul kadının eteği uzundur: Dul kadın giyimine ve hareketlerine daha çok dikkat etmek zorundadır.
- Düşman etek altından çıkar: Düşmanın ya da tehlikenin çoğu zaman beklenmedik ve yakın bir yerden ortaya çıkabileceğini ifade eder.
- Ev yanığı etekte, evlat yanığı yürekte:
- Maddi dünya ile ilgili şeyleri kaybettiğimizde o kadar çok üzülmeyiz, ama bir yakınımız öldüğünde onu kaybetmenin acısını yüreğimizde duyar, sarsılırız.
- Anne baba evladını kaybedince çok üzülür.
- Gözün ile gördüğünü eteğin ile ört: Bir kişinin başkalarının bilgisini, sırlarını veya kusurlarını gizlemesini ve bu konuda sessiz kalması gerektiğini anlatır.
- Köpek sürünmekle etek kesilmez*: Ahlaksız birinin sataşmasıyla insan kişiliğinden bir şey yitirmez.
- Öksüzün eteğine kavurga/kavurma koymuşlar, beni yaktın diye haykırmış: Yoksul ya da kimsesiz birinin beklenmedik bir iyilikle karşılaştığında bu duruma alışık olmadığı için şaşkınlıkla tepki vermesini ifade eder.
Etek ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Etek bezi: Kundak çocuklarının belden aşağısına sarılan bez.
- Etek boyu: Eteğin belden aşağıya kadar uzunluğu.
- Etek danteli: Kadın giysilerinde eteklere dikilen dantel.
- Etek duvar: Duvarların alt yanlarındaki çıkıntılı bölüm.
- Etek kırması: Kadın giysilerinin eteklerinde kumaşın şeritler halinde katlanarak dikilmesinden oluşan süs.
- Etek öpmek: (tarih) Bir büyüğe duyulan saygıyı ve bağlılığı onun eteğinin ucunu tutarak eğilip öpmeyle göstermek: Derhal etek öpen Alemdar, Veliaht Şehzade'ye biat etti. (Y. Öztuna)
- Etek tıraşı: Edep yerlerinde yapılan tıraş.
Soru/Yorum Formu
»