Eski nedir ne demektir? Eski ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 1
  1. Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, evvel: Selvilerin daha yukarısında bir eski kale harabesi. (R. N. Güntekin)
  2. Geçmiş çağlardaki: Eski devletler.
  3. Bir önceki ya da öncekiler arasında bulunan, sabık: Bizim okulun eski müdürü. Eski başkan.
  4. Geçerli olmayan: Eski moda. Eski para.
  5. Kullanıla kullanıla yıpranmış, harap olmuş: Eski bir elbise.
  6. (Takısız ad tamlamalarında tamlanan olarak kullanılınca alaylı olarak) Herhangi bir görevden düştüğü ya da durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığını belirtir: Müdür eskisi. Mebus eskisi.


Eski ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "eski, eskitmek" kelimeleri geçen deyimler ve açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )

  • Eski ağıza yeni taam:
    1. Eskiden turfanda bir şey yenirken söylenen bir tekerleme: Eski ağza yeni taam, bu yıl da marula eriştik, hele şükür. (S. M. Alus)
    2. Yaşlı bir kimseye, eski bir topluluğa uygulanan yenilik: Eski ağıza yeni taam, diye bir sözümüz vardır, kulağımızın tek sesli alıştığı melodilerin zenginleştirilmesinden yanayım. (D. Hızlan)
  • Eski defterleri kapatmak: Eski olayları yeniden ele almamak: Hacı Ömer artık eski defterleri kapatmış gibi görünüyordu. O eski gücü de kalmamıştı ne de olsa. (A. Nusret)
  • Eski defterleri karıştırmak: Eski olayları, bir yarar umarak ya da başka bir amaç gözeterek yeniden ele almak: Ama ille de bir şeyler söylemek isteyenler eski defterleri karıştırıyor, yalan yanlış yakaladıkları bazı şeyleri çekip sündürmek sevdasına kapılıyorlardı. (J. Gülizar)
  • Eski göz ağrısı: Eski sevgili: Bir gün benim eski göz ağrısı Bedriye'yi Eyüp'e götürmüştüm. (A. H. Eken)
  • Eski hamam, eski tas (Eski ahır, eski palan): (teklifsiz konuşmada) Hiçbir şeyi değişmemiş, eskisi gibi kalmış: Aradan yarım asır geçmiş, eyvah ki yine "eski hamam, eski tas" (S. Erol). –Ee ne var ne yok? –Bildiğin gibi pek değişen bir şey yok, eski hamam eski tas! (E. Demirel)
  • Eski hayratı da berbat etmek: Bir işi daha iyi bir duruma getirmeye çalışırken büsbütün bozmak: Hürriyet ilan ettik, dediler, eski hayratı da berbat edip bütün hürriyetimizi elimizden aldılar. (M. S. Reşit Akif Paşa)
  • Eski kafalı: Eski düşünüşe veya eski yaşayışa bağlı (kimse): "Eski kafalı!" denir daha dengeli düşünene. "Eski araba!" denir fazla yakıt tüketene. "Eski televizyon!" denir kumandası olmayana... Peki, o zaman neden insanlar şimdilerde eski radyoların, eski pikapların peşinde koşuyor, eski arabalara özlem duyuyor ya da sıkıntılarına çözüm bulamayınca eski tüfek büyüklerine danışıyor?.. (F. C. Onat)
  • Eski köye yeni adet (getirmek): Yerleşmiş eski alışkanlıklara karşı, getirilmek istenen ama tepkiyle karşılanan, yadırgatıcı yenilik: Ortaya attığım fikirler, yaklaşıklar genelde "eski köye yeni adet" olarak görülüyordu. "Başımıza icat çıkarma," yanıtıyla çok kez karşılaşmıştım... (M. Can)
  • Eski kulağı kesik (kesiklerden olmak): Yaşlı, deneyimli, görmüş geçirmiş: Kahveci Sali Aga, eski kulağı kesiklerden, uyanık biriydi. Kardeşi gibi uzun boylu, başındaki dökülen saçlarını gizleyen kasketiyle daha da heybetli bir görünüme sahipti... (M. Pekel)
  • Eski kurt:
    1. İş çevirmekte çok deneyimi olan, mesleğinde uzmanlaşmış kimse: Onlar eski kurt, hafife alma bence. Birini tanımaları için bir kez görmeleri yeter. (İlgili cümle kaynağı: G. B. Altıntaş)
    2. (mecazi) Bir işin hileli yanlarını bilen ve kolay aldatılamayan (kimse): Eski kurt olacakları tahmin etmiş olacaktı ki "Tamam sen içeride çalış dışarıya çıkma." diye Ender'i uyardı (E. Birol).
  • Eski toprak: Yaşlandığı halde dinçliğini koruyan (kimse): ... dede de bir tarafta bahçenin otlarını yoluyordu, ona baktı, yaşına göre dinç görünen bir adamdı, "ee ne de olsa eski toprak" deyip güldü, "bunlar yağla kaymakla büyümüştür, eskilerde temel sağlam." (A. S. Özdemir)
  • Eski tüfek:
    1. (mecazi) Herhangi bir işte kıdemli olan (kimse): Eski tüfek kaynana, biraz da nasıl sallama yapıldığını herkese göstermek istercesine ve gelinlerine de nazire yaparcasına, ekmekleri özene bezene ve nar gibi kızartarak pişirmişti. (G. Tirkayi)
    2. Eski solcu / komünist: Avukatlar, eski parti başkanları, "eski tüfek" dedikleri yaşlı sosyalistler... (A. Muhteremoğlu)
  • Eskisi gibi: Önceden olduğu gibi: Sevgi arıyorum eskisi gibi... (V. Kahveci)
  • Eskisi kadar: Eskiden olduğu gibi, eskiden olduğu ölçüde: Şu sıralar eskisi kadar güçlü değilim. Zaten hiçbir şey eskisi gibi değil. (A. Batman)
  • Eskisini aratmamak: Yenisi eskisinin yerini doldurabilmek, yokluğunu sezdirmemek: Eskisini aratmayacak bir yolda ilerliyor. (A. Taşgetiren)
  • (birinden) Bir gömlek fazla eskitmiş olmak: Birinden daha yaşlı ve dolayısıyla daha çok görmüş geçirmiş olmak: "Senden bir kaç gömlek fazla eskitmiş bir ağabeyin olarak derim ki: Hayatını rayına oturtmadan bir başkasının kaderini yüklenme!" (M. N. Özdemir)
  • Dokuz yorgan eskitmek (paralamak): Çok uzun yaşamak: Dokuz yorgan eskitmiş ama şaşılacak derecede dinç kalmış.
  • Gömlek eskitmek: Deneyim kazanmış olmak: Bu alanda epey gömlek eskitmiş olanlar için gönül okşayıcı kaçınılmaz bir görevdir. (Türk dili)
  • Kafa eskitmek: Zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak: Kelime sanatı üzerinde kafa eskitmek, kalem tüketmek, ilkin çağını öğrenmekle başlıyor diyorum. (Ö. F. Toprak)
  • Pabuç eskitmek (paralamak): Bir işin arkasından çok koşuşturmuş olmak: Amma, okumuş yazmış ve tarih köprüsünden geçe geçe pabuç eskitmiş bu vatanperver kadın... (S. Ayverdi)


Eski ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "eski, eskitmek" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Eski çamlar bardak oldu: Zaman değişti, eski tutumların değeri kalmadı: Eski çamlar bardak oldu, nerede o eski aşklar? (F. Babacan)
  • Eski diye atma kürkünü, gerek olur bürünürsün bir günü: Eski ve kullanılmayan eşyaların bir gün işe yarayabileceğini ifade eder. Eski eşyalar zamanla tekrar kullanılabilir veya değerli hale gelebilir, bu yüzden onları atmak yerine saklamak daha iyidir.
  • Eski dost düşman olmaz (Eski dost düşman olmaz, olsa da yakışmaz)*: Eski dostların dostlukları köklüdür; aralarında dargınlıklar olsa bile bu durum düşmanlığa varacak boyutlara ulaşmaz.
  • Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez (yeni dosttan hayır gelmez)*: Sağlam dostlukların ve kalıcı dostluk bağlarının kurulması uzun süre alır. Yeni dost bugün varken yarın yok olabilir.
  • Eski dost kara gün bineği: İnsanın başı derde girdiği zaman ona yardım edecek kişi, eskiden tanıdığı güvendiği kişi olacaktır.
  • Eski düşman dost olmaz, it derisinden post olmaz*: Birçok nedenlerden ötürü sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
  • Eski kaçmış; iğne iplik geri getirmiş: Küçük yırtıkları olan giysilerin ya da küçük hasarları veya eksiklikleri olan eşyaların hemen atılmaması gerektiğini, onların onarılarak tekrar kullanılabilir hale getirilebileceğini ifade eder. Bu, onarılabilen her şeyin değerlendirilmeye devam edilmesi gerektiğini anlatır.
  • Eski kurt yolunu şaşırmaz: Hayatı boyunca birçok deneyim geçirmiş kimse kolay kolay yanılmaz.
  • Eski pamuk bez olmaz, dul avrat kız olmaz: Dul bir kadının, hiç evlenmemiş bir kızın saflığını ve temizliğini kaybetmiş olacağını; eski haliyle aynı niteliklere sahip olamayacağını ifade eder.
  • Eski pamuktan bez olmaz, kötü demirden kılıç olmaz: Kalitesiz, çürük malzemeyle yapılan işten başarılı bir sonuç alınmaz.
  • Eski süpürgeyi dama atarlar: Eskimiş ve asıl görevini yerine getirmeyen şeylerin daha kötü ve kirli işler için kullanıldığını veya tamamen bir kenara bırakıldığını ifade eder. Eskiyen veya işlevini yitiren varlıklar, genellikle değer görmez.
  • Eski takvim para etmez: Zamana uymayan, işe yaramayan şeylere kimse ilgi göstermez.
  • Eskisi olmayanın yenisi (acarı) olmaz*: Eski giysiler gündelik işlerde kullanılmasa, yeni giysiler gündelik işlerde kullanılacağından kişinin yeni giysisi olmaz.
  • Eskiye itibar (rağbet) olsaydı bit pazarına nur yağardı*: Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz.
  • Eskiyi bit pazarında satarlar: Değersizleşmiş, eskimiş eşyaların ya da kullanılmayan şeylerin düşük bir değer karşılığında elden çıkarıldığını ifade eder. İnsanlar ihtiyaç duymadıkları ya da kullanamadıkları şeylerden kurtulup, yerine yenisini almayı tercih ederler.
  • Ayın eskisini kesip yıldız yaparlar: Eski ve kullanışsız hale gelmiş şeylerin yeniden değerlendirilip başka bir işe yarayacak şekilde dönüştürüleceğini ifade eder.
  • Bal eski petekten yenir: Değerli ve kıymetli şeylerin genellikle eskiden kalma olduğunu ifade eder. Geçmişten gelen eşyalar, bilgi veya tecrübeler, zamanla değer kazanır ve kıymetlidir.
  • Baş sallamakla kavuk eskimez*: Bir kimsenin huyuna göre davranmaktan, söylediklerine "evet, peki" demekten kimi zaman zarar gelmez.
  • Börküm eski, sözüm geçmez: Kıyafetlerin veya dış görünüşün, kişinin genel algısını ve sözlerinin geçerliliğini etkileyebileceğini ifade eder. Eski ve kötü durumda olan kıyafetler, kişinin prestijini veya etkisini azaltabilir (börk: Genellikle hayvan postundan yapılan başlık).
  • Domuz derisi post olmaz eski düşman dost olmaz*: Birçok nedenin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
  • Eğreti kaftan tez eskir: Emanet veya özensiz kullanılan eşyaların, sahiplenilmemesi nedeniyle hızlıca bozulup eskidiğini ifade eder. Kişiye ait olmayan ya da yeterince özen gösterilmeyen şeyler, genellikle çabuk eskir veya değerini kaybeder.
  • El üstünde gömlek eskimez*: Eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir.
  • Eli ağır eskiciden, ayağı çabuk dilenci yeğdir: Bir insan yaptığı işte ne kadar uzman ve başarılı olursa olsun eğer zamanında gerçekleştirmezse bu başarının hiçbir anlamı olmaz.
  • Halkın hazinesi eski söz: Atasözü sonraki kuşaklara bırakılan en değerli mirastır.
  • Her şeyin yenisi, dostun eskisi*: "Dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Kendini bilmeyen çuhadar, yılda iki çakşır eskitir: Kendini ve kendi sınırlarını bilmeyen kişinin gereksiz yere mal ve kaynaklarını tükettiğini ifade eder (çuhadar: Eskiden padişahların hizmetinde çalışan bir memur, çakşır: Bir tür erkek şalvarı).
  • Kitabın yenisinden, hocanın eskisinden okumalı: Bilgili ve kültürlü biri olabilmek için hem güncel bilgi ve kaynaklara sahip yeni kitaplar okumak hem de tecrübeli ve deneyimli hocalardan ders almak gerektiğini ifade eder. Bu atasözü, kişinin hem modern bilgilerle donanmasını hem de geçmişin deneyimlerinden faydalanmasını vurgular. Yeni kitaplar, güncel bilgileri ve gelişmeleri sunarken, eski hocalar tecrübeleri ve derin bilgileri ile rehberlik ederler.
  • Kuru gayret çarık eskitir*: Bilmeden yapılmaya çalışılan iş insanı yorup yıpratmaktan başka bir işe yaramaz.
  • Müflis bezirgân eski defterleri karıştırır (Tüccar züğürtleyince eski defterleri karıştırır)*:
    1. Tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıştır diye eski defterlerini gözden geçirir.
    2. Vaktiyle önemli işler yapmış olanlar, düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak, anlatarak avunmaya çalışırlar.
  • Tarla eskiyince mahsul vermez: Uzun süre aynı şekilde kullanıldığında toprağın verimliliğinin azalacağını ifade eder. Sürekli aynı ekim yöntemiyle aynı şeyler ekilen toprağın besin maddeleri tükenir ve sonuç olarak daha düşük verim elde edilir. Benzer şekilde, sürekli aynı şekilde kullanıldığında, diğer şeylerin ya da diğer kaynakların verimliliği de azalır.
  • Yeni dostu ara ama eski dostu da unutma: Devamlı değişen çevremizle birlikte yeni dostlar edinirken eski dostlarımızı da ihmal etmemeli ilişkilerimizi kesmemeliyiz.
  • Yeni süpürge iyi süpürse de eski süpürge her köşeyi bilir: İnsan başladığı işte ne kadar başarılı olsa da, uzun süredir o işi yapan kadar başarılı olamaz.
  • Yeniyi yapıp giy, eskiyi onarıp giy: Her zaman yeniliklere ve yeni şeylere açık olmakla birlikte, eskimiş eşyaları da tamir ederek kullanmanın önemini ifade eder.
  • Yerine düşmeyen gelin yerine yerine, boyuna düşmeyen esvap sürüne sürüne eskir*: Bir şeyin ya da bir kişinin, ait olmadığı yerde veya uygun olmayan koşullarda bulunmasının, o şeyin ya da kişinin zarar görmesine neden olacağını ifade eder. Gelinin uygun olmayan bir aileye ya da ortama düşmesi durumunda, huzursuzluk ve uyumsuzluk yaşayacağını; aynı şekilde, bedene uygun olmayan bir elbisenin de yerlerde sürünerek yıpranacağını anlatır. Uyum ve uygunluğun önemini vurgular (yerinmek: üzülmek, pişman olmak. esvap: giysi).
  • Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir*: Hayatta çalışacağı işi belirlemeyen kişi, oradan oraya sürüklenir (urba: giyecek, elbise).


Eski ile ilgili birleşik kelimeler


  • Eski Ahit: Hz. İsa'dan önce Yahudilere ait mukaddes kitaplar; Tevrat, Zebur ve Kaballer.
  • Eski püskü: Çok eski, iyice eski: Eski püskü ve modası geçmiş bir giysiydi.
  • Eski yazı: (dil bilim, edebiyat) Osmanlılarda 11. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine (Türkiye Cumhuriyetinde 1928'e) değin kullanılan, Arap alfabesine dayalı olarak geliştirilmiş olan yazı sistemi. Günümüzde bu alfabe, bazı Türk boyları tarafından hala kullanılmaktadır.
  • Eskiler:
    1. Eski çağ insanları, eski kuşaklar, bizden önce olanlar: Eskiler şöyle derdi, "İyi bir anlaşmadan her iki taraf da biraz mutsuz olmalıdır." (yani iki tarafta biraz fedakarlık yapmalıdır) (K. Tuncel)
    2. Eski eşya: Eğer "eski" değerli olmasa insanlar deli midirler ki, sabahtan akşama kadar yağmurda ve güneşte "Eskiler alayım" diye bağıra bağıra sokak sokak taban tepsinler. (Halikarnas Balıkçısı)

Soru ve Yorumlar: 1


Anonim:
iyii
12/3/13 16:04