(anatomi) Ense, boynun arka kısmında baş ile sırt arasındaki bölgedir. İnsan vücudunda genellikle dayanıklılığı ve dik duruşu simgeleyen bir yapıdır: Çocuğun ensesine şaplağı indiriverdi (S. Saygı). Ensesinden tuttuğu bir adamı dışarıya doğru sürdü. (İ. Tarus)Ense - Art, arka taraf: Ensesindeki dağlarda kestane, kızılcık, muşmula, üvez hâsıl olur. (Evliya Çelebi)
Ense ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "ense" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Ense kulak yerinde olmak:
- İri yarı olmak: Kızılcıklı, uzun boylu, karayağız, adaleli, ense kulak yerinde, sert ve kavi pençeli bir gençti. Kızılcıklı Mahmut, Sultan Hamid devrinin son başpehlivanlarından Meşrutiyet devrinin tanınmış başlarından idi. (M. S. Karayel)
- Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli olmak, kelli felli olmak: Ense kulak yerinde, kerli ferli bir adamsın. Ama kölesin... İktidarda olanlara ve bir gün iktidara gelmeleri ihtimali bulunanlara uşaklık edersin. (H. Üzmez)
- Ense yapmak: (argo) Hiçbir iş görmeyerek yiyip içip rahatına bakmak: Onlar bütün gün aylak aylak ense yapıyor; biz ise köle gibi çalışıyoruz. (H. Kırk)
- Ensesi kalın: Gücünü tanıtıp sözünü geçiren, güçlü, kudretli (kimse): Adamın ensesi kalın, arkası sağlam olsa da bürokrasinin çarklarını yavaşlatarak birkaç gün kazanabilirdim. (Ö. D. Koç)
- Ensesinde bitmek: Hemen yanında belirivermek: Tam arka kapıdan sıvışacakken garson ensesinde bitiverdi: Önce şu hesabı görelim Şükrü Bey... (A. Bezirci)
- Ensesinde boza pişirmek: (halk dilinde) Üzerek, eziyet ederek, göz açtırmadan çalıştırmak ya da bir işten sonuç almak üzere birini çok tedirgin etmek: Ceberut patronu ensesinde boza pişiriyordu.
- Ensesine binmek: Yıldırarak buyruğu altına almak: Birkaç kuruş kazanmaya görsünler, hemen ensesine binip kaz gibi yolmak dilerler. (A. Z. Kozanoğlu)
- Ensesine vur, ağzından lokmasını al: Uysal, sessiz ve olaylar karşısında tepki göstermeyen kimseler için söylenir: Muhlis iyi çocuk, hoş çocuk, harbi çocuk; vur ensesine, ağzından lokmasını al gık demez; hem seviyorum bu oğlanı, hem acıyorum vallahi. (A. İlhan)
- (birinin) Ensesine yapışmak: Yakalayıp sıkıştırmak: Şehrin tanınmış tefecisi ensesine yapışmış vaziyette ona olan borcunu ödemesini istiyordu. (M. Savaş)
- Enseyi karartmak: Ümitsizliğe kapılmak, karamsarlığa düşmek: "Kardeşim! Sakın enseyi karartma. Mutlaka bulacağız Aylin'i." (B. Çivicioğlu)
- Dili ensesinden çekilsin!: İlenme (beddua) olarak söylenir: İftira edenin yarın ahirette dili ensesinden çekilsin. (M. N. Özön)
- El ense çekmek:
- (mecazi) Birini çıkar uğruna aldatmak: Biz iki züğürtler biraz el ense edip halkı aldatarak, işi tatlıya bağladık!.. (N. R. Efe)
- (mecazi) Yenmek, mağlup etmek: Birini alaşağı etmek için evvela kendisiyle boy ölçüşebilecek bir vaziyete çıkarmak, sonra da el ense çekmek. (Türk dili)
- (spor) Güreşte rakibin bir elle ensesini, öbür elle de kolundan yakalayıp çekerek düşürmek: Yeğin Böke'ye el ense çekip tarttı; ama ikisi birbirini sökemedi. Hoşlarına gitti bu. "Yenen yenilen dost," dediler. (İ. Bertan)
- Ölümün soluğunu ensesinde hissetmek: Her an öleceğini beklemek, ölüm korkusu ile dolu olmak: Ölümün soluğunu ensesinde hissediyordu. Çünkü yaptıklarından sonra kendisini affetmeyeceğini adı gibi biliyordu. (Ş. Ceviz)
- Yürü ense tıraşını göreyim: (alay) Görüştüğü kimseye gitmesini söylemek veya görüşmeyi kısa kesmek için kullanılan bir söz: "Sana ne ulan benim çiftim çubuğumdan, senin işin yok mu? Hadi hadi ense tıraşını görelim anca varısın!" (H. Erdem)
Ense ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "ense" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden bellidir*: Gereği gibi yürümeyen, gerektiği gibi olmayan şeyler hemen belli olur: Sorma kişinin aslını izzetinden bellidir / Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden bellidir.
- Kurda "neden ensen kalın?" demişler "işimi kendim görürüm de ondan" demiş*: İnsan kendi işini kendi yaparsa daha güçlü olur.
- Sen seni bil, sen seni; sen seni bilmezsen, patlatırlar enseni: Üzerine vazife olmayan işlere kalkışan, haddini bilmeyen kimselere, haddini bildirecek birileri çıkar.
Ense ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Ense kökü: Ensenin bitimi: Kapı eşiğine ulaştığında ense köküne inen sert bir darbeyle sendeledi. (H. Erdem)
- Enselemek: (argo) Kaçan ya da gizleneni yakalamak: Yüzbaşı Hüseyin, bir darbeciyi enselemiş, kelepçelemişti. (A. E. Kavaklı)
- Enselenmek: Yakalanmak: Kalpazanlar Kralı enselenmiş... Gazete yazıyor. (A. Nesin)
Soru/Yorum Gönder