Cenin durumundaki insan süresini doldurarak ana karnından çıkmak, dünyaya gelmek.Doğmak - (Güneş, ay, yıldız) Ufuktan yükselerek görünür olmak: Ay doğuyor geceleri.
- Ortaya çıkmak: Yeni bir kuşak doğuyor. Birlikten kuvvet doğar.
- (Düşünce, hayal gibi şeyler için) Zihinde birdenbire oluşmak.
Doğmak ve doğurmak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "doğmak, doğurmak" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Doğduğuna pişman (olmak): Bezgin, canından bezmiş: Buna öyle bir karşı koyacağız ki, doğduğuna pişman olsun, dedi. (Ü. Kaftancıoğlu)
- Doğma büyüme (bir yerden olmak): Bir yerde doğmuş ve oranın özellikleri içinde yetişmiş olmak: Doğma büyüme İstanbulluyum.
- Doğmamış oğlana don biçmek: Gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli olmayan bir iş için hazırlık yapmak: "Doğmamış oğlana don biçiyorsunuz. Hele biraz bekleyelim," diyordu. (Z. Cemali)
- Anadan doğmuşa dönmek (anadan yeni doğmuş gibi olmak):
- Dertsiz, tasasız, sağlıklı bir duruma gelmek: Şu iş bitti ya, anadan doğmuşa döndüm (A. Püsküllüoğlu). Gözleri iyi olmuş, anadan doğmuşa dönmüş. (İ. Hinçer)
- Günahlardan arınmış duruma gelmek: Bir kul her nerede tövbe etse anadan doğmuşa döner. (Evliya Çelebi)
- Analar neler doğurmuş (doğururmuş): Takdir edilen, beğenilen kimseler, bilhassa güzel çocuklar için kullanılır: Kahramanlar çıktı içinizden / Analar neler doğurmuş dedirten (B. Kırım). Analar neler doğururmuş!.. Maşallah, nazar değmesin... (B. Büyükarkın)
- Anası Kadir Gecesi doğurmuş: Çok talihli sayılan kişiler için söylenir: "Kız; anan seni kadir gecesi doğurmuş; şehzadenin doğumuna gideceksin; giyin, kuşan da düş ağaların önüne" der. (E. C. Güney)
- Anasından doğduğu gibi: Namuslu, iffetli, tertemiz: Ahmet Ayşe'nin elini bile tutmamıştı. "Kız anasından doğduğu gibi..." dediler. (Y. Çelik)
- Anasından doğduğuna pişman etmek: Çok hırpalamak, bıktırmak, bezdirmek, usandırmak: Paşa, Amirali anasından doğduğuna pişman etti. (M. Köylü)
- Ay akşamdan doğdu: Yapılması tasarlanan bir işte bir aksilikle karşılaşıldığı zaman söylenir: "Kırk yılın başı bir gönlümüzü eğlendirelim dedik onda da ay akşamdan doğdu."
- Aya "sen doğma ben doğuyorum" der: Güzellikte Ay ile yarışır: Gören gözler kamaşıyordu. Güzelliği dillere destan oldu. Doğan Ay'a sen doğma ben doğuyorum diyordu. (M. Adıbeş)
- Babasız oğlan doğurmak: Bir işte aşırı zorluk, büyük güçlük çekilmesine rağmen başarılı olmak: Bir leğen hamur yoğurdum. / Konu komşuyu doyurdum. / Babasız oğlan doğurdum... (E. Kızıldağlı)
- Babasız oğlan doğurtmak: (argo) Bir şeyde zorluk çıkartmak: Adama babasız oğlan doğurtuyor. (A. Özerdem)
- Dokuz doğurmak: Bir şey ha oldu ha olacak diye tasalanmak ya da çok sabırsızlanmak: Genç karısı içeride had safhada doğum sancıları çekerken, o da salonda dokuz doğuruyordu. (A. Koçak)
- (biri ötekinin) Elinde doğmak: Yaşlı bir kimse birini, çocukluğundan beri yakından tanımak: Efendiler! Ekser alilerde bir eski dost, eski ahbap hatta eski bir hizmetkâr olur ki efrad-ı aileden olmadığı halde çocukların bir çoğu elinde doğmuş kucağında büyümüştür... (C. Okay)
- Gönlüne doğmak: İçine doğmak, olacak bir şeyi belirtisi bile yokken hissetmek: Öleceği gönlüne doğmuş her halde.
- (birine) Gün doğmak: Ummadığı iyi bir duruma erişmek ya da eline olağanüstü bir fırsat geçmek: Vatanın sahipleri gaflet ve cehalet içinde iken yılana, sırtlana, akbabaya gün doğmuştu. (E. Subaşı)
- Güneş doğmak: Sabahleyin güneş ufuktan yükselmek: Söken şafak onları yolda buldu. Dağların ardından kıpkızıl bir güneş doğuyordu. (A. Tümen)
- Güneşi üzerine doğdurmamak: Güneş doğmadan önce yataktan kalkmak: Müslüman, güneşi üzerine doğdurmaz, aksine güneşin üzerine kendisi doğar. Bilir ki "Güneşi üzerine doğduranın o günü ölmüştür." Bu ölüş, zamanın bereketinin alınması anlamındadır. (Y. Değirmenci)
- İçine doğmak: Hiçbir belirtiye dayanmadan, bir işin olacağını ya da olduğunu önceden sezinlemek: O gün karşılaşacakları içine doğmuştu sanki.
- İkiz doğurmak:
- İkiz bebek dünyaya getirmek: Şaşırtıcı bir şekilde ikiz doğurdu ve adlarını Ahmed ve Muhammed koydu. (A. Cellud)
- (mecazi) Herhangi bir işte çok sıkıntı çekmek.
- Kalbine doğmak: Ortada bir belirti yokken olacak şeyi evvelden hissetmek, içine doğmak: Her şey kalbine doğmuştu. "Allah'tan kalbime doğan gibi olmasa!" diye içinden dua etti bir an. (F. Baykurt)
- Mazhur doğurmak: Ortaya engel çıkarmak, sakınca yaratmak: Herhangi bir mazhur doğması şöyle dursun, aksine fayda hâsıl olacağı hususunda ittifak edilmiştir. (h. Eroğlu)
- (birinin) Üstüne güneş doğmamak: Güneş doğmadan önce kalkmak, erken kalkmak: Anacığımın ölünceye kadar üstüne güneş doğduğunu görmedim. (H. F. Gözler)
- Üstüne bir iki güneş doğmak: Aradan birkaç gün geçmek: Üstüne bir iki güneş doğdu çıkageldi.
- Yanıt hakkı doğmak: Cevap hakkı doğmak: Kendisine isim verilerek çatılan bir insana, "yanıt hakkı" verilir. Bu, her "namuslu" habercinin sorumluluğundadır. (T. Ateş)
Doğmak ve doğurmak ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "doğmak, doğurmak" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Doğan anası olma, doğuran anası ol*: Bir çocuk, annesinin değerini, ancak kendisi de çocuk sahibi olduktan sonra bilir; daha önce gereği gibi bilmez.
- Doğduğun yere bakma, doyduğun yere bak: İnsanın asıl bağlı olması gereken yerin, geçimini sağladığı ve hayatını sürdürebildiği yer olduğunu ifade eder. Memleket, sadece doğulan yer değil, ekmeğin kazanıldığı yerdir.
- Doğduğuna inanır, öleceğine inanmaz: Baz kimseler doğumu ve yaşamı çok doğal karşılar, ama bir gün ölüp gideceklerini bir türlü kabullenmezler.
- Doğmadık (doğmamış) çocuğa don (kaftan) biçilmez*: Ele geçeceği, ortaya çıkacağı daha belli olmayan şey için önceden hazırlık yapmak doğru değildir.
- Doğmadık oğlana ad komak olmaz: Gerçekleşmesi kesin olmayan bir durum için önceden plan yapmanın doğru olmadığını ifade eder. İnsan, somutlaşmamış şeyler üzerinde gereksiz beklenti veya hazırlık içine girmemelidir.
- Doğmaz doğurmaz bir Allah: Bütün canlılar nesillerini doğurarak devam ettirirler. Varlığının devamı için buna ihtiyacı olmayan sadece Allah'tır.
- Doğuran avrat Azrail'i yenmiş*: Yeni doğan çocuğu sürekli ölen kadın, doğurmaktan usanmazsa elbet bir gün isteğine kavuşur.
- Doğurdum oğlum oldu, evlendi komşum oldu: Oğlan çocuğu evlenip aileden ayrıldığı zaman yine de isterse ana babasına yakın bir yerde oturabilir, ama kız çocuğu evlendiği zaman kocası uzak yerdeyse onunla yaşamak zorundadır.
- Doğuştan amaya, elvandan bahsolunmaz: Bir kişinin anlayamayacağı veya kavrayamayacağı şeyler hakkında konuşmanın faydasız olduğunu ifade eder. Algısı veya yeteneği olmayan birine, ne kadar anlatılsa da bir şey öğretilemez (elvan: renk).
- Acele eden kancık kör doğurur: Acele yapılan işlerde mutlaka bir kusur bulunur (kancık: dişi hayvan).
- Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter (büyür)*: Allah (c.c.) her canlıyı rızkıyla birlikte yaratır.
- Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz*: Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz.
- Alimden zalim doğar*: Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.
- Anadan doğmak, ölmek içindir: Yaşamın doğal bir döngü olduğunu ve herkesin bu döngünün bir parçası olduğunu vurgular.
- Anadan doğmayan kardeş sayılmaz: Aynı anneden doğmayan kişiler öz kardeş sayılmazlar.
- Anası Kadir Gecesi doğurmuş: Birinin çok şanslı, talihli ya da değerli olduğunu ifade etmek için kullanılır. Kişinin özel bir anlam veya önem taşıyan bir duruma sahip olduğunu vurgular.
- Aslan doğan aslan ölür: Temiz, dürüst, yiğit kimseler öldükten sonra da öyle bilinir, kimse arkasından kötü söz söylemez.
- Aslandan doğan aslandır (Aslandan aslan doğar): Güçlü veya başarılı bir kişinin çocuklarının da genellikle onun gibi güçlü veya başarılı olacağını ifade eder.
- Ay doğar gediğinden, insan utansın dediğinden: Her şeyin yerli yerinde ve zamanında gerçekleştiğini ve insanların kendi davranışları ve tavırları hakkında düşünmeleri gerektiğini ifade eder.
- Ay doğuşundan, insan yürüyüşünden bellidir: Bir kişinin ruh halini ve karakterini dış görünüşünden veya davranışlarından anlayabileceğimizi ifade eder.
- Bahil gün olsa kimse üstüne doğmaz: Cimri bir insanın elinde olsa bile çevresindekilere hiçbir yarar sağlamayacağını ifade eder (bahil: cimri, pinti, hasis, nekes).
- Birlikten kuvvet doğar: Toplu veya beraber davranmak daha büyük güç sağlar.
- Bu bir kuyruklu yıldızdır ki kırk yılda bir doğar: Bazı fırsatlar insanın eline yalnızca bir defa geçer. Onun için bundan en iyi şekilde yararlanmak gerekir.
- Bulut arasında ay doğdu: Bir iş kötü gidiyor diye hemen karamsarlığa kapılmamalı, hiç umulmadık anda iyi yönde bir gelişme olabilir.
- Buyurmadan tutan evlat, gün doğmadan kalkan avrat, deh demeden yürüyen at: Bir ailede çocukların itaatkâr, eşin de çalışkan ve uyumlu olmasıyla huzur ve mutluluğun sağlanacağını ifade eder. İyi bir aile düzeni, bireylerin ve iş görenlerin sorumluluklarını gönüllü şekilde yerine getirmesiyle kurulur.
- Çocuk doğmadan adını koymaya kalkışma (Doğmadık çocuğa kaftan biçilmez): Bir iş gerçekleşmeden onun sonucunu kesinleştirmemek gerektiğini ifade eder.
- Dağ doğura doğura bir fare doğurmuş*: Büyük şeyler beklenen bir işten önemsiz bir sonuç alınınca söylenir.
- Değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz: Bir kişinin veya bir şeyin, alışık olduğu zorluklar veya tehlikeler karşısında cesur ve korkusuz olacağını anlatır.
- Dişi aslan tek doğurur ama aslan doğurur: Genellikle değerli veya nadir olan şeylerin az bulunduğunu ifade etmek için kullanılır.
- Dokuz kadın birikse zahmeti doğuran çeker: Dertli insana ne kadar destek olunursa olunsun onun acısı alınamaz.
- Domuzdan domuz doğar, koyundan koyun: Bir şeyin veya bir kişinin karakterinin, niteliklerinin ve davranışlarının, kökeninden veya kaynağından geldiğini ifade eder. Yani, insanların veya şeylerin nitelikleri genellikle kökenlerine uygun olur.
- Domuzdan insan doğmaz: Kötü veya niteliksiz bir özden iyi bir sonuç beklenemeyeceğini ifade eder. Kişilik veya köken ne ise, ortaya çıkan şeyin de ona uygun olacağına dikkat çeker.
- Domuzdan toklu (kuzu) doğmaz*: Kötü şeylerin ürünü iyi olmaz. Kötü huylu kimsenin çocuğu melek huylu olmaz.
- "Eğer" ile "meğeri" evlendirmişler, "keşke" diye bir çocuk doğurmuş: Belirsizlikler ve şartlı düşüncelerle dolu bir hayatın sonunda pişmanlık ve hayal kırıklığı getirebileceğini ifade eder. Sürekli "eğer" ve "belki" gibi tereddütler içinde yaşamanın, sonunda "keşke" diye pişmanlık duyulacak bir duruma yol açacağını ima eder.
- Eşekten doğma katır, ne hal bilir, ne hatır: Kişinin kökenine, yetişme tarzına ve genetik özelliklerine bağlı olarak bazı temel davranış ve karakter özelliklerinin değişmez olduğunu ve bu özelliklerin bireyin davranışlarına yansıdığını anlatır.
- Evladı ben doğurdum ama gönlünü ben doğurmadım*: Bir kimse evladına emredip birçok şey yaptırır ancak onun gönlüne, seveceğine hükmedemez.
- Geceler gebedir, kimse bilmez ne doğurur: Her insanın beklentileri vardır, bunun için her yeni güne umutla bakılır.
- Gecenin karnı büyüktür, yarın ne doğurur bilinmez: Belirsizlik ve geleceğin getireceği olayların öngörülemezliğini vurgular. Gece, birçok olasılığı içinde barındırırken, sabahın getireceği yenilikler veya zorluklar çoğu zaman sürpriz olur.
- Gizlide gebe kalan aşikârede doğurur*: Toplum içinde hiçbir davranış gizli kalmaz. Gizli yapılan bir iş ve özellikle sonuçları er geç ortaya çıkar.
- Gün doğmadan kemliği söylenmez*: Bir iş iyice belli olmadan sonucu hakkında yargı yürütülemez.
- Gün doğmadan neler doğar*: Beklenmedik bir sırada, şu anda içinde bulunulan bütün kötü durumlardan kurtulunabilinir, umutsuz olmamak gerekir: Sen kendini helak etme, var yat, Allah'a tevekkül et. Rabbimiz birdir, dergâhı bindir. Gün doğmadan neler doğar. (B. Bozgeyik)
- Güneş olsa kimsenin üstüne doğmaz: Elinde imkân olduğu halde kimseye bir faydası dokunmaz.
- Her ay dediğin keçi doğmaz: İnsan her yaptığı işten iyi sonuç bekler, ama bu her zaman mümkün olmayabilir.
- Her kısrağın doğurduğu at tay olmaz: Bir işi en iyi, yalnızca o iş konusunda uzman olan kişiler yapar.
- Herkes pişirdiğini soğutsun, doğurduğunu büyütsün: Herkes kendisini ilgilendiren konularla uğraşmalı, başkalarının işene karışmamalıdır. Aynı şekilde herkes kendi çocuğunu yetiştirmekten sorumludur.
- İnsan anasından bir kere doğar: İnsanların dünyaya gelme sürecinin tek bir defa olduğunu, bu nedenle hayatın her anının değerli ve eşsiz olduğunu ifade eder. Hayatın geri döndürülemez olduğunu ve her anın kıymetini bilmek gerektiğini vurgular.
- İnsan bir ümitle doğar, bir ümitle ölür: İnsanın umutları, hayalleri bitmez, elde ettikçe yenilerini ister.
- İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde*: İnsan doğup büyüdüğü yere ne kadar önem verirse versin geçimini sağladığı yeri yurt edinir, orayı daha önemli sayar.
- Kadın ister ki bey doğura: Karısı erkek çocuk doğuran koca karısına daha şefkatli davranır. Kadın da bunu bildiği için doğacak çocuğunun önce erkek olmasını ister.
- Kedi yavrusu miyavlayarak doğar: Çocukların fiziksel ve karakter özelliklerinin genellikle ebeveynlerine benzediğini, doğuştan gelen bu benzerliklerin kalıtsal olduğunu vurgular.
- Kazanın doğurduğuna inanan öldüğüne de inanır: Doğru olmadığı kesin olan bir şeye inanan saf kimseler daha imkansız olan şeylere de kolayca inanırlar.
- Kazanırsan dost kazan, düşmanı anan da doğurur*: Sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır.
- Kırk yılda bir çıracı oldu, ay akşamdan doğdu: Bir kişinin uzun süredir beklediği fırsatı yakaladığında, koşulların onun aleyhine gelişmesi durumunu ifade eder. Çıra satacakken ayın doğup ortalığı aydınlatması, beklenen kazanç fırsatının elden gitmesine neden olur; bu da talihsizlik ve fırsat kaçırmayı simgeler.
- Kırk yılda bir hırsızlığa çıktı, ay akşamdan doğdu: Nadiren kötü bir eylemde bulunan birinin, şanssızlığı nedeniyle beklenmedik bir durumla karşılaşarak bu eylemi de gerçekleştirememesini anlatır.
- Kız bir sevgi ile doğar, bin sevgiye çıkar; oğlan bin sevgi ile doğar, bir sevgiye iner: Kız çocuğu, oğlan çocuğundan daha sevimli olur. Kız ve erkek çocuklarına yönelik sevgi ve ilginin toplumdaki farklı yaklaşımlarını ifade eder.
- Kız doğuran (Kızı olan) tez kocar (Kızın var, sızın var): Kız çocuğu büyütmenin getirdiği sorumlulukların ebeveynleri daha fazla yıpratabileceğini anlatır. Kız çocuklarının korunma ve ilgilenme ihtiyacı daha fazla olduğundan, anne baba bu süreçte daha çok emek harcar.
- Kişi anasından üryan doğar: İnsanın dünyaya hiçbir mal varlığı olmadan geldiğini ve her şeyini sonradan kazandığını ifade eder. Sahip olunan varlıklar geçicidir, asıl önemli olan kişinin karakteri ve emeğidir.
- Kurttan kuzu doğmaz, kerkenezden şahin: Bir kişinin ya da şeyin doğası neyse ondan beklenen sonucun da o doğrultuda olacağını ifade eder. Kötü veya yetersiz bir kaynaktan iyi bir şeyin çıkması beklenemez.
- Kutlu gün doğuşundan bellidir (kutlu yaz yağışından): Güzel ve hayırlı bir olayın başlangıcından itibaren olumlu işaretler verdiğini anlatır. Başarılı ve mutlu sonuçlar, genellikle başlangıçtaki iyi gelişmelerden anlaşılır.
- Kuyruklu yıldız her zaman doğmaz: Kuyruklu yıldızların gökyüzünde nadir görülen olaylar olması gibi, hayatımızda da bazı fırsatlar veya özel anlar çok seyrek ortaya çıkar.
- Merhametten maraz doğar (hasıl olur)*: Kimi kişiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin başını derde sokarlar veya bu iyiliği kötüye kullanırlar.
- Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur: Çocuk yetiştirirken onların eğitim ve terbiyesini ebeveynin şekillendirmesi gerektiğini ifade eder. Bir çocuğun nasıl bir birey olacağı, ailesinin ona verdiği değerler ve emekle ilgilidir.
- Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün*: Oğlan doğuran anne el üstünde tutulur, kız doğuran anne hor görülür.
- Oğlan doğurdum oydu beni, kız doğurdum soydu beni: Erkek çocuklarının bazen ebeveynlerine zahmetli, kız çocuklarının ise maddi açıdan daha fazla yük getirdiğini ifade eder. Erkek çocukları sık sık sorun çıkarırken, kız çocukları daha çok harcama ve masraf gerektirir.
- Oğlanı doğuran ana sevinmesin de ekmeğini yiyen sevinsin: Ana babalar yaşlandıklarında kendilerine daha iyi bakar diye oğlan çocuğunu çok isterler, ama bazen erkek evlat hayırsız çıkıp bu görevini yapmayabilir; sadece eşiyle ve ailesiyle ilgilenebilir.
- Olsayı bulsaya vermişler, hiç doğmuş*: Şu iş şöyle olsa, bu iş böyle olsa diyerek istediğimiz sonuca varamayız, elde etmek istediğimiz sonucu istekle değil çalışmakla gerçekleştirmeliyiz.
- Öksüz (Yoksul) hırsızlığa çıkarsa ay ilk akşamdan doğar* (Öksüz oynaşa çıkmış, ay akşamdan doğmuş): Şansı olmayan kimse bir şeyden yararlanmaya kalkıştığında akla gelmedik engellerle karşılaşır.
- Şom olandan yine şom doğar: Görgüsüz, cahil, beceriksiz kimseler çocuklarını da kendileri gibi yetiştirirler.
- Talihim (Bahtım) olsaydı anamdan kız doğardım: İşleri ters giden erkek bazen kız olsaydım daha şanslı olurdum diyerek kötü talihine sitem eder.
- Yağmur yağıp durmaz, çocuk doğup durmaz: Hayatın sürekli bir akış içinde olduğunu, olayların ve durumların devam ettiğini ifade eder. İnsanlar, zorluklara rağmen yaşamlarına devam eder ve yeni nesiller her zaman dünyaya gelir.
- Yasak, arzu doğurur: Meraklı bir yapıya sahip olan insanlar yasakların arkasındaki gerçeği öğrenmeye çalışırlar.
- Zemheriden sonra yağan durmaz, doğan ölmez: Kara kış geçtikten sonra havalar ısınmaya başlar ve yaşam kolaylaşır.
- Zulmet içinde nur doğar: Her türlü karanlığın ardından pırıl pırıl bir aydınlık doğar.
Soru/Yorum Gönder