Deli |
- Deli bayrağı açmak: (şaka yollu) Aşık olmak: Hatun dedin mi, deli bayrağı açmak lazım gelir evvela. Ama senin yaşın müsait değil daha bunları anlamaya. (M. Yalçın)
- Deli bir değil ki bağlayasın, ölü bir değil ki ağlayasın: Birçok sorunla karşı karşıyayım, hangisiyle uğraşacağımı bilemiyorum.
- Deli çıkmak: Delirecek duruma gelmek: Başka zaman olsa çır çır çırpınırdım, deli çıkardım, her yanımı ateşler basardı.
- Deli dana (danalar) gibi dönmek: Ne yapacağını bilemeyerek şaşkınca davranmak: Deli dana gibi avluda dolanırken konağın kapısından yükselen öfkeli sesin sahibine döndü bir an. (Y. Yaman)
- Deli deli: Deli gibi, delicesine: "Gene deli deli söylenmeye başladın" dedi. (Y. Kemal)
- Deli divane aşık olmak: Aşırı derecede sevmek: Kör kütük, deli divane aşık oluyor kadına. Ona mektuplar yazmaya başlıyor. Her mektubu bir şiirdir. Zaten çoğu şiirini ona yazıyor. (M. Kızılkaya)
- Deli divane etmek: Aklını başından almak: Deli divane etmiş Fevzi'yi. Hem vallah hem billâh, gözü dünyayı görmez etmiş. (M. Şeyda)
- Deli divane olmak: (deyiminin anlamı) Bir şeye ya da bir kimseye aşırı derecede tutkun olmak: Kays, bu aşk yüzünden deli divane olmuş, halk, ona, deli anlamına gelen Mecnun adını takmış.
- Deli diyenin tepesi delinsin: Kendisinin deli olduğunu ileri süren kişiye karşı söylenen bir ilenme: Akif'ime deli diyenin tepesi delinsin. (S. Emir)
- Deli etmek: Çılgına çevirmek, sinirlendirmek, kızdırarak çileden çıkarmak: Bu bir avuç inanmış insan, deli ediyordu koca müşrik ordusunu... (A. Saraç)
- Deli gibi:
- Deliye yaraşır davranışta, delicesine: O dakikada deli gibi, gözlerini açarak haykırdı: Sen çıldırdın mı, Leylâ!? (İ. F. Sertelli)
- Çok, pek çok, anormal şekilde: Fazla konuşmayı sevmez, deli gibi okur. (O. Diler)
- Deli gibi sevmek: Çok sevmek, sırılsıklam aşık olmak: Birbirini deli gibi seven bir ailenin çocuğuydu ve annesi onu hiç görememiş olsa da deli gibi özlüyordu. (B. Eyüboğlu)
- Deli gönül: Her zaman âşık olmaya hazır coşkun gönüllü kimsenin kendi durumu ve gönlü için kullandığı tatlı bir serzeniş sözü: Deli gönül gezer gezer gelirsin / Arı gibi her çiçekten alırsın / Nerde güzel görsen orda kalırsın / Ben senin derdini çekemem gönül... (Karacaoğlan)
- Deli kızın çeyizi gibi: Bir arada sergilenen ve birbirine yakışmayan (eşya ya da giysi): Kadın gibi değil de erkeksi tarzda giyinmişti âsi gençliğin isyankâr haspası: deli kızın çeyizi gibi, başında gece mavisi bere vardı, sırtına kehribar sarısı deri mont atmıştı, boynuna gömgök atkı dolamıştı, altındaki pantolon oldukça yıpraktı... (M. Savaş)
- (Bir şey için veya bir şeye) Deli olmak:
- Çok sevmek: Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu. (H. Özkan)
- Çok sinirlenmek: O alaycı ifadeyi hatırladıkça büsbütün deli oluyordu.
- Delirmek: İsyan edip "Bizim efendi deli oldu." diye adamcağızı tımarhaneye kadar attırırlar. (M. Z. Kotku)
- Deli olmak işten değil: Densiz davranışlar, güç durumlar veya duyulan öfke karşısında düşülen çaresizliği anlatan bir söz: Okulundan da devamsızlığı yüzünden çıkardılar. Yani deli olmak işten değil... (A. Nesin)
- Deli pösteki sayar gibi: Çok karışık, çok parçalı ve bunaltıcı bir işle uğraşırken söylenir: Bunların en bilinenleri kanaviçeye benzeyen, sık dokunmuş bir kumaşın üstüne, deli pösteki sayar gibi binbir emek vererek, renkli ipliklerle ünlü tabloları işlemek ve çerçeveletip duvara asmaktı. (A. Tunç)
- Deli Raziye (gibi): Delişmen, delice davranışlarda bulunan kız ya da kadın: O gün bugündür işte böyle Deli Raziye gibi yaşıyorum. Böyle olunca da adım deliye çıktı. (H. Bektaş)
- Deli saraylı gibi: Acayip biçimde giyinmiş, süslenmiş: Bu ne biçim kıyafet. Deli saraylı gibi. (H. Taner)
- Delidir ne yapsa yeridir: Aklı başında olmayan birinin yaptıklarının ve davranışlarının maruz görülmesi gerektiğini ifade eden bir söz: Koskoca adamın, çocukça isler yapmasına hayret ederler ve "Ne olacak delidir; ne yapsa yeridir" der, gülerlermiş. (V. Vakkasoğlu)
- Deliliğe vurmak: Ciddiye almayıp deli gibi davranmak, kendini deli gibi göstermek: Bazen de böyle işi deliliğe vurup , karma karışık şeyler yazıp duruyorum işte... (H. F. beşik)
- Deliliği tutmak: Delice davranmak: Kızdı mı, deliliği tuttu mu daha da sallar ha, kafası öyle pusula ibresi gibi titremeye koyuldu mu, anla ki ağzından dik bi lâf çıkacak. (Z. Selimoğlu)
- Delinin eline değnek vermek: Kötülük yapabilecek bir kimseye fırsat vermek: "Bu adamı milletvekili seçmek, delinin eline değnek vermek!" diyordu. (R. Enis)
- Delinin zoruna bak: Hareketlerinde ve sözlerinde uyum olmayan, uygunsuzluk eden birine karşı küçümseme anlamında söylenir: Delinin zoruna bak! Nasıl söz öyle güvenip güvenmeme? Sana güvenmeyeceğim de kime güveneceğim? (Y. Bahadıroğlu)
- (Bir şeyin) Delisi olmak: Bir şeye aşırı derecede düşkün olmak: Bu sefer de oğlan maç delisi oldu. Oynayamasa bile maça gitmeden duramıyor. (A. Nesin)
- Deliye dönmek:
- Çok sevinmek: Bir hazine gibi... Sevinçten deliye döndü genç balıkçı. Ninesine yeni bir hasır alabilirdi artık. (F. İ. Akıncı)
- Çok kızmak, sinirlenmek: Bir boğanın gözleri gibi deliye döndü. Neredeyse burnundan dumanlar çıkartacaktı. (B. Öner)
- Çok üzülmek, endileşenmek: Şeyh, O'nun ayrılığıyla deliye döndü. (A. Konyalı)
- Adı deliye çıkmak: Deli olmadığı hâlde deli olarak tanınmak: Yüzüme öyle kurbağa gibi bakma, dedi, adım deliye çıkmış ama deli değilim. (P. Safa)
- Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan: Önünden geçenler burada ne olup bittiğini bilir, kimi ağzı açık ayran delisi gibi bakardı, kimi solurdu "tövbe tövbe" diye. (N. Tosuner)
- Aş deliye kalmak: Yararlanılacak şeyde kendisine ortak ya da rakip olacak kimseler ortadan çekilmek: Nasıl olsa Kader gitti, aş deliye kaldı değil mi? (S. Yılmaz)
- Ne oldum delisi (olmak): Ummadığı bir servet, durum veya mevki nedeniyle sonradan görüp de şımarmak. Ne oldum delisinin görgüsüzlüğü, siyaset sahnesinde "defile"ye başlıyor, "podyum" da boy göstermeye can atıyor (İ. Selçuk). Bizim ki maldan dolayı ne oldum delisi olmuştu ya, kendisi gibi mala mülke düşkün, malını mülkünü tanıtmakta zevk alan bir sürü servet delisi arkadaşlarını çağırmış, ziyafet vermiş (B. Ayaz). Ne oldum delisi olanlar, olmamaları gereken yerde olduklarını unutanlardır.
- Öfkeden deliye dönmek: Fazla sinirlenmek: Oyuna getirildiğini anlamasıyla öfkeden deliye döndü. (A. Mavi)
Ayrıca bakınız:
Deli ile ilgili atasözleri ve anlamları
Deli ne demek? Deli ile ilgili birleşik kelimeler
Soru/Yorum Formu