Davet nedir ne demektir? Davet ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Ağzı kırmızı mühürle mühürlenmiş ve açılmış olan uzun bir sarı zarf içindeki davet başlıklı beyaz kağıt
Davetiye
  1. Çağrı, çağırma: Düğüne davet.
  2. (din) Peygamberlerin insanları hak dine çağırması: Onların tek amacı vardı o da Allah'a davet etmekti. (M. Padak)
  3. Bir şeyin ortaya çıkmasına yol açma, neden olma: Bu, hastalığı bile bile davet etmektir.
  4. Ziyafet: O akşamüstü Pembe Köşk'te genç evliler onuruna bir davet düzenlendi. (G. Bilgehan)


Davet ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "davet" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Davet etmek:
    1. Çağırmak, bir yerde bulunmasını istemek: Dostu Osman Beyi düğüne davet etti (Z. Danışman). Komşum beni yemeğe davet etti.
    2. Birinin bir şeye uymasını istemek: "Seni Allah'ın birliğine ve O'na ibadet etmeye davet ediyorum." diyerek onu İslam'a davet etti. (E. Baş)
    3. (mecazi) Yok açmak: Maskesiz dolaşmak, hastalığı davet etmekle eş değerdi. (O. Diler)
  • Davet kılmak: (eski.) Davet etmek: Kadı Efendi bizleri oturmaya davet kıldı. (Y. Akpınar)
  • Davet olunmak (edilmek): Çağrılmak: Kerimesi ile birlikte haremi hümayunda iftara davet olundu (Tahsin Paşa). Etraf köylerde düğüne davet edilmiş adamlara mum gönderilmiş, derler ki bu davet demektir. (H. Z. Koşay)
  • Davet vermek (Davet yapmak): Ziyafet vermek, şölen düzenlemek: Büyük elçimiz bir davet verdi, o davete o eski yıllardan tanıdığım kişileri de çağırdık; 45 yıl önceki anıları tazeledik. (F. Bayramoğlu)
  • Davete icabet etmek: Çağrıldığı yere gitmek: Hz. Musa yine de yaşlı adamı kırmak istemedi. Ve davete icabet etti. (N. Damla)
  • Davetiye çıkarmak: (mecazi) Neden olmak, yol açmak: Stres bağışıklık sistemini zayıflatır, hastalıklara davetiye çıkarır. (N. Aytürk)
  • Dibi kırmızı mumla (bal mumuyla) mı çağırdım: Davetsiz gelenler için "Gelmeseniz de olurdu; çok sıkıntı veriyorsun" anlamında istenmezlik sözü: Ukalaya bak, dedi içinden, sanki kırmızı dipli mumla çağırdık gelesin diye. (B. Başarır)
  • Kırmızı dipli mumla davet etmek: Birine bir yere gelmesi için çok yalvarmak, ısrarla çağırmak: Kırkpınar Güreşleri'ne bir kırmızı dipli mumla beni de çağırmak nezaketini göstermiş. Teşekkür ederim. (A. Kahraman)


Davet ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde veya anlamında "davet" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Davete icabet lazımdır: Bir kişinin kendisine yapılan davetleri geri çevirmemesi ve katılmasının gerektiğini ifade eder. Toplum içinde dostluk ve saygının korunması için davetlere katılmak, önemli bir nezaket ve sorumluluk kuralıdır.
  • Davetsiz düğüne giden minderini beraber götürür: Bir yere, bir etkinliğe davetsiz olarak katılan kişinin orada pek hoş karşılanmayacağını ve iyi ağırlanmayacağını anlatır.
  • Davetsiz gelen (giden) döşeksiz oturur*: (atasözünün anlamı) Bir yere çağrılmadan giden kimse, ağırlanmayı beklememelidir.
  • Davetsiz yere kedilerle köpekler gider*: Çağrılarak gidilmesi gereken yere çağrılmadan gitmek kişiyi aşağılatan bir davranıştır.
  • Çağırsalar da gitmesem, çağırmasalar da sitem etsem:
    1. Bazı kimseler misafirliğe gitmek için davet beklerler. Davet gelmediği zaman da zaten çağırsalar da gitmezdim diye sitem ederler.
    2. İnsanın iç dünyasındaki kararsızlık ve çelişkili duygularını ifade eder. Bir yandan bir yere davet edilmek istenmezken, diğer yandan davet edilmediğinde buna sitem etmek, insanın ikilemde kaldığını ve ne yaparsa yapsın bir memnuniyetsizlik yaşadığını anlatır.
  • Çağrılan yere erinme/arınma, çağrılmayan yere görünme*: Davet edilen yere gitmemek nezaket kurallarına yakışmaz. Davet edilmediği yere giden de yüzsüzlük etmiş olur.
  • Çağrıldığın yere (gitmeye) ar eyleme, çağrılmadığın yere gidip yerini dar eyleme*: Yapılan daveti reddedip kalabalık etme, çağrılmadığın yere de gidip terslenme.
  • Çağrılmayan yere börekçi ile çörekçi gider: Görgüsüz, yüzsüz kimseler bir yerde çıkar gördü mü davet edilmeseler bile oraya gitmeden edemezler.
  • Deliyi düğüne davet etmişler, "Burası bizim evden iyi" demiş: Görgüsüz, cahil kişi hoşuna giden bir şeyi gördüğü zaman sık sık orda vakit geçirmek ister.
  • Düğünü davetçi mekruhlar [Düğünü okuyucu b*klar (bozar)]*: İki taraf arasındaki güzel ilişkileri, söz götürüp getiren düşüncesiz aracı bozar.
  • Eli dolu geleni buyur ederler: Davet edilen yere hediye götüreni en iyi şekilde konuk ederler.
  • Gelmek iradet, gitmek icazet (iledir): Misafirliğe gitmek istek ve davet ile, misafirlikten ayrılmak ise nezaketle ve ev sahibinden izin alarak olmalıdır.
  • Kavga ile sofraya teklif olmaz: Kavga tarafların birbirini davet etmesiyle başlamaz. Mutlaka bir anlaşmazlık yüzünden çıkar. Birine yemek ikram edilirken de ister misin diye sorulmaz.
  • Uykuyu misafir etmemeli, ölümün davetçisi uykudur: Uykuya aşırı düşkünlük, yaşamdan uzaklaşmayı ve sağlığın bozulmasını beraberinde getirebilir. Ayrıca insanların birçoğu ölmeden hemen önce genellikle kendilerinden geçmiş bir vaziyette uykuda olurlar.


Davet ile ilgili birleşik kelimeler


  • Davetçi: Çağrıcı, okuyucu, bir davete çağrı yapan kimse: Davetçi gelince: – Dostumuzun düğüne davet etmesine pek memnun olduk. Elbette düğüne geleceğiz... (T. Ünal)
  • Davetiye: Çağrı yazısı, duruyu, okuntu: Düğün davetiyesi. Davetiye bastırmak.
  • Davetli: Bir yere, bir ziyafete, bir şölene, bir toplantıya vb. çağrılmış kişi: Çok geçmeden davetliler masa etrafında toplandı.
  • Davetsiz misafir: İstenmeyen veya beklenmedik zamanda gelen kimse veya şey: Çoğumuzun tanımadığı bu davetsiz misafir hepimizi şaşırtmıştı. (D. Soyer)
( 0 soru/yorum )