Damar |
- (anatomi) Canlılarda kan ya da özsu gibi besleyici sıvıların dolaşımını sağlayan kanal: ... kolunun pazusuna sıkıca bağladı. Damarlar şişti, deri altından fırlayacaklarmış gibi ortaya çıktılar. (A. K. Konuk)
- Mermerde, başka taşlarda ve bunlara benzetilerek her türlü düz nesnelerde bulunan dalgalı çizgi: ... alt taraf ise kırmızı, yeşil ve çoğunlukla mavi damarlı beyaz mermerlerle kaplıydı. (A. Gültaş)
- Başka cinsten katmanların arasında dolanarak uzanıp giden su ya da maden katmanı: Kuvars damarları, altın yataklarının çoğunda ortak özelliktir ve altın cevherleşmelerinin ana depolanma yeridir. (Türkiye jeoloji bülteni)
- (mecazi) Soy kökü, yaradılış: Hamza'nın akrabalık damarı kabardı ve öfkeyle haykırdı. (M. N. Bursalı)
- (mecazi) Huy, mizaç: Deli damarı kabardı, ateşe ateşle gitmeye karar verdi. (M. Aklanoğlu)
Damar ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "damar" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Damarı tutmak: Huysuzluğu depreşmek, aksiliği tutmak: Annesi, kayınvalidelik damarı tuttu mu gelinine kan kusturuyordu. (Heyet)
- Damarına basmak (dalına basmak): Bir kimseyi, duyarlı olduğu bir konuya değinerek kızdırmak: Bu kendini beğenmiş kadın, sanki Reyhan'ı en fazla kızdıracak sözlerin hangisi olduğunu biliyormuş gibi birbiri ardına sıralayıp damarına basıyordu. (H. Hükümenoğlu)
- Damarına çekmek: Soyunun, kökünün huyunu almak, huyu soyunun huyuna benzemek: Her şey damarına çeker. (atasözü)
- Damarına dokunmak: Öfkelendirmek, kızdırmak, kışkırtmak: Damarına dokunan dilinden zor kurtulurdu. (M. İlkin)
- Damarına girmek: Bir kimsenin hoşlanacağı şeyler yapıp kendisini ona sevdirmek: ... damarına girmiş, kim bilir nasıl kandırmalarla onun zihnini zehirlemişti. (H. R. Gürpınar)
- Damarını bulmak: Birinin hoşuna giden şeyleri bulup uysallığını sağlamak. Yüzbaşı kaymakamın damarını bulmuş ve o günkü görüşmelerden pek iyi netice almıştı. (H. Dural)
- Damarları kabarmak: Kişide herhangi bir duygu çok güçlü olarak belirmek: Analık damarları kabardı.
- (Bir şey birinin) Damarlarına işlemek: Bir tutku ya da duygu bir kimsede yerleşmek, vazgeçilmez bir huy durumuna gelmek. ... kuvvetini damarlarına işlemiş olan görev duygusundan alıyordu. (C. Akçakayalıoğlu)
Soru/Yorum Formu