- Sayı, nicelik ya da nitelik bakımından büyük, az karşıtı: Geçen yıl çok ürün aldık. Çok işim var. Çocuk çok ağlıyor. Çok güzel bir kız. Çok iyi bir insan.
- Çok kez.
"Çok" sözcüğü ile ilgili birleşik kelimeler
- Çokbilmiş:
- Bilgiçlik taslayan, bilecen.
- Kurnaz ve sinsi.
- Çok çok: En çok, olsa olsa, en son: Bu iş çok çok bir hafta sürer.
- Çok geçmeden: Kısa bir süre sonra.
- Çok görmek: Yeterli görmek: Davud (a.s) oğluna şu tavsiyede bulunmuştur: "Bin tane dostun olsa çok görme, o yine azdır. Bir tane düşmanın olsa bunu da az görme, bu da çoktur." (İmam Maverdi)
- (Bir şey) Çok gelmek:
- Gereğinden çok olmak.
- Çekilmez, katlanılmaz olmak.
- Çok söylemek: Gevezelik etmek.
- Çok şükür: Allah (c.c.)'ya şükürler olsun: "Çok şükür şifa lütfeden Rabbime!" (M. Bozdağ). Çok şükür bugünleri de gördük.
- Çok yaşa: Biri hapşırdığında uzun ömür dileğinde bulunurken ya da bir şey çok beğenildiği zaman söylenen söz.
- Çokları: Birçoğu, birçok kimse: Çoklarını dinledim ama nafile.
- Çoktan (çoktandır): Çok zaman önce, çok zamandan beri, öteden beri, uzun süreden beri: Bıraksalar beni çoktan marizlemiştim ya!... (M. A. Ersoy)
"Çok" sözcüğü ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "çok" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Çok baharın otunu yemek: Hayatı dolu dolu yaşamış olmak.
- (Bir şeyi birine) Çok görmek: Ondan esirgemek: İlk bakışında, ilk gülüşünde zaman durdu / Gülümseyişini çok görme bana... (G. B. Altıntaş)
- Çok olmak: (deyiminin anlamı) Davranışlarıyla haddini aşarak artık dayanılmaz duruma gelmek, karşısındakini usandırmak: "Sen artık çok oldun, şimdi sana gösteririm!" (M. Koç)
- Çok şey!: Şaşma anlatır.
- Çoğu gitti azı kaldı: (Bir şeyin) Tamamlanmasına az kaldı, güç bölümleri bitti, geçti: Ektik, ektik, yetişecek / Çoğu gitti, azı kaldı. / Bütün yollar bitişecek, / Çoğu gitti, azı kaldı. (N. F. Kısakürek)
"Çok" sözcüğü ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "çok" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Çok bilen çok yanılır: (atasözünün anlamı) İnsan ne kadar bilgili olursa olsun, bilmediği daha çoktur. Çok şey bildiğini sanarak kendine güvenen kişi, bilmediği şeylere karışırsa bunlarda yanılır.
- Çok el ya yağmaya ya yolmaya: Çok kimsenin katılmasıyla yağma ve yolma işi iyi başarılır.
- Çok gezen çok bilir: Çok gezen kişi, gezdiği yerlerde değişik şeyler görür, öğrenir. Eskiden bildiklerinin üzerine yeni bilgiler ekler.
- Çok gezen tavuk ayağında pis getirir:
- Her yere girip çıkan kadının adı lekelenir.
- Gezip dolaştığı yerlerde kötü şeylerle de karşılaşan kişi, kötü huylar ve zararlı bilgiler edinerek döner.
- Çok havlayan köpek ısırmaz: Karşısındakini bağırıp çağırmakla korkutmaya çalışan kimse, can yakacak bir harekette bulunmaz.
- Çok koşan çabuk (tez, çok) yorulur: Hangi alanda olursa olsun iyi zamanlama yapmadan işin başında aşırı çaba gösteren kimse, çabuk yorulacağı için sonucu elde etmekte gecikir.
- Çok naz âşık usandırır: Bir kimse sevenlerine, kendisiyle ilgilenenlere karşı aşırı nazlanırsa onların kendisinden uzaklaşmalarına yol açar.
- Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma (parasız koyma, çok saklama) hırsız edersin (yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur): Öğüt vermede, rızkını sağlamada, terbiye vermede insanlara ölçülü davranmak gereklidir. Ölçüyü kaçırırsak sonuç amaçlananın tersi olur.
- Çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz: Aşırıya varan konuşmada da, kazançta da sahibine duyulan saygınlığı yok eden bir nitelik ya da hoş karşılanmayacak bir durum olduğu düşünülür.
- Çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir: Çok gezen kimse, görerek ve işiterek, yaşantıya bağlı olarak pek çok konuda bilgi sahibi olur, bu yönden çok yaşayan ya da okuyan kimselerden daha bilgili bir düzeye gelir.
- Çoğu zarar, azı karar: Hangi işte olursa olsun aşırılığa gidilmemelidir.
Soru/Yorum Formu