Çocuk olmak |
- İnsan yavrusu, çağa: Okul çocuğu. Çocuk sesi.
- Bir ana babanın yaptıkları ya da doğacak olan yavru: Kaç çocuğunuz var? İkinci çocuğuna hamile.
- (Yaşlı da olsa, arkadaşlar arasında ya da çok yaşlılara göre daha az yaşlılar için) İnsan: Bu Hacı Etem 24 yaşlarında güzel ve kurnaz bir çocuktu. (S. Ali)
- Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan, gereğince olgunlaşmamış kimse: Babalar olur ki oğullarından daha çocukturlar. (F. R. Atay)
Çocuk ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "çocuk" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Çocuk beklemek: (Kadın için) Hâmile olmak: Kumandanı ne için izin istediğini sorunca: "Eşim çocuk bekliyor efendim," diye cevap verdi. (O. Serengil)
- Çocuk (çocuğunu) düşürmek: Gebe kadın çocuğunu vaktinden önce ve ölü olarak doğurmak, düşük yapmak: Ona bir şey olmamış ama, korkudan çocuğunu düşürmüş. (N. Gürsel)
- Çocuk dünyaya getirmek: Çocuk doğurmak: İki yıl aralıklarla dört çocuk dünyaya getirmişti. Canına da yetmişti artık. (P. Metin)
- Çocuk gibi:
- Yetenekleri gelişmemiş, çocuk kalmış: Çocuk gibi adam.
- Kolay kanar, kolay inanır: Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı?
- Çocuk gibi sevinmek: Çok sevinmek: Babası o takımları görünce çocuk gibi sevindi; mutluluktan ne diyeceğini bilemedi. Kızına teşekkür etti. (M. Kırış)
- Çocuk kalmak: Büyümüş olmasına rağmen çocukça düşünceler taşıyıp çocuk gibi davranmak: Ruhen çocuk kalmış yaşlılar gibi, bir türlü gerçeği göremiyor ve bu zevkli alışkanlığın bitivermesini bir türlü kabul edemiyordum. (S. Ayverdi)
- Çocuk mu kandırıyorsun (avutuyorsun): Söylenenlere inanılmadığını belirtmek bir için kullanılan bir söz: "Oraya gitmediğin besbelli! Çocuk mu kandırıyorsun!" (F. Erdoğan)
- Çocuk olmak: Çocuk gibi davranmak, çocuklaşmak: Çocuklarla birlikte, o da çocuk oluyor. (Çoluk Çocuk Dergisi)
- Çocuk oyuncağı haline getirmek: Yeteneksiz kimseler karışarak bir işi değerinden düşürmek: Rüşvet yoluyla çocuk yaşta kişilere önemli görevler verilerek devletin çocuk oyuncağı haline getirildiğini söyleyerek kınar. (A. F. Bilkan)
- Çocukla çocuk, büyükle büyük olmak: İçinde bulunulan yere veya çevredeki insanlara uymak: Arkadaşlara yakın davranan, sevimli bir insandı. Çocukla çocuk, büyükle büyük olur, her olguya sevgiyle bakardı. (F. Say)
- Çocukluğu tutmak: Çocuksu, çocukça davranışlarda bulunmak: Hatta çocukluğu tuttu, yanağına bir de kocaman bir öpücük kondurdu. Çünkü teyzesini çok seviyordu. (M. Uslu)
- Çocukluk etmek:
- Çocuksu, çocukça davranışlarda bulunmak: Taş parçalarını tekmeleyip savuruyor, çocukluk ediyordu. (S. Asımgil)
- Gereği gibi düşünmeden toyca davranmak: Kız da bir çocukluk edip evden kaçmış. (G. Karahan)
- Çocukluktan çıkmak: Büyümek, çocukluk evresini geride bırakmak: Artık çocukluktan çıktı, maşallah serpildi, büsbütün güzelleşti. (M. T. Berkand)
- Boyunca çocuğu olmak: Yetişkin çocuğu olmak: Gencim demesine bakmayın, boyunca beraber çocuğu var. (H. F. Gözler)
- Çoluğa çocuğa karışmak: Evlenip çocuk dünyaya getirmek: Benzerleri gibi tek hayali, evlenip çoluk çocuğa karışmak, kendi yuvasını kurmaktı. (M. Mungan)
- Çoluk çocuk elinde kalmak: Deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek: Şairler kitap çıkarmaz oldular. Yeni neşriyat çoluk çocuk elinde kaldı. (K. Tahir)
Çocuk ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "çocuk" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Çocuk ağlamadan büyümez: Çocukların büyüme ve gelişme sürecinde bazen zorluklar yaşamasının, ağlamanın ve sıkıntı çekmenin kaçınılmaz olduğunu ifade eder.
- Çocuk büyütmek taş kemirmek: Çocuklar yaptıkları yaramazlıklarla anne babaya güçlükler yaşatır, bunun için sabırlı olmak gerekir.
- Çocuk büyür, deli uslanmaz: Çocuklar bakımla büyür, gelişirler. Ama doğuştan huysuz akılsız kimseler büyüseler de bu huyları değişmez.
- Çocuk çocuğa bakarak ağlar: Çocuklar birbirlerinden gördüklerini ve birbirinin yaptıklarını yapmak isterler.
- Çocuk doğmadan adını koymaya kalkışma (Doğmadık çocuğa kaftan biçilmez): Bir iş gerçekleşmeden onun sonucunu kesinleştirmemek gerektiğini ifade eder.
- Çocuk dolu eve şeytan pek az girer: Çocuklar evin neşe kaynağıdır. Bu yüzden çocuk bulunan evlerde mutluluğu bozacak davranışlara kimse kalkışmaz.
- Çocuk düşe kalka büyür*: (atasözünün anlamı) Çocuğun yürümeye başladığı sırada sık sık düşüp ağlamasına üzülmemelidir, her çocuk büyürken bu aşamalardan geçer.
- Çocuk ekmeği dolapta bitiyor/yetişiyor sanır: Çocuk evin geçiminin nasıl sağlandığını bilemez, o yalnızca ihtiyacının karşılanmasını ister.
- Çocuk evin meyvesidir: Evlilikte kurulan yuvanın en önemli ürünü çocuktur. Hem evin neşesini sağlar, hem de soyun devamını.
- Çocuk isteyen belasını da istemek gerek: Çocuğun varlığı aileye nasıl mutluluk kaynağı oluyorsa, ona sahip olmak isteyen, ihtiyaçlarını karşılamak ve yaramazlıklarına da katlanmak zorundadır.
- Çocuk karı koca arasında altın toptur: Çocukların bir ailenin en değerli ve kıymetli varlıkları olduğunu ifade eder. Çocuklar, ebeveynler için paha biçilmez bir değer taşır ve ailelerin en büyük hazinesidir.
- Çocuk karıyla koca arasını bulur: Çocukların aile içindeki ilişkileri güçlendirdiğini ve karı koca arasındaki bağları pekiştirdiğini ifade eder. Çocuklar, aile bireyleri arasında sevgi ve bağlılık oluşturur, bu da evliliği ve aileyi daha sağlam bir hale getirir.
- Çocuk kısmı hem ağlatır, hem güldürür: Çocuk bir evin neşe kaynağıdır. Ama bazen de yaramazlıklarıyla ana ve babayı üzdükleri olur.
- Çocuk kısmı hem dost, hem düşmandır: Çocuk sahibi olan her anne baba bundan büyük mutluluk duyar. Fakat çocukları yaramazlıkları ana babaya bazen üzüntülü ve sıkıntılı anlar yaşatabilir.
- Çocuk kundakta, gelin duvakta terbiye olur: Genç yaşta edinilen terbiyenin ve öğretilen değerlerin ilerideki yaşam biçimini ve davranışları şekillendireceğini vurgular.
- Çocuk padişah tanımaz: Çocuk istekleri karşılanmadığı zaman vardan yoktan anlamaz, ortalığı birbirine katar.
- Çocuk seslenir, dadı beslenir*: Başkasının ihtiyacını öne sürüp kendi faydalanan kimseler için kullanılır.
- Çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte*: Bir kadın ana olarak çocuğuna, eş olarak kocasına herkesin ortasında aşırı sevgi gösterisinde bulunursa toplum bunu hoş karşılamaz.
- Çocuk uyuya uyuya büyür, yaşlılar uyuya uyuya ölür: Çocukların büyüme sürecinde uyumanın önemli bir yer tuttuğunu ve bu sürecin doğal bir parçası olduğunu belirtir. Aynı zamanda, yaşlıların da yaşamlarının son dönemlerinde hayata uykuda veda edebileceğini ifade eder.
- Çocukla çıkma yola, düşersen güler, düşerse ağlar: Çocukların başkalarının düştüğü durumlarda genellikle eğlenirken kendileri zarar gördüğünde de ağladıklarını ve bu durumun önemli bir yolculuk sırasında ebeveynlerine üzüntü ve zorluk yaşatabileceğini anlatır.
- Çocukla yoğurt yiyen ağzına yüzüne bulaştırır: Beceriksiz veya dikkatsiz kişilerle iş yapmanın başarısızlıkla sonuçlanabileceğini ifade eder. Bir işte işbirliği yaparken, yetkin olmayan kişilerin işi olumsuz etkileyebileceğini vurgular.
- Çocuklar oynamaktan, gençler işlemekten, ihtiyarlar da söylemekten yorulmaz: Çocuklar yalnızca oyundan ve eğlenceden hoşlanır, gençler türlü işlerle vakit geçirir, yaşlılar ise ellerinden fazla bir şey gelmediği için devamlı söylenir ve yakınırlar.
- Çocuklu avrat, sıpalı eşek ile yola gidilmez (Çocuklu karı, eşekli dayı ile yola çıkma): Kucağında çocuklu kadınla yola çıkılırsa yolculuk sıkıntılı ve bunaltıcı hale gelebilir.
- Çocuklu ev pazar, çocuksuz ev mezar: Çocuk olan evde neşeli bir gürültü eksik olmazken, çocuk olmayan evde ise sıkıcı bir sessizlik hüküm sürer.
- Çocuklu kadın, kargalı çınar, civcivli tavuk: Çocuklu dişi canlılar çocuğuna zarar verecek tehlikeler karşı nasıl hırçın ve yırtıcı oluyorsa, ağaçlar da üzerlerine konan kuşların korunmasını ve saklanmasını sağlar.
- Çocukluk gibi sultanlık olmaz: Çocukluk döneminin sorumluluklardan ve yükümlülüklerden uzak, her ihtiyacın ve isteğin karşılandığı rahat ve güzel bir dönem olduğunu vurgulayan bir atasözü.
- Çocuktan al haberi*: Bir aile sorunu, ailece gizli tutulan bir şey ya da büyüklerin aralarında konuştukları bir konu çocukların rastgele söyledikleri bir sözle ortaya çıktığı zaman söylenir.
- Çocuktu kıyamadım, büyüktü tepemedim: Küçükken çocuklar iyi terbiye edilmezlerse büyüdüklerin de kontrol edilmeleri mümkün olmaz.
- Çocuksuz kadın, yemişsiz/meyvesiz ağaca benzer: Çocuk sahibi olmanın kadının hayatına anlam ve değer kattığını, tıpkı meyve veren bir ağacın verimli ve değerli olması gibi, çocuk sahibi olmanın kadını tamamladığını ima eder.
- Çocuğa emniyet olmaz: Çocuk bir davranışta bulunacağı zaman sonuçlarını iyice düşünmez. Bu yüzden bazen tehlikeli durumlar yaratabilir.
- Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider (Çocuğu işe sal, ardınca sen var / Çocuğa iş ardına sen düş)*: Çocuk kendisine ısmarlanan işi beceremez. Bu nedenle, ona iş buyuranın da arkasından gitmesi gerekir.
- Çocuğa iyi kötü huy anadan gelir: Çocuğun kişilik sahibi olmasında ve yetiştirilmesinde anne en büyük paya ve sorumluluğa sahiptir.
- Çocuğa, "Ne işliyorsun?" demişler, "Büyüğün yaptığını işliyorum" demiş: Çocuk büyüklerinden gördüğü doğru veya yanlış davranışları kendine huy ve iş edinir, onlar gibi olmak ister.
- Çocuğa uyan çocuk olur: Çocukların istek ve davranışlarının, onların gelişim süreçleriyle ilgili olduğunu ve bu süreçte büyüklerin aşırı tepki göstermemesi gerektiğini ifade eder. Çocukların doğal davranışlarını ve isteklerini anlayışla karşılamak, onların sağlıklı bir şekilde gelişmelerine katkıda bulunur.
- Çocuğu okutan babanın akçası, ananın bohçası: Baba çocuğun geçiminden, anne ise bakımından sorumludur.
- Çocuğu olanın bir, olmayanın bin derdi var: Çocuğu olan çocuğunun yaramazlıklarından, isteklerinden yakınır. Olmayan ise çocuk sahibi olamamaktan yakınır ve diğer çocukları gördükçe üzülür.
- Çocuğu şımartma, başına çıkar: Bir çocuğa aşırı ilgi ve hoşgörü göstermek, onu şımartmak, çocuğun kötü alışkanlıklar geliştirmesine ve başına buyruk bir kişi olmasına yol açabilir. Yani, çocuklara aşırı taviz vermek, onların sorumluluk duygusunu zayıflatabilir ve disiplin eksikliği yaşatabilir.
- Çocuğum yok ağlayacak, çorbam yok taşacak: Yalnız yaşayan kişinin sorumlulukları az olur ama en büyük sorunu yalnızlığıdır.
- Çocuğun bulunduğu yerde kov (dedikodu, gıybet) olmaz*:
- Konuşabilen çocuğun bulunduğu yerde, çocuk bu sözleri başkasına ulaştırabilir korkusuyla dedikodu olmaz. → Çocuktan al haberi
- Küçük çocuğun bulunduğu yerde başkasını çekiştirme olmaz. Çünkü herkes çocukla uğraşır, oyalanır; kimse dedikodu yapmaya zaman bulamaz.
- Çocuğun dilinden anası anlar: Bir çocuğun hislerini, ihtiyaçlarını ve sorunlarını en iyi şekilde annesinin anlayabileceğini ifade eder. Anne, çocuğunun davranışlarını ve duygusal durumlarını daha iyi tanır ve bu yüzden çocuğunun iç dünyasına dair en derin anlayışa sahiptir.
- Çocuğun hatırı olmaz: Çocukların genellikle isteklerinin sınırsız olduğunu ve bazen zararlı şeyler de talep edebileceğini ifade eder. Bu nedenle, çocukların her isteğini yerine getirmek, onların sağlıklı gelişimi için doğru olmayabilir. Çocuklara sınır koymak ve uygun şekilde yönlendirmek önemlidir.
- Çocuğun yediği helal, giydiği haram*: Çocuğun iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yeridir. Ama çocuk giyeceğini hor kullandığı, çabuk büyüdüğü için giysileri kısa zamanda küçük gelmeye başlar; bu nedenle çocuklara pahalı giysi almak doğru değildir.
- Abdal düğünden çocuk oyundan usanmaz*: Yoksul ama yemeği, eğlenmeyi seven insanlar bunların bol olduğu düğünleri çok severler. Aynı şekilde çocuklar da çok zevk verdiği için oyun oynamayı çok severler.
- Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez*: Aç kimse yalvarıp yakarmadan anlamaz, özür tanımaz; çocuk da aklına estiği an bir şey isteyiverir ve bekleme nedir bilmez.
- Adam olacak çocuk b*kundan (bakışından) belli olur (bellidir)*: Bir çocuğun olumlu olumsuz davranışları, onun ileride başarılı ya da başarısız, iyi ya da kötü olacağını gösterir.
- Ağlamayan çocuğa meme vermezler*: İhtiyaçlarını veya isteklerini ifade etmeyen insanların, bu ihtiyaçlarının karşılanmasını beklememeleri gerektiğini ifade eder. Bir şey istemek veya bir ihtiyaç belirtmek için sesini duyurmak, talep etmek önemlidir.
- Akıllı düşününceye kadar, deli çocuğunu everir*: Kendini akıllı sananlar çoğu kez akılsız diye tanınanlardan daha başarısız olur.
- Alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay*: Güçsüz, koruyucusuz ve zavallıları baskı altına almak, hırpalamak kolaydır ancak bu marifet değildir.
- Allah zengine mal verir, fakire çocuk: Zenginler genellikle maddi varlıklara sahipken, fakirler çocuk sahibi olma konusunda daha şanslı olabilir. Herkesin farklı nimetlere ve zenginliklere sahip olabileceği anlatılır.
- Anasının çıktığı dala kızı salıncak kurar (Anası ağaca çıkarsa kızı budak budak gezer): Çocuk büyüdükçe ana babasını kendine örnek alır, hatta onlardan daha fazlasını yapmaya çalışır.
- Anasız çocuk evde çürür (hordur), babasız çocuk çarşıda: Anne ve babanın çocuk yetiştirmedeki farklı ve tamamlayıcı rollerini vurgular. Anne sevgisi ve bakımı olmadan çocuk evde sağlıklı ve bakımlı yetişmez. Babasız büyüyen çocuk ise geçim sıkıntısı çeker, sokaklarda zorluklarla karşılaşır. Her iki ebeveynin de çocuk için önemli olduğu ifade edilir.
- Anasız çocuk kanatsız kuş gibidir: Analar çocuklarını her türlü tehlikeden korur. Bu yüzden çocukken anasını kaybeden kimse en büyük koruyucusunu da kaybetmiş olur.
- Anasız kuzu melemez: Annesiz büyüyen çocuk ne kadar iyi şartlarda yetişirse yetişsin yine de mutlu olamaz.
- Anne, "Oğlum seni seviyorum" demiş. Oğlu da "Anne ben de oğlumu seviyorum" demiş: Ana babasından gördüğü sevgi ve şefkatle büyüyen çocuk evlenip çocuk sahibi olduğunda aynı sevgi ve ilgiyi kendi çocuğuna gösterir.
- Armut dalının dibine düşer: Çocuk büyüdükçe kendi soyunun özelliklerini gösterir.
- Azı çocuğa, çoğu kocana gösterme: Çocuğa evdeki eksikliklerin veya yoklukların fazla gösterilmemesi, çocuğun bu durumları aile dışına taşımaması için önemlidir. Öte yandan, kocaya evde her şeyin bol olduğunu göstermek, onun çalışma gayretini kaybetmesine yol açabilir
- Bacak kadar boyu var türlü türlü huyu var: Çocuklar bazen o yaştaki bir çocuktan beklenmeyen davranışlar içinde bulunurlar ve çevresindekileri şaşkınlığa uğratırlar.
- Baba beyliği ile çocuk adam olmaz: Bir kişinin ya da çocuğun kendi başarıları ve çabaları ile değer kazanması gerektiğini belirtir. Başarı ve saygınlık, kişisel çaba ve yetenekle elde edilir, mirasla değil.
- Büyükler evde söyler, çocuklar damda beyan eder: Çocuklar gizliyi saklıyı bilmezler, evde duydukları her şeyi dışarıda söylemekten çekinmezler.
- Cins horoz yumurtada öter*: Çocuğun soyluluğu ve değeri daha bebekken her hâlinden anlaşılır.
- Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz*: Her şeyin bir değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır. Başkasının çocuğu ise asla insanın kendi çocuğu gibi olamaz.
- Çok çocuk anayı şaşkın, babayı düşkün eder: Ailedeki çocuk sayısının artmasının anne ve babanın daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda bırakabileceğini ve bu durumun onları zorlayabileceğini ifade eder.
- Çoluğa çocuğa karışmayan, ana baba kadri bilmez: Bir insan ancak kendisi çocuk sahibi olduğunda anne ve babasının kıymetini anlar.
- Dadıya dadanan, evlat yüzüne hasret kalır: Evde durmayıp çocuğuna bakıcı tutan anne baba çocuk sevgisini doyasıya yaşayamaz.
- Dana büyür ama çulu büyümez: Çocuk çabucak büyür ama ona ait eşyaları öylece kalır.
- Doğmadık (doğmamış) çocuğa don (kaftan) biçilmez: Ele geçeceği, ortaya çıkacağı daha belli olmayan şey için önceden hazırlık yapmak doğru değildir.
- Dokuzunda ne ise doksanında da odur: Bir insanın büyüyünce nasıl bir yapıya sahip olacağı daha çocuk yaşta belli olur.
- Dört göz bir evlat içindir*: Anne ve babanın bütün emek ve didinmesi evlat içindir.
- "Eğer" ile "meğeri" evlendirmişler, "keşke" diye bir çocuk doğurmuş: Belirsizlikler ve şartlı düşüncelerle dolu bir hayatın sonunda pişmanlık ve hayal kırıklığı getirebileceğini ifade eder. Sürekli "eğer" ve "belki" gibi tereddütler içinde yaşamanın, sonunda "keşke" diye pişmanlık duyulacak bir duruma yol açacağını ima eder.
- El yanında çocuğa darılma, arsız olur: Çocukların eğitimi başkalarının yanında değil, yalnız başlarına iken yapılmalıdır.
- Erkeğin elinde çubuk, kadının elinde çocuk: Erkek işini bilmeli, kadında çocuklarına iyi bakmalıdır.
- Eşek büyüdü, semer küçüldü: (Çocuk için) Elbiseleri dar ve kısa gelmeye başladı.
- Evladın hamı tatlı olur: Çocukların küçük yaşlarda daha sevimli ve tatlı olduklarını anlatır. Küçük yaşlardaki masumiyetleri ve sevimlilikleri çevreleri tarafından daha çok sevilir.
- Evladın mı var, derdin var: Çocuk sahibi olan ana babalar onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak, her türlü sorunlarıyla ilgilenmek zorundadırlar.
- Evlat kısmı şirin lokmadır, ne iyisinden geçilir, ne kötüsünden: İnsan iyi huylu olsun kötü huylu olsun evladından vazgeçemez.
- Evlatsız yurt, odunsuz ocağa benzer: Çocuk sahibi olamayan ailelerde neşesiz bir hayat hüküm sürer.
- Gönül çocuğa benzer, gördüğünü durmayıp ister: İnsanın canı bir şey çekince bir an önce onu elde etmek ister. Tıpkı çocuk gibi, o da isteği gerçekleşmezse üzülür huysuzluk eder.
- Herkesin serçesi kendine bülbüldür: Herkesin çocuğu kendine güzeldir.
- Kadına, çocuğa, sarhoşa sırrını açma: Kadınlar dedikodu yapmaya severler, bu nedenle de pek sır tutmazlar. Sarhoş insan da çocuk gibi olur ve her şeyi söyler.
- Karga yavrusuna bakmış, "benim ak pak evladım" demiş (Kuzguna yavrusu anka görünür): Başkalarına çirkin, sevimsiz, yaramaz görünse de herkes kendi çocuğunu güzel ve kusursuz bulur.
- Kış günü çocuğa benzer, bazen güler bazen ağlar: Kışın ne zaman yağış olacağı belli olmaz. Havalar sık sık değişiklik gösterir.
- Kız bir sevgi ile doğar, bin sevgiye çıkar; oğlan bin sevgi ile doğar, bir sevgiye iner: Kız çocuğu, oğlan çocuğundan daha sevimli olur. Kız ve erkek çocuklarına yönelik sevgi ve ilginin toplumdaki farklı yaklaşımlarını ifade eder.
- Meyve, ağacından uzak düşmez:
- İnsanın en çok yakınlarına ve çevresindekilere faydası olur, olmalıdır anlamına gelen söz.
- Herkes kendi soyunun özelliklerini taşır.
- İnsan, kendi ailesi ve yakınlarından uzakta yaşamak istemez.
- Meyve ağaç dalında, çocuk ana kucağında yaşar: Ağaç nasıl meyvesini besler büyütürse, çocuğunda büyüyüp yetişmesi için mutlaka bir anneye ihtiyacı vardır.
- Nerde ana, orda uşak/çocuk: Çocuğun her zaman annesinin yanında olması gerektiğini ifade eder. Çocuğun en güvenli ve en uygun yeri, annesinin yanıdır. Annenin varlığı, çocuğun büyümesi, eğitimi ve güvenliği için önemlidir.
- Oğlan babadan (atadan) öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir bıçkı biçmeyi*: Erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken şeyleri babasından, kız çocuk da kadınların yapması gereken şeyleri annesinden öğrenir; anne ve baba bunları bilmiyorsa çocuktan böyle şeyler beklenemez.
- Oğlan babaya kız anaya yar olur: Erkek çocuk babasına, kız çocuğu da annesine özenir ve düşkün olur.
- Oğlan dayıya, kız halaya çeker: Oğlan çocukları genelde ana tarafına, kız çocukları da baba tarafına benzerler.
- Oğlanınki oğul balı, kızınki bahçe gülü: Dedeler ve nineler torunlarını severken, oğullarının çocuğuysa "oğul balı" kızlarının çocuğuysa "bahçe gülü" diye çağırarak severler.
- Oğlunu dövmeyen kesesini döver, kızını dövmeyen dizini döver: Çocuklar eğitilirken gerektiğinde sert biçimde cezalandırılmalıdır.
- Öksüz çocuğun bağrında yağ olmaz: Kimsesiz insanların hayatta mutlu olmaları zordur.
- Öksüz oğlan (çocuk) göbeğini kendi keser: Arka çıkanı, koruyanı, yardım edeni olmayan kimse kendi işini kendi görür.
- Yağmur yağıp durmaz, çocuk doğup durmaz: Hayatın sürekli bir akış içinde olduğunu, olayların ve durumların devam ettiğini ifade eder. İnsanlar, zorluklara rağmen yaşamlarına devam eder ve yeni nesiller her zaman dünyaya gelir.
Çocuk ile ilgili birleşik fiiller ve kelimeler
- Çocuk aklı: Hoş görürlükle karşılanan, çocuklara özgü basit düşünce: Benim aklım ise hala o minik perimdeydi. Onu orada bırakırsam nasıl dileklerimi yerine getirebilirdi ki. Çocuk aklı işte. (A. Ögüt)
- Çocuk edebiyatı: (edebiyat) Çocukların düşünsel, duygusal ve toplumsal yönden gelişmelerine katkıda bulunmak, gizil yeteneklerini ortaya çıkarmak için yapılan yayınların genel adı.
- Çocuk istemek: Karı koca çocuk sahibi olmayı arzulamak: Gece gündüz Allah'a yalvararak çocuk istiyorlardı. (M. H. Bayrı)
- Çocuk işi: Kolay ya da önemsiz iş: Bu işler çoluk çocuk işi değildir. Edebi var, adabı erkanı var, yolu var yordamı var. (H. Ertuğrul)
- Çocuk oyuncağı:
- Önem verilecek değerde olmayan: Bu mevzular onun içi çocuk oyuncağıydı. (Z. Rade)
- Kolay iş: Benim için çocuk oyuncağıydı. Gözüm kapalı bile yapardım. (Y. Bahadıroğlu)
- Çocuk oyunu:
- Çocukların oynadığı oyun: Saklambaç evrensel bir çocuk oyunuydu, hâlâ oynanıyor. (A. Tunç)
- (mecazi) Basit ve sıradan bir olay veya durum: O utanca, utançtan da daha acı, daha ağır olan o yitiğe katlanmanın yanında ölüm bir çocuk oyunuydu. (A. Givda)
- Çocuk ruhlu: Çocuklara benzeyen bir iç dünyası olan, çocuksu davranışları olan (kimse): İnsanlar, hep çocuk ruhlu kalsalar dünyada bu kadar savaş haksızlık olmayacak belki... (M. Kavak)
- Çocuk yapmak: İsteyerek çocuğu olmak: İsteyerek iki çocuk yapmışlar ve çocuklarını istedikleri biçimde, kendi inandıkları değerler çerçevesinde yetiştiriyorlar. (D. Cüceoğlu)
- Çocukça (Çocuksu): Çocuğa yakışır tarzda: Aşk sözcüklerinin rasgele sıralandığı çocukça bir mektuptu.
- Çoluk çocuk:
- Çocuklarla birlikte tüm aile topluluğu. Her sene bugün gelince çoluk çocuk topluca yanına gider bayramlarını kutlarlardı. (H., Ç. - A. Kara)
- Bir işte gereken deneyimi kazanmamış yaşça küçük kimseler, işe aklı ermeyen çocuklar ya da gençler. Siz bilmez misiniz ki, bu işler çoluk çocuk işi değildir. Edebi var, adabı erkanı var, yolu yordamı var. (H. Ertuğrul)
- Dünkü çocuk: Deneyimi az, toy, acemi kimse: Kim oluyor ki? Daha dünkü çocuk! Devlet idaresinden ne anlar? (Ö. A. Tüfek)
Ayrıca bkz.:
Evlat ile ilgili atasözleri ve deyimler
Oğul ile ilgili atasözleri ve deyimler
Kız ile ilgili atasözleri ve deyimler
Soru/Yorum Formu