![]() |
İplik çilesi |
- (mecazi) Zahmet, sıkıntı: Çekilecek çilesi varmış.
- (tasavvuf) Dervişlerin küçük bir odaya kapanarak, az yiyip az içerek, az uyuyarak, sürekli ibadetle benliklerini öldürmeye çalıştıkları, genellikle kırk gün süren dönem: Çile, insanı ruhunu kavuran azaplardan kurtarır. Çünkü çile, dünyayı darlaştıran eğilimleri yok etmek, ruhun kahramanlığıyla, vücudun korkaklığını yenmektir. (M. K. Baş)
- Kangal biçimindeki her çeşit ipek, yün, pamuk vb. iplik demeti: Geçenlerde dört çile yün almış. O, çileyi iki eliyle tutuyor, ben yumak yapıyordum. (Türk Klasikleri)
- Yay kirişi.
Çile ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "çile" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Çile çekmek: Sıkıntı çekmek: Mısır'a sultan olmadan önce, kardeşleri tarafından kuyuya atıldı. Oradan çıkartıldı, köle olarak satıldı. Sonra iftiraya uğradı, yıllarca zindanlarda çile çekti. Hayatın bütün acılarını tattı. (M. Paksu)
- Çile çıkarmak (Çile doldurmak):
- Sıkıntılı bir işin ya da bir durumun sona ermesini beklemek: Hapishanede çile dolduruyordu.
- Nefsani arzulardan kurtularak ruh temizliğine ermek için yapılan sıkı perhiz ve mahrumiyet dönemi: Nefsiyle savaşa başlayacaktı Mevlânâ. Üç çile çıkardı arka arkaya. Her çileden sonra nefsine hükmediyor, heva ve heveslerin çirkinliğini ruhunun aydınlığıyla boğuyordu. (N. Karasevda)
- (birini) Çileden çıkarmak: Çok kızdırmak: Onların bu hali berikileri çileden çıkarıyordu. (S. Kocagöz)
- Çileden çıkmak:
- (Derviş) Çile dönemini tamamlamak: Derviş çileden çıkınca, kırk gün içindeki tefekkür ve rüyalarını şeyhine anlatırdı. (Mesneviname)
- (mecazi) Sabrı ve dayanıklılığı kalmayıp taşkınlık göstermek: Orgeneral bu apaçık sözlerden sonra çileden çıktı. Korkunç bir sesle bağırdı: "Terbiyeni takın yüzbaşı! Kanına mı susadın?.." (H. N. Atsız)
- Çilesi dolmak:
- Sıkıntı ve dertlerinden kurtulmak: Dünya denen teknede çilesi böyle doldu. Bana vasiyet etti: "Taş dikme mezarıma, Her şeyimden sıyrılıp gitmeliyim yârıma!" (H. A. Yücel)
- Derviş ve tarikat ehli, sadece dua ve ibadetle geçirmeleri gereken süreyi tamamlayarak çileden çıkmak: Çilesi dolunca Mısıra gitmek için izin alır. Mısır'da tekke kurar, tarikatını yayar... (H. Yücebaş)
- Çileye girmek: Eskiden dervişlerin kırk gün süreyle kendilerine uyguladıkları zorlu ve perhizli döneme girmek: Gittiği her beldede çileye girmiş, her seferinde kırk gün halvet olmuş... (S. Yalsızuçanlar)
Çile ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "çile" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Güzelin başından çile eksiz olmaz: Güzelin güzelliği herkes tarafından çekici bulunduğu için sıkıntılardan kurtulamaz. Ya haset, nazar eden olur, ya elde etmek için başına bela olan olur.
Çile ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Çilecilik:
- Hazların ve acıların üstüne çıkarak ve yaşamsal gereksinmeleri en az ölçülerde karşılayarak ruh yüceliğine ulaşmayı öngören ahlak yöntemi.
- Allah'a ulaşmak yolunda hazlardan kaçışı ve acıya yönelişi öngören dinsel hüküm.
- Çilehane: Dervişlerin çile doldurdukları yer: Bana bu âlem bir çilehane, ömür bir müddet-i çile. Ne vakit tamam olacak bilmiyorum. (F. Duman)
- Çilekeş:
- Birçok sıkıntılı ve üzüntülü durumlara düşmüş, acı çekmiş, çileye alışmış olan: Ne çilekeş adam! Üst üste gelen bütün bu felaketlere, Allah büyüktür diyerek katlandı. (N. Muallimoğlu)
- (tasavvuf) Çile doldurmuş tarikat ehli: İstanbul'da Kasımpaşa Mevlevihanesinde çilekeş olmuş, sonra Edirne Mevlevihanesinde elli yıl kadar Şeyhlik etmişti. (İ. A. Gövsa)
Soru/Yorum Gönder