- Sayı, nicelik ya da nitelik bakımından küçük, çok karşıtı: Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur. (Atasözü)
- Alışılmış olandan, umulandan ya da gerekenden eksik: Kahveyi az şekerli içer. Hani az para ile de geçinilmiyor bu zamanda. (N. Ataç)
Az ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "az" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Az buçuk: (teklifsiz konuşmada) Biraz: İspati kızı ile maceralarına yukarıda az buçuk dokunduk. (H. Taner)
- Az bulmak: Azımsamak, daha fazlasını istemek.
- Az buz değil: (deyiminin anlamı) Azımsanacak derecede olmayan şeyler için söylenir.
- Az çok: Bir parça, oldukça, hayli.
- Az çok dememek: Olanla yetinmek, azına çoğuna bakmamak.
- Az daha: 1. Neredeyse. → Az kaldı. 2. Biraz daha fazla: Biz o zamanlar delikanlıyız, senden az daha kabacayız... (A. Nesin)
- Az değil!: Birinin herhangi bir bakımda göründüğü gibi olmadığını anlatmak için kullanılır: Sen de az değilsin. Kulak kesiliyorsun, ama ilgilenmiyor gibi de yapıyorsun. (F. İ. Akıncı)
- Az gelmek: Miktarı yetmemek.
- Az görmek:
- Umduğundan eksik bulmak.
- Azımsamak.
- Az günün adamı olmamak: Çok yaşamış, çok görmüş olmak.
- Az kaldı (az kalsın): Bir işin olmasına az kalmışken olmadığını anlatır: Az kaldı çiğneyecekti!
- Az yede kendine bir uşak tut: Ben sana iş göremem anlamında kullanılır.
- Aza kanaat etmek: Fazla olmayan şeylerle yetinmek, geçinmek.
- Azı çoğa saymak: Verilen bir armağandan az da olsa hoşnut olmak.
Az ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "az" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Az ateş çok odunu yakar: Küçük bir tehlike, elverişli bir ortam bulunca, büyüyerek önüne geçilmez bir durum alır.
- Az el aş kotarır, çok el iş kotarır (Az eli aşta gör, çok eli işte gör): Bir iş, niteliğine uygun sayıda kişiyle yapılırsa verimli olur.
- Az kaz, uz kaz, boyunca kaz: (atasözünün anlamı) Birisi için kazdığın kuyuya kendin de düşebilirsin, onun için sana yapılmasını istemediğin kötülüğü başkasına yapma.
- Az söyle, çok dinle: Kişi az konuşursa hem çevresindekileri rahatsız etmemiş hem de daha az yanılmış olur.
- Az tamah çok ziyan getirir: Hırs ve pintiliğin azı bile insanı her işte zararlı çıkarır.
- Az veren candan, çok veren maldan: Varlıksız kimse, yardım olarak az şey verebilir, bu bir özveridir. Varlıklı kimse çok şey verebilir. Bu ise özveri sayılmaz.
- Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur: Bir şeyin azıda, çoğuda zararlıdır.
- Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz: Küçük şeylerle yetinmeyenler, büyük şeyleri elde edemezler.
- Aza sormuşlar nereye, çoğun yanına demiş: "Küçük kazançlar bile hep varlıklı kişilere düşer, onların kazançlarına eklenir" anlamında kullanılır.
- Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez: → Biri bilmeyen bini hiç bilmez.
Soru/Yorum Formu