- Bir nesneyi boşluğa ya da bir yöne doğru fırlatmak: Taş attı da kolu mu yoruldu? (Deyim)
- Elle tutulan bir şeyi bırakarak yere düşürmek: Sokağa çöp atmak sağlığa aykırıdır.
- (Bir kimseyi) Uzaklaştırmak, başka bir yere göndermek: O memuru berbat bir yere attılar. Dokuz köyden atıldı.
- Koymak: Çorbaya tuz atmayı unutma. Kilere zahire atmak.
- Uzatmak: Gemiden iskele attılar.
- Bir yerden bir yere taşımak: Hazır araba varken şu eşyaları bizim eve atalım.
- (Sille, tokat, yumruk, sopa, kılıç gibi nesnelerle kullanıldığında) Vurmak: Tekme atmak. Yumruk atmak. Tokat atmak.
- (Top, tabanca, tüfek gibi silahlar için) Patlatmak, ateşlemek: Arkasından iki el silah attı.
- (Roket, kurşun, gülle, ok gibi nesneleri) Hedefe göndermek: Hedefe üç kurşun attı ama vuramadı.
- (Zaman bildiren tümleçlerde) Ertelemek, geri bırakmak: Toplantıyı bir hafta sonraya attık.
- Örtmek: Omzuna bir şal atarak sokağa fırladı.
- (Yapılmış kötü bir işi birine) Yüklemek: Suçu hep onun üzerine atıyorsunuz.
- (Söz, laf gibi tümleçlerle) Sözle sataşmak: Oğlanlar kıza laf attılar.
- İlişkisini, bağlantısını kesip uzaklaştırmak: Beş kişiyi işten attılar.
- İstenilmeyen bir şeyi kendi malı olmaktan çıkarmak: Bu gereksiz eşyaları atmalı.
- Bir şeyi kullanmaktan vazgeçmek.
- Çıkarmak, dışarıya vermek: Vücut yabancı cisimleri atar.
- Patlayıcı maddelerle havaya uçurmak, yıkmak: Cephaneliği attılar.
- (argo) Bilmeden, kestirerek söylemek: Cevapları attı ama tutturamadı.
- (teklifsiz konuşmada) İçki içmek: Attığın iki kadeh yüzünden oldu bunlar.
- Yay ve tokmak gibi özel araçlarla ditmek: Pamuğu atmak. Yün atmak.
- (argo) Yalan ya da abartmalı söz söylemek, gerçek dışı konuşmak: Her zamanki gibi atmaya başladı yine.
- Çatlamak, ya da birleşmiş olduğu yerden ayrılmak: Mermer yontulurken attı. Pantolon dikiş yerlerinden attı.
- (Kalp, nabız) Vurmak, çarpmak, çalışma durumunda olmak: Nabzı hızla atmaya başladı.
- Solmak: Koltukların rengi attı.
- (argo) Yapmak, etmek, söylemek: Israrımız üzerine bir şarkı attı.
- Yollamak, göndermek: Bana mektup atmayı unutma.
- Bağırmak, haykırmak: Sokakta nara atıyordu.
- Bırakmak, kurtulmak, salıvermek: Bizimle tanışınca yabancılığını üzerinden attı.
- (Kalp, zihin, ruh gibi şeyler için) İçinden çıkarmak, uzaklaştırmak: Ruhundaki sıkıntıyı atmaya ... çalışıyordu. (Ö. Seyfettin)
Atmak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "atmak" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Atıp tutmak:
- Bir kimse ya da bir şey için kötü söylemek, hakkında ileri geri konuşmak: Genç adam yöresindeki bilge ve yaşlı kişiler hakkında sağda solda atıp tutuyordu. (G. Mor)
- Abartmalı konuşmak: Doktorların ne yerse yesin dediği türden onulmaz bir hastalığa yakalanmış da, her şeye boş vermiş gibi konuşuyor, pişkin erkek böbürlenmeleriyle âşık olunan adam havalarında atıp tutuyordu. (F. Şakacı)
- Atma Recep, din kardeşiyiz: (deyiminin anlamı) Bu söylediklerinin yalan ya da abartma olduğunun farkındayız kafadan atma, anlamında külhanbeyi sözü.
- Atsan atılmaz, satsan satılmaz: Beğenilmeyen yanları olmasına karşın vazgeçilemeyen kimseler ya da şeyler için söylenir: Deli de olsa bizim delimiz, atsan atılmaz satsan satılmaz. (M. Adıbeş)
- (Bir kimse birinin) Attığı tırnak bile olamamak: O kimsenin öbüründen kat kat değersiz olduğunu anlatır.
- Attığını vurmak: "İyi nişancı olmak" anlamında, giriştiği her işi başaran kimseler için kullanılır: Şimdi ise herkes kendisine yaltaklanıyor, gerek güzelliği, gerek attığını vuran bir kocasının olması dolayısıyla, etrafında dönen pervanelerin hesabı gün günden artıyordu. (İlgili cümle kaynağı: S. Ayverdi)
Soru/Yorum Formu