Aş nedir ne demektir? Aş ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Ateşte sac ayağı üzerindeki bir bakır tencerede pişen aş veya yemek
Aş, yenmek için pişirilerek hazırlanan yemek veya yiyecek anlamına gelir ve genellikle bir insanın günlük besin ihtiyacını karşılayan yiyecekler için kullanılır. Kültürel bağlamda ise aş, paylaşımı ve misafirperverliği ifade eden bir sembol olarak kabul edilir ve birçok atasözünde hayati önemi vurgulanır: Kara Kazan, ocak üstünden hiç inmez; aş pişer, her yanından dolar taşardı. Onca yiyen olur, yine de eksilmez, artardı...


Aş ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "aş" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Aş deliye kalmak: Yararlanılacak şeyde kendisine ortak ya da rakip olacak kimseler ortadan çekilmek: Nasıl olsa Kader gitti, aş deliye kaldı değil mi? (S. Yılmaz)
  • Aş olsun!: Afiyet olsun!: Bu esnada şöyle dua edilir: Bismillahirrahmanirrahim. Anneden emdiğin süt aş olsun, ömrün uzun, kısmetin bol olsun, 6 balan olsun, arkalı ve devletli olsun, anne ve babasına mihriban olsun, emziği aş olsun"
  • Aşta tuzu bulunmak: Bir işe az da olsa emeği geçmiş olmak, o işe katılmış olmak (→ Çorbada tuzu bulunmak): Kaptan "Biz bir maksat için kan dökmüş bu yüzden kardeş olmuş iki milletiz. Benim de bu aşta tuzum bulunsun" demiş ve bizi Sinop'a çıkarmaya karar vermiş. (C. Karabekir)
  • Düğün aşı savulduktan sonra: Kolay ve bol kazanç elde etme fırsatı kaçırıldıktan sonra.
  • Düğün aşıyla (pilavıyla) dost ağırlamak (gönüllemek): Herkesin yararlanabileceği şeyi, hoşnut edilmesi için özen gösterilmesi gereken kimseye, sanki onun için özel olarak hazırlanmış gibi sunmak: Düğün aşıyla dost ağırlamak kolaydır (H. F. Gözler)
  • El kazanıyla aş kaynatmak: Başkasının hazırladığı olanakları kendi hesabına kullanarak iş çevirmek: El kazanıyla aş kaynatırsan böyle olurmuş. (A. Karaağaç)
  • Her aşın kaşığı olmak: Her şeye karışmak, her şeye burnunu sokmak: (...) şikâyet edebileceği mevzuları üretmekte pek mahirdi, kulp takmadığı tas yoktu, her aşın kaşığıydı... (M. Savaş)
  • Pişmiş aşa (soğuk) su katmak: Yoluna girmiş bitmek üzere olan bir işi bozmak: İş Murtaza'ya gelince, çatallaşmıştı. Pişmiş aşa soğuk su katar, Padişahın aklını Midilliye çevirebilirdi (Z. Hanhan). Onun ağzı sır tutmazdı, münasebetsiz bir şey söyler, pişmiş aşa soğuk su katardı. (A. H. Eken)


Aş ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "aş" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Aş buldun giriş, iş buldun sıvış*: Hep fayda peşinde koşan, fedakarlıktan kaçan kimsenin durumunu anlatır.
  • Aş kaşık ile, iş keşik ile: Her işin doğru araçlarla ve sırasıyla yapılması gerektiğini ifade eder. Aşın hazırlanmasında ve yenmesinde kaşık kullanılması gibi, işlerin düzenli bir sırayla ve uygun yöntemlerle gerçekleştirilmesinin önemini vurgular; bu sayede her şey yerli yerinde olur ve istenilen sonuç elde edilir (keşik: sıra, nöbet).
  • Aş pişirenin değil, kotaranındır*: Bir şeyin faydasını, tam da o şey faydalı olabilecekten elinde bulunduran görür.
  • Aş pişti bayram geçti: Bir işin veya durumun geç kaldığını, fırsatın kaçırıldığını ifade eder. Zamanında yapılması gereken bir şeyin geciktiği için artık anlamını yitirdiğini veya faydasının kalmadığını vurgular.
  • Aş pişti, kaşık üstüne dikildi: Bir işin tamamlanmak üzere olduğunu ve artık harekete geçmenin zamanının geldiğini ifade eder.
  • Aş taşınca kepçeye paha olmaz*: Sıkışık zamanlarda önemsiz gibi görünen şeylerin değeri artar.
  • Aş tuz ile, tuz oran ile*: Bir şeyin hoşa gitmesi, birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır, ölçüsüz ve aşırı nitelikler o şeyi tatsız, zevksiz duruma sokar.
  • Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur*: (atasözünün anlamı) Güzel şey, iyi gereç kullanarak ortaya çıkar; bu da, işi yapana övünme payı verir.
  • Aşın koyusunda, işin kıyısında: Çıkarını gözeten, ama işten ve yardımdan kaçanlar için kullanılır.
  • Aşın tadı tuz: Yiyeceklerin lezzetinin artması ve tamamlanması için tuzun gerekli olduğunu, bunun gibi bir çok şeyin de değerini tam olarak kazanması için onun olmazsa olmaz unsurlarının gerekli olduğunu ifade eder.
  • Aşın tadı tuz (ama) çanakla yenmez: Tuzun ve diğer herhangi bir şeyin fazlasının zararlı olabileceğini ve dengeli bir yaklaşımın önemini vurgular.
  • Aşından yemedim, tütsüsünden kör oldum: İnsan bazen kendisini ilgilendirmeyen işlerden beklemediği zarar görebilir.
  • Aşını, eşini, işini bil*: Sağlık ve mutluluk içinde yaşamak isteyen kişi yiyeceğine dikkat etmeli, arkadaşını iyi seçmeli ve işine sahip olmalıdır.
  • Aşını pişir söyle, sözünü düşün söyle*: Hiçbir şeyde özellikle de söz söylemede acele edilmemeli sonunu düşünerek hareket edilmelidir.
  • Aşını verme, kaşığını ver: Birine sürekli olarak maddi yardımlarda bulunmaktansa, ona kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gerekli araçları sağlamanın daha faydalı olduğunu ifade eder.
  • Ağız yandıran aşı kaşık tanır: Acı veya zor bir durumu sadece bunu önceden yaşayanların veya bu durumun içinde olanların anlayabileceğini ve fark edebileceğini ifade eder.
  • Ağzımı yaktı aş olsa, başımı yardı taş olsa: Zarar veren ama onu da beceremeyen insanlar için sonradan söylenen söz.
  • Akşamdan sonra gelene/gelenin aşı ya bir soğan, ya bir söğen: Misafirliğe çok geç saatlerde gideni özellikle de habersiz gideni iyi ağırlamazlar.
  • Akşamki aşını sabaha koy aş olur, akşamki işini sabaha koyma iş olur: Acelesi olmayan bir iş ne zaman olsa yapılır, ama gününde bitirilmesi gereken bir iş varsa onu ertesi güne bırakmamalı, aksi halde çok uğraştırır.
  • Anamın aşı, tandırın başı: Yemeklerin en güzeli annenin pişirdiği, evde oturulacak yerlerin en güzeli de tandırın başıdır.
  • Arpa buğday aş olur, altın gümüş taş olur (Arpa bulgur aş imiş, altın gümüş taş imiş): Temel ihtiyaçların, lüks ve süsten daha değerli olduğunu ifade eder. Arpa ve buğday, günlük yaşamda insanı doyuran, yaşamsal öneme sahip gıdalardır; altın ve gümüş ise maddi değeri olan ama hayatta kalmak için gerekli olmayan şeylerdir.
  • Asil ile taş taşı, bedasıl ile yeme aşı*: Asil insanla beraber bulunmak her şartta faydalıdır, en iyi şartları önüne getirse bile kötü ve bayağı insandan kaçmak gerekir (bedasıl: Soyu bozuk).
  • Avrat var, arpa unundan aş yapar; avrat var, buğday unundan keş yapar*: İş bilen kadın, elverişsiz gereçle güzel şeyler meydana getirir, iş bilmeyen kadın ise en iyi gereci kullansa bile bir şey yapamaz.
  • Az el aş kotarır, çok el iş kotarır (Az eli aşta gör, çok eli işte gör)*: Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
  • Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım*: "Derdim olmasın da başka bir şey istemem" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Bağsız bahçesiz rençber, tuzsuz aş yiyene benzer: Bir çiftçinin (rençberin) bağ ve bahçe gibi temel tarım araçlarına sahip olmadan, verimli çalışamayacağını, hayatının eksik ve tatminsiz olacağını ifade eder.
  • Bey aşı borç, düğün aşı ödünç*: Beyin sofrasından yiyenin bu ağırlamaya karşılık vermesi çok güç olduğundan bir borç olarak kalır. Ama bir düğün yemeği yiyen kişi, günün birinde kendisinin yapacağı düğüne daha önce düğününde yemek yediği kişiyi çağırarak onunla ödeşebilir.
  • Beylik kaşık aşsız, kargir bina taşsız kalmaz: Zengin ve yetkin durumunda olan kimselerin imkanları her zaman boldur.
  • Buğday mısıra demiş ki: "Aş ol, keş ol, hamur işine karışma": Herkesin kendi işini yapması gerektiğini ve başka işlere karışmaması gerektiğini ifade eder.
  • Dağa ekmeksiz, aşsız, arkadaşsız çıkma: Zorlu bir görev veya yolculuk öncesinde yeterli hazırlık yapmanın, gereken malzemeleri ve destekçileri sağlamanın önemini vurgular.
  • Dediler, "Molla! Aş gidiyor." Dedi, "Bana ne?" Dediler, "Size gidiyor." Dedi, "Sana ne?": Başkalarına ait olan şeylerle ilgilenmek insana hiçbir yarar sağlamaz.
  • Dene deneye eş olur, dene dene (tane tane) bir kaşık aş olur: Bir şeyi öğrenmek veya başarmak için denemelerin ve tecrübelerin önemini vurgular. Sabırla ve dikkatle yapılan her işin sonunda bir değer veya başarı elde edileceğini ifade eder. Her bir küçük çaba, zamanla birikerek büyük bir başarıya dönüşebilir; bu yüzden acele etmeden, her adımı dikkatle atmak önemlidir.
  • Deve yükü aş olsa, aça az görünür: Yokluk içindeki insanın karnı çok aç olduğundan gözü kolay kolay doymaz.
  • Düğün aşı savulduktan sonra gelen, vah vah yer: Düğün eğlencesi bittikten sonra evliliğin dertleri başlar.
  • Düğün aşıyla dost ağırlanmaz* (Düğün pilavıyla dost gönüllenmez): Ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlamasında, zahmetlere katlanılmasındadır. Bu bakımdan, herhangi bir kimseye sunulabilecek olan bir şey, ağırlanacak bir kişiye ikram olarak sunulamaz.
  • El kazanı ile aş kaynamaz*: Önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir.
  • Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz*: Arpa unundan aş olmadığı gibi eltiler de kaynaşıp arkadaş olamazlar.
  • Erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat (pişir) aşını (Kocana göre bağla başını, harcına göre pişir aşını)*: Davranışlarını içinde bulunduğun koşullara uydur.
  • Erkek iş başında kadın aş başında belli olur: Toplumda, herkes yaptığı iş doğrultusunda, yani üretkenliğiyle kendisini gösterir.
  • Erken kalktım işime, şeker kattım aşıma*: İşine sabahleyin erken başlayan kimse başarı elde eder.
  • Fazla aş ya karın ağrıtır ya baş: Aşırı yemenin sağlık sorunlarına yol açabileceğini anlatır. Aşırı tüketim, sadece kişinin kendisine değil, çevresindekilere de olumsuz etkiler yapabilir.
  • Fazla aştan sakın, olursun hayvana yakın: Aşırı yemekten veya gereksiz şeylere düşkün olmaktan kaçınılması gerektiğini ifade eder. Fazla yemek insani nitelikleri kaybetmeye ve daha hayvansı bir durumda olmaya neden olabilir.
  • Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı*: Gençlikte, sağlık ve dinçlik varken en zor işlerde bile çalış, yaşlılıkta rahat edersin.
  • Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş*: İsteksiz yenen yemek nasıl insana dokunursa, gönülsüz yapılan iş de kötü sonuç verir.
  • Her taamın lezzeti tuzdan çıkar, tuz ekmek bilmeyen akıbet gözden çıkar: Herkes geçimini sağladığı kapıya minnet duymalıdır. Geçimini sağladığı yere nankörlük eden kişi bunun bedelini çok ağır öder (taam: yemek, aş).
  • İş olan yerde aş olur: İş imkanlarının bol olduğu yerde geçim sıkıntısı yaşanmayacağını ifade eder. Çalışma fırsatının çok olduğu bir ortamda insanlar kazanç elde ederek geçimlerini rahatlıkla sağlayabilirler.
  • İşi düşünce arar beni, aşı pişince kovar beni: İnsanların çok menfaatperest ve bencil olabileceğini anlatır.
  • İşi olmayanın aşı olmaz: Çalışmayan kimse geçinemez.
  • İşini bil, aşını bil, eşini bil: İnsan çalışmalı, rızkını kazanmalı, evini geçindirmeli ve eşine zaman ayırmalıdır. Bunların dışındaki şeyler çok da önemli değildir.
  • Kadın vardır çerden çöpten aş eder, kadın vardır, pişmiş aşı taş eder: Her kadın hakkıyla ev hanımlığı yapamaz.
  • Kimse, aşım tuzludur demez: Kimse ürününü, yaptığı işi, tutumunu veya davranışını –öyle olsa bile– kötülemez; aksine över.
  • Kötü söyleme eşine, ağı katar aşına*: İlişkide bulunduğun kişileri gücendirme; sana büyük zararları dokunur.
  • Mide almadık aş, ya karın ağrıtır ya baş*: İsteksiz yenen yemek nasıl insana dokunursa, gönülsüz yapılan iş de kötü sonuç verir.
  • Ne doğrarsan (atarsan) aşına, o çıkar kaşığına*: İnsan nasıl ve ne yaparsa sonuçta da ondan o ölçüde yararlanır.
  • Ocaktır aşı pişiren, karıdır adamı şişiren: Bir ailenin düzenini sağlayan yerin mutfak olduğunu, evdeki huzuru ve neşeyi ise kadının sağladığını anlatır. Kadının, ev işlerinde ve aile içindeki rolüyle aileyi güçlü ve mutlu kıldığı ifade eder, özellikle kadının kocanın hayatındaki etkisini vurgular.
  • Olursa aşım suyu, olmazsa başım suyu: Sonuç ne olursa olsun benim için fark etmez (?).
  • Ölü aşı neylesin, türbe taşı neylesin:
    1. İnsanların hayattayken ihtiyaç duyduğu ve faydalandığı şeylerin, öldükten sonra anlamını yitirdiğini ifade eder. Bu, yaşamın geçiciliğini ve ölümden sonra insanların artık dünyada kalan şeylerle bir ilişkilerinin kalmadığını anlatır.
    2. Geç kalmış, çözümsüz bir noktaya gelmiş bir olayda, ne yaparsan yap boşuna yapmış olursun.
  • Pişmiş aşa soğuk su katılmaz: Sonuçlanmış bir işe sonradan tedbir almak fayda etmez.
  • Taşla gelene aşla çık (Sana taş atana sen aşla dokun): Biri sana kötülük yapmaya kalktığı zaman sen ona sevgi göster, yumuşak davran ve iyilikle karşılık ver; o da utanır bu niyetinden vazgeçer.
  • Tatsız aşa su (tuz) neylesin, akılsız başa söz neylesin*: İşe yaramayan nesneyi küçük çabalarla bir şeye benzetmek boş olduğu gibi aptal kişiyi de sözle akıllandırmak imkânsızdır.
  • Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım*: Sen bana ne kadar değer verir, yakınlık gösterirsen benden de o ölçüde karşılığını alırsın.
  • Varsa aşın rahattır başın, yoksa aşın tehlikede başın: İnsan ihtiyaçlarını karşılayabildiği sürece mutlu olur. Aksi halde sıkıntılı günler onu bekler.
  • Yağını veren Allah, bulgurunu aşlığını da verir: İnsanın rızkının ve ihtiyacı olan her şeyin Allah tarafından sağlanacağını anlatır. Eğer Allah tarafından bir konuda bir nimet veya imkân verilmişse, bunun devamı da sağlanacaktır; dolayısıyla güven içinde yaşamak gerekir (aşlık: yemek için hazırlanmış erzak).
  • Yavaş kaynayan aşın dibi tutmaz: Acele edilmeden, özenle yapılan işlerde hata veya sorun yaşanma olasılığının düşük olduğunu ifade eder.
  • Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer*: Zamanında çaba gösteren, emek veren ileride güç duruma düşmez, önceki çalışmalarının karşılığını görür.
  • Yenecek aş, buğusundan belli olur: Bir işten nasıl bir sonuç çıkacağı işin gidişinden belli olur.
  • Yenmedik aşa dua kılınmaz:
    1. Henüz elde edilmemiş ya da gerçekleşmemiş bir şey için şükür etmenin yersiz olduğunu anlatır.
    2. Gerçekleşmesi imkansız bir şey için dilekte bulunulmayacağını ifade eder.


Aş ile ilgili birleşik kelime ve fiiller


  • Aş damı: Bazı bölgelerde yemek pişirilen yer, mutfak: Kadın erkek on sekiz yirmi kişi çalışıyordu aş damında. (F. Baykurt)
  • Aşevi:
    1. Parayla yemek yenilen yer, lokanta: Aşevine yeni müşteriler geliyor. (G. D. Kalyoncu)
    2. Yoksullara parasız yemek yedirilen ya da dağıtılan yer, aşhane, imaret: Sevabı tüm ölmüşlerin ruhuna değmesi için bir aşevi açma fikri Cüda'nın hoşuna gitti. (H. İ. İzgi)
    3. Düğün ve benzeri toplantılarda, verilecek yemekleri hazırlamak için geçici olarak kurulan mutfak.
    4. Bazı tekkelerde dervişler için yemek pişirilen yer: Cumhuriyetten önce, tekkelerin açık olduğu dönemlerde Hacı Bektaş Veli tekkesindeki evlerden birinin ismi idi. (O. Çetinoğlu)
  • Aş ocağı: Yemek pişirilip yoksullara dağıtılan yer: Kızılay'ın aş ocağı sabah akşam göçmenlere sıcak yemek dağıtıyor. (Ayın tarihi)

Ayrıca bkz.: Yemek ile ilgili atasözleri ve deyimler