- İki şeyi ya da yeri birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, boşluk: İki köprünün arası. Ev ile büronun arası.
- İki olguyu birbirinden ayıran zaman, zaman farkı: Bu arada çok şeyler oldu. Ara vermeksizin çalışıyorlar.
- Kişilerin birbirine karşı olan ilgisi: Onunla arası bugünlerde iyi değil. Gediklinin karakolla arası yok mu? (K. Tahir)
- İç: Bunların arasında iyisi de var, kötüsü de. İkinci mevki yolcuları arasında birer yer bulup otururlar. (H. R. Gürpınar)
- Bir oyunda dinlenme süresi.
- Bir oyunda, bir filmde izleme sırasında dinlenmek üzere verilen kısa süre, antrakt: Arada patlamış mısır alalım.
- (spor) Toplu jimnastikte sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları.
Ara ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "ara" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Ara bulmak: Anlaşamayanları uzlaştırmak.
- Ara yerden kaldırmak: Ortadan kaldırmak, yok etmek.
- Arada bir: Seyrek olarak, kimi zaman: Arada bir, önünde eğildiği makama kurulmayı deniyordu sabahları (F. Baykurt).
- Arada çıkarmak: Başka işler arasında (başka bir işi) yapıp bitirivermek.
- Arada kalmak: İki kişinin arasına girmek yüzünden zor duruma düşmek.
- Arada sırada: Ara sıra, zaman zaman: Arada sırada buluşuyoruz.
- Aradan çekilmek: Bir daha görünmemek, ilgisini ve ilişkisini kesmek.
- Aradan çıkarmak: Başka işlerle daha iyi uğraşabilmek için el altındaki işlerden birini bir an önce bitirivermek.
- Araları yağ bal olmak: Aralarında pek sıcak arkadaşlık bulunmak.
- Aralarına almak: Bir çevreye kabul etmek.
- Aralarına kara çalı gibi girmek: İki kişinin arasına girip dostluklarını bozmak.
- Aralarında dağlar kadar fark olmak: (deyiminin anlamı) Aralarında düzeyce pek büyük ayrım bulunmak.
- Aralarında kan olmak: Arada bir kan davası bulunmak.
- Aralarında karlı dağlar olmak: Aralarında çok büyük uzaklık bulunmak.
- Aralarından kara kedi geçmek: Birbirine gücenmek, darılmak.
- Aralarından su sızmaz: Birbirleriyle pek içli dışlı olanlar için kullanılır.
- Aralarını açmak: İki taraf ya da kimse arasındaki dostluğu bozmak.
- Aralarını bulmak: Uzlaştırmak, barıştırmak.
- Arası (araları) açılmak: Dostlukları sarsılmak, birbirine darılmak, küsmek.
- Arası geçmeden: Sıcağı sıcağına, zaman geçmeden.
- (Bir şeyle) Arası hoş (iyi) değil: O şeyden hoşlanmamak, aralarında gerginlik, geçimsizlik, anlaşmazlık olmak.
- Arası iyi olmak: Dost olmak, dostluğu ilişkiyi sürdürmek.
- (Bir olayın) Arası soğumak: Aradan zaman geçerek önemini yitirmek.
- Arası şeker renk olmak: Dostlukları sarsılmış olmak.
- Araya girmek:
- İki kişinin arasındaki bir işe karışmak.
- Bir iş yapılırken ona engel olacak başka bir şey çıkmak.
- Araya gitmek: Karışıklığa kurban olmak, değeri anlaşılamamak, kaybolmak.
- (Birini) Araya koymak: Bir işte sözü geçer bir kimsenin aracılığına başvurmak.
- Araya soğukluk girmek: Dostluk sarsılmak, taraflar birbirinden hoşlanmamaya başlamak.
- Araya vermek: Yararsız bir işe harcamak: Parayı araya değil, paraya vermeli.
- Arayı doğrultmak: İçtenlik kurmak, ilişkiyi düzeltmek.
- Arayı soğutmak: Zamanla eski yakınlık, dostluk kalmamak.
Soru/Yorum Formu