- Bir şeyin ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle karşılaştırarak sonuç niteliğinde başka bir bilgi elde etmek: Yanlış anlamadım. Ben malımı bilirim (S. Faik). Dumanı görünce orada ateş olduğunu anlarız. Dikiş tutturamayacağını anlayarak kapağı İstanbul'a atmıştı.
- Sorup öğrenmek: Sokaktaki gürültünün nedenini anlayıver.
- Doğru ve yerinde bulmak: Hani bunu anladık, ama...
- Birinin duygularını isteklerini, düşüncelerini sezebilmek: ... beni kimler anlar, kimler derdime deva bulur (Y. K. Karaosmanoğlu). Anlamanızı çok isterim, salt o kızgınlıkla sarıldım kaleme. (M. Seyda)
- Bir şey üzerinde özel bilgisi bulunmak: Müzikten anlamaz. Edebiyattan anlar.
- (Olumsuz ya da soru biçiminde) İyilik görmek, yararlanmak: Bu ilaçtan hiçbir şey anlamadım. İki günlük tatilden bir şey anlamadık.
Anlamak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "anlamak/anlamamak" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )
"Anladıysam Arap Olayım!" - Anlamazlıktan gelmek (anlamazlığa vurmak): Bir şeyi anladığı halde anlamamış gibi davranmak: Zamparalık peşinde olduğunu anlasa da anlamazlıktan geliyordu (A. Tunç). Arkadaşının alayını anlamazlığa vurdu. (E. Demirel)
- Anlarsın ya!: Açıktan açığa açıklanmaması gereken bir olayı dolaylı yoldan anlatmak için söylenir: Birisi ondan ipek mendil istemiş, hani canım anlarsın ya, aşıklısı, sevdalısı, komşu kızı işte! (G. T. Uluköse)
- Anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi: "İşin içyüzü, gerçeği öğrenildi" anlamında kullanılan bir söz: Vehbi adında bir kadı'nın, çapkınlığa gittiği evi basan zaptiyeler, kadı'nın kerrakesini görünce "Anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi" derler. O gün bugündür bu söz halk arasında, "işin iç yüzü meydana çıktı" anlamında sonradan gizli yanı ortaya çıkan olayları anlatmak için kullanılagelmiştir.
- Anlayıp dinlemek: Bir olayı iyice anlamak: Herhangi bir şeyi anlayıp dinlemeden peşin hüküm vermeyin. Hiç kimse hakkında yargısız infazda bulunmayın. Bu günahtır, sû-i zandır. (C. Durmuş)
- Bayram haftasını mangal tahtası anlamak: (şaka yollu) Sözü, konu ile hiçbir ilgisi olmayacak biçimde ters anlamak: Onların konuşmalarına, boğuk sesli Karagöz'ün bayram haftasını mangal tahtası anlayışına altımıza kaçıracak derecede katıla katıla gülerdik. (A. R. Akyavaş)
- Dilinden anlamak:
- Birinin konuştuğunu ve ne demek istediğini anlamak: "Onun dilinden bir ben anlarım."
- Söz konusu şeyin özelliğini bilmek: Sen havanın, suyun, yıldızların dilinden anlarsın; ben de bu dili öğrenmeye çalışırım. (A. N. Asya)
- Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak: Dünyada neler, ne gibi güçlükler olduğunu, ne gibi dalavereler çevrildiğini, insanın başına neler gelebileceğini öğrenmek: İnsan yaslandığı duvar yıkılınca dünyanın kaç bucak olduğunu o zaman anlıyormuş (D. D. Şinel). Adamın bana oynadığı bu oyundan sonra , dünyanın kaç bucak olduğunu anladım. (N. Muallimoğlu)
- Hâlden anlamak: Bir kimsenin içinde bulunduğu güç durumu anlayarak sezip anlayış göstermek: Allah razı olsun beyim, sen halden anlar birine benziyorsun. Kalbinin nuru yüzüne aksetmiş. (H. Alptekin)
- Hanya'yı Konya'yı anlamak: Bir işin iç yüzünü sonradan sonraya öğrenerek (pişmanlıkla) aklı başına gelmek: "O bir günde, o nezarette geçen bir günde anladım hanyayı konyayı Muzaffer Ağa". (Ç. Yiğenoğlu)
- (bir şeyin) İlminden anlamak: Herhangi bir şeyin uzmanı olmak: Doğru söyle çiçek ilminden anlar mısın? Anlarsın da söz mü. Bizim bahçenin kapusundan bakarsın çiçekten toprak gözükmez. (M. And)
- Kadrini anlamak: Değerinin farkına varmak: Ancak ondan sonra adamın kadrini kıymetini anladı. (A. Nesin)
- Karine ile anlamak: Sözün gelişinden çıkarmak: Ben de kendimle övünür, leb demeden leblebiyi karine ile anlayan arifler sınıfına sokardım kendimi. (H. Alptekin)
- Kazı (tozu) koz anlamak: Söyleneni tümüyle yanlış anlamak: "Yok, yanlış bir şey yazmayasın diye izah etmek mecburiyetinde hissettim kendimi. Malum, gazeteciler kazı koz anlarlar ya..." (M. Adıbeş)
- Laf anlamak: Anlayışlı olmak, laf dinlemek: ... aklı başında, laftan anlar, sözü dinlenir, tavırları can sıkmayan kişiler de görmek istiyordu çevresinde. (K. Arslanoğlu)
- Laf anlamaz: Anlayışsız, inatçı, dik kafalı, sabit fikirli: Remzi Bey bağırıyordu, – Ne laf anlamaz insanlarsınız yahu! Gidin dedim size, duymadınız mı? (H. Karahisar)
- Laftan anlamak/anlamamak: Söyleneni dinleyip uymak/uymamak veya uygulamak/uygulamamak: "İnsan olan laftan anlar," dedi ve koşar adım çekti gitti (O. Şahin). O inatçı, laftan anlamaz, her zaman kafasının dikine giden çocuk ikiletmedi yaşlı adamın sözünü... (B. Fırat)
- Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha söze başlanırken ne denmek istenildiğini çabucak anlamak: Kimi leb demeden leblebiyi anlıyor, kimi de leblebiyi yedikten sonra bile ne yediğini anlamıyor (N. Yıldız). Arif odur ki / leb demeden leblebiyi anlar / Hödük ise odur ki / Sen, bayram haftası desen, / O mangal tahtası anlar. (Y. Küçük)
- Ne mal olduğunu anlamak: Birinin nasıl bir (kötü) nitelikte, yetenekte ve kişilikte olduğunu bilmek, kestirmek: Ama tahkikatımı yaptıkça, senin ne mal olduğunu anladım. Ve suç üstü yakalamak için, müsait zamanı kolladım! (T. Akansu)
- Söz anlamaz:
- Söz dinlemeyip kendi bildiğinde inat eden: Ne yazık ki, sonraları, gitgide işi azıtarak söz anlamaz, ferman dinlemez bir hale geldi (G. Balcı). Ah ah be söz anlamaz laf dinlemez yüreğim ne çok da seviyordu bu kızı. (S. Ünlü)
- Kaba, aptal (kimse): Çok inatçı, söz anlamaz ve oldukça küstahtılar. (A. Ünal)
- Söz anlayan beri gelsin: Aranızda laftan anlayan yok: Sen onu git bir istida ile anlat anlatabilirsen. Söz anlayan beri gelsin, kime söylüyorum.
- Ters anlamak: Yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek: Sen bu sözü ters anladın da tembelleştin; anlayışın da tersleşti, hatırın da karıştı gitti. (Mesnevi)
Anlamak ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "anlamak/anlamamak" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Anladık yel değirmeni, ama suyu nereden geliyor?: Dinleyicinin söylenenleri yanlış anladığını veya konuyu yanlış değerlendirdiğini ifade eder. Yel değirmeni suyla değil, rüzgarla çalışır; bu nedenle, suyun kaynağını sormak yersizdir. Bu atasözü, bazen insanların konuyu veya durumu tam anlamadan yorum yaptığını ve detayları doğru şekilde değerlendirmeleri gerektiğini vurgular.
- Anlamadan bir işe başlarsın, sonra başını taşlarsın: İnsan bilmediği, bir işi yapmaya kalkışırsa sonuçta pişmanlık duyacağı durumlar ortaya çıkabilir.
- Anlayan bir kıldan nem kapar: Akıllı ve dikkatli insanların en küçük ipuçlarından bile anlam çıkarabileceğini ifade eder.
- Anlayana bir söz yetişir, görmek isteyene bir göz: Akıllı ve algıları açık insanların ve anlamak isteyenlerin, söylenenleri ve görülenleri hemen kavrayabileceğini ifade eder.
- Anlayana kul ol, anlamayana ağa olma: Akılı insanın değeri bilinmeli, akılsızların peşine düşmemelidir.
- Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az*: (atasözünün anlamı) Anlayışlı kişiler, biraz kapalı söylenmiş bir sözle bile ne denilmek istendiğini anlarlar; anlayış kıt olanlarsa, ne kadar açık söylense, ne kadar yinelense yine de anlamazlar: Cömert davran, götüremeyeceğin malın bari hesabından kurtulmaya bak diye yazılı olduğunu görür. Anlayana sivrisinek saz, anlamak istemeyene davul zurna az. (N. Erem)
- Anlayanla taş taşı, anlamayanla bal yeme: Anlayışlı ve uyumlu insanlarla işbirliği yapmak veya ilişki kurmak daha olumlu sonuçlar doğurabilirken, anlamayan veya uyumsuz kişilerle ilişki kurmaktan kaçınılması gerektiğini belirtir.
- Acıyı tatmayan tatlıyı anlayamaz (Kim tatmadı acıdan, anlamaz tatlıdan): Acı çekmemiş bir insanın iyi durumların değerini tam olarak anlayamayacağını ifade eder.
- Adam olana bir söz yeter: Akıllı ve anlayışlı bir kişinin söylenenleri hemen anlayıp gereğini yapacağını ifade eder.
- Arif anlar, sağır dinler: Bilge veya anlayışlı kişilerin durumu derinlemesine kavrayıp anlamlandırdığını, fakat duyarlı ve bilgili olmayan kişilerin sadece dışarıdan gözlemlediklerini ama anlamadıklarını ifade eder. Bu atasözü, bir kişinin gerçek anlayış seviyesinin bilgi ve deneyimle ölçüldüğünü vurgular.
- Arif olan anlar: Herkesin anlayacağı kadar açık söylenmeyen bir sözün gerçek anlamını kavrayanlar için söylenen bir atasözü.
- Arif olan buluttan nem kapar: Aklını ve zeki insana bilmediği bir işi öğretmek için o işi bir kere göstermek yeterlidir.
- Arife bir işaret yeter: Akıllı, bilgili kişi üstü kapalı sözleri bile kolaylıkla anlar.
- Arife tarif gerekmez (ne lazım): Akıllı insana bir şeyi uzun uzadıya anlatmaya gerek kalmaz.
- Bir şeyi anlamadan atılma: Bir işe başlamadan önce konuyu iyice araştırıp anlamanın önemini vurgular. Mantıklı insanlar, bir işe girmeden önce o işin detaylarını ve sonuçlarını değerlendirir, böylece bilinçli ve doğru kararlar alırlar.
- Dertsiz dertlinin halinden anlamaz: Derdi olmayan kişi, dertli, sıkıntılı kimsenin derdini anlayamaz.
- Dilsizin dilinden anası anlar*: Başkalarının kolay kolay anlayamadıkları şeyi, her gün onunla uğraşan kimse çok kolay anlar.
- Düşman düşmanın halinden anlamaz: Düşmanların birbirlerinin durumlarını veya zorluklarını anlamadıklarını ve sadece zarar vermek üzerine düşündüklerini ifade eder.
- Gafile kelam, nafile kelam: Dikkatsiz veya anlayışsız bir kişiye yapılan konuşmaların genellikle boşa gittiğini ifade eder. Kişinin konuya veya duruma dair anlayış seviyesinin önemini vurgular.
- Eşek hoşaftan ne anlar (suyunu içer, tanesini bırakır)*: Bilgisiz, görgüsüz kimse, ince, güzel şeylerin tadına varamaz, değerini ölçemez, küçümser.
- İnsanın söz anlamazı, atın gem almazı: İnsanların ve hayvanların bazen kendi başlarına hareket etmek istedikleri veya dış müdahalelere karşı direnç gösterdikleri durumları anlatır. Özellikle uyaranlara dikkat etmeyen, öğütleri dinlemeyen veya kontrol edilemeyen kişiler veya hayvanlar için kullanılır.
- İş anlayanda değil bitirende derler: Bir işi bilmek, yapar olmak çok önemli değildir, önemli olan o işi başarıya ulaştırabilmektir.
- Kazı koz anlar, kızı kaz: Bir kişinin konuya veya duruma dair hiçbir şeyi doğru düzgün anlamadığını ifade eder. Kişinin bilgi ve deneyim eksikliğinden dolayı durumu yeterince kavrayamadığını ve olayları yanlış değerlendirdiğini vurgular.
- Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla*: Kaynananın gelininden istediği bir şeyi dolaylı yoldan veya başka kişiler aracılığıyla iletmesini ifade eder. Kaynananın doğrudan gelinle iletişime geçmek yerine dolaylı yollarla isteklerini iletmeye çalıştığını ve gelinden anlamasını veya duymasını beklediğini anlatır.
- Kişinin işine bak, hüsnünü anla; sözüne bak, özünü anla: Bir kişinin karakterini ve gerçek değerini anlamak için hem davranışlarına hem de söylediklerine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eder. Davranışlar, kişinin içsel değerlerini gösterirken, sözler kişinin gerçek düşünce ve tutumunu yansıtır.
- Kokmuş ete tuz kâr etmez, anlamayana söz kar etmez (Eşeğe söz, kokmuşa tuz hayretmez): Bozulmuş bir etin tuzla düzelmeyeceği gibi, anlayışsız bir insana ne kadar anlatılsa anlatılsın fayda etmeyeceğini ifade eder.
- Laftan anlamayan dayaktan anlar: Bazı insanlara doğruları göstermek için zor kullanmak gerekebilir.
- Önün anlamayan sonun tanlar: Bir konunun başlangıcını anlamayan kişinin, sonucunu da tatmin edici bir şekilde kavrayamayacağını ifade eder (tanlamak: şaşırmak).
- Tüccar müşteriyi gözünden anlar: Bir tüccarın veya satıcının müşterinin ihtiyaçlarını, isteklerini veya mali durumunu gözlerinden veya davranışlarından hemen anlayabileceğini ifade eder.
- Yavru kuşun dilinden anası anlar: Çocukla en çok ilgilenen, onunla daha çok beraber olan annelerdir. Bu yüzden onların isteklerini, ihtiyaçlarını anneler daha iyi bilirler.
Anlamak ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Anladık!: "Tamam, daha fazla bir şey söylemene gerek yok, anlaşılıyor" anlamında söylenir: Tamam anladık, uzatma.
- Anlayalım!: (argo) "Biz de payımızı alalım" veya "mal, para veya konumdan yararlanalım" anlamında kullanılan bir söz: Yediğinden biz de anlayalım yani.
Soru/Yorum Formu