- Bir şeyin yere bakan yüzü, yanı, üst karşıtı: Ayakkabının altı delindi. Arabanın altı sürttü.
- Oturulurken uylukların yere gelen bölümü: Altına bir iskemle çek. Bebeğin altını değiştiriyor.
- Bir şeyin arkadan, sonradan gelen bölümü: Bu satırların altına şu yazı girecek.
- Birkaç şeyden bize göre uzak olanı: Bu değil, bir alt sokağa sapacaksınız.
- Birkaç şeyden yere yakın olanı: Boyu ortanın altındaydı (F. Baykurt). Birdenbire alt kamaraya inen merdivende bir adam peyda oldu (S. Faik). Alt pencere. Alç çene.
- Alt sözcüğü "... altı" biçiminde tamlanan durumunda olduğunda tamlayan durumundaki kavramın etki yaptığı, değdiği yer anlamına gelir: Güneş altında çalışmak. Yağmur altında yürüdüm.
- Sınıflamalarda temel olarak alınan tipe göre ikincil önemde olan: Alt sınıf. Alt takım. Alt cins.
Alt ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Alt geçit: Trafik akışını durdurmamak için bir yolun altından geçirilen yol, battıçıktı.
- Altüst: Çok karışık ve dağınık.
- Altyapı: Bir yerleşim yeri veya bir yapı için gerekli olan yol, kanalizasyon, su, elektrik vb. tesisatın tümü.
- Alt yazı: Yabancı dildeki bir filmin konuşmalarını bilinen dilde çeviri olarak görüntünün altında veren yazı.
Alt ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "alt" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Alt alta: Birbirinin altında olarak.
- Alt alta üst üste: Birbiriyle itişir kakışır bir durumda: Şöyle bir silkindikten sonra rakibinin üzerine atıldı ve onunla alt alta üst üste boğuşmaya başladı. (F. Türkoğlu)
- Alt etmek: Yenmek, galip gelmek.
- Alt perdeden konuşmak: Hafif kısık sesle yavaş konuşmak: Bazen tatlı sert oldu, bazen üst perdeden, bazen alt perdeden konuştu; onu ikna edinceye kadar da asla yakasını bırakmadı. (M. Atalar)
- Alt tarafı (altı üstü):
- Geriye kalanı.
- İşin sonu.
- Değeri (olup olacağı) ne ki?: Alt tarafı iki saatlik iş.
- Alt yanı çıkmaz sokak: Sonu gelmeyen, sonuç alınamayan işler için söylenir.
- Altı alay, üstü kalay: (halk dilinde) İçi, dışı gibi özenilmiş olmayan; içi, dışı gibi gösterişli olmayan şeyler için söylenir.
- Altı kaval, üstü şişhane: (deyiminin anlamı) Alt tarafı üstüne uymayan, uygunsuz düşen şeyler için söylenir: Altı kaval, üstü şişhane... Vücudunun, her tarafı birbirine hayrette... (N. F. Kısakürek)
- Altına yapmak (kaçırmak): Yatağına ya da donuna küçük ya da büyük abdest yapmak.
- (Bir şeyin) Altında kalmak/kalmamak: Kendine yapılan bir şeyi karşılıksız bırakmak/bırakmamak: Bu iyiliğin altında kalmam. Bu sözün altında kalınır mı?
- Altından girip üstünden çıkmak:
- Malı, parayı, serveti düşüncesizce harcayıp tüketmek: O kadar mülkün altından girip üstünden çıktı.
- Ne yapıp edip istediğini yaptırmak: Tibet altından girdi, üstünden çıktı ve bir şekilde ikna etmeyi basardı. (C. Canbazoğlu)
- Bir yerin girip çıkılmadık, gezilmedik yerini bırakmamak: Mehmed Muzaffer sordu, soruşturdu. İstanbul'un altından girdi üstünden çıktı. Nihayet Karaköy'de bir Yahudi tüccarda aradığı lastiklerini buldu. (Y. Bahadıroğlu)
- Halletmek.
- Karıştırmak.
- Altından kalkamamak:
- Başaramamak, becerememek, üstesinden gelememek: Bu külfetin altından kolay kolay kalkamaz.
- Kendini savunamamak: Altından kalkamayacağı iftiralarda bulundu.
- (Bir zorluğun) Altından kalkmak: Bir zorluğu yenmek, üstesinden gelmek, bir işi başarmak: Her işi erbabına yaptırdı ve bir buçuk senede altından kalktı (M. Ü. Eriş)
- Altından ne çıkacak bilinmez: Sonunun neye varacağı kestirilemez.
- Altını çizmek: Bir şeyi vurgulamak, önemine dikkati çekmek: Ancak, burada dikkat edilmesi gereken iki hususun altını çizmek gerekir...
- Altını ıslatmak: Yatağa ya da donuna küçük abdestini yapmak.
- Altını üstüne getirmek:
- Karmakarışık etmek: Yedi gün yedi gece sürdükten sonra tufan ülkenin altını üstüne getirdi (İ. Sarı)
- Aramadık yer bırakmamak: Bütün rafların altını üstüne getirdi. Fakat aradığını bir türlü bulamıyordu. (M. S. Parlak)
- Altta kalanın canı çıksın: (halk dilinde) "Gücü yetmeyen ezilsin, yaşasın güçlüler" anlamında kullanılır: Ya merhameti seçeceğiz, merhamet yolunda ilerleyeceğiz ya da "gemisini kurtaran kaptan", "altta kalanın canı çıksın" diyecek ve zalimane bir anlayışı benimseyeceğiz. (K. Sayar)
- Alttan almak: Moral bozucu durumlarda yumuşak, esnek davranmak: Yine de Gökhan, Sevgi öğretmeni üzmemek için devamlı alttan alıyordu... (A. İren)
- Alttan alta: Gizlice: Alttan alta büyür yalnızlıklar / Sevgiler de alttan alta başlar
- Altüst etmek:
- Alt yanını üste çevirmek, altını üstüne getirmek.
- Karmakarışık, darmadağın duruma getirmek.
Alt ile ilgili atasözü ve anlamı
İçinde "alt" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Alt değirmen güçlü akar: Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.
Soru/Yorum Formu