Alacak |
- Bir hesap, alışveriş ya da iş gereğince henüz alınmamış olan para: Birinden alacağım vardı, bu ay onu aldım (M. Ş. Esendal). O paralansın ki bizde alacaklarımızı alalım! (O. Kemal)
- Alınması gereken şey: Pazardan alacaklarını şöyle bir düşündü. (A. K. Tecer)
- Yaba.
Alacak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "alacak" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Alacaklı çıkmak: Bir hesaplaşma sonunda alacağı borcundan çok olmak: Borcunu ödediği gibi alacaklı da çıktı. (Y. İ. Kökütürk)
- Alacağı olsun!: "Günün birinde öcümü alırım, acısını çıkartırım, bu yaptığı yanına kar kalmaz" anlamında göz korkutma sözü: Ama pek de gülünecek yanı yoktu işin, Paşa'ya büyük geçmiş olsun ve de "düşman"ın alacağı olsun (F. Erdinç). Ama alacağı olsun, ödetirim bunu ona ben... (İlgili cümle kaynağı: E. Zola)
- Alacağına şahin vereceğine karga: (deyiminin anlamı) Alacağını koparıp alan, borcunu savsaklayan kimse (olmak): Alacağına şahin, vereceğine kargadır. Sakın kolunu kaptırma, kurtaramazsın. (H. F. Gözler)
Alacak ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "alacak" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Alacak geç kalırsa ayaklanır: Vadesi geçmiş borçların zamanında tahsil edilmezse, tamamen kaybedilebileceğini ifade eder. Geciken alacaklar, sonunda tamamen elden çıkabilir ve bir daha geri alınamaz.
- Alacakla verecek (borç) ödenmez*: (atasözünün anlamı) Alacağına güvenerek borçlanmak, borca girerken alacağı göstermek, güvenceli bir davranış olmaz.
- Alacaklı camıştan kuvvetlidir: Bir insandan borç alanlar o kişinin tüm şartlarını kabul etmek zorunda kalırlar (camış: iri bir büyükbaş hayvan, manda).
- Alacaklıyı görür sokağa sapar, kuş tersini para diye kapar: Bazı insanların borçlarını ödemekten kaçarken, para ve alacakları için her şeyi yapabileceklerini anlatır (kuş tersi: kuş dışkısı).
- Alacağım olsun da alakargada (kara çalıda) olsun (Alakargada alacağım olsun, alamazsam gözümü oysun)*: Borçluyla uğraşmak durumunda kalınsa bile alacaklı olmak, borçlu olmaktan yeğdir.
- Alacağın olsun vereceğin olmasın: Borçlu olmak insana üzüntü verir. Alacaklı olmak ise insanı yalnızca düşündürür. Bu yüzden alacaklı olmak borçlu olmaktan daha iyidir.
- Alacağını alamayan borcunu ödeyemez (vereceğini veremez)*:
- Bir kişiye olan borçlarını ödeyebilmek için, kişinin önce kendi alacaklarını tahsil etmesi gerektiğini ifade eder.
- "Alacağımı ver ki, bende benden alacaklılara borcumu ödeyebileyim" anlamında kendisine borcu olanlara söylenir.
- Alacağını isteyene, "Evimden çık" diyene güç yetmez: Borcunu isteyen kişiye ve evinden çık git diyen ev sahibine karşı koymanın zor olduğunu ifade eder. Bu durumlar, insanın kanunen çaresiz kaldığı ve güç yetiremediği zor durumlardır.
- Allah güle güle verdirtsin, ağlaya ağlaya istetmesin: Borçların kolayca ve sorunsuz bir şekilde verilmesini ve geri alınmasını dilemek anlamına gelir. Borç-alacak ilişkisinin sıkıntı ve üzüntü çekilmeden halledilmesini ifade eder.
- Ben suçluyu tanırım, lakin ara yerde borçlu (alacaklı) olmasa: Borçlu olmak, kişinin işlerini adil ve doğru bir şekilde yapmasını engelleyebilir ve bu nedenle suçluluk veya suçlar göz ardı edilebilir.
- Bezirgân (tüccar) züğürtleyince geçmiş defterleri yoklar (karıştırır)*:
- Tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıştır diye eski defterlerini gözden geçirir
- Vaktiyle önemli işler yapmış olanlar, düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak, anlatarak avunmaya çalışırlar.
- Bir ver, bin yalvar: Bazı insanlar borcunu hemen ödemez, alacaklısını bir çok kez ayaklarına getirirler.
- Borçlu (Alacaklı) borçlunun sağlığını ister: Borçlunun başına bir felaket gelmesi veya ölmesi alacaklıyı alacağından eder. Bu yüzden birinden alacağı olan kimse o kişinin sağlıklı olmasını ister.
- Borçlunun derdi bir, alacaklının derdi bin: Borçlu sadece ödeyeceği borcu düşünürken, alacaklı hem kendi alacağı parayı hem de ödemelerini düşünmek zorundadır.
- Borçlunun dili kısa gerek*: Borçlu, alacaklısına karşı ileri konuşmamak, aşağıdan almak zorundadır.
- Borçlunun duacısı alacaklısıdır*: Borçlunun ölmemesi ve para kazanıp borcunu ödemesi için en çok dua edecek olan alacaklısıdır.
- Borçlunun yalımı alçak olur*: Borçlu, özellikle, alacaklısı karşısında ezik ve suskundur.
- Borçtan korkma alacaktan kork: Borç almanın değil, borç vereceğin veya veresiye mal vereceğin kişiden alacağını tahsil etmenin daha zor ve endişe verici olduğunu ifade eder.
- Damla pıtırtısı, kocakarı homurtusu, alacaklı tıkırtısı dert getirir; yeni gelin fıkırtısı, para şıkırtısı, su şırıltısı ferahlık getirir: Borcu olan, evinde geçimi olmayan kişi sıkıntı ve dert içinde, geliri iyi, mutlu bir evliliği olan kişi ise rahat ve huzurlu bir yaşam sürer.
- Kapıdan alacaklı bakarken, pencereden sadaka verilmez: Bir insanın borcu varsa önce o borcunu ödeyerek alacaklısını rahatlatmalı ondan sonra diğer insanlara yardım etmeyi düşünmeli.
- Ne zengine borçlu ol, ne züğürtten alacaklı: Zengin insanlar alacaklarının peşinden koşar mutlaka tahsil ederler. Fakir insanlar ise isteseler de borçlarını ödeyemezler.
- Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir:
- Ödünç verilen şey geri alındığında eskisi kadar yeni ve sağlam olmaz.
- Borç verirken borçluda, alacaklı da güler yüzlü olur. Ödeme günü yaklaştığında araları açılır.
- Ölecek ile alacağa çare bulunmaz: Ölüm ve ödenmeyen borçlar gibi bazı durumların kaçınılmaz ve çözümsüz olabileceğini ifade eder.
- Para tükendi, dükkan kapandı: Peşin mal alıp veresiye satan bir tüccar alacaklarını zamanında toplayamazsa bir süre sonra işi bırakmak zorunda kalır.
Alacak ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Alacak hanesi: (ticaret) Bir hesap defterinin alacaklara ayrılan sayfası, bölümü.
- Alacak verecek: Alışveriş bağlantısı, ilişiği: Bir alacak verecek meselesinden bahsediyorlar. (M. Ş. Esendal)
- Alacağı olmak: Birinden alınacak parası ya da malı olmak: Oradaki yabancı korucuların birinde alacağı varmış, onu ister. (Ö. Seyfettin)
- Alacağım olsun:
- "Sonra alırım" anlamında, bir alışverişle ilgili alacağı ertelemek için söylenir: Yalnız arada bir senetlerimi ödeyemediğimde: "Sıkıntıya girme be Serdengeçti Yaşar, önümüzdeki ay ödersin, senin gibi milliyetçi adamda alacağımız olsun." derlerdi. (M. Türkkan)
- (mecazi) İkram edilen bir şeyi (yemek, içecek vb.) herhangi bir nedenle o anda kabul edemeyen kimsece, "başka bir zaman kabul ederim" anlamında kullanılır: "Bir sonrakinde uzunca bir sohbet edelim; kahve de alacağım olsun senden" dedi gülümseyerek. (B. Yazal)
- Alacağım var, vereceğim yok: Herhangi bir alışveriş ya da dostluk ilişkisinde maddi ve manevi borçlu olmayanca söylenir.
- Alacağın olsun:
- "Sonra alırsın" anlamında, o anda verilemeyen bir alışveriş alacağını ertelemek için borçlunun söylediği söz: "Alacağın olsun bakkal amca"
- Yapılan bir şeyin hoşça kabul edilmediğini anlatan bir sitem sözü: -Alacağın olsun Mustafa bizi fena faka bastırdın, dedi Turgut (H. Karahisar). "Bizi unuttun ama ablan unutmadı, alacağın olsun Ece." diye kırgın bir sesle çıkışırken... (M. Aklanoğlu)
- Alacağına saymak: Eline geçen ya da geçecek para, mal ya da değerli bir şeyi, alacak hanesine geçirmek, bir şeyi borca karşı saymak: Alacağıma sayarak yüz lira verdiler. Borcuna mahsuben yüz lirasını kestim.
- Alacağını almak:
- Hakkı olan para ya da malı almak: Saydı saydı, alacağını aldı, keseyi geri verdi. (F. Baykurt)
- Hak ettiği gibi azarlanmak, paylanmak.
Ayrıca bkz.: Borç ile ilgili atasözleri ve deyimler
Soru/Yorum Formu
»