Mal varlığı |
- Bir kimsenin ya da bir kuruluşun mülkiyeti altında bulunan şey, mülk, servet: Karun'un çok malı vardı. Malı ile beraber kahrolup gitti. (İ. Sarı)
- İnek, öküz, manda, sığır vb. büyükbaş hayvanlara verilen ad: Benden biraz daha büyücek bir kızdı. Davar güdüyordu. Anam malları sormak için ona seslendi: "Kızım hiç mal gördün mü buralarda? İki düve, iki tosun, bir de kısır inek?" (K. Erzurum)
- (ticaret) Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia: Bu pazarda kimi mal satar, kimi mal alır. Kimi kâr eder, kimi ziyan. Kimi aldatır, kimi aldanır... (H. Mazıoğlu)
- (mecazi) (Ters anlatışla) Kötü, bayağı, aşağılık kimse: "Kızım sen mal mısın? Niye tabakları yere atıyorsun?" "Ne bileyim ya. Hani filmlerde olurdu ya..." (B. Aksoy)
- (argo) Uyuşturucu madde: Ellerini duvara dayatıp seni arıyorlar. "Üstünde mal var mı?.." (M. Günsür)
Mal ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "mal" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Mal bulmuş Mağribî gibi (sevinmek): Büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına, eline büyük bir fırsat geçen birinin büyük bir hırsla sevinmesini anlatır: Altın da çok ya bunda kızım. Hâliyle lüks hayatı Frenklerin tüm prenslerinin şatafatının fevkinde olunca gâvur karıları mal bulmuş Mağribi gibi saldırıyorlar buna. (İ. Deniz)
- Mal canlısı (gözlü): Mala, servete çok düşkün: ... gizli servetini söyletmek için sorguya çekildi. Mal canlısı bir adam olduğundan ötede beride gizlenmiş para ve mücevherlerinin yerlerini ancak korkunç işkenceler gördükten sonra söyledi. (İ. Metin)
- Mal edinmek:
- Mal sahibi olmak, kendine mal sağlamak: ... çabaladı, kısa zaman da mal mülk edindi, ev bark, çoluk çocuk sahibi oldu.
- Benimsemek, sahiplenmek: ... bu mübarek ismi kendilerine mal edindi. (H. H. Işık)
- Mâl etmek:
- Belli bir miktar para harcayarak sağlamak, bir değer karşılığında sahip olmak: ... lükse kaçarak binayı çok pahalıya mal etmiş... (M. R. Belgesay)
- Kendi malı, yapıtı, buluşu gibi benimsemek ya da saymak: Onun için de etekleri altına aldığı bu kavimlerden her ne beğendiyse çekip kendine mâl etti. (S. Ayverdi)
- Yüklemek, ait olduğunu göstermek: ... ve daha yüzlerce erler ve erenler, toprağa çekilen tuğralar misali, bulundukları mekanı imzalarıyla Türklüğe mâl etmiş vazifelilerdi. (S. Ayverdi)
- Mal kaldırmak: Ürün elde etmek: Kayseri'den mal kaldırmış / Hep eksiği tamam olmuş
- Mal kapatmak: Para karşılığında herhangi bir üretim alanındaki verimin sırf kendisine ayrılmasını sağlamak: Kimde satılık bir mal varsa kapatmış, beleşten sekiz ev, dört arsa sahibi olmuştur. (Z. Sarıhan)
- Mal meydanda: (Bir işin ya da şeyin) Gizlisi saklısı yok, apaçık belli: Elimde bir şey kalmamıştır, mal meydanda (E. Gürsoy-Naskali). İçeri girdiğim zaman nefes nefeseydim. Halimi belli etmek istemiyordum, ama mal meydandaydı. (T. Bora)
- Mâl olmak:
- Bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak: Bu mal bana 500 liraya mâl oldu, yüzde 10 kâr ekleyerek sana 550 liraya satıyorum. (E. Sümer)
- Bir iş, bir davranış sonucu zarara uğramak: ... bu macera on sekiz yılıma mâl oldu. Varsın bu delikanlı da birkaç yılımı alsın. (M. Mungan)
- Bir yeri, bir şeyi benimsenmek: ... sınırlı kaldı, geniş kitlelere mâl olamadı. Aydınlanma hareketi uzun yıllar halka mâl edilemedi. (Y. B. Kalkan)
- Mal yapmak: Mal biriktirmek, servet yapmak: ... havadan zenginleşmiş bir çok mal yapmıştı. (H. T. Cinlioğlu)
- Malı cana siper etmek: Mal ve para verip karşılığında canını kurtarmak: ... bir hücumla saldırdılar ki, malı cana siper etmekten başka çare bulamayan bu mevki düşkünü devlet adamlarında, para, eşya, köşk, konak ne buldularsa talan ettiler. (S. Ayverdi)
- Malı götürmek: Herkesin göz diktiği bir çıkarı elde etmek: ... allem etmiş kallem etmiş, bir şekilde malı götürmüş. (Ş. Onay)
- (-nin) malı olmak: -e ait olmak: ... geçmişin malı olmuş sorunlara gereğinden çok dönüş yapmak istemediğini söyler. (T. Akçam)
- Malın gözü:
- Açıkgöz, güvenilmez (kimse): Sizin o ensesi kalın idare memuru mudur, nedir, o herif! Ne malın gözü o! Bana el uzattı, elimi vermedim. "Sana el veren, parmaklarını eksik bulur!" dedim. Herif pişkin, aldırmadı bile. (M. Ş. Esendal)
- İffetsiz: Senin yenge de malın gözü yavrum. Aynalı karı. Ağabeyin gurbette olduğundan baskısız kalmış. (S. Askin)
- Malının hesabını bilmemek: Çok zengin olmak. Mal ve serveti gittikçe artar. Öyle ki malının hesabını bilemeyecek kadar zenginleşir. Ama zenginliğini de yine insanların faydasına sarf eder. (M. E. Erkaya)
- Kendine mâl etmek: Başkasının yaptığı işi kendisi yapmış gibi göstermek: Ne var ki, tercüme ettiği bir çok eseri hileyle kendine mal etti. (Ş. Döğen)
- Ne mal olduğunu bilmek (veya anlamak): Birinin nasıl bir (kötü) nitelikte, yetenekte ve kişilikte olduğunu bilmek, kestirmek: "Mazlum Bey'in ne mal olduğunu çoktandır biliyorduk elbette. Bir şehir hayduduydu. Hani mafya derler ya, işte öyle. Tefecilik, karaborsa, rüşvetle iş gördürme, çek ve senet tahsil etme..." (M. Savaş). Ama tahkikatımı yaptıkça, senin ne mal olduğunu anladım. Ve suç üstü yakalamak için, müsait zamanı kolladım! (T. Akansu)
- Pahalıya mâl olmak: Çok para, özveri, emek gerektirmek, kolay elde edilememek veya zarara, sıkıntıya yol açmak: Ulaştığı zafer, ona çok pahalıya mâl oldu. Büyük kayıplar yaşadı (S. Dönmez). Restoran yemeği beklediğimden daha pahalıya mâl oldu.
- Tuzluya mâl olmak (oturmak): Çok pahalıya mâl olmak, yüksek ücret ödenerek elde edilmiş olmak. "Bu iş sana biraz tuzluya mal olacak gibi. Aç kesenin ağzını, hemencecik yapayım işini" der (Masal Zinciri). Senin eylemlerin bize tuzluya mal oluyor.
- Yangından mal kaçırır gibi: Gereksiz bir telaş ve ivedilikle: Sanki yemek mi yedik? Yangından mal kaçırır gibi bir acele bir acele ki... Benim lokmalarım boğazıma dizildi. (İ. A. N. Sekizinci) Bu kadarla kalsa iyiydi, üstüne bir de yangından mal kaçırır gibi, tam bir oldu bittiye getirerek, apar topar bir düğün yapmışlardı. (Y. Akkaya)
- Zekatın kadar malın olsun: Yardım edenlere Allah'ın daha çok vermesini isteyen bir dilek sözü.
Mal ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "mal" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Mal adama hem dost, hem düşmandır*: Mal adama dosttur, çünkü ona rahat bir yaşayış sağlar; düşmandır, çünkü kişinin azmasını kolaylaştırır, kişiye düşman kazandırır.
- Mal arttıkça hırs artar: Kişinin elde ettiği mal ve kazanç arttıkça, hırsının da büyüdüğünü ve daha fazlasını istemeye başladığını ifade eder.
- Mal benim, kasaveti elin: İnsanların zenginlerin malları hakkında çok konuştuğunu, sanki kendi mallarıymış gibi sıkıntı konusu edindiklerini ifade eder.
- Mal bulunur, can bulunmaz: İnsan malını kaybederse çalışıp tekrar sahip olabilir. Ama canından olursa tekrar canlanması mümkün değildir.
- Mal canı kazanmaz, can malı kazanır*: Mal, insana bozulan sağlığını geri vermez ama sağlık insana mal kazandırır.
- Mal canın yongasıdır*: Malına zarar gelen kişi, canından bir parçası gidiyormuş gibi üzülür.
- Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan*: Bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir.
- Mal ile insan, insan olmaz: Bir kişinin değerinin ve insanlığının mal varlığıyla ölçülmeyeceğini ifade eder. İnsanların gerçek değerleri, sahip oldukları mal ve mülkten bağımsız olarak, karakterleri ve ahlaki özellikleriyle belirlenir.
- Mal insanı zengin etmez idare lazımdır: İnsan ne kadar çok mala sahip olursa olsun tutumlu olmayı bilmezse çok çabuk sıkıntıya düşer.
- Mal insanın düşmanıdır: Zenginlik hem başkalarından gelebilecek tehlikelere neden olur, hem de kişiyi şımarıklığa, yanlış davranışlara iter, bu yüzden mal, mülk, zenginlik insanın düşmanı gibidir.
- Mal istersen bedeninden, evlat istersen belinden: Mal sahibi olmak için çalışıp emek harcamak gerekir. Çocuk sahibi olmak için de sağlıklı ve güçlü olmak gerekir.
- Mal kazanmakla şan kazanılmaz, kişi kerim gerek: İnsan malı mülkü olmakla itibar sahibi olmaz, aynı zamanda iyiliksever, dürüst ve doğru olmalıdır.
- Mal malı kazanır: Varlıklı kimseler büyük işler yaparlar bu yüzden kazançları da çok olur.
- Mal melaneti örter*: Zenginlik, bir kişinin ayıplarını, kusurlarını kapatır.
- Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi*: Malı mülkü yüzünden kendini üzüntüye kaptırmamak veya malı mülkü ile övünmemek gerektiğini anlatan bir söz.
- Mal, sahibinin değil, yiyenindir: Para ve mal sahibi olmak önemli değil, onu kullanmasını bilmek önemlidir.
- Mal yemezin malını şeytanlar yer: Çok malı olduğu halde hala cimrilik eden kimselerin malı ya hırsızlığa uğrar ya da bir felakete.
- Mal yine kazanılır, can sağ olsun: İnsanın sağlığı yerinde olduktan sonra servet ve mal kaybı telafi edilebilir.
- Malda koyun, insanda kayın sevilir: Bir mal olarak koyunun; insanlar arasında ise kayın ilişkilerinin değerli ve sevilen şeyler olduğunu belirtir. Koyunun ekonomik değeri ve kayınların akrabalar içinde önemli bir yerinin olduğu vurgulanır.
- Malı kadar zekatı artsın: Varlıklı kimselerden, mallarının çokluğu oranınca yardımda bulunmaları beklenir.
- Malı mala, canı cana ölçmeli: Malın değerinin ancak başka mallarla kıyaslanabileceğini, canın ise mal ile ölçülemeyecek kadar kıymetli olduğunu anlatır. İnsan hayatı, maddi varlıklarla karşılaştırılamayacak kadar değerlidir.
- Mal müşteriye göre satılır: Bir malın değerinin ve satışının alıcının talep ve ihtiyacına bağlı olduğunu ifade eder. Yani, malın satılması ve değeri, alıcıların ilgisine ve talebine göre şekillenir.
- Malı kırağı öldürür, kışın adı çıkmıştır: Tarımsal ürünlere asıl zararın kırağı gibi beklenmeyen hava durumlarından geldiğini, ancak kötü şöhretin kışa yüklendiğini anlatır (kırağı: Su buğusunun soğuk havalarda, yerde, bitkiler, ağaçlar ve öteki nesneler üzerinde donmasıyla oluşan ince tabaka). Benzer şekilde, gerçek sorunlar başka olsa da bazen insanlar genellikle yanlış yere suç yüklerler.
- Malı olan gözünün teki ile uyur: Bir kişinin servetinin veya mal varlığının güvenliğini korumak için daima dikkatli olması gerektiğini ifade eder.
- Malı olanın dayısı da teyzesi de olur: Maddi gücü olan kişilerin çevresinde birçok akraba ve dostun belireceğini anlatır. İnsanların sahip oldukları zenginlik, onlara yakınlık duyanların sayısını artırır.
- Malı olmayanın dostu olmaz: Varlıksız kimselerin çevresi az olur. Malı olmayan kimseye dostluk gösteren olmaz.
- Malı ongun olanın adı angın olur*: Malından çok ürün alan kişinin adı her yerde anılır (ongun: verimli, bol; angın: ünlü).
- Malı satmayıp pişman olacağına sat da pişman ol: Bir malın satılmaması durumunda yaşanacak pişmanlığın, satıldıktan sonra yaşanacak herhangi bir pişmanlıktan daha kötü olacağını ifade eder. Yani, malı satıp zarar etme riskini göze almak, mal elde kalarak zarar etmekten daha iyidir.
- Malımız yok ise ırzımız var olsun: İnsana hayatta maddi varlıktan gök şeref ve itibar gereklidir.
- Malın bekçisi sadakadır (zekattır): Mal varlığının korunmasının en iyi yolunun yardımseverlik ve paylaşmak olduğunu ifade eder. Sadaka vermek, malın bereketini arttırır ve onu çeşitli felaketlerden korur.
- Malın iyisi boğazdan geçer*: Malın işe yaraması, sahibinin onu kullanabilmesiyle olur.
- Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın*: → Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın
- Malına güvenme, gidişine güven: Mal mülk gelip geçicidir. Önemli olan insanın aklı ve gücüdür; mal mülk kazanma becerisidir.
- Malını iyi sakla, komşunu hırsız etme: Açıkta olan şeylere göz dikenler olabilir, değerli şeyler iyi saklanmalıdır.
- Malını övme, pazarını öv: Bir mal ne kadar iyi olursa olsun önemli olan alıcı bulmaktır. Alıcısı olmazsa o malın iyi olması satıcıya bir şey kazandırmaz.
- Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür*: Elindekilerden yararlanmasını bilmeyen zenginin züğürtten farkı yoktur.
- Malını yiyen de ölmüş, yemeyen de: Malın dünyadaki geçici değerine işaret eder; mal ve mülkün insanın ölümünden sonra hiçbir değer ifade etmeyeceğini vurgular. Hem malını yiyip harcayanlar hem de biriktirenler, sonunda ölümle karşılaşacaktır ve bu dünyadaki sahiplikleri hiçbir anlam taşımayacaktır.
- Malıyla gömülmüş yok, götüreceği üç arşın bezdir: İnsan öldüğünde yıkanır, kefenlenir ve gömülür. Kimse malını da yanında götüremez. Bu nedenle yaşarken para, mal, mülk hırsına kapılmamak gerekir.
- Adamakla mal tükenmez (hak saklasın vermesinden)*:
- Boş vaatte bulunmak kolaydır; vaadini yerine getirmek gerektiğinde kimileri bundan kaçınır.
- Yardım sözle değil, gerçekten fedakârlık yapılarak gerçekleştirilir.
- Ağa ata bakarsa at at olur, ağa bakmazsa at mal olur: Kişi, yetiştirdiği, eğittiği kişiye disiplinli davranırsa çabuk öğrenir, başarılı olur. Boş bırakır, gevşek davranırsa hiçbir şey öğrenemez (mal: Büyükbaş hayvan).
- Ağanın malı çıkar, uşağın canı*:
- İşçi patronunu mal mülk sahibi edene kadar canı çıkar.
- Zor duruma düşen zengin malını vererek kurtulma yoluna gider ama işçinin canından başka verecek bir şeyi yoktur.
- Ağlayanın malı gülene yaramaz (hayretmez)*: Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz.
- Ağzı açığın malını gözü açık yer: Uyanık olmayan saf insanlar her şeye kolayca inandıkları için, gözü açık kurmaz kimseler onları kandırıp elindekini almakta zorlanmazlar.
- Akıl ortağı ortak, mal ortağı kaypak: İş birliği ve ortaklık açısından en güvenilir ve faydalı olanın akıl ve fikir alışverişine dayalı ortaklık olduğunu ifade eder. Bu tür ortaklık, kişileri kötü sonuçlardan korur ve daha sağlam temellere dayanır. Öte yandan, para ve mal ortaklıklarında her ortak kendi çıkarını düşündüğünden, bu tür ortaklıklar güvenilir olmayabilir ve zarar getirebilir.
- Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını (Hayırlı evlat neylesin malı, hayırsız evlat neylesin malı veya Oğlum deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin)*:
- Akıllı evlat kendisi çalışıp kazanır, miras kalacak mala gereksinme duymaz. Akılsız evlat ise kendi çalışıp kazanamadığı gibi miras kalacak malı da gereği gibi değerlendiremez, kısa sürede tüketir.
- Önemli olan mülk değil, onun kullanım biçimidir.
- Akılsızın malını akıllı yer: Akılsız kişiler ellerindeki maldan faydalanmayı bilmezler. Ama çevresinde uyanık ve kurnaz kişiler olursa onun malından en çok onlar yararlanırlar.
- Al malın iyisini, çekme kaygısını*: Üzüntüsü olmadan, tasalanmadan kullanmak için, daha alırken malın iyisini seçmeye çalışmalıdır.
- Al malını gör hayrını: İnsan, bedelini ödedikten sonra dilediği malı satın alabilir; aldıktan sonra da dilediği gibi kullanabilir.
- Alın terlemeyince mal bulunmaz: Emek ve çalışma olmadan mal ve kazanç elde edilemeyeceğini ifade eder. Çalışmadan ve ter dökmeden başarı ve zenginlik sağlanamaz.
- Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir: Çalışan herkes ilim sahibi olabilir, zenginlik ise ancak Allahü Teâlâ'nın nasip etmesiyle ele geçer.
- Arşın malı kantar ile satılmaz*: Her nesnenin değeri, ancak niteliğine uygun bir ölçüye vurularak anlaşılabilir.
- Artık mal göz çıkarmaz*: Ne kadar ve ne türden mal olursa olsun malın fazlası elden çıkarılmamalıdır çünkü mutlaka bir gün gelir lazım olur.
- Ata malı mal olmaz, kendin kazanman gerek*: Babadan kalan mal kalıcı değildir, çabuk biter; kişinin gerçek malı, kendi çalışmasıyla elde ettiği maldır.
- Avradın malı eşeğin nalı: Erkek kadınla malı için evlenirse evde her konuda kadının dediği olur.
- Avrat malı başa tokmaktır: Erkek kadınla malı için evlenirse hem mal erkeğin başına kakılır hem de o evde kadının sözü geçer.
- Avrat (kadın) malı, kapı mandalı*: Bir erkek, karısının malından yararlanmayı düşünmemelidir. Erkek kadınla malı için evlenirse, evde kadının üstünlüğü hüküm sürer.
- Az veren candan, çok veren maldan*: Varlıksız kimse, yardım olarak az şey verebilir, bu bir özveridir. Varlıklı kimse çok şey verebilir. Bu ise özveri sayılmaz.
- Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana*: Sorumlu, akıllı bir evlat baba malına güvenmez, kendi yaşamını kendisi kazanır.
- Babadan kalan malın kıymeti bilinmez: Babadan kalan mal emek harcanmadan elde edildiği için kişi bunu kolayca harcamaktan sakınmaz.
- Babadan mal kalır, kemal kalmaz (Babadan miras kalır, adamlık kalmaz): Bir babanın çocuğuna yalnızca maddi miras bırakabileceğini, ancak erdem ve karakterin miras alınamayacağını ifade eder. Adamlık, kişinin kendi çabası ve davranışlarıyla kazanılır, babadan geçmez.
- Babasından mal kalan, merteği içinden bitmiş sanır*: Malı kendi emeğiyle değil de miras yoluyla elde eden kişi, onun ne büyük çabalar harcanarak kazanılmış olduğunu değerlendiremez.
- Borçlunun malı olmaz: Borçlu devamlı borç içinde olduğundan birikim yapıp mal sahibi olamaz.
- Can mı tatlı, mal mı?: İnsanın hayatının her türlü maddi varlıktan daha kıymetli olduğunu ifade eder. Hiçbir mal, insanın canından daha önemli değildir.
- Can maldan tatlıdır: Yaşamın, mal ve mülkten daha değerli olduğunu ifade eder. Sağlık ve hayat her şeyden önce gelir; mal ve mülk, sağlıklı ve huzurlu bir yaşamın yerini tutamaz.
- Cana gelecek (kaza, zarar) mala gelsin*: Canı korumak için malı feda etmek gerekiyorsa, mal feda edilir.
- Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler*: Başkalarının pohpohlamalarına kananlar mallarından ve canlarından olurlar.
- Cömerdin malı artar: Yardımsever ve eli açık kimselerin işleri her zaman rast gider, yaptıkları her işten bol kazanç elde ederler.
- Çok koyunun çok kuzusu olur: Ne kadar çok mal varlığına sahipsen, o kadar çok getirisi olur.
- Çok malın hesabı, az malın azabı çok olur: Çok malı olan zengin kimseler mallarının hesabını yapmakta zorlanırlar. Az malı olan fakir kimseler ise yoksulluktan şikayet ederler.
- Çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz*: Aşırıya varan konuşmada da, kazançta da sahibine duyulan saygınlığı yok eden bir nitelik ya da hoş karşılanmayacak bir durum olduğu düşünülür.
- Devlet oğul, mal tahıl, mülk değirmen*: İnsanlar için en değerli şeyler en gerekli olanlardır. En büyük mutluluk ve zenginlik, oğul sahibi olmak; en gerekli mal, tahıl; en değerli mülk, değirmendir.
- Devlet malı deniz, yemeyen keriz (domuz)*: Devlete hainlik etmeyi sanat haline getirenlere göre, devletin bitmez tükenmez malı vardır; yolunu bulup ondan aşırmayan ise, budaladır.
- Dinsizin içinde din artmaz, müflisin içinde mal artmaz: Dini inancı olmayan bir kişinin içsel olarak manevi değerleri gelişmez, aynı şekilde iflas etmiş ve mali açıdan zor durumda olan bir kişinin de kolayca mal varlığı artmaz.
- Dost, dosta mal bağışlamaz, fakat doğru yolu gösterir: Dostlar dostlarına maddi destek sağlamaktan ziyade, manevi destek olurlar ve doğru yolda ilerlemelerini sağlarlar.
- Dünya malı dünyada kalır*: "Bir maldan ancak yaşanılan süre içinde yararlanılabilir" anlamında kullanılan bir atasözü.
- El malı ile zenginlik olmaz: Ne kadar çok olursa olsun sağdan soldan alınan borç ve emanet mallarla insan zengin olmuş olmaz.
- Fakir zenginin malını hesap ederken bir kutu çıra yakmış: Başkalarının servetiyle ilgilenmenin, insanın kendi kaynaklarını boşuna tüketmesine neden olacağını ifade eder. Kişi, başkalarının zenginliğiyle uğraşacağına kendi işine odaklanmalıdır.
- Fazla mal göz çıkarmaz*: İnsanın ne kadar ve ne türden malı olursa olsun elden çıkarmamalıdır, çünkü günün birinde yararlı olabilir.
- Geçmedik akçe mal sahibine yakışır: Sahtekarlık ve hile, böyle iş yapan kişilere yakışır; asıl çirkin ve kötü işleri, böyle işlere uğraşanlar hak etmektedir.
- Gençlikten kocalığa can sakla, varlıktan yokluğa mal sakla: İnsan gençken kendine iyi bakmalı, eline geçen fırsatları yaşlılığını da düşünerek en iyi şekilde değerlendirmeli, kazandıklarını harcarken savurgan olmamalı, yokluğa düşebileceğini de hesaplamalıdır (kocalık: yaşlılık).
- Gönül hoşluğu maldan iyidir: Maddi zenginlikten çok, iç huzurun ve gönül rahatlığının daha değerli olduğunu ifade eder. Mal varlığı ne kadar fazla olursa olsun, huzurlu bir kalp kadar kıymetli değildir.
- Halka gönül bağlayan halkın malıdır: Vatanına, halkına yararlı olmak için çaba gösteren insanlara halk her yerde, her zaman sahip çıkar.
- Haram mal bereket tutmaz: Haksız ve haram yollardan elde edilen kazancın kalıcı ve faydalı olmayacağını ifade eder. Böyle bir malın hayrı görülmez ve çabucak yok olur.
- Haram mal karın doyurmaz, doyursa da devamlı olmaz, olsa da hayırlı olmaz: Haksız yollardan elde edilen kazancın sahibine fayda getirmeyeceğini ifade eder. Haram kazanç ilk başlarda faydalı oluyor gözükse bile, uzun vadede hayır ve bereket getirmez.
- Haram malın sonu olmaz: Haksız kazancın sürdürülebilir olmadığını ifade eder. Haram yollardan elde edilen mal, er ya da geç elden çıkar ve hayır getirmez.
- Helal mal zayi olmaz: Dürüst yollarla kazanılan malın her zaman korunacağını ve bereketli olacağını ifade eder. Helal kazanç, sahip olan kişiye uzun vadede fayda sağlar ve kaybolmaz.
- Helal malın şeytan yarısını alır, haram malı sahibiyle beraber götürür: Dürüst yollarla elde edilen kazanç kişiyi yokluğa düşürmez, ama başkalarının hakkıyla geçinen kimse bunu hayatıyla öder.
- Herkesin malı kendine kıymetlidir: Hiç kimse malına en ufak bir zarar gelmesini istemez. Çünkü herkes sahip olduğu mala başkalarından daha çok değer verir.
- Hırsız güçlü olunca mal sahibi suçlu olur: Güçlü veya etkili kişilerin haksızlık yapması durumunda, mağdurların haklarını korumakta zorlandığını anlatır. Güçlülerin adalet karşısında daha az sorumlu tutulduğu bir durumu ifade eder.
- Hırsız mal kıymetini bilmez: Hırsız kişiler mallarına fazla önem vermezler. Çünkü onlar çalışarak değil çalarak ve hiçbir masrafa girmeden mal sahibi olurlar.
- İlim, sahibine dost; mal, sahibine düşman kazandırır: Bilgili insanların saygı ve dostluk kazanırken, zengin insanların mal varlıkları nedeniyle kıskanılabileceğini ifade eder. İlim, insanlara fayda sağladığı için takdir toplar; mal ise düşmanlık ve haset doğurabilir.
- İnsan malı bir dost için kazanır bir de düşman için: İnsanların sahip olduğu mal varlığını hem sevdikleriyle paylaşmak hem de düşmanlarına karşı güvence sağlamak amacıyla kazandığını ifade eder.
- İyi evlat tutar ananın malını, kötü evlat satar ananın malını: İyi evlat anasına saygı gösterir, malını korur; kötü evlat ise, anasına üzüntü verir, çalışmaz, serserilik eder, malını tüketir.
- İyi mal, kötü gün içindir: Kişinin zor zamanlarda kullanmak üzere birikim yapmasının önemini vurgular. İyi günlerde biriktirilen mal, kötü günlerde ihtiyaç anında kişiyi rahatlatır.
- İyi malın müşterisi çok olur: Kaliteli ve değerli ürünlerin her zaman alıcı bulacağını ifade eder. İyi ve nitelikli şeyler, daima talep görür.
- İyi oğul bilir ana halini, kötü oğul satar baba malını: İyi yetiştirilmiş çocuk ana babası sıkıntılı olduğu zaman bunu anlayışla karşılar, Onlara yardımcı olmaya çalışır. Anlayışsız evlat ise ailesi kötü durumda bile olsa o yine kendi çıkarını düşünür.
- Kadın (Karı) malı hamam tokmağıdır*: Kadın malına güvenen erkek, herkesin dedikodu konusu olur.
- Karı malını yiyip de onmuş var mı? Kes bir soğan daha: Parası ve malı için bir kadınla evlenen erkek mutlu bir yaşam süremez.
- Karun malı olsa, yetmez: Bir insan çok zengin de olsa gereksiz harcama yapıyorsa yoksulluğa düşer.
- Karun malına malik olsa, bir akçesine kıymaz: Cimriliği huy edinmiş kimseler dünyanın en zengin insanı bile olsalar yine de cimriliklerinden vazgeçmezler.
- Kazananın malı artar, kazanmayanın derdi: Çalışan kişi mal sahibi olur, ihtiyaçlarını rahat karşılar, kazanmayan geçim zorluğu içinde üzüntü çeker.
- Kötü komşu insanı hacet (mal) sahibi eder (Komşusuna darılan mal sahibi olur)*: Kötü komşu, komşusuna hiçbir şekilde yardımda bulunmadığından, kötü biriyle komşuluk eden, zorunlu olarak evine gerekli tüm araç ve gereçleri alır. Halk arasında "Kötü ev sahibi kiracıyı ev sahibi eder" olarak da kullanılmaktadır.
- Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz*: Devlet malı haksız olarak kendine mal edildiğinde rahatça kullanılamaz ve günün birinde hesabı sorulur (mirî: Devletle ilgili, devlete özgü).
- Mülk alan kırk gün aç, mülk satan kırk gün tok: Bütün imkanlarını kullanarak ev, arazi, tarla gibi mal sahibi olan, bir süre sıkıntı çeker. Para bulmak için mülkünü satan da o parayla yalnız bir müddet rahat yaşar.
- Ne dilenecek hali var ne zekat verecek malı var:
- Bazı insanlar öyle çaresiz durumdadırlar ki, kendi zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekerler.
- Bir kişinin fakir olmadığını ama zengin de sayılmadığını ifade eder (?).
- Ne tarlam var, ne de kargadan davam: Fazla bir varlığı olmayan insanın ne mal kaybetme korkusu olur ne de malın neden olacağı sıkıntılarla uğraşır.
- Oğlun oğul olunca tutar ata mülkünü, oğlun oğul olmayınca satar ata mülkünü: Erkek evlat akıllı olursa, babasından kalan malı çarçur etmez daha da büyütür, akılsız, tembel olursa babasından kalanı kısa sürede harcar bitirir.
- Ortak malda hayır yoktur: Bir mal ortaklaşa kullanılıyorsa, her ortak o maldan daha çok yararlanmak ister. Bu yüzden o mal çabuk yıpranır ve kullanılmaz hale gelir.
- Ortak malı, köpekler yemez:
- Bir mala birden fazla kişi ortak olduğunda herkesin o maldan daha fazla faydalanma isteği doğacağını anlatır. Bu durum, malın daha hızlı tüketilmesine ve yıpranmasına neden olur.
- Ortak olan şeylerin daha çok korunup ziyan edilmediğini ifade eder. Sahiplenme duygusu nedeniyle ortak mallar daha çok kollanır ve değer verilir.
- Ortaklık öküzden, başka (başlı başına) buzağı yeğdir*: Kişinin, çok, fakat başkasıyla ortak malı olmasından, yalnız kendisine ait az bir malı bulunması yeğdir.
- Ölenin malı dahi beraber ölür: İnsanın yaşarken ilgilendiği malıyla, mülküyle, bağıyla, tarlasıyla, dükkanıyla vb. öldükten sonra kimse onun gibi ilgilenemez (?).
- Ölü mezara, mülkü mezada: İnsanlar öldükten sonra, malı mülkü mirasçıları tarafından paylaşılır (mezat: Açık artırma).
- Ölünün malı diriye az gelir: Çalışıp emek vermeden miras yoluyla elde edilmiş malın kıymeti pek bilinmez.
- Pekmez gibi malın olsun, Antalya'dan sinek gelir*: Güzel malı olan kimse, alıcı kaygısı çekmez.
- Sade pirinç zerde olmaz, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir evlat gerek kazana*: Hakkıyla yararlanılacak bir şeyin meydana gelmesi için birtakım ögelerin bir araya gelmesi gerektir; kişi kendi emeği ile kazanç sağlayıp bunu baba malına katmıyorsa babasından kalan mal tez tükenir.
- Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler: İnsan çok çalışırsa çok kazanır, böylelikle mal mülk sahibi olur.
- Uğru, kalana yanar; mal sahibi gidene*: "Aynı sonuçtan kimi yarar görür, kimi zarar" anlamında kullanılan bir atasözü (uğru: Hırsız).
- Uğru malı uğruya helaldir: Haksız veya hileli yollarla kazanılan malın, benzer şekilde el değiştirmesinin adeta doğal bir sonuç olduğunu ifade eder. Hırsızdan çalınan mal, o kişi için bir kayıp olarak görülmez, çünkü aslen kendisinin de hakkıyla kazanmadığı bir şeydir.
- Vakıf tarla kimseye mal olmaz: Vakıf olarak ayrılmış ve kamu yararına kullanılan mülklerin, kişisel mülkiyete dönüştürülmeyeceğini ifade eder. Bu tür mülkler, toplumun ortak kullanımına sunulur ve hiçbir bireyin özel mülkü haline gelmez. Bu, toplumsal fayda ve adaleti koruma amacını taşır (?).
- Vardı bağım malım, gelirdi kardeşlerim; tükendi yağım balım, gelmiyor kardeşlerim: Zengin ve varlıklı olduğu zaman çevresinde çok dost ve arkadaş bulunan kişinin, varlığı azaldığında bu çevrenin de küçüldüğünü ifade eder. Bu atasözü, insanların çoğu zaman zenginliğe veya iyi duruma göre değerlendirildiğini ve bu durumun çevrelerini nasıl etkilediğini vurgular.
- Verme malını veresiye çıkar gider kara suya: Malını her isteyene ödünç verirsen o malı çabuk kaybedersin.
- Vermekle mal tükenmez: Varlıklı ve imkanları geniş olan kişi birazcık yardımsever ve eliaçık davranmakla yoksulluğa düşmez.
- Yanmış malla, ölmüş babayla övünülmez: Elden gitmiş değerli bir şeyle, veya ölen babanın üstün nitelikleriyle övünmek insanı iyi bir duruma getirmeye yetmez.
- Yalan söylemeyince laf üremez, haram katmayınca mal üremez: Çok konuşanlar gerçekleri yalanla çoğaltırlar. Çok malı olan da kazancına hile karıştırmış olabilir.
- Yemeyenin malını yerler (üstüne bir bardak su içerler)*: Cimri insanların mallarını sağlığında yakınları, öldükten sonra da mirasçıları yer: "İş dünyası böyledir, yemeyenin malını yerler diye kendimi avutmaya çalıştım. Kurtlar sofrasında çok kuzu yedim. İstediğimi elde ettim. Çok zengin oldum ama kanser de oldum" diyen bir adam... (N. Gün)
- Yetim malı ateşten gömlektir: Kimsesiz, günahsız kimselerin hakkını yiyenler bunun bedelini çok ağır öderler.
- Yiğidin malı meydandadır*: Mert insanın gizlisi saklısı yoktur. Dürüst, cesur ve namuslu kimseler mal varlığını gizlemekten çekinmezler.
- Yorulmadan kazanılan maldan bereket olmaz: Emek harcanmadan elde edilen kazanç bereketli olmaz.
- Zayi olmaz, miri malıdır: Devlete ait malı çalan onu kullanamaz çünkü bellidir. Bu yüzden devlet malı kayıp olmaz.
- Zengine mal veren, denize su götürür: Zengin insan ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olduğundan ona verilen şey de çok önemli olmaz.
- Zenginin malı züğürdün çenesini yorar*: Birinin zenginliğini üzerine uzun uzadıya konuşmak gereksizdir.
- Zenginin malı züğürdün evladı var: Yoksulun serveti çocukları ve onlardan bekledikleri parlak gelecek umududur.
- Zenginin malıyla züğürt eğlenir: Yoksullar vakitlerini zenginlerin ne kadar serveti olduğunu anlatmakla geçirirler.
Mal ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Mal birliği: Hukuk bakımından karı ve koca mallarının bir bütün sayılması.
- Mal mülk: Her türlü taşınır ve taşınmaz maddi varlık.
- Mal sahibi: (hukuk) Bir malı mülkiyeti altında bulunduran kimse.
- Mal sandığı: Devlet gelirlerinin, pul ve kıymetli evrakın, emanet olarak verilen para ve malların saklandığı, hesaplarının tutulduğu maliye dairelerine verilen ad.
- Mal varlığı: (hukuk) Bir kişinin parayla ölçülebilen haklarının tümü.
Soru/Yorum Formu