|
Zil |
- Bir çan ve bu çan içinde sallanıp çana vurarak çınlama sesi çıkaran bir tokmakçıktan oluşan uyarıcı araç: Kapı zili, ders zili vb.
- (müzik) Birbirine vurarak ince tiz sesler çıkarmak için kullanılan yuvarlak ve yassı olan iki metal nesneden oluşan alet.
- (argo) Parasız: Amcam ise her zamanki gibi zildi. (Hesap bana kalmıştı) (M. Uyurkulak)
- (argo) Sarhoş: Herkes, orucunda, namaz niyazındayken, o, yine her zamanki gibi zildi. (V. Çıracıoğlu)
Zil ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "zil" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
 |
Zil (müzik) |
- Zil gibi: Çok sarhoş: Öyle zil gibiydi ki neler olduğundan haberi bile olmadı.
- Zil kalmak: Parasız kalmak: Elindeki üç beş kuruşu da içkiye verdikten sonra büsbütün zil kaldı. (O. Kemal)
- Zil takınmak (Zilleri takmak): Pek sevinmek: Sen böyle hüzünlü iken, zil takınıp da oynayamam ya! (A. Saraç). Bu daveti canına minnet bilerek zilleri taktı, oynamaya başladı.
- Zil (Zilleri) takıp oynamak: Çok sevinmek: Serkan neredeyse zil takıp oynayacaktı. Ali de onun bu sevincine ortak oldu (E. Bektaş). Bebeğinin doğduğu gün, zilleri takıp oynamıştı. (T. Akansu)
- Zil zurna sarhoş: "Aşırı derecede sarhoş" anlamına gelen çok içmiş ve iyice kendinden geçmiş kişileri anlatır: ... düğünde zil zurna sarhoş olan ve yerlerde sürünen, komşumuz Hamide ninenin büyük oğlu Cevdet abiydi. (M. Genç)
- Zilsiz oynamak: Çok sevindiğini belli etmek: (...) kurtulduğu için seviniyordu. Zilsiz oynayacaktı nerdeyse... (R. Enis)
- Arkasından zil takıp oynamak: Birinin bir yerden ayrılmasına veya bir işte başarısızlığa uğramasına çok sevinmek: Şu herifi bir dört kolluya binmiş giderken görse, şart olsun arkasından zil takıp oynayacaktı. (T. Cılızoğlu)
- Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek: Kızın etekleri zil çalıyordu, köşke gelin gidecek diye... (Ö. Esmergül)
- Karnı zil çalmak: (teklifsiz konuşmada) Çok acıkmak: Karnım açlıktan zil çalıyor. Yiyecek bir şeyler arıyorum. (İlgili cümle kaynağı: Ü. Tamer)
Soru/Yorum Gönder