![]() |
Renk |
- (fizik) Nesnelerden yansıyan ışık ışınlarının farklı dalga boylarında olmasından ötürü gözde oluşan farklı duyumlardan her biri. Renkler nanometre (1*10 m.) cinsinden şu dalga boylarındadırlar: Kırmızı 740-620, turuncu 620-585, sarı 585-575, yeşil 575-500, mavi 500-445, lacivert 445-425, mor 425-390.
- Nitelik: İşin rengi değişmişti.
Renk ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "renk" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Renk almak: Yeni bir renk kazanmak: Düğün, bu kalabalık sanatkâr grubunun gelmesi ile, beklenmedik bir renk almıştı. (S. Ayverdi)
- Renk gelmek: Renklenmek, canlanmak: Tanıdık insanlarla karşılaşınca yüzüne biraz renk gelmişti (E. Öztürk). ... garip tekerlemeler söylüyorlardı. Çocukların hayatına renk gelmişti. (A. Tunç)
- Renk katmak: Çeşitlilik kazandırmak, farklılık yaratmak: ... şarkılar halkın monoton yaşamlarına renk katmıştı; gökkuşağının bir görünüp bir kayboluşu gibi (B. Ö. Koparanoğlu).
- Renk vermek:
- Neşe ve canlılık kazandırmak: Gönül huzuru yanaklarına yeniden renk vermişti.
- Açık etmek: Önce bozulur gibi renk verdi, ters bir şey söyleyecek sandım (K. Arslanoğlu). "Hangi şehzade?" diye boş bulunup yine renk vermişti, kendine kızdı. (Y. Bahadıroğlu)
- Renk vermemek (Rengini belli etmemek): Duygularını ya da başkaca bir durumunu belli etmemek: ... bozulur gibi oldu. Ama renk vermedi (S. Kaplan). Biraz sıkıştırıp sorguladım ama renk vermedi (S. Dinler). Bunun farkındaydı ama rengini belli etmiyordu. (S. İmamoğlu)
- Renkten renge girmek: Utanç duyarak çok sıkılmak: ... vermesi gerektiğini anlattım. Dinlerken renkten renge giriyordu. Benim böyle bir şeyi duymuş olmamdan çekiniyordu. Biraz da korkuyordu. (M. Kemal)
- Rengi atmak (kaçmak, uçmak):
- Solmak: ... bir zamanlar yeşil olan rengi atmış tişörtüne sildi. (M. İvrindili)
- Korku ya da üzüntüden benzi sararmak: Küçük adam birden telaşlandı, rengi attı, ettiği küfrü çavuşun duyduğunu sanarak... (O. Komurcu)
- Rengi dönmek: Rengi değişmek, asıl rengi değişip başka bir renk almak: Rengi döner günden güne / Toprağa dökülür yine / Bu ibrettir anlayana / Bu ibreti arif duyar (Yunus Emre)
- Rengi (yerine) gelmek: Yüzünün solgunluğu gitmek, sağlığını tekrar kazanmak: Rengi yerine gelmiş, bakışları eski canlılığını bulmuştu. (P. Celâl)
- Rengi solmak (uçmak): (Hastalık, korku veya heyecandan) Yüzünün rengi sararmak, solgun bir durum almak: Yanıma geldiğinde yüzünün rengi solmuş, bitkin vaziyetteydi. (Ç. Karlıdağ)
- Rengine boyanmak: (mecazi) Etkisinde kaldığı şeyin özelliklerini almak, aynı nitelikleri taşımaya başlamak: Hak velisinin rengine boyanan eşsiz bir kadın kişiydi! Son sözü ne mi oldu? İnsanlara hep aynı şeyi söylemişti, giderken de onu tekrarlamıştı: «Birbirinizi seviniz!» (N. Araz)
- Rengini almak: Soldurmak: Daha doğrusu güneş rengini almış griye dönmüş, güneşin vurmadığı gölgelik kısımlarda biraz siyahlık kalmıştı. (E. Bektaş)
- Rengini belli etmek: Yandaşlığını açıklamak, düşüncesini, eğilimini açığa vurmak: "... İsteyen ayrılıp bir parti kurar, ancak bizler bunun içende yer almayız" demek suretiyle rengini belli etmişti. (K. Bağlum)
- Araları şekerrenk olmak: İki kişi arasında dostluk ilişkileri bozuk olmak: Araları epeydir şekerrenk olan kız kardeşler bu vesileyle bir araya geldiler. (A. Tunç)
- Bukalemun gibi renkten renge girmek: Sürekli düşünce değiştirmek: Şartlara uygun ve bukalemun gibi renkten renge giren, sahtekârlığı ve şeytanlığı sayesinde daima perde arkasında kalmayı başaran... (M. Selahaddin)
- İşin rengi değişmek: İş, konu, başka bir niteliğe bürünmek: Kapı kapandıktan sonra adam kimliğini çıkarttı ve polis olduğunu söyledi. İşin rengi değişmişti. (T. Turaboğlu)
Renk ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "renk" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Ak libas tez kirlenir:
- Saf ve temiz olan şeyler, dikkat çektiği için çabuk zarar görür; dürüst kişiler de haksız suçlamalara veya kıskançlığa maruz kalarak kirletilebilir.
- Açık renkli giysiler ve eşyalar çabuk kirlenir, zor temizlenirler (libas: elbise, giysi).
- Al giyen alınır, mor giyen salınır: Giyilen renklerin insanın duruşuna ve algılanışına etkisini anlatır. Kırmızı giysi dikkat çeker ve sahiplenilmeye işaret ederken, mor giysi daha asil ve serbest bir tavrı simgeler.
- Alma alı, sat yağızı, bin doruya, besle kırı: Biniciler doru ve kır donlu atları, sarı, al ve yağız renkli olanlardan daha üstün sayarlar, o nedenle at alırken seçimi ona göre yapmak gerekir.
- Boyacıya 'Hangi rengi seversin?' demişler, 'Altın sarısı ile gümüşü' demiş: İnsanların genellikle çıkarlarına en uygun olanı tercih ettiğini ifade eder. Maddi kazanç sağlayan şeyler her zaman daha cazip gelir.
- Cahile söz anlatmak, köre renk tarifi gibidir: Cahil insan en basit şeyleri bile kavramakta zorluk çeker. Onun için böyle kimselere bir şey öğretmek bazen çok ağır bir işi yapmaktan daha zordur.
- Deli alacayı sever: Göz alıcı ve parlak renkleri deliler çok sevdiğini; sıra dışı veya dengesiz davranışlar sergileyen kişilerin dikkat çekici ve renkli şeylere ilgi duyduklarını ifade eder.
- Doğuştan amaya, elvandan bahsolunmaz: Bir kişinin anlayamayacağı veya kavrayamayacağı şeyler hakkında konuşmanın faydasız olduğunu ifade eder. Algısı veya yeteneği olmayan birine, ne kadar anlatılsa da bir şey öğretilemez (elvan: renk).
- Esmere al bağla, karşısına geç ağla: Teni esmer olan kişilere kırmızı renkte kıyafet yakışmaz.
- Herkes kârının rengine boyanır: İnsanların çıkarlarına göre hareket ettiklerini ve kazançlarına uygun bir tavır sergilediklerini ifade eder. Kişi, elde ettiği faydaya göre tutum ve davranışlarını şekillendirir.
- İneğin sarısı, toprağın karası*: Çiftçiler açısından ineğin sarı renkte olanı, toprağın da koyu renklisi makbuldür.
- Karadan öte renk yoktur: En kötü durumun bile bir sınırı olduğunu ve bundan daha kötüsünün olamayacağını ifade eder. İnsanlar en karanlık anlarında bile daha kötü bir şeyle karşılaşmayacaklarını bilerek teselli bulabilirler.
- Köre renkten bahsolunmaz*: Bir şeyin niteliği hakkında bilgisi olmayan kişiye, o şeyin sözü edilmez.
- Türkün gözü al da olur: Türk milletinin kırmızı renge olan ilgisini ve bu rengin kendileri için özel bir anlam taşıdığını ifade eder. Bayrak rengiyle de özdeşleşen bu renk, cesareti, tutkuyu ve milli duyguları simgeler.
- Zevkler ve renkler tartışılmaz: Birinin hoşlandığı şeyden bir başkası hoşlanmayabilir, birinin hoşlanmadığı şeyden diğeri hoşlanabilir, bu konudaki tartışmalar sonuçsuz kalır.
Renk ile ilgili birleşik kelimeler ve anlamları
![]() |
Renk isimleri |
- Renk atlası: Renkleri görsel karşılaştırmayla değerlendirmeye yarayan boyalı örnekler dizisi.
- Renk ayrımı: Ofset baskı tekniğinde, renkli bir resmin basılması için orijinal filmden her biri ayrı bir kalıp oluşturmak üzere mavi, sarı, kırmızı ve siyah renkler için dört film hazırlanması işlemi.
- Renk cümbüşü: Değişik renklerden oluşan karışım.
- Renk duyumu: Görme sinirleriyle alınan ve beyne götürülen uyarımların renk olarak algılanması.
- Renk giderme: (kimya) Kimi maddelerin rengini açma işlemi.
- Renk hücresi: → Kromatofor.
- Renk renk: Çeşit çeşit renkli: Renk renk çiçekler.
- Renk skalası: Ana ve ara renkler ile bütünleyici renkleri bir arada gösteren katalog.
Soru ve Yorumlar: 1
Soru/Yorum Gönder