Nefes almak |
- Akciğerlere çekilip verilen hava, soluk: "Derin bir nefes al" dedi doktor.
- Şifa veren üfleme, hu:lamak: Hastalara da nefesi bi iznillah şifa idi. Ayrıca ölülere nefes ettiğinde Allah'ın izni ile ölüler canlanmaktaydı. (S. Yolaçan)
- (edebiyat) Alevi-Bektaşi edebiyatında tasavvuf konularını işleyen, biçim bakımından koşmaya benzeyen ve özel bir ezgiyle okunan şiirlere verilen ad. → İlahi.
- Sigara, pipo, nargile vb. içilirken içe çekilen tek seferlik duman: Bir nefes sigara, bir yudum çay, bir nefes sigara, bir yudum çay... Sessizce bitirdi ikisini de. (U. Becerikli)
- (mecazi) Hayat belirtisi, canlılık: Nefes aradan çekilince yaşam ölüm oluyor. Yaşamla ölüm arasında yalnızca bir nefes var. (A. Maviş)
- (teşmil) İnsan: O, evde bir ses, bir nefesti; Ondan başka kimsesi kalmamıştı.
Nefes ile ilgili birleşik kelimeler
- Nefes kesici (kesen): Çok şaşırtıcı derecede güzel, heyecan verici: Nefes kesen bir kadındın sen (S. Özdamar). Nefes kesici bir final.
- Nefes nefese:
- Sık sık nefes alır durumda, soluk soluğa: Kendisi de koşuya katılır. Herkes nefes nefese kalmıştır. (A. Durmuş)
- Güçlükle, dara dar: Artık onu durdurmak, susturmak ne mümkündü! Haberi alınca özel uçağıyla yakın bir havaalanına inmişler, oradan da nefes nefese hastaneye yetişmişlerdi. (H. Ertuğrul)
- Nefesi keskin (kuvvetli): Üfleyerek (hu:layarak) hastalıkları iyileştirebilen: Nefesi çok keskindir, bir defa. Kaç hastayı iyileştirdiğini sende gözünle gördün (Y. Ateş). Nefes insanın salihliği ile alakalıdır. Salih ameli çok olanın nefesi kuvvetli olur. (M. E. Yıldırım)
- Son nefes:
- Ölümden hemen önce alınıp verilen soluk: En büyük kaygısı, son nefesini iman ile verebilmek, mahşer günü Allah'ın huzuruna alnı açık ve günahtan pak bir şekilde çıkabilmekti. (O. N. Topbaş)
- (mecazi) Hayatın sonu: Nefes alıp verdikçe son nefes yaklaşıyor. (S. Şahiner)
Nefes ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "nefes" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek, rahat vermemek: Nedendir bilmem, babam rahat nefes aldırmıyordu ona. Aklım erdiğinden beri anneme hayatı zindan ediyordu (T. Altıntaş). Düşman topları siperlere nefes aldırmıyordu. (A. E. Kavaklı)
- Nefes almadan: Dinlenmeden, ara vermeden: Ben durmadan, nefes almadan koşuyordum. (H. Z. Uşaklıgil)
- Nefes almadan dinlemek: Büyük bir dikkatle, ilgilendiği şeye kendini tam vererek dinlemek: Hayalet Hayri nefes almadan dinliyordu. "Vay be, ne hikâyeymiş!" dedi. (B. Akyüz)
- Nefes almadan konuşmak: Hiç ara vermeden sürekli konuşmak: Doktor o kadar nefes almadan konuşuyordu ki annen ağzını açıp tek kelime söyleyemedi. (S. Ayverdi)
- Nefes almak:
- Dinlenmek: Bu vakitten sonra nefes almak için bile durmamaları gerekiyordu. (M. F. Oruç)
- Ferahlamak, rahatlamak: Açık havada bir nefes alalım. Sonra bakalım ne yapacağız. (S. Özcan)
- Mutlu bir biçimde yaşamak: "Lütfen bu bir rüya olmasın. Allah'ım lütfen nefes alacak bir yer bir nefes bulmuştum. Lütfen Allah'ım bu bozulmasın. Sonsuza kadar sürsün." (L. Leyl)
- Nefes almamak: Ara verip dinlenmemek: Tersine doğru koşar adım gittim. Hiç durmadım, nefes bile almadım. (D. Tekdemir)
- Nefes çekmek: Sigara ya da başka bir şeyin dumanını içine çekmek: Bir nefes çekti sigaradan, duman içinde döne dolana yol aldı, usulca bıraktığında aheste gecenin karanlığına gri bir gölge olup karıştı. (P. Özlüoğlu)
- Nefes etmek (ettirmek): Hastalığı iyi etmek için ayetler ve dualar okuyup üflemek (okuyup üflettirmek): Derken Peygamber (sav) yanıma geldi ve bana üç defa nefes etti. Nihayet bir saat sonra hiç rahatsızlığım kalmadı (Ebu Davud). Yarın Merkez Efendi tekkesine gitsek, bana bir nefes ettirsek, kurban da kessek, amma kimse duymadan. (R. H. Karay)
- Nefes nefese kalmak: Çok yorulmak, nefesi tıkanacak gibi olmak: Aynı hızla merdivenleri tırmanmaya başladık. Nefes nefese kalmıştık. Bir kat daha... Bir kat daha!.. (F. İ. Akıncı)
- Nefes (nefesini) tüketmek: Söyleye söyleye yorulmak, uzun uzun konuşmaktan yorgun düşmek: Eskici Mehmed Dede "Boşa nefes tüketme. Senin nasibin bizden değil o miskin derviş dediğin Üftâde Hazretleri'ndendir. Var ona git" dedi (F. Duman). "Nefesini tüketme", demişti anası, "baban he demez." (N. Yılmaz)
- Nefesi durmak:
- Ölmek: Nefesi durdu, kalbi durdu, gözkapakları yavaş yavaş indi. (E. İ. Benice)
- (mecazi) Şaşkınlık içinde kalmak: ... diye tehdit edip, şantajda bulundu. Bade, sokağın ortasında buz gibi kesilmişti. Nefesi durmuştu sanki. (N. Dülgar)
- Nefesi kesilmek:
- Dikkat, heyecan ve şaşkınlığından nefesi duracak gibi olmak: Bu alışılmadık soru karşısında neye uğradığını şaşırdı, yutkundu, nefesi kesildi, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. (A. Yakşı)
- Nefesi durmak ölmek: Bunlar son sözleri olmuş ve nefesi kesilmişti. Binbaşı gözlerini kapattıktan sonra... (K. Güren)
- Nefesi kesilmek (tutulmak): Güç soluk alacak duruma gelmek ya da soluğu durmak: Hasan emmi dağa yukarı çıktığında nefesi kesilmişti (A. Bayram). Nefesi tutulmuş gibi, kimse bir şey diyemedi. Mümkün müydü? (N. Araz)
- Nefesi tıkanmak: Güçlü bir darbe, aşırı heyecan, korku vb. durumlarda soluk alamamak: Korku doldurdu içini. Sarsıldı, nefesi tıkandı, dizleri titredi. "Hayırdır inşallah." dedi. (E. Kalkan)
- Nefesine kurban kesmek: Bir kimseye can feda edercesine bağlı olmak, üstüne titremek, aşırı sevmek: Öyle ki nefesine kurban kesen, arzularını emir sayan bir kalabalığın ortasında yapyalnız olduğunu hissetmeye başlayacak, kendisine arz edilen debdebenin azabını çekerek varlıktan da dirlikten de bir çeşit utanç duyacak, lakin en kötüsü, bu duygusunu etrafındakilere anlatamayacaktı. (S. Ayverdi)
- Nefesini tutmak: Heyecan, merak veya endişeyle sonucu izlemek. Müziğinin ilk nağmesini duyunca nefesini tutarak dört sayı saydı ve sahneye adımını attı (Ş. Fişek). Gözler ona dikilmiş, âdeta nefesler tutulmuştu. Çünkü getirdiği haber onlar için hayati bir öneme sahipti. (M. Y. Kandemir)
Nefes ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "nefes" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Nefesin canı vardır: (tarikat) Erenlerin söylediği söz muhakkak çıkar.
- Nefesine güvenen borazancıbaşı olur: "Başarabileceğine emin olanlar büyük işlere girişirler" anlamında kullanılan bir söz.
- Nefesle börek olmaz: Konuşarak tüm işler hallolmaz, bazı işler vardır ki bir şeyler yapmayı gerektirir.
- Allah kuluna nefesi sayı ile vermiş: İnsanın sonsuza kadar bu dünyada yaşayamayacağını, bir gün mutlaka ölüp ahirete göçeceğini anlatır.
Soru/Yorum Formu