- Madde ve cisim halinde olmayan, soyut: "Mücerret"i kaldırdılar. Bizim ecdadımız "mücerret" mefhumunu bilirdi. Allah, "Zatım mücerredlerin mücerredi" buyurdu. (N. F. Kısakürek)
- Katıksız, karışıksız, saf, halis: Bunların her biri, kıymetlerin umumi ölçüsü olan, mücerret altını temsil ederler. Her birinin tedavül kıymeti, temsil ettikleri mücerret altınla kendi aralarındaki temsil nispetinin daralıp genişlemesiyle taayyün eder.
- Evlenmemiş erkek, bekar: Yetmişbeş sene mücerret yaşadıktan sonra evlenmiş... (derleme cümle)
- (dil bilim) Yalın durum.
- Yalnız, yalnızca, sadece, ancak, sırf: Zengindi; ancak mücerret zenginlik insana ne bir huzur veriyor nede duyguları tatmin edebiliyordu. (B. Burak)
- Yalnız tek başına: Yusuf Has Hacip bu ideal insan tipini mücerret olarak ortaya koymaz; onu cemiyet içine yerleştirerek fertlerin diğer fertlerle ve devletlerle olan münasebetlerini inceler. (H. İşcan)
Mücerret (mücerred) nedir ne demektir? Anlamı
( 0 soru/yorum )
Soru/Yorum Formu