Ev |
- Yalnız bir ailenin oturabileceği büyüklükte yapılmış yapı: Yamacın üstünde duran iki katlı küçük bir ev vardı. (S. Urgancı)
- Bir kimsenin ya da ailenin içinde yaşadığı yer, konut: Eski güzel günlerdeki gibiydi. Evin içinde büyük bir huzur vardı. (M. Yüksel)
- İçinde bir iş görülen ya da kimi zaman belirli bir amaçla kullanılan yer: Aş evi. Dikim evi. Kitap evi.
- (mecazi) Aile: Evine çok bağlı bir insandır.
- (fizik) Elektronvoltun simgesi (eV).
Ev ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "ev" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Ev açmak:
- Ayrı bir eve yerleşmek, ayrı bir eve geçmek: Eline geçen parayla kendine ev açtı. (Kolektif)
- Evlenmek: İş güç sahibi, ev açmış bir adam istiyorlardı. (A. İlhan)
- Ev bark yıkmak: Karı kocayı birbirinden ayırmak: — Metres nedir madam?.. — Ev bark yıkmış Allah'ın belâsı! (M. N. Özön)
- Ev basmak: Uzun zaman evde kapalı kalıp sıkılmak, gergin bir durum almak: "Bu ev bana basıyor, yitip gidenler içime oturuyor, taşıyamayacağım kadar ağır hatıralar var burada," deyip uzak bir semte taşındı... (O. Baydar)
- Ev bozmak: (deyiminin anlamı)
- Karı koca ayrılmak.
- Karı kocanın ayrılmalarına sebep olmak: Boş yere ev bozmuş (R. Öztürk)
- Ev ev dolaşmak (gezmek): Her eve uğrayarak dolaşmak: Davulcular da ev ev dolaşıp ramazan boyunca çaldıkları davulun bahşişini toplamaya başlamışlardı. (M. O. Akbaşak)
- Ev tutmak: Ev kiralamak: Erkek tarafı kiralık bir ev tuttu. Bütçelerince dayayıp döşedi. (H. Meryem)
- Ev yıkmak: Bir ailenin dağılmasına sebep olmak, ev bozmak: Evini yıktı, ocağını söndürdü. Çoluk çocuğunu, yakın akrabasını ona selam veren herkesi perişan etti. (A. Tan)
- Eve çıkmak:
- Aileden ayrılıp ayrı bir evde oturmak: Mahalledekiler laf eder. Kız başına eve çıktı. Anasını bir başına bıraktı da gitti, diye. (D. Tarsus)
- Öğrenci yurttan ayrılıp ev kiralayarak yaşamak: Fakültenin son yılında ise tek başına eve çıktı. (Ç. Can)
- Evde kalmak: (Kız için) Çağı geçtiği halde evlenememek: Bekârım. Bazıları benim için evde kalmış diyorlar. Ben evde kalmış olmak istemiyorum. Ve sahip olduğum hayatı paylaşacağım insanı arıyorum. (A. Güzelce)
- Eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit takmak: Zarar gördükten sonra önlem almak: Eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit takmışsın ne takmamışsın ne.
- Evi sırtında:
- Yeri yurdu olmadan herhangi bir yerde yaşayan: Bülbülî Efendi biraz evi sırtında bir adam olup nerde akşam orda sabah havalarındadır. (Karabatak)
- Çok az olan eşyasını hemen yükleyip göçebilen: Şiir yazdığı sürece yoldadır. Evi sırtında bir göçebedir. (M. Özmen)
- Evin direği: Evin geçimini sağlayan, yükünü taşıyan kimse: Erkek, evin direğiydi, erkeksiz kalmak kötüydü... Başında soluğu bulunsun yeterdi... (M. Başaran)
- Evin yolunu bilmemek: Zamanında evine gelmemek: Yıllar önce çocuklar evin yolunu bilmez sokaklardan içeri girmezdi.
- Evin yolunu unutmak: Evini ihmal etmek, dışarıda vakit geçirmek: Ben de çiçekten çiçeğe konmuş, sonra da evinin yolunu unutmuş bir arıya dönüyorum. (R. Birgül)
- Evinin kadını olmak: (Kadın) Evine, kocasına bağlı olmak, gözü dışarıda olmamak ve bunlarla ilgili işleri başarır nitelikte olmak: Mutluydu yine de; evinin kadını olmak, kocasına yemekler yapmak hoşuna gidiyordu. (Y. Demir)
- Evlerden ırak (uzak): Ölüm ya da kötü bir durumdan söz edilirken dinleyenlerin aynı durumla karşılaşmamalarını dilemek için söylenir: Evlerden ırak, kansere yakalanmış diyorlar.
- Evlere şenlik: (halk dilinde) Ölümden, bir felâketten veya başa gelmesi istenmeyen bir durumdan bahsedilirken, "Allah hiç kimseye, hiçbir eve böyle bir şey vermesin, şenlik versin" anlamında kullanılır: Evlere şenlik, güya cenaze var gibi bir hal. (A. Mithat Efendi)
- Allah'ın evi:
- Cami, mescit: Cami, Allah'ın evidir. Allah'ın kitabını, dinini öğrenmek, O'nu anmak için orada toplanan cemaat, O'nun rahmet nazarı altındadır. (S. Yıldırım)
- Kabe: Kâbe, Beytullah'tır, Allah'ın evidir. Cenab-ı Hak, Hz. İbrâhim ve İsmâil'e evinin temiz tutulmasını emretmiştir. (Ö. Çelik)
- (mecazi) İnsan gönlü: Çünkü gönül Allah'ın evidir ve sevgiliden başkasının oraya girmesi haramdır demişlerdir. (H. et-Tebrizi)
- Düğün evi gibi: Sevinçli ve telaşlı bir kalabalık bulunan yer: O konak, gerçekten bir düğün evi gibiydi. Gireni, çıkanı sayısız. Tabak dolusu, kehribar sarısı çekirdeksiz üzümler, bal sızan tepeleme incirler, koca zerde, pilâv sahanları taşıyan Uşaklılar... (Ş. S. Aydemir)
- Dünya evine girmek: Evlenmek: Şair ruhlu, temiz yüzlü yirmi beş yaşındaki Akif, Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey'in hanım hanımcık, mütevazı kızı, yirmi yaşındaki İsmet Hanım'la dünya evine girdi. (S. Başman)
- Evci çıkmak: Tatil günlerinde okul, kışla vb.nden ayrılarak eve gelmek: Evci çıktığım günler gece yatağımda uyurken, daha doğrusu uyuyor görünürken kaç kez onun odama girdiğini ve şefkatle üstümü örttüğünü gördüm. (F. Güley)
- Kırk evin kedisi: Birçok eve girip çıkan (kimse): Şehirdeki akrabalarımı keşfedeceğim diye her yere girip çıkıyormuşsun. Kırk kapının ipini çekiyormuşsun destursuzca. Külkedisi değil de kırk evin kedisi. (M. Savaş)
- Ölü evi gibi: Üzüntülü, sessiz: Hiç birinin ağzını bıçak açmıyordu. Ev sanki ölü evi gibiydi. (M. Karnas)
- Tok evin aç kedisi:
- Gereksinimi olmadığı halde açgözlülük eden: Ve ardından şunu tembih ederdi. Evdeki haliniz ne olursa olsun; ister aç olun istek tok... Dışarıda mutlaka tok gözlü olun. Ve sakın ha, tok evin aç kedisi olmayın (C. Durmuş).
- Evde yemediği şeyi başka yerde isteyen çocuk: "Fatma Teyze, Fatma Teyze... Bize ne getirdin?" Kadın gülerek, "Sizi gidi tok evin aç kedileri sizi," diyerek yaldızlı kağıda sarılmış şeker çubuklarını çocuklara uzattı. (N. İçözü)
Ev ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "ev" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Ev alanla evlenene Allah yardım eder*: (atasözünün anlamı) Allah (c.c.) ve diğer herkes, ev alana ve evlenene kolaylık gösterir, çünkü bunlar hayırlı işlerdir.
- Ev alma komşu al*: İyi komşular evden daha önemlidir. Komşular ne kadar kötü ve anlayışsız olursa, rahatsız olup olmayacağınıza dikkat etmezlerse, alınan ev isterse dünyanın en iyi evi olsun orada rahat edilemez: Ev alma komşu al demişler, biz hem ev aldık hem komşu. (A. Tunç)
- Ev başına hayat uşağına (kaldı): Muhitinde kendisini rahatsız edecek veya kendisine rakip ve ortak olacak kimse kalmadı. Her şey kendisine kaldı.
- Ev devdir: "Ev sahibi olmak çoğu kimselere hayal gibi gelir" anlamına gelen bir atasözü.
- Ev eksiği, deve eksiği: Bomboş bir evde kimse yaşamaz, onun için insan ne yapıp edip evinin ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
- Ev pislenmeden, ağız şekerlenmez: Gayret göstermeden bir şey elde edilemez (?).
- Ev sahibi çorbanın tuzsuz olduğunu bilir: Misafirini ağırlamak istemeyen ev sahibini anlatır.
- Ev sahibi kurnazdır, pastırmayı ince doğrar; misafir daha kurnazdır ikişer ikişer yutar: Bazen masraftan kaçınmanın istenen sonucu vermeyeceğini anlatır (?).
- Ev sahibi misafirin hizmetkârıdır: Her misafiri Tanrı Misafiri bilim iyi ağırlanması gerektiğini anlatır.
- Ev sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi*: Kaybettiği malı mülkü yüzünden üzülmemek ya da kazandığı malı mülküyle övünmemek gerektiğini anlatır.
- Ev sahibinin (evlinin) bir evi, kiracının bin evi var*: Evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği evde oturur.
- Ev sahibinin köpeği baş sedire geçer: Bir yerde söz sahibi olan kişinin ve yakınlarının, doğal olarak en iyi muameleyi ve itibarı göreceğini vurgular.
- Ev satan bir yıl bey olur, ev alan bir yıl züğürt: Para bulmak için evini satan kimse, o parayla ancak bir süre rahat yaşar, ama borçlanarak ev sahibi olan kimse belli bir süre sıkıntı çeker.
- Ev yanmış ama borç bacadan kaçmış: İnsan alacağı da dahil olmak üzere her şeyini kaybetse bile borçlarını kaybetmesi mümkün değildir.
- Ev yap, ev yıkma: Ortada hiçbir gerekçe yokken olur olmaz şeylerle başkalarının düzenini bozmamalı, aksine bu duruma düşmüş kimselere yardımcı olunmalıdır.
- Ev yeni, duvar yeni, eleğim seni nereye asayım?: Elde ettiği yeni bir şeye kıyamayanların durumunu anlatır.
- Ev yıkanın evi olmaz (yıkılır): Başkasının aile yaşantısını bozanın kendi yaşantısı da bozulur.
- Evceğizim, evceğizim, sen bilirsin halceğizim: Ailenin bütün sırları, mutlulukları, sıkıntıları hep ev içinde kalır.
- Evde kendi başını bağlamayan, düğünde gelin saçı bağlar: Kendine faydası yokken, başkasının işine karışan kişiyi anlatır.
- Evde oturan nöbet sorar (sayar), değirmene varan un öğütür: Harekete geçen ve işi yapan kişilerin, işin sonucunu elde edeceğini ve sadece konuşan veya ilgilenmeyen kişilerin sonuç alamayacağını anlatır.
- Evde rahatı olmayan dünya cehennemindedir: Bir evde kavga ve geçimsizlik varsa o evde yaşayanlar cehennem azabı çekerler.
- Evdeki buzağı (dana) öküz olmaz: Bazı şeylerin değerinin değişmeden sürüp gittiğini anlatır. Örneğin bir anneye göre çocuğu, çocuk büyüyüp adam olsa bile anneye göre hala onun çocuğu olması gibi.
- Evdeki hesap (pazar) çarşıya uymaz*: Yapacağımız iş için hazırladığımız plan, uygulama sırasında, önceden düşündüğümüz gibi gerçekleşmeyebilir.
- Eve gerek iken mescide haram (Eve gerek olan mescide haramdır/Evin içi dururken dışına haramdır): İnsan yardımda bulunurken ihtiyacından fazlasını vermesi gerektiğini anlatır. Örneğin insanın evde yere serecek halısı yoksa camiye halı alıp bağışlaması düşünülemez.
- Eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit asar: Zamanında alınmayan önlemin hiçbir işe yaramayacağını anlatır.
- Evi erkek yapar, yuvayı kadın: Bir evin şeklini, düzenini, temizliğini sağlayan kadındır. Erkek de bütün bunların yapılması için gerekli olan ihtiyaçları sağlar.
- Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet*: "Evin dirlik ve düzenini kadın, ülkenin dirlik ve düzenini de devlet sağlar" anlamında kullanılan bir söz.
- Evi ev eden kadındır: Bir evin temiz ve güzel bir yuva olmasını, ekonomik düzenini, mutluluğunu sağlayan kadındır.
- Evi yapan da anne, yıkan da anne: Kadın evine, ailesine düşkün olursa aileyi hiçbir şey yıkamaz. Ama kocası, çocukları ve eviyle ilgilenmeyen kadın, ailenin yıkılmasına sebep olur.
- Evi yapan kadın, yuvayı yapan dişi kuş: Ailenin yaşadığı yeri şekillendiren, yöneten, onunla ilgilenen kadınlardır.
- Evim evim, sen bilirsin benim hâlim: "Ancak evimde rahat edebilirim" anlamında söylenir.
- Evim nerede, köyüm orada: İnsan ancak evinin olduğu yerde yabancılık duymaz.
- Evimiz bezden, ne umarsın bizden*: Kendisi yardıma muhtaç olandan yardım beklemek boşuna umutlanmaktır.
- Evin direği erkek, duvarı kadındır: Evi erkek geçindirir ama kadın çekip çevirir.
- Evin geniş olacağına elin geniş olsun: Küçük bir evin giderlerini karşılamak daha kolaydır ve daha az masraf gerektirir. Böylece insan sıkıntıya düşmeden yaşayabilir.
- Evin iyisi suya yakın, daha iyisi köye yakın: İnsan ev alırken yerini iyi seçmeli, Şehir merkezine yakın olmalı. Aksi halde hastane, okul, alışveriş gibi ihtiyaçları karşılamakta zorlanır.
- Evin yattı sen dur, evin durdu sen yat: Aile reisinin evdeki himaye vazifesini anlatır (?).
- Evin yapılmış, avradın tutulmuş, donun dikilmiş: Bir insanın sahip olması gereken her şeye sahipsin daha ne istiyorsun (?).
- Evinde delik, böğründe yara, var sırlarını ellerde ara: Gizlemesini bilmeyenlerin sırlarını herkes duyar.
- Evinde ekmeği yer, elin damında ürür: Kendisine değil başkalarına karşılıksız olarak iş gören kimselerin durumunu ifade eder.
- Evinde ölüsü olan bir defa, delisi olan her vakit ağlarmış: Bir yakını ölen kişi ne kadar üzülse de bir süre sonra unutur ve üzüntüden kurtulur. Ama bir evde bir toplulukta cahil ve akıl noksanlığı olan kişiler varsa oradakiler onun yaptıklarına ömür katlanmak zorundadırlar.
- Evinde rahat olmayana dünya cehennemdir: İnsanın tüm çevresel sıkıntılarından kaçıp sığınabileceği bir varken eğer evinde de rahat edemiyorsa hayat ona cehennem olur.
- Evinde yok darı, geçer oturur yukarı: Bazı kendini beğenmiş insanlar durumları iyi olmasa bile önemli biriymiş gibi görünmeye çalışırlar.
- Evinden çıkan deli olur, başında bin hali olur: Ev değiştirmenin ve taşınmanın zorluklarını anlatır.
- Evine göre pişir aşını, erine göre bağla başını: İnsan, davranışlarını içinde bulunduğu koşullara göre uydurmalıdır.
- Evini temiz tut, misafir gelir; kalbini temiz tut, ölüm gelir: İnsanın ansızın başına her şey gelebilir. İnsan bunu düşünerek her daim hazırlıklı olmalıdır.
- Evli evine, köylü köyüne* (evi olmayan fare deliğine): Bir araya gelen insanların artık ayrılma vaktinin geldiğini ifade eder. Herkesin kendi işine veya evine dönmesi gerektiği anlamına gelir: Geç vakte kadar eğlendik. Nişandan sonra "evli evine köylü köyüne." (M. Atamer). Babam: Bu kadar misafirlik yeter, dedi. Haydi bakalım, evli evine köylü köyüne. (S. Kuşoğlu)
- Evli evinde, köylü köyünde gerek*: Herkes kendi yerinde ve işinin başında olmalıdır.
- Aç kurdun evinde ciğer kelle ne arasın: Aç bir kişiden ya da zor durumda olan birinden yardım beklemenin boşuna olduğunu ifade eder.
- Ahmak (şaşkın) misafir ev sahibini ağırlar*: Başkalarının görev ve yetkilerine karışmak ahmaklıktır.
- Anan güzel idi hani yeri, baban güzel idi hani evi*: Hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar.
- Arkadaşını köyden, ekmeğini evden al: İnsan arkadaşlarını doğup yetiştiği yerden seçmeli, aynı zamanda geçimini de kendi ailesinden sağlamalı.
- Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar*: Öyle kadınlar vardır ki bir aileye düzen verir, mutluluk getirir; öyle kadınlar da vardır ki ailenin düzenini, mutluluğunu bozarlar.
- Avradın düzdüğü evi Tanrı yıkmaz, avradın bozduğu evi Tanrı yapmaz: Kadın evi düzenleyip huzur sağladığında, bu düzenin kolay kolay bozulmayacağı, fakat kadın evi bozduğunda da bu düzenin kolay kolay yeniden sağlanamayacağı vurgulanır. Bu atasözü, evin ve ailenin mutluluğu ve düzeni için kadının rolünün ve katkısının ne kadar önemli olduğunu belirtir.
- Avradın yıkmadığı ev bin yıl dikili kalır: Kadın evine ve ailesine düşkün olursa kocasıyla iyi geçinebilirse o yuva kolay kolay bozulmaz.
- Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz*: Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.
- Baca tüten evden bereket tüter: Cömert, eli açık kimseler evlerine geleni en iyi şekilde ağırlarlar. Böyle oldukları için de kazançları bol olur.
- Baktın kar havası, eve gel kör olası*: Tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzaklaşmanın çaresine bakılmalıdır.
- Bir ev donanır, bir kız donanmaz*: Bir kızı donatmak, bir ev düzmekten daha güç, daha masraflıdır.
- Bir evde iki kız, biri çuvaldız biri biz*: Bir evde iki kız olursa her biri bir taraftan aileyi sıkıştırıp giyim kuşam ister, çeyiz ister. Onlar istemese bile aile kendini böyle bir sorumluluk altında bilir ve bunun sıkıntısını çekerler.
- Bir eve bir baca, bir kıza bir koca: Karı ve koca başlarında ana baba olmadan yuvalarında daha mutlu olurlar.
- Çalı çırpı ile ev yapılmaz, harç ister: Değersiz, küçük şeylerle büyük işler yapılmaz, yanında kaliteli ve sağlam şeyler de gerekir.
- Çarşı iti ev beklemez*: Başıboş gezmeye alışanlar, disiplinli iş yapmaya gelemezler.
- Çocuk evin meyvesidir: Evlilikte kurulan yuvanın en önemli ürünü çocuktur. Hem evin neşesini sağlar, hem de soyun devamını.
- Çocuklu ev pazar, çocuksuz ev mezar: Çocuk olan evde gürültü, patırtı eksik olmaz, çocuk olmayan evde ise sessizlik hüküm sürer.
- Dağ dağ üstüne olur (taş taş üstünde olur, el el üstünde olur), ev ev üstüne olmaz*: Aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.
- Dayım evi yiyim evi: Dayının evinin kişinin kendi evi gibi görülüp rahatça girilip çıkılabilen bir yer olduğunu ifade eder. Dayı, aile içinde güvenilen ve ihtiyaç durumunda destek alınabilen bir figür olarak görülür.
- Deliyi düğüne davet etmişler, "Burası bizim evden iyi" demiş: Görgüsüz, cahil kişi hoşuna giden bir şeyi gördüğü zaman sık sık orda vakit geçirmek ister.
- Deveye "kalk evine git demişler", bir çam bir çardak yıkmış: Birine verilen basit bir görevin, beklenmedik büyük sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Küçük bir talebin bile, eğer dikkatsizce yerine getirilirse, ciddi zararlara yol açabileceğini gösterir.
- Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu: Akılsız ve açgözlü kimseler daha değerli bir şeyi elde etmek için uğraşırken akılsızlığı yüzünden elinde olanı da kaybederler.
- Dost evinde baş tara, düşman evinde tırnak kes: Davranışlarımızı, karşımızdaki kimselerle olan ilişkilerimize göre düzenlemeliyiz.
- Değirmencinin evine hayırlı haber gelmez; ya bent yıkılmıştır, ya su kesilmiştir: Bazı işlerin aksaklıklarla dolu olduğunu ve sıkıntıların sürekli olduğunu anlatır.
- Düğün evinin kapısı açık olur: Evlilik herkesle paylaşılması gereken bir mutluluktur.
- Düğünsüz ev olur, ölümsüz ev olmaz: Yaşamın bir çok nimetinden faydalanamayan aile bulunabilir, fakat her aile ölümün acısını mutlaka duymak zorundadır.
- Dünya da mekân, ahirette iman: Bu dünyada evi olmayan kimse çok sıkıntı çeker. Dini ve inancı olmayan kimse de bunun cezasını ahirette çeker.
- Ekmeksiz ev, köpeksiz köy olmaz: Bir eve kazanç girmezse o evin ihtiyaçları karşılanmaz. Aynı şekilde bir köyün koruyucusu, bekçisi de mutlaka bulunmalıdır.
- Ekmeksiz eve misafir gelir/gelirmiş: Bazen istenmeyen şanssızlıkların üst üste gelebileceğini ifade eder. Evde temel ihtiyaçların eksik olduğu sıkıntılı bir anda genellikle bir de misafirin gelerek sıkıntıyı veya mahcubiyeti artırabileceğini ifade eder.
- Elim dar olacağına evim dar olsun: İnsan ev sahibi olurken biraz borca sıkıntıya mutlaka girer, ama bunu yaparken fazla lükse kaçarsa diğer ihtiyaçlarını zor karşılar.
- Er gelir ev taşar, er gider ev şaşar: "Erkek evin temel direğidir" anlamına gelen bir atasözü.
- Er olsun da evi olmasın: Erkeğin karakterinin ve niteliklerinin maddi varlıklarından daha önemli olduğunu ifade eder.
- Erkeksiz ev, yelkensiz gemiye benzer: Erkeksiz evde geçim çok zordur. Çünkü kadın ne kadar çabalarsa çabalasın bir aile de erkeğin yapması gereken işler vardır. Kadının bunların hepsinin altından kalkması zordur.
- Geçimim geçim olsun da, oturduğum yer samanlık köşesi olsun: Evde huzur yoksa, kavga ve geçimsizlik çoksa o ev saray bile olsa insan mutlu olamaz. Mutluluğun, sevginin yaşandığı yer neresi olursa olsun saraylardan bile daha güzeldir.
- Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz*: Her eve gelin girmeyebilir ama ölüm kesinlikle girer.
- Gönül verme evliye, eve gider unutur*: Bir kadın, evli bir erkeğe gönlünü kaptırmamalıdır.
- Gurbette taşa yaslanmayan evindeki hasırın kıymetini bilmez: İnsan ayrılıp başka yerlere gidince evinin kıymetini bilir.
- Gün varken davarını eve götür*: İşlerini en uygun zamanda yap.
- Güneş girmeyen eve doktor girer*: Güneş ışığı vurmayan evde hastalık eksik olmaz.
- Her evde bir deli bizim evde hep deli: Genellikle kötü bir durumu hafifletmek veya espri yapmak amacıyla kullanılır, özellikle aile içinde yaşanan alışılmadık veya mantıksız durumları tanımlamak için.
- Her evin bir töresi vardır: Her ailenin kendine özgü bir yaşayış düzeni vardır.
- Her evin işi, her dağın kışı kendinedir: Herkesin kendi yaşadığı yer veya durumla ilgili sorumlulukları olduğunu ifade eder. Başkalarının yaşadığı zorluklar veya görevlerle ilgilenmek yerine, her bireyin kendi evi veya yaşamıyla ilgilenmesi gerektiğini vurgular.
- Her evin tenceresi kapalı kaynar, bilmezsin içinde ne kaynar: Kişilerin özel hayatlarında yaşadıklarını başkaları bilmez.
- Herkes evinde ağadır*: Herkesin kendi evinde, kendi çevresinde saygınlığı vardır.
- Issız eve it buyruk*: Aklı başında kimselerin sahip çıkmadığı iş, aşağılık kimselerin elinde kalır.
- İhtiyar deme, genç deme, evde kadın bulunsun; arpa deme, darı deme, evde unun bulunsun; çalı deme, çırpı deme, evde odun bulunsun: İnsanın bazı temel ihtiyaçları vardır. Evi çekip çeviren bir kadın, bir lokma ekmek için un ve ısınmak için odun bulunan evin önemli ihtiyaçları gerçekleşmiş ve karşılanmış demektir.
- İki göç bir bozgun yerini tutar: İnsan sürekli ev değiştirmek zorunda kalırsa taşınırken eşyaları da kırılır dökülür ve kullanılamaz hale gelir.
- İki karılı evde toz diz boyu olur*: Bir işi iki kişinin birlikte yapmaya çalışmasının düzensizliğe yol açabileceğini ifade eder. Uyumsuz veya birbirine rakip iki kişinin aynı sorumluluğu paylaşması, işlerin karmaşıklaşmasına neden olur.
- Kadın erkeğin eşidir, evinin güneşidir: Kadının görevi yalnızca kocasına olan görevlerini yerine getirmek değildir. Kadın ayrıca evin güzelliğini ve mutluluğunu sağlamakta önemli rol oynar.
- Kadını eve bağlayan altın şıkırtısı değil, beşik gıcırtısıdır: Bir kadını evine ve ailesine bağlayan şeyin maddi zenginlik değil, annelik ve çocuk sevgisi olduğunu ifade eder.
- Kadınsız ev olmaz: Kadın olmayan evde temiz, mutlu ve düzenli bir yaşam olmaz.
- Kalbur kadar evin, deliği kadar derdi vardır: Ev büyüdükçe sıkıntısı artar. Oysa küçük bir evin geçimini sağlamak, ihtiyaçlarını karşılamak daha kolaydır.
- Karın kötüyse donat, evin kötüyse sıvat: Kadının güzel ve bakımla görünmesi erkeğinin ihtiyaçlarını yeterince karşılamasına bağlıdır. Aynı şekilde evi gösteren de sıvası ve temizliğidir.
- Karısız evi, parasız erkeği, vur ateşe yansın: Kadınsız bir ev ve parasız bir erkek işe yaramaz.
- Kız evi, naz evi*: Evlenme çağında kızı olanlar, kızını istemeyle gelenlere kendilerini ağırdan satarlar. Kızı verene kadar türlü türlü isteklerde bulunurlar.
- Kız evi umut evi, oğlan evi unut evi: Kız evlendiren aileler damatlarından ilgi ve yardım umarlar. Ama gelin giden kız kocasının rızası olmadıkça baba evini sık sık göremez.
- Kötü de olsa evin olsun; oruçluk bile olsa, bulgurun olsun: İnsanın başını sokabileceği bir evi, kamını doyurabileceği bir lokmalık yiyeceği olmalıdır. İnsan iyisine kötüsüne bakmadan ihtiyaçlarını gidermelidir.
- Mağrur olma dünya misafir evidir: Her yaşamın bir sonu vardır. Onun için insanları küçük görmenin bir anlamı olamaz.
- Malın (tarlanın) iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın*: Çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur; bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir.
- Misafir misafiri istemez, ev sahibi ikisini de*: Misafir, bütün ağırlamaların yalnız kendisi için olmasını istediğinden gittiği yere başka bir misafirin gelmesini istemez; ev sahibi de hiç misafir gelmese de rahatım bozulmasa diye düşünür.
- Ocağın yakışığı odun, evin yakışığı kadın: Yaşam belli bir uyum içinde sürer, gider. Evi çekip çeviren, huzuru koruyan, evin şenlenmesini sağlayan kadındır.
- Oğlun varsa el ekmeği tattırma, kızın varsa el evinde yatırma: Ana baba oğlunun ihtiyaçlarını kendisi karşılamalı, başkalarına muhtaç etmemeli, kızlarının da başkasının evinde yatıya kalmasına izin vermemelidir.
- Ölü evinde ağlamasını, düğün evinde gülmesini bilmeli*: İnsan içinde bulunduğu çevrenin durum ve koşullarına uygun biçimde davranmasını bilmelidir.
- Sahipsiz eve it buyruk*: Kimsenin ilgilenmediği, benimsemediği sahip çıkmadığı işler üzerinde değersiz kişiler egemenlik kurarlar.
- Ulu ağacın gürültüsü dal ile, mutlu evin yakışığı döl ile*: Bir ağacın dal budak salarak gürleşmesi gibi bir ailenin mutluluğu da yetiştirdiği çocuklarla pekişir, gürleşir.
- Var evi kerem evi, yok evi verem (elem) evi*: Varlıklı ailenin durumu konuk ağırlamaya, gereken yerlere yardım etmeye, armağanlar vermeye elverişlidir; yoksul ailenin evinde sıkıntı ve dertten başka bir şey bulunmaz.
- Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış*: Yalan söylemeyi huy edinen kimsenin sözlerine, gerçeği söylediği zaman bile inanılmaz.
- Yavuz hırsız ev sahibini bastırır*: Biri, suçunu zarar verdiği kimseye yüklediğinde söylenen bir söz.
Ev ile ilgili birleşik kelimeler
- Ev ekonomisi: Beslenme, giyim, bütçe, çocuk bakımı gibi şeylerin düzenlenmesi, ev yönetimi, ev idaresi: Toplumda gerçek yerini bulmuş bir kadın ev ekonomisi yoluyla aile hayatının daha düzenli, programlı ve istikrarlı sürdürülmesini sağlar. (M. E. Erkal)
- Ev gailesi: Evin maddi, manevi yükü: Ev gailesi, kolay değil... Hangi birine yetişeceğini insan şaşırıyor... (A. H. Eken)
- Ev gezmesi: Akraba veya komşulara oturup sohbet etmek amacıyla yapılan ziyaret: Gördüm ki, bunlar ev gezmesine çıkmışlar köyün içine! Dalmışlar, o ev senin, bu ev benim! (F. Baykurt)
- Ev halkı: Bir evde yaşayanların hepsi; evladüiyal: Bütün ev halkı sanki bayrammış gibi ayrı ayrı beni çekip yanaklarımdan tekrar tekrar öpüyorlardı. (H. E. Adıvar)
- Ev hanımı: Yalnız ev işleriyle uğraşan ve bunu iyi yapan kadın: Bazı ortamlarda dilinin ucuyla "annem ev hanımı" deyip geçenleri görüyorum. Yahu kolay mı öyle ev hanımlığı. (S. Doğan)
- Ev işi: Evdekilerin ev içindeki gereksinmelerini sağlayan çalışma: Kadınlar kocalarına ev işi yaptırmaya bayılır! (S. Kantara)
- Ev sahibi:
- Bir evin sahibi olan kimse: Bir ev sahibi oldu: "Düşünsene evlenip kendi evimizde oturmaya başlayacağız. Bu ne güzel bir şey..." (İ. Çağlı)
- Kiradaki bir evin sahibi olan kimse: Ev sahibi çok düzenli biriydi, aybaşı olur olmaz kirayı almak için gelirdi. (H. Behbudi)
- Konuk ağırlayan kimse: Gülümseyerek, "Hoş geldiniz," dedi. Sanki o ev sahibiydi de, ben uzun süredir uzaklardan beklenen bir konuktum. (P. Kür)
Soru/Yorum Formu