Buz |
- Soğuk etkisiyle camsı, kırılgan, kristal yapılı biçimde katılaşan su, donmuş su: Müthiş bir soğuk ortalığı kasıp kavuruyordu. Her yer kar ve buz ile kaplıydı. (A. Şimşirgil)
- (ünlem) Pek soğuk bir etki uyandıran şey ya da kimse için kullanılır.
Buz ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Buz bağlamak: (Sıvılar için) Yüzeyi donmak.
- Buz bulutları: (coğrafya) 8.000 - 12.000 metre yüksekliklerde bulunan ak renkli bulutlar.
- Buz çatlatması: (coğrafya) Buzlanma ya da donma sırasında, hacmi büyüyen suyun, içindeki yabancı maddeleri çatlatması ya da parçalaması olayı.
- Buz hokeyi: (spor) 26 x 56 m genişliğindeki buz alan üzerinde, ellerinde top sürmeye yarayan birer sopayla ayaklarında buz pateni olan altışar kişilik iki takım arasında oynanan oyun.
- Buz mıhı: Kışın buzda kaymayı önlemek için ayakkabı altlarına ya da at nallarına çakılan sivri başlı çivi.
- Buz pateni: (spor) Buz üstünde kayarak yapılan bir spor ve bu sporun yapılması için kullanılan dibi çelik şeritli özel ayakkabı.
- Buz tutmak: Üstünü buz kaplamak.
- Buz yalağı: (coğrafya) Dağlarda, içine kar yığılan yuvarlak çöküntü.
- Buzlar çözülmek: Buzlar erimeye ve kırılmaya başlamak.
Buz ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "buz" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Buz gibi:
- Çok soğuk: Buz gibi soğukta her şey anında donuyordu.
- Sevimsiz ve soğuk bir etki uyandıran (şey ya da kişi): Buz gibi bakışlarla sözlerini sürdürdü. (M. R. Sadıkoğlu)
- (teklifsiz konuşmada) Hiç kuşkusuz, bal gibi, apaçık, kesinlikle: Yalan söyleyeceği gözlerinin akından belliydi. Buz gibi yalan söyledi. (Varlık)
- (Kötü nitelikler için) Ta kendisi, katkısız.
- (Et için) Temiz ve yağlı: "Bu, buz gibi kuzudur. Seni aldatacak değilim ya!..." (H. F. Gözler)
- (Birinden) Buz gibi soğumak: (deyiminin anlamı) Hiç sevgisi kalmamak, tiksinmek, nefret edecek duruma gelmek: Para isteme benden buz gibi soğurum senden (atasözü)
- Buz kesilmek:
- Çok soğumak: Gelene kadar elimiz ayağımız buz kesildi. Neyse ki nenen büyük odanın sobasını yakmıştı. (R. Tekin)
- Şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak: Tavrından ve sözlerinden anlayacağını anlamış, buz kesilmişti. (K. Nadir)
- Buz kesmek:
- Çok üşümek: Hava iyice soğumuştu; ayaklarım buz kesiyordu. (S. S. Umar)
- Çok soğuk olmak: Ocak ayıydı. Her yer buz kesiyordu. (U. Mumcu)
- Buz üstüne yazı yazmak:
- Süresi ve etkisi pek az olacak bir iş yapmak, boşuna uğraşmak: Çünkü dünya aşkı, buz üstüne yazılan yazı gibidir (K. Rıfai). Gerisi buz üstüne yazı yazmaktan, havanda su dövmekten başka bir şey değildir. (M. Salihoğlu)
- Bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek: Hiç çenemi yormayayım, zira buz üstüne yazı yazmaktan hoşlanmam. (Ş. Onay)
- Buzlar çözülmek: Aradaki dargınlık ortadan kalkmak, barışmak: Buzlar çözülmüş, arkadaşlık pekişmişti (A. Nusret). İhtiyar kadın, yeğeni soğuk karşıladığı halde, çok geçmeden buzlar çözülmüş, onu affedivermişti. (O. Kemal)
Soru/Yorum Formu