![]() |
Buz |
- Soğuk etkisiyle camsı, kırılgan, kristal yapılı biçimde katılaşan su, donmuş su: Müthiş bir soğuk ortalığı kasıp kavuruyordu. Her yer kar ve buz ile kaplıydı. (A. Şimşirgil)
- (ünlem) Pek soğuk bir etki uyandıran şey ya da kimse için kullanılır: Bu romanın neresini beğendiniz? Buz! (TDK)
Buz ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "buz" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Buz gibi:
- Çok soğuk: Buz gibi soğukta her şey anında donuyordu.
- Sevimsiz ve soğuk bir etki uyandıran (şey ya da kişi): Buz gibi bakışlarla sözlerini sürdürdü. (M. R. Sadıkoğlu)
- (teklifsiz konuşmada) Hiç kuşkusuz, bal gibi, apaçık, kesinlikle: Yalan söyleyeceği gözlerinin akından belliydi. Buz gibi yalan söyledi. (Varlık)
- (Kötü nitelikler için) Ta kendisi, katkısız.
- (Et için) Temiz ve yağlı: "Bu, buz gibi kuzudur. Seni aldatacak değilim ya!..." (H. F. Gözler)
- Buz gibi donmak (donup kalmak): Hayret ve üzüntüden donakalmak: Bet beniz kireç kesilip buz gibi dondu kaldı (G. Gonca). Lâkırdı söylemeye mecal bulamayarak buz gibi dondu kaldı. (A. Dâi)
- (birinden) Buz gibi soğumak: Hiç sevgisi kalmamak, tiksinmek, nefret edecek duruma gelmek: Para isteme benden buz gibi soğurum senden (atasözü)
- Buz kesilmek:
- Çok soğumak: Gelene kadar elimiz ayağımız buz kesildi. Neyse ki nenen büyük odanın sobasını yakmıştı. (R. Tekin)
- Şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak: Tavrından ve sözlerinden anlayacağını anlamış, buz kesilmişti. (K. Nadir)
- Buz kesmek:
- Çok üşümek: Hava iyice soğumuştu; ayaklarım buz kesiyordu. (S. S. Umar)
- Çok soğuk olmak: Ocak ayıydı. Her yer buz kesiyordu. (U. Mumcu)
- Buz üstüne yazı yazmak:
- Süresi ve etkisi pek az olacak bir iş yapmak, boşuna uğraşmak: Çünkü dünya aşkı, buz üstüne yazılan yazı gibidir (K. Rıfai). Gerisi buz üstüne yazı yazmaktan, havanda su dövmekten başka bir şey değildir. (M. Salihoğlu)
- Bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek: Hiç çenemi yormayayım, zira buz üstüne yazı yazmaktan hoşlanmam. (Ş. Onay)
- Buzlar çözülmek: Aradaki dargınlık ortadan kalkmak, barışmak: Buzlar çözülmüş, arkadaşlık pekişmişti (A. Nusret). İhtiyar kadın, yeğeni soğuk karşıladığı halde, çok geçmeden buzlar çözülmüş, onu affedivermişti. (O. Kemal)
- Aralarındaki buzları eritmek: Kırgınlığı, küslüğü ortadan kaldırmak: Bu içten özür, aralarındaki buzları eritmeye başlamıştı. (B. Ayaz)
- Az buz değil: Azımsanacak derecede olmayan şeyler için söylenir: Az buz değil, 30-40 milyarlık bir fark (D. Sofracıoğlu). Bakarken gözleri elli sene öteye, az buz değil, yarım asır öteye gittiler. (T. Akansu)
- Eli ayağı buz kesilmek: Korku, heyecan, dehşet vb. duyguların etkisiyle elleri ayakları buz gibi olmak: Odaya giren cariye: — Hazırlan, çağrılıyorsun, deyince birden eli ayağı buz kesildi. (M. Yüceyılmaz)
- Tuzla buz etmek: (Kırılabilir şeyler için) Onarılamayacak şekilde kırmak, paramparça etmek: Sürahiyi bahçenin duvarına fırlatıp tuzla buz etti. (T. İkizler)
- Tuzla buz olmak: Onarılamayacak biçimde kırılmak, dağılmak, paramparça olmak: Bardak, yere düşerek tuzla buz oldu.
Buz ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "buz" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Buz üstünde bina tutmaz: Bir işe başlamadan önce güçlü bir ön çalışma yapmak, altyapı oluşturmak güveni artırır.
- Buz yufka yerinden delinir: Güçlü olmadığı halde güçlü gibi görünenlerin yıkılmaları çok kolay olur.
- Ağustosta suya girse balta kesmez buz olur: Bazı insanlar o kadar şanssızdırlar ki, olmadık zamanda olmadık talihsizliklerle karşılaşırlar.
- Hastayı buza aşığı söze yollamamalıdır: Hasta olan kişi soğuktan ve soğuk şeylerden uzak tutulmalıdır.
- Para isteme benden, buz gibi soğurum senden*: Kişi, kendisinden para isteyen kimseden uzak durmak ister.
- Zengin olan buzlu hoşaf içer: Zenginlerin genellikle lüks ve rahatlık içinde yaşadığını, sıradan insanların ise böyle imkanlara sahip olamadığını ifade eder.
Buz ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Buz bağlamak: (Sıvılar için) Yüzeyi donmak.
- Buz bulutları: (coğrafya) 8.000 - 12.000 metre yüksekliklerde bulunan ak renkli bulutlar.
- Buz çatlatması: (coğrafya) Buzlanma ya da donma sırasında, hacmi büyüyen suyun, içindeki yabancı maddeleri çatlatması ya da parçalaması olayı.
- Buz hokeyi: (spor) 26 x 56 m genişliğindeki buz alan üzerinde, ellerinde top sürmeye yarayan birer sopayla ayaklarında buz pateni olan altışar kişilik iki takım arasında oynanan oyun.
- Buz mıhı: Kışın buzda kaymayı önlemek için ayakkabı altlarına ya da at nallarına çakılan sivri başlı çivi.
- Buz pateni: (spor) Buz üstünde kayarak yapılan bir spor ve bu sporun yapılması için kullanılan dibi çelik şeritli özel ayakkabı.
- Buz tutmak: Üstünü buz kaplamak.
- Buz yalağı: (coğrafya) Dağlarda, içine kar yığılan yuvarlak çöküntü.
- Buzlar çözülmek: Buzlar erimeye ve kırılmaya başlamak.
Soru/Yorum Gönder