Yalana şerbetli olmak |
- Gerçeğe aykırı olup aldatmak amacı güdülerek söylenen doğru olmayan söz: Asla yalan söyleme. Yalan söyleyen, yakalanmak korkusu içinde yaşayan bir hırsız gibidir. (A. F. Başgil)
- Asılsız, uydurma, düzme, gerçek tarafı olmayan, bir değeri olmayan: Kendimi kral sandım, / Senin cilvene kandım, / Aşka düştüm yandım, / Ah dünya, yalan dünya. / Ömür geldi geçiyor, Yudum yudum zehir içiyor, / Kimine kefen biçiyor, / Ah dünya, yalan dünya. (H. Bektaş)
- Yalancı:
- Yalan söylemeyi huy edinmiş olan: Fakat ben, bu yalancı neşeye inanıyordum. (R. N. Güntekin)
- Benzetilmiş: Yalancı elmas.
Yalan ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "yalan ve yalancı" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Yalan atmak (kıvırmak): Yalan söylemek: "Boşuna yalan atma," dedi, "işin aslını, esasını öğrendik..." (Y. Bahadıroğlu). Yeryüzünde her şey yüzde yüz doğru olacak değil, bir yalan kıvırıyordu... (M. Şeyda)
- Yalan çıkmak: Yalan olduğu anlaşılmak: Bu aşk da yalan çıktı tıpkı diğerleri gibi... (Ş. Korkmaz)
- Yalan söylemek: Gerçeğe uymayan şeyler söylemek: Gözünün içine baka baka yalan söylüyordu. Bu ilk yalanı da olamazdı. Çünkü o kadar rahat anlatıyordu ki ilk olsaydı sesi titrerdi diye düşündü. (Z. Bayancuk)
- Yalan uydurmak: Yalan söylemek: Kimseyi görmediğini söyledi? Niçin yalan uydurdu?
- Yalan yere: Gerçeğe uygun olmayarak: Onlar yalan yere şahitlik etmezler, lüzumsuz şeylere rastladıklarında katılmayıp, onurlu bir şekilde geçip giderler. (Furkan Suresinden)
- Yalan yere yemin etmek: Yalanı yeminle güçlendirmekten çekinmemek: "Alçak, namussuz... Yalancı... Yalan yere yemin etti. Suçlulardaki o baş kaldırmayla. Suçunu gizlemek için her çareye baş vurma duygusuyla." (B. Günel)
- Yalana karnı tok olmak: Aldanmaya niyeti olmamak: Bu lakırdılara ve yalanlara karnı toktu. Kendisini bildi bileli bu yalanlarla büyümüş, yaşamıştı. Hatta bir ara onlara inanmaya bile başlamıştı. (H. Memoğlu)
- Yalana şerbetli olmak: Çekinmeden yalan söyleyebilmek: Bu hikayeyi bana anlatan adam için, "yalana şerbetlidir, bir ayak üstünde bin yalan söyler," demişlerdi. Neyse, dağ yılansız hikaye yalansız olmaz deyip bu kadar peşrevle yetinelim... (H. Bektaş)
- Yalanı çıkmak: Bir kimsenin yalan söylediği anlaşılmak: Uydurduğu masalla ve türlü türlü bahanelerle bizi tam aldatmıştı ki, asılsız yalanı meydana çıktı; artık emr ü ferman padişah hazretlerinindir.
- Yalanını yakalamak (tutmak): Bir kimsenin yalan söylediğini anlamak: Ne oldu? Yoksa hakim keşifte yalanını mı yakaladı? (N. Cumalı)
- (Birini) Yalancı çıkarmak:
- Yalan söylediğini ileri sürmek: Ulan ne geveze adamsın sen! Göz göre göre yaşını başını almış adamı yalancı çıkardın. İki tayyareydi, ciğerim iki. (C. Dağcı)
- Yalancı durumuna, yalan söylemiş hale düşürmek: Fakat zaman filozofumuzu yalancı çıkardı. (S. Erol)
- Yalancı çıkmak:
- Bilmeyerek yalan söylemiş bulunmak: Sana da yalancı çıktım. Ben de onu mert bir insan sanmıştım. (B. Büyükarkın)
- Verdiği bir sözü yerine getirmemek: İş bitirilince Şeytan da diyecek ki: "Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım..." (İbrahim Suresinden)
- Yalan söylediği anlaşılmak: Tüm Emniyet İstihbarat'ı günlerce heyecanlandıran, uğraştıran, peşinde koşturan kişi sonuçta bir yalancı çıkmıştı. Profesyonel bir yalancı... (C. Özdemir)
- (Birinin) Yalancısı olmak: "Ben sadece onun söylediğini naklediyorum, ortada bir yalan veya yanlış varsa bu ona aittir" anlamında kullanılan bir deyim: Artık bilmem... Niyazi'nin yalancısıyım ben... Polis müdürünün ağzından işitmiş... (K. Tahir). Telgrafçı, çektiler çekmesine ama "haddinizi bilin," diye de cevabını aldılar demiş doğruysa. Ben duyduklarımın yalancısıyım. Bana sorarsan, doğrudur niye olmasın, derim. (M. N. Sepetçioğlu)
- Bir ayak üstünde bin yalan söylemek: Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek: Bir de sanıyorsun ki, anlattıklarını yutuyorum. Bir ayak üstünde bin yalan uydurursun sen. (Akıl Çağı)
- Bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek: Kısa bir zaman içinde birçok yalan söylemek: Baba parasıyla yaşayan aylak, çalışmaktan hoşlanmayan, bir ayak üstünde kırk yalanın belini büken biri... Üstelik kaypak, güvenilmez biriydi de... (B. Aksun)
- Sana yalan bana gerçek: "İnanmıyorsun ama söylediğim doğrudur" anlamında kullanılan bir deyim: Sana yalan bana gerçek, dün gece gerçekten gökyüzünde garip ışıklar gördüm.
Yalan ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "yalan ve yalancı" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Yalan, biraz da sen oyalan: Yalanların ve gerçek olmayan vaatlerin insanları gereksiz yere oyalayarak zamanlarını boşa harcadığını anlatır.
- Yalan dokuzmuş, sekizi avcının torbasından çıkmış: Özellikle avcıların yaşanmamış olayları gerçekmiş gibi abartarak anlatma eğiliminde olduklarını ifade eder. Avcılar, av maceralarını anlatırken genellikle olayları süsleyerek ve ballandıra ballandıra anlatırlar.
- Yalan ile iman bir yerde durmaz: Yalan söylemek din ve ahlâk kurallarıyla bağdaşmaz; bu yüzden yalanla iş yürüten dürüst, namuslu ve en önemlisi mümin sayılmaz.
- Yalan kötülüklerin anasıdır: Kötü sonuçlanan olayların genellikle yalanların ve sahtekarlıkların sonucu olduğunu ifade eder. Yalan söylemek, dürüstlüğün zıttı olarak, genellikle güvensizlik, anlaşmazlık ve zarar verici durumlara neden olur.
- Yalan söylemeli, amma kubbesiz bırakmamalı: Yalanın başarıya ulaşabilmesi için kusursuz bir kurguya sahip olması, yani açık vermemesi gerekir.
- Yalan söylemeyince laf üremez, haram katmayınca mal üremez: Çok konuşanlar gerçekleri yalanla çoğaltırlar. Çok malı olan da kazancına hile karıştırmış olabilir.
- Yalan söyleyen unutkan olmamalı: Yalan söyleyen kişi dikkatsiz ve unutkan davranırsa, ağzından kaçırdığı yanlış bir söz yalanını açığa çıkarabilir.
- Yalan, söyleyene yüz karası olur: Yalancı, yalanı açığa çıkartıldığında güç duruma düşer ve herkese rezil olur. Bir daha da sözüne inanan olmaz.
- Yalan var ki gerçekten yeğdir: Bazı durumlarda bir felaketi önlemek için gerçeği saklamak gerekiyorsa yalan söylemek daha doğru olur.
- Yalan yanlıştır ki yılan yanıltır: Yalanın en sinsi ve kurnaz kimseleri bile yanıltabilecek kadar tehlikeli olduğunu ifade eder.
- Yalan yüz kızartır: Yalan söyleyen kişi bir süre sonra yalanı ortaya çıktığı da kimsenin yüzüne bakamaz olur.
- Yalanı dinlemek, söylemekten güçtür:
- Bir yalanı duymak veya kabul etmek, onu söylemekten daha zor olabilir.
- Bir yalanı anlamak veya algılamak, o yalanı söylemekten daha fazla dikkat ve emek gerektirebilir.
- Yalanı (söyleyeceksen) oranla (da) söyle: Yalan fazla abartılarak söylenirse inandırıcı olması güçleşir.
- Yalanın dibi/altı deliktir: İnsanların gerçek olmayan şeylere veya yalanlara dayalı hayaller veya idealler kurmamaları gerektiğini anlatır. Çünkü bu tür temeller üzerine inşa edilen şeylerin, uzun vadede sarsılabileceği veya yıkılabileceği belirtilir.
- Yalanın kemiği yok ki boğazına batsın: İnsan istedikten sonra kolaylıkla yalan söyleyebilir.
- Yalancı kim? İşittiğini söyleyen: (atasözünün anlamı) Kişi her duyduğunu doğrulamadan başkasına anlatmaya kalkarsa zamanla adı yalancıya çıkar.
- Yalancı topaldan kolay tutulur: Topal bir kişinin yürüyüşü nasıl kolayca fark edilirse, yalancı bir kişinin de yalanları, tutarsızlıkları ve davranışları zamanla açığa çıkar. Yalan söylemenin sürdürülebilir olmadığını ve doğruların eninde sonunda gün yüzüne çıkacağını vurgular.
- Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış*: Yalan söylemeyi huy edinen kişi bir gün doğru söylese de ona inanan çıkmaz.
- Yalancının gemisi yürümez: Yalancı kimseler sürekli yalan söyleyerek her istediklerini elde edemezler.
- Yalancının ipi ile kuyuya inen kuyu dibinde kalır: Birinin yalancı olduğunu bildiği halde onun sözüne inanıp bir işe girişen kişi o işten eli boş döner, hayal kırıklığına uğrar ve zararlı çıkar.
- Yalancının mumu yatsıya kadar yanar*: Yalancılar herkesi uzun zaman aldatamazlar, yalan söyledikleri er ya da geç anlaşılır.
- Yalancının şahadeti tutulmaz: "Yalancı kimselere hiçbir konuda güvenilmez" anlamında bir atasözü.
- Yalancının şahidi yanında olur: Yalan söyleyen kimse her şeyi düşünüp inandırıcı olmak için elinden geleni yapar.
- Yalancının yalanı tükenmez: Yalancı insanlar her konuda çekinmeden yalan söyleyebilirler.
- Yalancının zihni sabit gerek (Yalancıya kuvve-i hafıza şarttır): Yalan söyleyen kimse akıllı ve söylediğini unutmayan birisi olmalıdır. Yoksa kendini çabuk ele verir.
- Ağlarsa anam ağlar, başkası (gerisi, gayrısı) yalan ağlar*: İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, başka insanların üzülmesi yüzeyseldir.
- Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz*: Ardıç ağacının ateşi çabuk geçer, kül olur; yalancının sözü de böyledir, ona da güvenilmez.
- Arife günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara çıkar*: Bir sözün yalan olduğu çabuk anlaşılır ve söyleyen toplum içinde utanılacak bir duruma düşer.
- Beylerde zulüm olur, yalan olmaz: Güçlü ve kudretli insanlar belki acımasız olabilirler, ama yalan konuşup kendilerini küçük düşürmek istemezler.
- Büyükler zulüm eder, yalan söylemez: Güçlü cesur kimseler acımasız olabilirler, ama asla yalan söylemezler.
- Çamın közü olmaz, yalancının sözü olmaz: Devamlı kurnazlık planlayan, yalan söyleyen, hile ve aldatmacayla iş gören insanların doğru söylemeyeceğini bilmek ve sözlerine inanmamak gerekir.
- Çarşamba yalan diyenin, perşembe yüzü kara çıkar: Yalan söyleyen insanın yalanı bir gün ortaya çıkar ve rezil olur.
- Çok ant içen, çok da yalan söyler (Yalancının yemini çok olur):
- Yalancı, insanları söylediklerine inandırabilmek ve ikna etmek için, kutsal değerler üzerine çok yemin eder.
- Çok yemin ederek konuşan insanların yalan söyleyebileceği de dikkate alınmalıdır.
- Çok konuşanda var bir yalan, çok zenginde var bir haram: Çok konuşmayı alışkanlık haline getirenler anlatacak gerçek hikayeleri kalmayınca yalana baş vurabilirler. Çok zengin kimseler de kazançlarına hile karıştırmış olabilirler.
- Çok söz (laf) yalansız, çok para (mal) haramsız olmaz*: Aşırıya varan konuşmada da, kazançta da sahibine duyulan saygınlığı yok eden bir nitelik ya da hoş karşılanmayacak bir durum olduğu düşünülür.
- Dilenci ile yalancının sözüne güven olmaz: Kendi çıkarları için insanları kullananlara güven olmaz.
- Dünyada insanın namıdır kalan, kusuru yalandır, yalan: İnsan sonsuza kadar yaşayamaz. Ama yaşamında önemli işler yapmışsa öldükten sonra da adı uzun süre unutulmaz.
- Dünya tükenir, yalan tükenmez*: İnsanların her zaman yalan söylemeye eğilimli olduklarını ve bu durumun hiç bitmeyeceğini ifade eder.
- En iğrenç yalan göz yaşı şekline girendir: Kendini acındırarak insanları kandırmak insanların zaaflarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak, çok yanlış ve kötü bir şeydir.
- El eliyle yılan tut, onu da yalan tut (El eliyle yılan tutan, yarısını yalan tutar)*: Kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
- Geçen sene bir yalan söylemiş, bu yıl kendi inanmış: Yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren kimseler, yalan söylemeye kendilerini o kadar kaptırırlar ki, gerçek ile yalanı hatta kendi yalanlarını bile ayırt edemez hale gelirler.
- Han da yalan, hamam da yalan, azıcık da sen oyalan: İnsan bu dünyada ne kadar çok mala sahip olursa olsun, ölüp gittiğinde hepsini geride bırakır. O mallardan artık mirasçıları faydalanır.
- Hepsi yalan, ölüm gerçek: Yaşam boyunca karşılaşılan her şeyin geçici ve önemsiz olduğunu, asıl gerçekliğin ölüm olduğunu vurgular.
- İyi yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan: Ustalıkla yalan söyleyebilen kimseler inanması güç olan şeylere bile herkesi inandırabilirler.
- Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan*: Bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir.
- Sevda (sevgi) geçer yalan olur, sonra (sonu) sokar yılan olur*: Birbirini iyi tanımadan, huylarını öğrenmeden aşık olanlar bir süre sonra birbirlerinden nefret ederler.
- Süzme yoğurdun ezmesi, dünürlükte yalan düzmesi (sevaptır): İnsanların mutluluğu için zararsız yalanlar söylenebilir.
- Uzunçarşı'nın alt tarafında bir yalan söylemiş; yukarısına çıkmış kendi inanmış (Merdivenin alt başında yalan söyler, yukarı çıkar kendi inanır): Bazı insanlar bazen bir yalan söyler, herkesi inandırırlar; o kadar ki bir süre sonra o yalana kendileri de inanırlar.
- Yaz yalan, kış gerçek: Yaz sorunsuz bir mevsimdir çabucak gelip geçer ama kış hem güç, hem de uzun sürer.
- Zan, hatıranın en ziyade yalanıdır: Genellikle insanların varsayımlarının veya ön yargılarının, hatırlanan olayların gerçeklerinden daha fazla yanıltıcı olabileceğini ifade eder.
Yalan ile ilgili birleşik kelimeler
- Yalan dolan: Dolaşık ve yolsuz davranış: İşleri güçleri yalan dolan. Alçak korkak kişiler... (Ö. Faruk)
- Yalan dünya: Yalancı dünya, geçici, ölümlü yaşam: Kim umar senden vefayı / Yalan dünya değil misin? / Muhammed-ül Mustafa'yı / Alan dünya değil misin? (Aziz Mahmud Hüdayi k.s.)
- Yalan yanlış: (deyiminin anlamı) Yanlış şeylerle dolu: Yalan yanlış bir iki dil biliyor.
- Yalancı dünya: Her şeyin gelip geçici olduğunu anlatmak için kullanılan kötümser bir deyim, yalan dünya: Kimi düşmüş mal derdine / Kimi yanar can derdine / Kim bilir kimin derdi ne? / Yalansın yalancı dünya. (M. Oğuz)
- Yalancı pehlivan: (deyiminin anlamı) Bir işi yapabilecekmiş gibi davranan: İlim adamıyım diye ortaya çıkanlar arasında nice yalancı pehlivanlar biliyorum. (N. Muallimoğlu)
Soru ve Yorumlar: 1
kıtır atmak
yalancının mumu yatsıya kadar yanar
Soru/Yorum Formu