Zarar |
- Bir şeyin, bir olayın ya da bir kimsenin yol açtığı çıkar yitimi ya da kötü sonuç, ziyan: Selin yol açtığı zarar.
- Bir ekonomik birimin kazandığı parayla harcadığı para arasındaki olumsuz fark, kar karşıtı: Bilançoda kar değil, zarar gözüküyor.
- Zarar etmek: Alışverişte ve ticarette çıkar sağlayamamak, maddi ve manevi bakımdan kayba uğramak elindekinin bir bölümünü boşuna elden çıkarmak: Şemsi ilk ticari girişiminde zarar etmişti ama, o yılmadı ve ticari çalışmasını otuz beş kuruşa inen anaparasıyla sürdürdü. (H. Taşkın)
Zarar ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "zarar ve ziyan" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Zarar çekmek: Çıkar yitimine ya da kötülüğe uğramak: Bu ağacı kim keserse zarar çeker. (T. Gülensoy)
- Zarar gelmek: Kötülük gelmek: Bu yiğit pek yârandandır, zarar gelir adam değildir. (R. E. Koçu)
- Zarar görmek: Kötü sonuca uğramak: Bu yalanlardan dolayı büyük zarar gördü, o zaman basit bir yalanın ne kadar büyük bir zarar verdiğini anlarsın (M. Karnas). Mallar ciddi anlamda zarar gördü, çok insan mahvoldu. (R. Ender)
- Zarar vermek:
- Kötülük etmek: Ve yine bütün insanlar sana zarar vermek için toplansa Allah'ın takdiri dışında sana hiçbir şeyde zarar veremezler. (R. Dağlı)
- Birinin parasal kayba uğramasına sebep olmak: Komşunun inekleri tarlaya zarar vermişti (H. Akın). Sel çok kadar zarar vermişti.
- Zarar ziyan: Her türlü zarar: Şoför arabanın etrafında dolaşarak zarar ziyan tespiti yaptı (A. E. Kavaklı). İhtiyacından fazlası zarar ziyan, bunu bir anla. (T. Erdem)
- Zarara girmek: Kârından çok ziyanı olmak: Hiçbir şey kazanamadı. Bilakis, çok zarara girdi. (M. Ceyişakar)
- Zarara sokmak: Zarar vermek: Büyük miktardaki parayı fakir köylülere dağıtarak tüccarı hiç ummadığı bir zarara soktu. İş bununla da kalsa iyi , adamı da evire çevire bir güzel dövdü.
- Zarara uğramak:
- Kötü bir durumla karşılaşmak: İnsan bir zarara uğradığı zaman, Rabbine yönelerek ona dua eder. Sonra (Allah) kendinden bir nimet lütfettiği zaman daha önce O'na dua ettiğini unutur. (Zumer Suresinden)
- Parasal kayba uğramak: Bir gün, tüccarın ticareti beklenmedik bir şekilde zarara uğradı. Tüccar, bu duruma üzülmedi ve şükretmeye devam etti. (B. Ayaz)
- Zararda olmak:
- Alışverişte kâr elde edememek: Ne yazık ki işler kötü gitti, kâr etmek bir yana sürekli zarardaydı. (B. Duran)
- Kötü duruma düşmek: Zararda olan biz gibi görünsek de aslında onlar zarardaydı. Kötülüğü seçmişlerdi. (M. İ. Mısır)
- Zararı dokunmak: Kötülüğü olmak: "Niye vuruyorsun, sana ne zararı dokundu, pencereyi aç çıksınlar," derdi. (İ. Saymaz)
- Zararı olmamak: Kötülüğe yol açmamak: Sarıklı bir delikanlıydı. Belli ki Müslümandı. Bana hiçbir zararı olmadı. (S. Özgenç)
- Zararı yok! (Ziyanı yok!): Özür dileyenlere karşılık olarak bağışlandığını, olayın pek önemli olmadığını bildirmek için söylenen bir söz: – Size şimdi yenisini yaparım. – Zararı yok Alev hanım üzülmeyin. – Pantolonunuz da leke oldu. – Zararı yok dedim ya. (S. Sayar)
- Zararına: Zarar ederek: Becerikli olmadığından, elindeki malları zararına satarak Urfa'ya dönmüştü. (A. Bezirci)
- Zararını görmek: Bir şeyin kötülüğüne, olumsuzluğuna maruz kalmak: Gösterdiği toleransın daima zararını görmüştü. (N. A. Banoğlu)
- Zararlı çıkmak:
- Bir işin sonunda değerli sanılan bazı şeyleri yitirmek: Hücumdan onlar zararlı çıktı, bir Hristiyan gemisi battı. (S. R. İskit)
- Zarar etmek: Malını başkalarına kaptıran sonunda zararlı çıkar. (B. Büyükarkın)
- Ziyan etmek:
- Yersiz, boş yere harcamak: Hayatının en güzel yıllarını ziyan etti.
- Zarara uğramak: Kumpanyaya yazık. Büyük ziyan etti zannederim. (Y. Kemal)
- Ziyan olmak: Boşuna harcanmak, zarar görmek: Kendini tutamayıp "Bütün emeklerim ziyan oldu." diyerek ağladı.
- Ziyan zebil olmak: (halk dilinde) Boşuna, boş yere harcanmak: O sarı sarı liracıklar barim helâl süt emmiş bir hatuncağıza nasip olaydı da böyle ziyan zebil olmasaydı, ne olurdu? (E. E. Talu)
- Akıl kârı olmamak: Akıllı bir kişinin yapacağı iş olmamak, o işin sonu zararlı olmak: Buna itiraz etmek akıl kârı değil.
- Akla zarar/ziyan (olmak): Pek şaşılacak, düşünüldükçe şaşkınlığa düşülecek şey (olmak): Büyük patlama olabilir de ardından cisimlerin, tesadüfen en düzenli hali alması akla zarar bir iddia! (H. H. Özdemir)
- Kârına kesat gelmek: İşi bozulup zarar eder duruma gelmek: Refik gibi adamların kârına kesat geldi. İş arıyor, bulamıyorlardı. (R. Nur)
Zarar ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "zarar ve ziyan" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Zarar faydanın kardeşidir: Zarar ve faydanın hayatın doğal bir parçası olarak bir arada bulunduğunu ifade eder. Bazen zarar gibi görünen durumlar, uzun vadede faydalı sonuçlar doğurabilirken, bazen de faydalı gibi görünen şeyler zararlı olabilir.
- Zarar zehirden acıdır: Ticaret hayatında zarar etmek bir insanın başına gelecek en kötü şeylerden biridir.
- Zarar ziyan insan içindir: Hayatın inişli çıkışlı olduğunu ve herkesin zaman zaman kayıplarla karşılaşabileceğini ifade eder. Kişinin bu durumları sabırla karşılayıp çözüm üretmeye çalışması gerektiğini vurgular.
- Zarara gülücü olma: İnsan başkalarının uğradığı zarara sevinmemeli, aynı şeyin kendi başına da gelebileceğini düşünmelidir.
- Zarardan korkan kâr etmez: Kazanç elde etmek isteyen birinin risk almaktan kaçınmaması gerektiğini ifade eder. Başarı ve kazancın, riskleri göze alarak cesur adımlar atmayı gerektirdiğini vurgular.
- Zararın neresinden dönülse kârdır*: Devam etmekte olan zararlı bir işten ne kadar erken vazgeçersek en sonunda uğrayacağımız zararı o kadar azaltmış oluruz.
- Zararsız yılan kırk yıl yaşasın: Zararsız olan şeylerin veya kişilerin uzun süre yaşamasının genellikle kabul edilebilir olduğunu ifade eder. Tehlike yaratmayan ve zararı olmayan bir şeyin uzun süre var olmasında sorun yoktur.
- Ziyan ateşten gömlektir: Zarara uğramanın insanı büyük bir sıkıntıya sokacağını ifade eder. Kişinin ticarette veya iş hayatında zarar etmesi, hem maddi hem manevi olarak zor toparlanacağı bir duruma neden olur.
- Ziyan zamanına göre hesap olunur: Kayıpların veya zararların, koşullar ve zamanın şartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Her dönemde aynı miktarda zarar, farklı etkiler doğurabilir.
- Ak köpeğin (itin) pamuk pazarına (pamuğa, pamukçuya) zararı vardır*: Kötü şey, görünüşte iyi şeye benziyorsa iyi şeyin değeri azalır.
- Az tamah çok ziyan getirir*: Hırs ve pintiliğin azı bile insanı her işte zararlı çıkarır.
- Bir kötünün (fenanın) yedi mahalleye zararı vardır (dokunur)*: Bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur.
- Bir tane az, iki tane karar, üç tane zarar, dört tane çingeneye yarar: Az çocuğun bakımı kolay, istekleri az olur. Çocuk fazla olunca hepsiyle aynı anda ilgilenmek güç olur.
- Cana gelecek (kaza, zarar) mala gelsin*: Canı korumak için malı feda etmek gerekiyorsa, mal feda edilir.
- Cimrinin zararı cömerdin kârından fazla olur: Cömert insan malın iyisini almak için paraya acımaz; malı bozulmadığı için uzun süre kullanır. Cimri insan ise paraya kıyamadığı için ucuz ve kötü mal alır; mal çabuk bozulur ve tekrar tekrar almak zorunda kalır.
- Çoğu zarar, azı karar* (Her şeyin fazlası zarar): Hangi işte olursa olsun aşırılığa gidilmemelidir.
- Dağda eşek ölür, zararı eve olur (Eşek dağda ölür, zararı eve gelir): Hatalı ve zararlı bir işten o işle ilgili olmayan kimseler de zarar görebilir.
- Denizin köpüğünden zarar gelmez: Yüzeydeki küçük şeylerin genellikle önemli olmadığını ve gerçek sorun yaratmadığını ifade eder.
- Dosttan zarar gelmez: Gerçek dostların birbirlerine zarar vermeyeceği, dostluk ilişkilerinde karşılıklı güven ve iyilik olduğunu ifade eder.
- Fayda zarar hesap başında belli olur: Ticarette ne kadar kâr edildiği, ne kadar zarar edildiği belli bir dönem sonunda yapılan gelir-gider değerlendirilmesinde ortaya çıkar.
- Haşarı at kendine ziyan verir: Düşünmeden hareket edenler sadece kendilerine zarar verirler.
- Her kârın bir de zararı vardır: Her avantajın veya kazancın bir dezavantajı olabileceğini ifade eder. İnsanlar bir şeyden fayda sağlarken, bazen beklenmedik olumsuz sonuçlarla da karşılaşabilirler.
- Her zarar bir kâr öğretir: İnsanın yaşadığı zararlardan ders alarak ileride daha iyi adımlar atabileceğini ifade eder. Zarardan çıkan tecrübe, gelecekte daha bilinçli kararlar verilmesine yardımcı olur.
- Her zararda bir (de) hayır vardır: Olumsuz durumların bile bazı olumlu sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Kötü görünen olaylar, zamanla bazı hayırlı sonuçlara veya hayat derslerine dönüşebilir.
- Her ziyan bir öğüttür: Kişinin, uğradığı her zarardan bir ders alacağını ifade eder.
- Hesapsız giren zararlı çıkar: Planlama yapmadan veya düşünmeden bir işe atılan kişinin olumsuz sonuçlarla karşılaşacağını anlatır. Her işin dikkatle hesaplanması gerektiğini vurgular.
- İhmal ikbale zarardır: Bir işin ya da fırsatın gereği gibi ilgilenilmemesi durumunda başarının ya da ilerlemenin olumsuz etkileneceğini ifade eder. İhmal, gelecekteki başarıyı ve gelişmeyi tehlikeye atar.
- Kâr zararın kardeşidir (Ziyan kârın ortağıdır)*: Ticarette kazanç ve zarar birlikte gider. Hep kazanma düşünülmemeli, zarar edilebileceği de göze alınmalıdır.
- Kârla zarar, bir arada gezer: Ticarette kazanç ve kaybın her zaman bir arada bulunabileceğini ifade eder. Risk almak, bazen kâr getirse de bazen de zararla sonuçlanabilir.
- Katır ziyan yapar, eşeklerin kulakları kesilir: Bazen bir insan başkasının yaptığı hatayı, hak etmediği halde ceremesini çekmek zorunda kalabilir.
- Keskin sirke küpüne (kabına) zarar* (Acı sirkenin kâseye zararı var): Öfkeli, sert kimsenin zararı kendisinedir.
- Kırlangıcın zararını biberciden sor*: Zararsız gibi görünen varlıkların bilinmeyen zararlı yönlerini, onlardan çekenler kadar iyi tanıyan bilen olmaz.
- Korkak bezirgan ne kâr eder ne ziyan*: Bir iş yaparken cesur olunmalıdır. İşinde çekingen olan, atılım yapamayan kimse belki zarar etmez ama kâr da etmez.
- Korkak tüccar ne kâr eder ne zarar: Korkak tüccar hiç riske girmez, yalnızca zarar etmemeyi düşünür. Sonuçta zarar etmez ama, doğru dürüst kâr da edemez.
- Kötü komşunun yedi mahalleye zararı vardır: Yalancı, düzenbaz, iffetsiz bir komşu sadece kendi çevresine zarar vermekle kalmaz; kötülüklerini daha geniş çevrelere de taşır.
- Kutsuzun yedi eve dek ziyanı dokunur: Doğuştan şanssız kimseler çoğu zaman çevresindekilere de uğursuzluk getirir.
- Ortak çok olunca ziyan az olur: Ortaklaşa ticarette karda olduğu gibi zararda da ortaklık söz konusudur. Böylece olunca herhangi bir zarar durumunda ortaklar daha az zarar görmüş olurlar.
- Öfke (sinir) ile kalkan ziyanla (zararla) oturur*: Öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer, zararını görür.
- Rezaletle olan kârdan güzellikle olan zarar yeğdir: Şaibe karışmış bir kazanç hayır vermez. Dürüstçe çalışıp sonunda zarar etmek daha hayırlıdır.
- Sağ öküze çürük saban zarar etmez: Dayanıklı ve güçlü bir kişinin, eksiklikler veya kusurlar yüzünden olumsuz etkilenmeyeceğini ifade eder. Güçlü ve sağlam olan bir şey, küçük sorunlardan etkilenmez.
- Yavaş (gevşek) tükürüğün sakala zararı var*: (Yavaş tükürülen tükürüğün sakala bulaşmasına atıfla) Sert davranmak gereken durumlarda gevşek davranan kişi bu tutumunun zararını görür.
- Yaz yağmuru geçer, zarar etmez: Kısa süreli zorlukların kalıcı bir etki bırakmadığını ifade eder. Yaz yağmuru gibi geçici sorunlar, büyük bir zarar vermeden geçip gider.
- Zenginlikle sıcaktan zarar gelmez: Zenginlik ve sıcaklık hayatı kolaylaştıran ve konfor sağlayan unsurlardır. Kötüye kullanılmadığı ve aşırıya kaçılmadığı sürece faydalıdırlar.
- Ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur: Kaybedilen fırsatların, küçüklüklerine rağmen kişiye çok büyük ve önemliymiş gibi geldiğini ifade eder. Elden kaçan her şeyin, ardından uzun süre konuşulup büyütüldüğü bir durumu anlatır.
Soru/Yorum Formu