Sıvı yağ |
- Bileşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen, bitkisel sıvı ya da hayvansal katı maddeler olup çoğu besin maddesi olarak kullanılır: Örneğin tereyağı, zeytin yağı vb.
- Vazelin, mazot gibi, fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral maddelere de genel olarak yağ denir.
- Vücudun, atılması gereken amonyak, üre gibi kimi maddelerini içine alarak deriden sızan ve ten kokusunu veren yağlı madde.
- Itırlı bitkilerden çıkarılan, uçucu, kokulu ve sıvı maddelere de yağ denir: Örneğin gül yağı gibi.
Yağ ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "yağ" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Yağ bağlamak:
- Üzerine yağ birikmek: Tahılınızı yiye yiye göbekleri yağ bağladı.
- Semirmek: Öküz, o her zamanki öküz açlığıyla çayır çimene dalar, akşama kadar ovanın her tarafını otlar, siler süpürürdü. Yine irileşir, şişmanlar, gürbüzleşirdi. Bedeni de yağ bağlar güçlenirdi. (Mesnevi Öyküleri)
- (mecazi) Sevinmek, içi rahatlamak: Ben de bu hali görünce karış karış yağ bağlar idim. (M. E. Düzdağ)
- Yağ bal olsun: "Yenen, içilen şeyler helal ve afiyet olsun" anlamında kullanılan bir söz: "Ne yalan söyleyeyim, açım... Evet açım!" "Gel sana en iyi şeyleri vereyim... Yağ bal olsun, afiyetle ye iç..." (N. Muhiddin)
- Yağ basmak:
- Büyük bir kaba yağ yerleştirmek: Beş altı kadın çalışıyorlar. Kimi yayık yayıyor, kimi peynir çökertiyor, kimi teneke dolduruyor, kimi peynir süzüyor, yağ basıyor tenekelere...
- (mecazi) Çok yağlanmak, yağ bağlamak, semirmek: Kımız içip eğlenip yattınız. Kılıcınız paslandı! Tazınızı yağ bastı. At semirip doldu... (Manas destanı)
- Yağ çekmek: Çıkar için birini övmek, dalkavukluk etmek: Patrona yağ çekiyordu. (A. Aldoğan)
- Yağ gibi (gitmek) kaymak: (Araba, taşıt) Sarsılmadan hızla gitmek: Özel dökülmüş sıcak asfaltın üzerinden otobüs âdeta yağ gibi kayıyordu. (S. Karayağız)
- Yağ yakmak:
- Tavada yağı çok ısıtmak.
- (mecazi) Dalkavukluk etmek: Servetine servet katmak, kendinden üst kademede olanlara yağ yakarak daha büyük bir yere gelmekti. (İ. Metin)
- Motor, yağını işe yaramaz duruma getirmek: 12 silindir laçka olmuştu, motor benzin kadar yağ yakıyordu. (S. Günver)
- Spor, egzersiz veya diyet yoluyla vücuttaki fazla yağlardan kurtulmak: Diyet ve kardiyo yaparak yağ yaktı, kas yaptı.
- Yağ yedirmek: Yağı yaya yaya sürmek, her yanına dağılmasını sağlamak.
- Yağa bala batırmak: Bol bol yedirip içirmek, çok iyi ağırlamak: Yağa yatırsan bala batırsan adam olacakları yokmuş. Onlara sunulan güzelim apartman katlarını, bahçeli evleri, sonracığıma işleri tepiyor, bu tür pespaye yaşamı yeğliyorlarmış. (M. Balel)
- Yağı erimek: (Şişman ve semiz kimseler için) Zayıflamak: Çektiği zorluklar yüzünden bütün yağları erimiş, sonunda bir deri bir kemiğe dönmüş, ip gibi birkaç adale dışında başka bir şeyi kalmamıştı.
- Yağıyla balıyla: Her şeyiyle arzu edilen biçimde: "İşte eşin! Yağıyla, balıyla, koltuğunda kısmetiyle evine geldi. Allah Mübarek etsin." (Böcüzade Süleyman Sami)
- Yağcılık etmek: Gereksiz biçimde övmek, dalkavukluk etmek, yağ çekmek: Kendinden üstüne yağcılık eder, / Kimine ağam der, peşinden gider (M. Karabacak). Dün küfrettikleri insanlara bugün yağcılık ediyorlar. (N. Muallimoğlu)
- Yağlayıp ballandırmak: Çok överek anlatmak: Dükkâncı yağlayıp ballayarak önüne koyarsa hemen aldanma, alacağın şeye iyi dikkat et... (Halkbilgisi)
- Yağlı ballı olmak: Araları çok iyi olmak, içli dışlı olmak: Edebiyatla aramız yağlı ballıydı (A. E. Kavaklı). Dün sizle yağlı ballı olan adam, Cemşid Bey'den kızı alınca kırk yıllık düşman kesildi. (Ö. Polat)
- Yağlı kapıya konmak: Rahat, sıkıntısız bir yere girmek, geçimini başkasının üstüne yıkmak: Zengin bir aileye damat oldu ve yağlı kapıya konmuş oldu.
- Bir eli yağda bir eli balda (olmak): Varlık ve bolluk içinde (olmak): Dünyası iyi olabilir. Bir eli yağda bir eli balda bir hayat sürebilir. İstediği her şey olabilir ama ya yaşamış olduğumuz dünya bizi cennete götürmüyorsa... (B. İşliyen)
- Don yağı gibi: Konuşmayan, hareketsiz (kimse): Gözlerimde ki manasız bakışlarım bitmiş, don yağı gibi donup kaldığım zamanları geride bırakıyordum. (A. Bayram)
- Don yağının tortusu gibi kalmak (oturmak): Çevresindekilerle iletişim kurmadan ilgisiz ve donuk kalmak.
- Ekmeğine yağ sürmek: Farkında olmadan, istemediği halde birinin işine yarayacak davranışta bulunmak: Bunlar düşmanın ekmeğine yağ süren akılsızlar.
- (birinde) Hoşafın yağı kesilmek: Söyleyecek söz, verecek karşılık ya da yapacak bir şey bulamayacak bir duruma düşmek, cevap bulamamak, bozulmak: Şemi'nin verdiği bu son açık üzerine, amcada da damatta da hoşafın yağı kesildi. (H. R. Gürpınar)
- İçi (karış karış) yağ bağlamak: İstediği gibi bir durum belirdiğinde sevinip ferahlamak: Oooh, içim yağ bağladı, ne güzel bir intikam almıştım!.. (A. Nesin). Oh, oh... o uğursuzun üstüne başkalarını sev. Benim de içim karış karış yağ balasın. (H. R. Gürpınar)
- İçinin yağı erimek: Telaş ve kaygıyla üzülmek: Çocuk gülümseyince içinin yağı eriyerek; "Ben kızımı nasıl bırakır da İstanbullara giderim." diye mırıldandı. (A. Çimen)
- Kandilin yağı tükenmek: Yaşamı sona ermek, ahirete göçmek, ölmek: – Ya ölürsem?.. – Yalnız sen değil, kandilin yağı tükenince herkes ölecek. (O. Özyollu)
- Kasaba et (yağ) borcu mu var (borcu yok ya): Çok şişmanlamış ya da neden bu kadar şişman?: Kahvaltı etmese de olabilirdi. Bir kahvaltı kaybetmek çok bir şey mi sanki. Kasaba et borcu da yok... (M. Makal)
- Kendi yağıyla kavrulmak: Elinde olanlarla geçinip kimsenin yardımına gerek duymamak: Kendi yağıyla kavrulan dürüst, temiz bir insandı Süheyla. (N. Serimoğlu)
- Sinekten yağ çıkarmak: Olmayacak şeylerden yararlanmaya, çıkar sağlamaya bakmak: Sinekten yağ çıkarır, bozulmuş bağdan pekmez (Denk sözler)
- Tabanları yağlamak:
- (alay) Uzak bir yere yayan gitmeye hazırlanmak: Tabanları yağla, gün kızarmadan Tatarcıkta boğazları ıslamalı. (F. Baysal)
- Kaçmak: Tabanları yağla, bak geliyor emniyetin amansız komiseri. (S. Demiray)
- Tereyağı gibi: Çok yumuşak (elma, armut): Her maldan üstündür diye öne sürdüğü armutları gösteriyor: "tereyağı gibi, kız yanağı gibi" diyordu... (R. E. Ünaydın)
- Tereyağından kıl çeker gibi:
- Güç bir işi kolaylıkla veya beceriyle yaparak: Adamlar hiçbir şeyden kuşkulanmadılar. Tereyağından kıl çeker gibi kolay oldu her şey (M. Atilla). Yetenekliydi. Şu her tür işin altından tereyağından kıl çeker gibi kalkan insanlardandı. (Ş. Yiğit)
- Her türlü mecburiyetten, mükellefiyetten ve sorumluluktan kolayca sıyrılarak: Kendince tereyağından kıl çeker gibi, işin içinden sıyrılıyordu. (A. Girgin)
- Yüreği yağ bağlamak: İstenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: O marsık suratlı Belma'nın ettiği yanına kalmıştı işte. Yüreği yağ bağlamıştı. (S. Saygı)
- Yüreğinin yağı erimek:
- Çok üzülmek: "Ağlayacakmış gibi dolaşıyordur şimdi insanların arasında garibim," diye geçirdi içinden. Yüreğinin yağı eridi. (M. Atilla)
- Çok korkmak: Öyle ki kâfirin yüreğinin yağı eridi, korkusundan içine titreme düştü... (Neşri tarihi)
- Zeytinyağı gibi üste çıkmak: Bir sorunda haksız olduğunu kabul etmemek, ustalıkla kendini haklı çıkarmaya çalışmak: Benden özür dilemen gerekirken zeytinyağı gibi üste çıkma telaşındasın. (E. İşeri)
Yağ ile ilgili atasözleri ve anlamları
Katı yağ |
İçinde "yağ" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Yağ acı olunca pilavı (da) acı olur: Temelinde sorunlu veya hatalı olan bir işin ya da durumun, sonucunun da olumsuz olacağını ifade eder.
- Yağ ile kıyma barışır, soğan arada buruşur: Uyumlu iki şeyin bir araya geldiğinde sorun çıkarmayacağını, ancak araya giren dış etkenlerin ya da kişilerinin bazı zorluklar yaratabileceğini anlatır. Bu, işbirliği ve uyumun önemine dikkat çeker.
- Yağ ile undan, neler olur bundan: Temel malzemelerin birleşiminden güzel ve değerli şeylerin çıkabileceğini anlatır. Bu, az da olsa doğru öğelerin bir araya geldiğinde büyük işler başarılabileceği anlamında kullanılır.
- Yağ ile yavşan sirke ile tavşan*: (atasözünün anlamı) Ana madde kötü olsa bile iyi ve bol malzeme kullanılırsa iyi sonuç alınabilir.
- Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur* (Yağ yiyen it yüzünden belli olur): Hırsızlık veya hileli yollarla elde edilen kazancın er ya da geç fark edileceğini ifade eder. Bu atasözü, haksız kazancın gizlenemeyeceğini ve kişinin yaptığı yanlışların mutlaka ortaya çıkacağını vurgular.
- Yağı acı olanın pilavından bellidir: Kişilerin nitelikleri yaptıkları işlere de yansır.
- Yağı az olanın pilavından bellidir: İnsanların yaptıkları işlerden ve ortaya koyduklarından maddi durumları belli olur.
- Yağına göre tavası, kuyusuna göre kovası: Bir kişinin sahip olduğu şeylerin veya imkanlarının, onun durumuna uygun olduğunu ya da olması gerektiğini ifade eder. Yani, insanlar kendi kapasitelerine, yeteneklerine veya sahip olduklarına göre bir yol seçmeli ya da onlarla orantılı işlerle meşgul olmalı veya yaşamalıdır.
- Yağına kıymayan çöreğini yoz (kuru) yer*: Gerekli harcamadan kaçınan verimdeki düşüklüğe katlanmak zorundadır.
- Yağını veren Allah, bulgurunu aşlığını da verir: İnsanın rızkının ve ihtiyacı olan her şeyin Allah tarafından sağlanacağını anlatır. Eğer Allah tarafından bir konuda bir nimet veya imkân verilmişse, bunun devamı da sağlanacaktır; dolayısıyla güven içinde yaşamak gerekir (aşlık: yemek için hazırlanmış erzak).
- Yağlı kazan, yağlı kepçe: Zenginlik veya başarı getiren bir kaynağa bağlı olanların bundan faydalandığını ifade eder. Yani, iyi bir fırsat veya kazanç varsa, ondan etkilenen herkes de bu kazançtan pay alır (?).
- Yağlıyı ye, iç suyu, donarsa donsun, tatlıyı ye, içme suyu yanarsa yansın: Yemekten sonra su içmeli, fakat tatlıdan sonra içmemeli. Tatlıdan sonra içilen su ağzın tadını giderir.
- Yağsız yenir de, tuzsuz yenmez: Yemeğin lezzetinin sağlanmasında tuzun önemli olduğunu ve bazen yağdan daha gerekli olduğunu ifade eder.
- Ağa diyeyim sana, yağın bulaşsın bana: Birinin çıkar sağlamak için aşırı şekilde yalakalık yapmasını veya gereksiz yere birine fazla yakınlaşmasını ifade eder.
- Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır* (Ak koyun gördün de içi yağ mı dolu sandın?): Görünüşe aldanıp karar vermemek gerekir.
- Akıl akıldan, don yağı pekmezden olur: Bir kişinin yalnızca kendi zekasıyla değil, başkalarının bilgisi ve deneyimiyle de gelişebileceğini anlatır.
- Aktarla konuşan gül yağı, kasapla konuşan iç yağı kokar: İnsanın kimlerle vakit geçirdiğine bağlı olarak onlardan etkileneceğini ifade eder. İyi ve güzel insanlarla ilişki kuranlar olumlu etkiler alırken, kötü ve uygunsuz kişilerle birlikte olanlar da onların olumsuz özelliklerini benimserler.
- Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır*: Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
- Allah balmumu yakana balmumu, yağ mumu yakana yağ mumu verir (Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir)*:
- Kişinin gereksinmeleri, kurduğu yaşam düzeyine bağlı olarak gerçekleşir.
- Allah bol harcayana bol, az harcayana az verir.
- Araba yağlanmayınca yürümez: Bir işin sorunsuz ilerlemesi için gerekli hazırlıkların yapılması gerektiğini ifade eder. İhmaller, işlerin aksamasına veya tamamen durmasına neden olabilir.
- Arık etten yağlı tirit olmaz*: Çürük çarık gereçlerden iyi sonuç alınmaz (arık: zayıf).
- Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur*: Güzel şey, iyi gereç kullanarak ortaya çıkar; bu da, işi yapana övünme payı verir.
- Aşk olsun becerene; yağlı kuyruk tutana: Zor işlerin üstesinden gelen veya değerli bir fırsatı yakalayan kişilere hayranlık duyulduğunu ifade eder.
- Balı dibinden, yağı yüzünden* (Balın telvesi, yağın zirvesi):
- Her işi yoluna, yöntemine göre yapmak gerekir.
- Değerleri derinleştikçe artan veya değerleri yüzeyde kalan insanlar vardır.
- Dipten alınan bal daha lezzetlidir.
- Bezir yağından (da) pilav olur, ama yenmez: İnsan işini kısıtlı imkânlarla yapabilir ama yeterince iyi olmaz.
- Çaydaki balığa yağ kızartma: Henüz gerçekleşmemiş bir iş veya elde edilmemiş bir şey üzerinden çıkar sağlamaya çalışmanın anlamsız olduğunu ifade eder. Önce işin tamamlanması gerektiğini, ardından bu işten bir kazanç elde edilebileceğini vurgular.
- Çobana yağ kaygısı, keçiye can korkusu: Bazı insanlar elde etmek istedikleri şey için başkalarının uğrayacağı zararı düşünmezler.
- Çobanın gönlü olursa (olunca) tekeden yağ (süt) çıkarır*: Kendisinde iş bitecek kişi, isterse olmayacak gibi görünen işlere bile bir çıkar yol bulur.
- Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer*: Varlıklı ama akılsız ve hesapsız kişi malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
- Değirmenin girdisi yağlanırsa döner: Bir işin veya sürecin düzgün çalışabilmesi için gerekli hazırlıkların ve bakımın yapılması gerektiğini ifade eder.
- Dünya bir yağlı kuyruktur; yiyebilene aşk olsun: Dünyada kazanç yolları çoktur. İş becerip yararlanabilenleri övgü ile anmak gerekir.
- Düşmana ekmeği yağla da ver: Düşmanlara karşı dikkatli olup açık vermemek gerektiğini ifade eder. Kişi, düşmanına bile kusursuz davranarak zayıf yönlerini göstermemelidir.
- El yağını yedi, biz ayranını içtik: İşini bilen insanlar imkanlardan en iyi şekilde faydalanmasını bilirken, işbilmez kişiler bu imkanların artıklarıyla yetinmek zorunda kalırlar.
- Helal kazanç ile yağlı pilav yenmez: Dürüst ve helal yollardan kazanılan paranın genellikle bol ve lüks yaşam için yeterli olmadığını ifade eder. Alın teriyle kazanılan paranın kıt kanaat yettiğini ve büyük lükslerin ancak hileli veya haram yollardan elde edilen parayla mümkün olduğunu vurgular.
- Hem şiş yağlanmalı, hem kebap pişmeli: Bir iş yapılırken her iki tarafın da memnun edilmesi gerektiğini ifade eder.
- Her gün papaz yağlı yemez: Her iş ve şeyin sürekli aynı şekilde ve yolunda gitmeyeceğini, hayatın inişli çıkışlı olduğunu ifade eder. İyi günlerin ardından zor günler gelebilir, kimse sürekli rahat içinde yaşamaz.
- Işığını akşamdan önce yakan, sabah çırasına yağ bulamaz: Hesapsızca ve plansızca hareket eden kişilerin, gelecekte ihtiyaç duyacakları kaynakları bulmada zorluk çekeceklerini ifade eder.
- İt kursağı yağ götürmez: Aç gözlü, ahlaksız kimselerde utanma duygusu olmaz.
- İyi günde yağlı ekmeği beğenmeyen fakirlikte kuru ekmeğe selam durur: Kişi beğenmediği veya aşağıladığı bir şeyin gün gelir çok daha kötüsüne razı olmak zorunda kalır.
- Kart tavuktan, yağlı çorba olur: Güçsüz, yeteneksiz kişilerden önemli bir işi başarmalarının beklenemeyeceğini anlatır.
- Kasap yağı bol olunca (bulmuş) gerisini yağlar*: Gerekenden çoğuna sahip olan kimse elindekini saçıp savurur.
- Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı*: Bir kimse canının derdine düşmüşken başka bir kimse ondan nasıl yararlanacağını tasarlar.
- Kendi yağıyla kendi kavrulur: Bir kişinin kendi çabalarıyla başarılı olabileceğini ve başkalarına bağımlı olmadan işlerini halledebilmesini ifade eder.
- Kepçe sapına yapışan yağlı yerinden yer: Bir işte en çok emeği ve çabayı gösteren kişinin, en büyük kazancı elde edeceğini ifade eder. İşin başında duran ve işi yöneten kişinin, emeğinin karşılığını en iyi şekilde alacağını vurgular.
- Kimi yağından yiyemez, kimi yavanından: Toplumda her insan kazancı doğrultusunda iyi ya da kötü bir hayat sürer.
- Koyun can derdinde, kasap yağ derdinde*: Herkesin davranışı kendi çıkarı doğrultusundadır.
- Lafla pilav pişerse deniz (dağ) kadar yağı benden* (Ağızlan pilav pişmez, yağla pirinç gerek): Bir işi gerçekleştirmek için yalnızca sözünü etmek yeterli olsaydı, herkes en büyük sözleri edip en büyük işlerin sorumluluğunu alabilirdi.
- Öksüz çocuğun bağrında yağ olmaz (Öksüz oğlanın bağrı yağ bağlamaz): Kimsesiz insanların hayatta mutlu olmaları zordur.
- Pehlivan, kispetinin yağından bellidir: Bir insanın işini bilip bilmediği çalışma biçiminden anlaşılır.
- Sivrisinekten yağ çıkmaz: Küçük ve değersiz şeylerden büyük kazanç elde etmenin mümkün olmadığını ifade eder. Kişinin, önemsiz veya güçsüz kaynaklardan fazla bir şey beklememesi gerektiğini anlatır.
- Şeytana "Kül yer misin?" demişler, "Yağlısı varsa" demiş: Kurnaz, sahtekar kimseler çıkarı olmayan işlere yanaşmazlar.
- Taştan yağ çıkar, ondan çıkmaz: Eli sıkı, cimri insanlardan kimse yardım göremez.
- Ummadığın keçiden bir batman yağ çıkar: Beklenmedik veya değerli bir şeyin, umulmadık bir kaynaktan gelebileceğini ifade eder. Yani, bir şeyin ya da kişinin beklenmedik bir şekilde faydalı veya değerli sonuçlar verebileceğini belirtir (batman: yaklaşık 7,5 kilogramlık bir ağırlık ölçüsü).
- Unun çoksa bazlama ye, yağın çoksa gözleme: Kaynakları verimli kullanmayı ve ihtiyaçlara göre hareket etmeyi öğütler. Eldeki imkanları değerlendirerek en uygun ve faydalı şekilde kullanmak gerektiğini vurgular.
- Unun çoksa çörek et, yağın çoksa börek et: Elindeki malzemeleri ve fırsatları iyi değerlendirmek gerektiğini anlatır. Yeterli kaynağın varsa, onu en verimli şekilde kullanarak en iyi sonuçları elde etmelisin.
- Vardı bağım malım, gelirdi kardeşlerim; tükendi yağım balım, gelmiyor kardeşlerim: Zengin ve varlıklı olduğu zaman çevresinde çok dost ve arkadaş bulunan kişinin, varlığı azaldığında bu çevrenin de küçüldüğünü ifade eder. Bu atasözü, insanların çoğu zaman zenginliğe veya iyi duruma göre değerlendirildiğini ve bu durumun çevrelerini nasıl etkilediğini vurgular.
- Ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur: Kaybedilen fırsatların, küçüklüklerine rağmen kişiye çok büyük ve önemliymiş gibi geldiğini ifade eder. Elden kaçan her şeyin, ardından uzun süre konuşulup büyütüldüğü bir durumu anlatır.
Yağ ile ilgili birleşik kelimeler
- Yağ tulumu: (şaka) Çok semiz, çok kilolu, şişman: O yağ tulumu vücutlar, beslenme terbiyesizliğinden veya bilinçsizliğinden doğan biçimsiz, şekilsiz vücut yapısı. (Ö. Akgüç)
- Yağlı kapı: Çalıştırdığı kişiye bol para vb. veren iş yeri: Bulmuşsun bir yağlı kapı. Yediğin önünde, yemediğin arkanda. Allah'tan daha belanı mı arıyorsun... (M. Atilla)
- Yağlı kuyruk: Bol ve kolay kazanç sağlanabilen yer ya da iş yeri: Bir yağlı kuyruk yakalamış, artık bizim gibi ötesini berisini düşünmeğe lüzum görmüyor. (Halkbilgisi)
- Yağlı lokma: Değerli parça: Ben, senin için nasıl yağlı bir lokma kaçırdım biliyor musun? Ömrümün sonuna kadar beni rahat geçindirecek bir serveti, içtimai mevkiyi ayağımla teptim... (H. E. Adıvar)
- Yağlı müşteri: Bol para bırakan, çok alışveriş yapan müşteri: Arap zenginlerinden daha yağlı müşteri bulunabilir mi hiç? (U. Mumcu)
Soru/Yorum Formu