- Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin hepsi, vaziyet, durum: Bu halde sokağa çıkılır mı?
- Davranış, tavır: İşte bu hali kocasının müthiş sinirine dokunurdu.
- Şimdiki zaman.
- Güç, takat: Bugün işe gidecek halim yok.
- (mecazi) Kötü durum.
- (dil bilgisi) İsim çekim biçimlerinden her biri.
Hal ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Hal çaresi: Çözüm yolu, çıkar yol.
- Hal değişmesi: (gök bilimi) Bir yıldızın sıcaklığına, basıncına, yoğunluğuna, aydınlatma gücüne ya da kütlesine ilişkin değişim.
- Hal takınmak: Tavır takınmak, böbürlenmek.
- Halden düşmek: İyi durumdan kötü duruma düşmek.
- Halden hale girmek: Bir zorluk ya da utanılacak bir durum karşısında ezilip büzülmek: Adamcağız halden hale girdi.
- Haline koymak: Biçimine getirmek, düzeltmek, düzenlemek.
Hal ile ilgili atasözü deyimler ve anlamları
İçinde "hal" kelimesi geçen atasözleri deyimler ve açıklamaları:
- Hal hatır sormak: Birinin sağlık durumunu öğrenmek için "nasılsınız" diye sormak.
- Halden anlamak: Bir kimsenin içinde bulunduğu zorluğu görüp anlayışlı davranmak.
- Hale yola koymak: Düzenlemek, iyi bir düzen vermek, düzene sokmak.
- Hali duman olmak: Kötü duruma düşmek.
- Hali harap olmak: (deyiminin anlamı)
- Bitkin, perişan olmak.
- Kötü duruma düşmek: Sınıfı geçmezse hali haraptır. TDK.
- Hali kalmamak: Çok yorulmak.
- Hali olmamak: Gücü olmamak.
- Hali vakti yerinde: Paraca durumu iyi, oldukça varlıklı: Ailesinin hali vakti yerinde.
- Haline bakmamak: Kendisinin içinde bulunduğu kötü durumu düşünmeden bir şey yapmaya kalkışmak: Haline bakmadan her işe karışıyor.
- Hal halin yoldaşıdır: (atasözünün anlamı) Aynı durumdaki kimseler, birbirlerini başkalarından daha iyi anlarlar.
Soru/Yorum Formu