Hak nedir ne demektir? Hak ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Yüce Allah'ın isimlerinden biri: "Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal." (M. A. Ersoy)
  2. Doğru, gerçek: Karac'oğlan der ki bu sözüm haktır / Alemi seyrettim, akranın yoktur. (Karacaoğlan)
  3. Adaletli davranma: Hak mı bir çocuğun kekliğini alıp tel kafese koymak gönlü yokken? (F. Baykurt)
  4. Hukukun, geleneğin gerektirdiği ya da kişiye tanıdığı şey: Temel insan ve vatandaşlık haklarından yararlanmak istemektedirler. (M. N. Sezgin)
  5. Dava, sav veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk: Bu davada hak görmüyorum.
  6. Geçmiş ve harcanmış büyük emek ve gayret: Ana baba hakkı ödenmez.
  7. Pay, hisse: Diyorsunuz ki "benim hakkımı aldı, hakkımı istiyorum." (H. İ. Genç)
  8. Emek karşılığı ücret: Birinci hamala da para uzatarak, hakkını al bakalım, dedi. (R. N. Güntekin)
  9. Toprak: Hâk (yer) ile yeksan olmak.
  10. Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı ya da şekil oyma, kazıma: Mühür hakkı.
  11. Kağıttaki yazıyı kazıma: Resim kağıtlarda hak ve silinti yasaktır.


Hak ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "hak, haklı, haksız" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )

  • Hak etmek:
    1. Bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak: Bilmediklerini de bir iki kere anlatıp gösterince hemencecik ezberleyiverdi. Karşılığında öpücüğü hak etti tabii. (F. Çetinel)
    2. Layık olduğu kötü karşılığı görmek: Hiç çalışmamıştı, sınıfta kalmayı hak etti.
    3. Bir başarı dolayısıyla ödüllendirilmek: İstiklal madalyası kazanmayı hak etti. Dedem, TBMM tarafından milli kahraman olarak ilan edildi. (A. İ. Kesici)
  • Hak getire: Bulunmaz, yoktur, ne arar. Geceleri uyku hak getire, ondan başka bir şey düşünemiyordu. (Kolektif)
  • Hak gözetmek:
    1. Doğruya göre hareket etmek, hakka riayet etmek: İslâm, savaşta bile hak-hukuk gözetir, merhamet tevzi eder. (O. N. Topbaş)
    2. Harama, helâle dikkat etmek, başkasının hakkına el uzatmamak: Bizde hak gözetmek ve hakperverlik enayilik olarak kabul edilmeye başlandı. Hakkımız olmayan bir şeyi alıyor olmak ise; uyanıklık, iş bilmek, yiğitlik gibi kabul görmeye başlandı. Biz neden böyle olduk... (N. Keleş)
  • Hâk ile yeksan olmak (etmek): Yıkılmak, yerle bir olmak, bütünüyle ortadan kalkmak: Şehvet düşkünlüğü o kadar kuvvetlendi ki çok geçmeden Roma sarayları yıkıldı, hak ile yeksan oldu. (C. Çakmak)
  • Hak kazanmak: Emeğin karşılığını alabilecek duruma gelmek: Başarılı bir sınav vererek doçentlik unvanı almaya hak kazandı. (E. Kahya)
  • Hak tanımak: Karşısındakine imkân vermek, fırsat tanımak: Karadeniz'de ticaret yapmak hakkını tanıdı. (Y. Öztuna)
  • Hak vere (olmak): Tarikat ehli tarafından, "yok, Allah versin" anlamında kullanılan bir söyleyiş: "Yok" sözü, hoş görülmez ve söylenmezdi. Bunun yerine bir şeyin bittiğini, tükendiğini anlatmak için: "Hak vere oldu" denirdi. (Mesneviname)
  • (birine) Hak vermek: (deyiminin anlamı) Birinin davasını, savını doğru bulmak, haklı olduğu kanısına varmak: Arkadaşı da onun endişesine hak verdi (İ. Selman). Ömer genç kadına hak verdi. Kim olsa aynı şeylere takılırdı. (M. Baş)
  • Hak yemek: Başkalarının hakkını tanımamak, vermemek: "Hak yemek, sol el ile yemek yemek kadar dikkat çekmedi bu ülkede" (İ. Özel)
  • Hak yerini bulmak: Haklının kim olduğu er geç ortaya çıkmak: Şurası kesindir ki, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü isler çevirdiler. Nihayet hak yerini buldu. (Tevbe Suresinden)
  • Hak yoluna girmek: Yaşayışında din ve maneviyatı esas tutar olmak: Yaptıklarına pişman oldu ve Hak yoluna girdi. (R. Güzel)
  • Hakk'a yürümek: Ölmek: Ayrılık zamanı gelip çattı ve o Hakka yürüdü.
  • Hakkı geçmek:
    1. Kendi payı ya da emeğinin karşılığı başkasına verilmiş olmak: Başkasının hakkı geçmiş mi, geçmemiş mi, hiç kimse oralı değil. Bir şekilde elde etmiş, bir yolla ele geçmiş, bir vesile ile ulaşmış ya, gerisi önemli değil. (M. Paksu)
    2. Bir kimsede, bir şeyde emeği, katkısı bulunmak: Hepimize çok hakkı geçti, çok... (S. Öz)
  • Hakkı olmak:
    1. Bir şeyde payı, alacağı, hissesi, emeği, katkısı bulunmak: Adalesiz davranıyorsun. O bizde kalıyorsa nimetlerde onun da hakkı var. (T. Kavasoğlu)
    2. (Biri) Sözünde, savında haklı olmak: "Doğrusu hakkı varmış, insan bu havada iki saate kalmaz donar," dedi. (Y. Demir)
  • Hakkı ödenmez: İyiliklerine, emeklerine karşılık olarak ne yapılsa azdır: Anne, annedir ve gerçekten ana hakkı ödenmez. (A. Nesin)
  • Hakkı var: "Doğru düşünüyor, doğru söylüyor, doğru davranıyor" anlamında kullanılan bir söz: Sadık Efendinin hakkı var, şimdi olmaz. (M. Yesari)
  • Hakk'ın rahmetine kavuşmak: Ölmek: Ruhunu teslim ederek Hakk'ın rahmetine kavuştu. (S. Aktaş)
  • Hakkından gelmek:
    1. Zor bir işi başarıyla sona erdirmek, üstesinden gelmek: Mahalleliyi hizaya getirdi. Hakkından geldi herkesin, yaman kadınmış. (Kolektif)
    2. Yenmek, öç almak ya da cezasını vermek: Canını sıkmaya değmez. Allah onların hakkından gelir merak etme. (E. Ayaz)
  • Hakkını aramak: Hakkı olduğuna inandığı şeyi elde etmeye çalışmak: Hakkını aramak için hakem kurullarına, mahkemelere baş vurdu.
  • Hakkını helal etmek: Hakkını, emeğini bağışlamak: Bana hakkını helal etmeyen annem, bu gün hakkını helal etti. Zaten anneler böyledir. Önce kızarlar, şefkatleri baskın gelir ve haklarını helal ederler. (N. Sanlı)
  • Hakkını teslim etmek: Hak vermek: Eski karısını ancak o zaman daha iyi tanımış demek ki. Onurlu kadındı doğrusu, hakkını teslim etmek gerek. (Y. Onay)
  • Hakkını vermek: Bir şeyin istenildiği gibi olabilmesi için gerektiği kadar emek harcamak ya da gereç kullanmak: Sadece yapacağına inan, gerektiği gibi ve hakkını vererek çalış. Neler başaracağını izle... (M. Aksu)
  • Hakkını yemek: Bir kimseye hakkı olanı vermemek: İnsanları çıkar uğruna kullanmış, onların hakkını yemiş... (T. Serim)
  • Haklı bulmak: (deyiminin anlamı) Savını doğru bulmak, yerinde görmek: Babam bu sözlerimi haklı buldu. Kararlılığım babamın çok hoşuna gitti. (S. Turgut)
  • Haklı çıkmak: Davasının, savının ya da tutum ve davranışının doğru olduğu anlaşılmak: Gâvurdu hepsi. Yengesi haklı çıkmıştı. Bunlara güven olmazdı. (F. Çetinel)
  • Haksız bulmak: Bir iddiayı, düşünceyi, davranışı doğru ve yerinde bulmamak: Leyla, Mehmet'in şikayetlerini haksız buldu ve tartışma çıktı. (B. Ayaz)
  • Haksızlığa uğramak: Adalete aykırı bir duruma düşmek, haksızlıkla karşılaşmak: Şiir okudu mahkum oldu, haksızlığa uğradı. (M. Bölük)
  • Allah hakkı için: Ant içmek ya da ant vermek için kullanılır: Düşman askeri Kaf'tan Kaf'a kadar olsa / Allah hakkı için o savaştan yüz çevirmem (İsmail Hakkı Bursevi)
  • Bileğinin hakkıyla: Kendi gücü ve kendi çalışması ile: O çocuk bunu bileğinin hakkıyla, çalışarak kazandı. Söyleyecek hiçbir sözün olmamalı, dedi. (F. Bahtoğlu)
  • Dinim hakkı için (aşkına): "Dinimi tanık tutarım" anlamına büyük bir ant: Görmedim Mustafa Usta, dinim hakkı için görmedim.
  • Rabbena hakkı için: Ant içerken inandırmak için kullanılan bir söz: Şahitliğe kabul etseler dinim Rabbena hakkı için doğru söylerim. (A. Gündüz)
  • Sureti haktan görünmek:
    1. Hak ve hakikatmiş gibi görünmek, haklıymış gibi görünmek: Sonra da hem doğrudan ve açıktan, hem de dolaylı ve sinsice, hem sureti haktan görünerek hem de zaafları ve güdüleri kullanarak sokulacağım onlara. (Araf Suresinden)
    2. İyi niyetli, temiz yürekliymiş gibi görünmek: Osmanlı idaresindeyken yüze gülen, sureti haktan görünen gâvurcuklar, kendi zamanlarında da iyiliği elden bırakmayacaklar... Ama ne akıl... Bilmezdi ki gâvur gâvurdur, Müslüman da Müslüman... (K. Bilbaşar)
  • Tuz ekmek hakkı: Birinin ekmek yedirip iyilik ettiği kimse üzerindeki hakkı: Ne de olsa yılları burada geçmişti. Tuz, ekmek hakkı vardı. (Y. Bahadıroğlu)
  • Üstünde hakkı olmak: Birinde emeği, iyiliği, hakkı bulunmak: Ama yine de üstümde hakkı vardı. Yanına gitmemiz gerekirdi. (A. Bayram)
  • Yanıt hakkı doğmak: Cevap hakkı doğmak: Kendisine isim verilerek çatılan bir insana, "yanıt hakkı" verilir. Bu, her "namuslu" habercinin sorumluluğundadır. (T. Ateş)


Hak ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "hak, haklı, haksız" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Hak değirmende olur: Kişinin harcadığı emeğin karşılığını adil bir şekilde almasının her zaman mümkün olmadığını ifade eder. Bu atasözü genellikle haksızlık eden kişilerce bir tür savunma olarak kullanılır.
  • Hak deyince akan sular durur*: (atasözünün anlamı) Bir anlaşmazlıkta adaletli ve yansız davranılırsa kimsenin söyleyecek sözü kalmaz.
  • "Hak" diyen mahrum kalmaz: Allah'ın adaletine sığınan hakkı neyse onu alır.
  • Hak doğrudadır: İnsan doğru yoldan ayrılmadıkça adalet her zaman ondan yanadır.
  • Hak doğrunun yardımcısıdır: Allah doğruluktan şaşmayanlara her zaman yardımcı olur.
  • Hak gelince batıl gider: Bir şeyin doğrusunu bilen, her zaman haklıyı savunan kişiler ortaya çıktığında, orada bulunan yalancı, sahtekar kişiler daha fazla kalamazlar.
  • Hak hakkı bulur: Adil olanın ve doğru olanın eninde sonunda gerçekleşeceğini ifade eder. Doğru yolda olan kişiler, hak ettikleri karşılığı er ya da geç alırlar.
  • Hak söz ağıdan acıdır (acı gelir)*: Kusurları, yanlışlıkları, düzensizlikleri, yolsuzlukları, kötülükleri bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştirenin sözü, bu işleri yapanlara çok acı gelir.
  • Hak söze mecnun dahi razı olur: Gerçeğin akıllı olsun deli olsun herkes tarafından kabul edileceğini ifade eder. Hiç kimse, doğru ve adil olan bir şeye karşı çıkamaz.
  • Hak verilmez, alınır: Kişi bir şeyi elde etmek için emek harcamışsa karşılığında kaldığı bağış değil hakkıdır.
  • Hak yapar, pak yapar: Allah'ın yaptıklarını sorgulamamak gerekir. Çünkü Allah her şeyin en iyisini ve güzelini yapar.
  • Hak yardım ederse abd-i dûnuna (kuluna), kurt çoban olur onun koyununa: Allah'ın yardımıyla en zor durumların bile kolaylaşacağını belirtir. İlahi destekle, beklenmedik kişiler veya durumlar bile başarılı olabilir.
  • Hak yerde kalmaz*: Kişinin hakkı veya emeğinin karşılığının sonunda mutlaka kendisine verileceğini ifade eder
  • Hak yerini bulur*: Yapılan haksızlıkların er ya da geç ortaya çıkacağını ifade eder. Adalet, eninde sonunda gerçekleşir.
  • Hak yerini bulur, su çukurunu: Yapılan bir haksızlık uzun süre devam etmez, bir gün mutlaka son bulur. Aynı şekilde bir iş için emek sarf eden kişi de emeğinin karşılığını alır.
  • Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır: İnsanların hayırlı işlere para harcamakta cimri davrandıklarını, ancak kötü veya yanlış işlere kolayca para harcayabildiklerini ifade eder.
  • Hak yolunu bırakma (Hak yolundan çıkma): İnsan hiç bir zaman dürüstlükten, doğruluktan ayrılmamalıdır. Aksi halde bunun zararını yine kendi çeker. Oysa dürüst insan her zaman dürüstlüğün karşılığını görür.
  • Hakk'a tevekkül eden açıkta kalmaz: Allah'ın büyüklüğüne güvenen kimse zor durumda kalmaz.
  • Hakkı tanıyan halka baş eğmez: İnsanlar sadece kendisini yaratana karşı sorumludur ve onun istediği gibi yaşamak zorundadır.
  • Haklı hakkından vazgeçmez: Bir davada haklı olan kimse hakkını haksız olana yedirmez. Sonuna kadar mücadele eder.
  • Haklı söz, haksızı Bağdat'tan çevirir*: Doğru ve inandırıcı söz, yanlış inanç ve anlayışta olan kişiye, çok geç bile olsa doğru yolu gösterir.
  • Allah bir peygamber hak, pekmez kara yoğurt ak: Pekmezin kara ve yoğurdun ak oluşu gibi kesin ve bilinen gerçeklere dayanarak Allah'ın birliği ve peygamberlerin doğruluğu gibi kesin bilgilerin doğruluğunu vurgular. Dolayısıyla, bu atasözü, üzerinde konuşulan bir durumun kesinliğini ve doğruluğunu vurgulamak için kullanılır.
  • Allah'ın hakkı üçtür: Allahü Teala kullarının zor durumda kalmasını hiç istemez. Onun için günah işleyen kulunun, bu günahtan pişman olması ve geri dönmesi için sabreder ve ona fırsatlar tanır (?).
  • Ana hakkı Allah hakkı (Ana hakkı ödenmez): Evlatların annelerine karşı olan yükümlülükleri ve borçları, Allah'a karşı olan yükümlülükleri ve borçları kadar kutsaldır: Biz insana annesine ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi nice zorluklara katlanarak onu taşıdı. O halde bana, anne ve babana şükret! Dönüşünüz banadır. (Lokman Suresinden)
  • Arsız güçlü olunca haklı suçlu olur: Kendisini kollayan çevresi geniş olanlar suç işledikleri zaman ne yapar eder suçu başkasının üzerine yüklerler.
  • Bağla atını ısmarla Hakk'a: İnsan bir şeyinin kaybolmasını istemiyorsa önce gereken bütün tedbirleri almalı sonra Allah'a emanet etmelidir.
  • Boynuzlu koyunun boynuzsuzda hakkı vardır: Genel olarak daha güçlü veya üstün olanların, daha zayıf veya az olanlara karşı adil ve saygılı davranmaları gerektiğini ifade eder.
  • Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hak*: İnsanların isteklerinin çatışmasından endişe etmenin yersiz olduğunu, Allah (c.c.)'ın düzenleyiciliğiyle herkesin hoşnut kılınacağını anlatır.
  • Dilencinin hakkından dolandırıcı gelir: Her şeye bedava sahip olmak isteyenlerin hakkından açıkgöz, kurnaz kimseler gelir.
  • Dinsizin hakkından imansız gelir* (Gaddarın hakkından zalim gelir): Kötü kişiyle, kendinden daha kötü bir kimse başa çıkabilir.
  • Doğruluk hak kapısıdır: Dürüst, namuslu kişileri herkes tanır, böyle birinin sözüne herkes güvenir.
  • Ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil*: Kimi işler iyi niteliktedir, kullanılan araç elverişsiz olsa da yürütülebilir; ama her iş elverişsiz araçla yürütülemez.
  • Er getire, hak getire: Kocasının kazancı kadına az veya çok görünmemelidir, yeter ki dürüst kazanılsın.
  • Evvel deveni bağla, sonra Hakk'a ısmarla: Kişi güvendiği kimselere karşı yine de tedbirli davranmalıdır.
  • Gören gözün hakkı vardır*: Yiyecek veya imrenilecek bir şeyi görene o şeyden vermek gerekir.
  • Güç gelince hak kapıdan çıkar: Kaba kuvvetle işlerin yürüdüğü yerde hak adalet olmaz.
  • Halkın sesi Hakk'ın sesi: Halkın benimsediği görüşlerde bir Tanrısal gerçeklik sezilir.
  • İyilik Hak yanında zayi olmaz: İyilik yapmayı seven dürüst kimseler Allah'ın huzurunda yaptıklarının karşılığını alırlar.
  • Komşu hakkı, Allah hakkıdır*: Komşular birbirlerini incitmemek, gücendirmemek için gerekli inceliği göstermelidirler: Komşu hakkı, Allah hakkıdır. Komşu hakkına dokunulmaz; emanete hıyanet edilmez. (Hünkar Hacı Bektaş Veli)
  • Komşu hakkı büyük, saymayan hödük: İnsan başı darda kaldığı zaman en büyük desteği komşusundan görür. Bu yüzden komşu hakkını inkar eden kişi büyük kabalık ve saygısızlık etmiş olur.
  • Komşu hakkı yedi yerde sorulur: Komşulara karşı olan sorumlulukların ve hakların büyük önem taşıdığını, komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu ve komşuya yapılan iyilik ya da kötülüklerin karşılıksız kalmayacağını vurgular.
  • Kul azmayınca Hak yazmaz (Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça)*: Kişinin başına gelen kötülüklerin sorumlusu kişinin kendisidir. Kişinin başına azgınlığı ve günahları yüzünden felaket gelir.
  • Kul verdiğini duyurur, Hak verdiğini doyurur: Allah'ın cömertliğine kimsenin ulaşması mümkün değildir; insanlar yaptıkları en ufak bir iyiliği bile hatırlatmadan duramazlar.
  • Müdara ile çok düşmanın hakkından gelinir: Düşmanı etkisiz hale getirmenin en etkili yolu ona dostça yaklaşarak en zayıf yerini bulmaktır (müdara: yüze gülme, iyi geçinme).
  • Müşteri her zaman haklıdır: Müşteri esnafın gelir kaynağıdır. Bu yüzden ona her zaman hoşgörülü davranmak gerekir.
  • Ne gelirse kula, Hak'tan gelir: Her şey insanın kaderinde yazılıdır. Bu kaderi de hazırlayan Allah olduğuna göre sonuçta her şey Allahtan gelir.
  • Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir: Nush yani nasihat ile yola gelmeyeni azarlamalı, tekdir yani azarlama ile yola gelmeyenin ise artık dayağı ve zorlamayı hak ettiğini anlatan Ziya Paşa tarafından söylenmiş bir söz.
  • Ölüm hak, miras helal*: "Herkes ölecektir, ölenin mirası da mirasçının hakkıdır" anlamında kullanılan bir atasözü.
  • Pazarlıksız (kavilsiz) giren haksız çıkar: Pazarlıksız, şartsız mal alanın, bozuk çıktığında geri götürüp değiştirme veya iade etme şansı olmaz.
  • Rüşvet kapıdan girince hak bacadan çıkar: Rüşvet alan bir kimse adaletli, insaflı hareket edemez, hep rüşvet aldığı kimsenin tarafını tutar.
  • Sev seni seveni hak ile yeksan ise de, sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan ise de (Sev seni seveni yerde toprak ise de, sevme seni sevmeyeni gülde yaprak ise de)*: Toplumdaki yeri ne düzeyde olursa olsun, sevgi gördüğün kişiye sen de sevgiyle karşılık ver; birisi sana içinde sevgi taşımıyorsa o kişi kim olursa olsun ondan uzak dur.
  • Tuz ekmek hakkı bilmeyen itten de beterdir: İyiliğe kötülükle cevap veren kimselerden her şey beklenir.
  • Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur*: İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişinin sonu iyi olmaz.
  • Yedi adım yolun, bir yudum suyun hakkı vardır*: İki insanın tanışıp kaynaşması ve aralarında bir dostluk bağı oluşması için özel bir kurala, yola, yönteme gerek yoktur, kısa bir yolculuk, küçük bir ikram bile bu yakınlığı sağlayabilir.
  • Yemin Hakk'ın keskin kılıcıdır: Dürüst ve mertliğiyle tanınan kimsenin yeminine herkes güvenir.
  • Yetim hakkı yedi taşı deler de geçer: Kimsesiz insanların haklarını gasp etmek en büyük günahtır ve mutlaka cezalandırılır.
  • Zorlunun hakkından Allah gelir: En güçlü zorba bile Allah'ın intikamına yenilir.
( 0 soru/yorum )