Ekmek (yiyecek) ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 4

Ekmek ile ilgili atasözleri ve anlamları


Çapraz duran bir somun ekmek
Bir somun ekmek
İçinde "ekmek" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Ekmek aslanın ağzında*: Yaşam kavgasında (özellikle de günümüzde) geçim sağlayacak bir iş bulmak ve para kazanmak güçtür.
  • Ekmek bile çiğnemeden yutulmaz: Çok kolay bir iş bile hiç emek vermeden yapılamaz.
  • Ekmek boğazda kalırsa su, su boğazda kalırsa kefen: Bazı dertler insanı ölüme kadar götürür.
  • Ekmek bulursan yanaş, kavga görürsen dolaş (kaç): Gittiğin yerde bir şey ikram edildiği zaman utangaç olma. Bir yerde karışıklık veya kavga varsa da hemen oradan uzaklaş.
  • Ekmek çiğnenmeyince yutulmaz: Bir işten umulan sonucu almak veya başarmak için gerekli olan şeyler sırasıyla yapılmalıdır.
  • Ekmek dişten artmaz, para işten artar: Tasarrufun yalnızca yiyeceklerden kısarak yapılamayacağını, asıl birikimin çalışarak ve işten kazanılan parayla olacağını ifade eder (?).
  • Ekmek ekmeğin mayası, gelin kaynananın dayası (dâyesi): Gelin ve kaynananın zamanla birbirlerine benzediklerini ifade eder. Gelinlerin zamanla kaynanalarının alışkanlıklarını, davranışlarını ve karakter özelliklerini benimsediklerini ve onlara benzer hale geldiklerini anlatır.
  • Ekmek Hıdır'ın, su Bedir'in: yiyin, için, kudurun:
    1. Başkalarının kazancından geçinenler hakkında söylenir.
    2. Çalışarak kendini meşgul etmeyen insan, kötü düşüncelere ve davranışlara kapılır.
  • Ekmek istemez su istemez*: Hiçbir masrafı yoktur.
  • Ekmek kazanmayan ekmeğin kıymetini bilmez: Çalışıp kazanmayı bilmeyen geçimin ne kadar zor olduğunu bilemez.
  • Ekmek veren el ısırılmaz: İnsana iyilik yapan veya yardım eden kişiye karşı nankörlük edilmemesi gerektiğini ifade eder. Minnet duyulması gereken birine zarar vermek, büyük bir yanlış olarak kabul edilir.
  • Ekmek vermez komşu olma: Kişi komşularına karşı her zaman hoşgörülü ve eli açık davranmalıdır.
  • Ekmek yayanın atıdır: Yaya yolculuğa çıkan kimse yediklerinin verdiği enerji ile yoluna devam eder.
  • Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır*: Onun bunun kazancına engel olan, bir gün aynı durumla mutlaka karşılaşır.
  • Ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil*: Kimi işler iyi niteliktedir, kullanılan araç elverişsiz olsa da yürütülebilir; ama her iş elverişsiz araçla yürütülemez.
  • Ekmeksiz ev, köpeksiz köy olmaz: Her şeye özelliğini veren bazı unsurlar vardır ve her şey belli bir yerde mutlaka bulunur.
  • Ekmeksiz eve misafir gelir/gelirmiş: Bazen istenmeyen şanssızlıkların üst üste gelebileceğini ifade eder. Evde temel ihtiyaçların eksik olduğu sıkıntılı bir anda genellikle bir de misafirin gelerek sıkıntıyı veya mahcubiyeti artırabileceğini ifade eder.
  • Ekmeği aça ver, parayı muhtaca ver: Durumun iyiyse ve birilerine bağış yapmak istiyorsan bunu yoksul, kimsesiz ve muhtaç kimselere yap.
  • Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver (Ekmeğini ekmekçiye ver, yarısını yerse helal olsun)*: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.
  • Ekmeği kessem yarım olur, kimi alsam karım olur: Evliliğin kişisel tercihlerden ziyade toplumsal bir norm olduğunu ve kiminle evlenirseniz evlenin, evlilik ilişkisinin benzer şekilde işleyeceğini vurgular.
  • Ekmeği yedi, gözü pabuçta: (?) Karnın doysa da gözün doymayacağını anlatıyor olabilen yaygın bilinmeyen atasözü.
  • Ekmeğimi alda dirliğimi alma: Ağız tadının, huzurun, afiyetin herşeyden önemli olduğunu anlatır.
  • Ekmeğin büyüğü (iyisi), hamurun çoğundan (iyisinden) olur*: Verimin bol olması, gerecin bol olmasına bağlıdır. İşin iyi olması kullanılan malzeme, araç ve gerecin iyi olmasına bağlıdır.
  • Ekmeğin hakkı var ise tuz onu komaya: (?)
  • Ekmeğin kestiğini kılıç kesmez:
    1. İnsanlara para (ücret/maaş) ile yaptırılan işlerin zorla yaptırılamayacağını anlatır.
    2. İnsan aç kaldığı zaman karnını doyurmak için normalde yapamayacağı bir çok şeyi yapar. Çünkü açlığa dayanmak imkânsızdır.
  • Ekmeğin yok ise dilini buğday et: Görüştüğün kimseyi ağırlayacak ya da onun istediğini verecek durumda olmayabilirsin ama tatlı dille gönlünü hoş edebilirsin.
  • Ekmeğini it (yer), yakasını bit yer: Kazandıklarıyla kendisinden daha çok başkalarının faydalandığını anlatır.
  • Ekmeğini katığına denk eden, bir vakit aç kalmaz: Kişilerin yaşamlarında israf etmeden ve tasarruflu bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini anlatır.
  • Ekmeğini yalnız yiyen yükünü dişiyle kaldırır (Ekmeğini kendi yiyen yükünü kendi taşır): Çevresine yardımı ve herhangi bir paylaşımı olmayan insan çevresinden de hiçbir şey bekleyemez ve her işi kendi başına yapmak zorunda kalır.
  • Ekmeğine kuru, ayranına duru mu, dedik?: "Seni küçük düşürecek, sana dokunacak bir söz mü söyledik, bir davranışta mı bulunduk?" anlamında söylenir.
  • Acıyan çok, ama ekmek veren yok: Muhtaç durumda olan veya başına büyük bir felaket gelmiş kişilere herkes acır; ama yardım eden çok az olur.
  • Aç, dünyada ekmek yok sanır: İhtiyaç içinde olan bir kişinin, kendi durumunu evrensel bir gerçek gibi algılayabileceğini ifade eder. Kendi sıkıntıları nedeniyle, dünyanın genelinde de aynı durumun geçerli olduğunu düşünür.
  • Aça arpa ekmeği etten lezzetli gelir: Açlık ve ihtiyaç zamanlarında basit ve sade gıdaların lezzetli ve değerli olabileceğini ifade eder. İnsanların ihtiyaç duydukları zamanlarda en basit şeylerin bile değerli ve lezzetli olabileceğini vurgular.
  • Aça kuru ekmek bal helvası gibi gelir: İhtiyaç içinde olan bir kişinin en basit ve sıradan şeyleri bile büyük bir nimet gibi görebileceğini ifade eder.
  • Açın gözü ekmek teknesinde olur*: Kişinin tek düşüncesi, yaşaması için gerekli olan şeyi elde etmektir.
  • Açın koynunda ekmek durmaz (eğleşmez)*: Dar gelirli insan bir köşeye para koyamaz, eline geçeni harcar.
  • Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek: Kamı aç olan insan çok yemek ister, ama yemeye başladığında düşündüğünün yarısını bile yiyemez.
  • Açlıkta darı ekmeği baldan tatlıdır: İnsan aç kalınca hoşlanmadığı yiyeceği bile büyük bir iştahla yer.
  • Ağaç yeşert meyve getirsin, oğlan büyüt ekmek getirsin*: Erkek evlat meyve veren ağaç gibidir, günü gelince evin geçim yükünü hafifletir.
  • Anam ekmeğine kuru, ayranına duru demem: Anneler çocuklarından hiçbir şey esirgemezler ve sağladıkları, sağlayabileceklerinin en iyisidir.
  • Ar namusu peynir ekmekle yemiş: Onur ve namusu kaybetmiş birinin, bu değerleri önemsemediğini ve basit maddi kazançlar için feda ettiğini ifade eder.
  • Arkadaşını köyden, ekmeğini evden al: İnsan arkadaşlarını doğup yetiştiği yerden seçmeli, aynı zamanda geçimini de kendi ailesinden sağlamalı.
  • Baba (evlat) ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği*: Bir kadın için babasının veya çocuğunun evinde barınıp onların eline bakmak çok kötü bir durumdur; onun gönül ferahlığı ile yaşayacağı yer, kocasının evi, serbestçe harcayacağı para kocasının parasıdır.
  • Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?*: (atasözünün anlamı) Görüştüğün kimseyi ağırlayacak durumda olmasan da, tatlı dilinle konuğunu ağırlayabilir, gönlünü hoş edebilirsin.
  • Cevizle ekmek yemesi, güzelle muhabbet etmesi iyi olur: Güzel kişilerle aynı ortamda bulunmak ve yakınlık kurmak herkese zevk verir.
  • Çalışan ekmeğini taştan çıkarır: Çalışkan insan işsiz kalmaz. Ne yapar eder kendine bir kazanç kapısı bulur.
  • Çiğnemeden ekmek yenmez: Her işin sabır ve emek gerektirdiğini ifade eder. Bir sonuca ulaşmak için gereken adımları atlamadan dikkatle ilerlemek önemlidir.
  • Çocuk ekmeği dolapta bitiyor/yetişiyor sanır: Çocuk evin geçiminin nasıl sağlandığını bilemez, o yalnızca ihtiyacının karşılanmasını ister.
  • Dağa ekmeksiz, aşsız, arkadaşsız çıkma: Zorlu bir görev veya yolculuk öncesinde yeterli hazırlık yapmanın, gereken malzemeleri ve destekçileri sağlamanın önemini vurgular.
  • Dilenci ekmek parçalarını, alim söz parçalarını toplar: İnsanların ihtiyaçlarına ve arayışlarına göre farklı şeyler peşinde olduklarını ifade eder. Dilenci maddi, alim ise manevi ve bilgelik arayışındadır.
  • Dost ile ekmeği incecik uzunca yemek gerek: Dostlarla ilişkilerde, hemen her şeyi tüketmek veya bitirmek yerine, yavaş yavaş, özenle ve keyifle paylaşarak ilerlemek gerektiğini anlatır. Bu da dostlukların daha kalıcı ve güçlü olmasını sağlar.
  • Dostun ekmeğini düşman gibi ye: İnsan dostuna ihtiyaç duyduğunda çekinmeden söylemelidir ve yardımını gönül rahatlığıyla kabul etmelidir (?).
  • Düşmana ekmeği yağla da ver: Düşmanlara karşı dikkatli olup açık vermemek gerektiğini ifade eder. Kişi, düşmanına bile kusursuz davranarak zayıf yönlerini göstermemelidir.
  • Düşmanın ekmeğinden dostun şamarı yeğdir: Düşmanlarımızla bir araya gelmemeli, dostlarımız bizim iyiliğimiz için sert de davransalar yine de onlarla olmalıyız.
  • Eceli gelen keçi/köpek çobanın ekmeğini yer: Büyük bir cezayı hak etmiş kişi başkalarını öfkelendirecek bir davranışta bulunup başına dert açar.
  • El sana taşla vurursa, sen ona ekmekle vur: Birisi sana düşmanca davranışlarda bulunduğu zaman ona aynı şekilde karşılık vermek yerine barışçı bir yol denersen herkes için daha iyi olur.
  • Elin ekmeği kanlıdır, silebilen yer: Evlilik çağına giren kızlara evlendiğinde yaşayabileceği sıkıntıları anlatmak, öğüt vermek için söylenen bir atasözü.
  • Eline vur, ekmeğini al: Güçsüz, savunmasız kişilerin elinden bir şey almak çok kolaydır.
  • Er ekmeği er kursağında kalmaz (meğerki eğlene)*: Mert ve erdemli bir kimse, iyilik ve yardım gördüğü kişinin yardımına karşı kendisi de bir iyilik ve yardım yapmak için fırsat gözetir.
  • Er ekmeği meydan ekmeği*: Dürüst ve cömert kişiler mallarını kimseden saklamazlar.
  • Er ekmeği minnetsiz: Kadının, kocasının sağladığı geçimden dolayı kendini minnet altında hissetmemesi gerektiğini ifade eder. Evlilikte, erkeğin geçim sağlama sorumluluğu doğal kabul edilir ve bu, kadına bir yük veya suçlama getirmemelidir.
  • Er olan ekmeğini taştan çıkarır*: Azimli bir kimse, en güç koşullarda bile para kazanıp geçimini sağlamanın yolunu bulur.
  • Et ne kadar arık olsa ekmek üstünde yaraşır*: Bilgiden görgüden, erdemden yana nasibini az bile olsa almış bir kişiye bilgisiz, görgüsüz kişilerin üstünde bir yer verilmelidir.
  • Etin çiği et getirir, ekmeğin çiği dert getirir (Çiğ et, et getirir; çiğ ekmek dert getirir): Et fazla pişmeden yenirse lezzetli olur ve vücuda daha faydalı olabilir. Ama ekmek hamur iken yenirse insanın midesine oturur, rahatsız eder.
  • Evinde ekmeği yer, elin damında ürür: Kendisine değil başkalarına karşılıksız olarak iş gören kimselerin durumunu ifade eder.
  • Fakirin ekmeği çavdar, ineği keçidir: Fakirlerin daha basit ve düşük maliyetli şeylerle yetinmek zorunda olduklarını ifade eder. Çavdar ekmeği ve keçi, daha ucuz ve erişilebilir gıda kaynaklarıdır; bu, yoksul insanların yaşam koşullarını ve bütçelerini yansıtır.
  • Ferah ile yenirse soğanla ekmek, halt etmiş baklava, börek: Ağız tadıyla huzur içinde yenen soğan ekmeğin, sıkıntılı ve güç bir durumda yenen baklava börekten daha iyi olduğunu anlatır. İnsanların keyifli ve mutlu oldukları zamanlarda her şeyin güzel ve lezzetli olacağını vurgular.
  • Fırın kızmayınca ekmek pişmez: Bir işin başarılı olması için gerekli şartların olgunlaşması gerektiğini ifade eder. Yeterli çaba ve uygun koşullar olmadan istenilen sonuca ulaşılamaz.
  • Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını çalar*: Kişi, inançları ayrı da olsa, hoşlanmasa da geçimini sağlayan kimseye hizmet eder.
  • Görgüsüzün ekmeği yenir de, misafiri ağırlanmaz: Misafirperverliğin sadece hoşgörü ve cömertlikle ilgili olmadığını, aynı zamanda misafirperverliği hak eden kişilerin saygılı ve nezaketli olması gerektiğini ifade eder. Misafirperverliğin karşılıklı bir ilişki olduğunu ve iki tarafın da saygılı olması gerektiğini hatırlatır.
  • Güvenme dayına, ekmek (azık) al yanına*: İnsanın kendisini ilgilendiren önemli işler başkalarına havale edilmemeli, insanın bizzat kendisi ilgilenmelidir.
  • Güzellik ekmeğe sürülüp yenilmez: Güzellik insana yalnızca zevk ve mutluluk verir, karın doyurmaz.
  • Her katık ekmeğe göre olmaz: Her şeyin her duruma uygun olmayabileceğini ve her durumun kendine özgü gereksinimlerinin olduğunu ifade eder. Farklı koşullar, farklı yaklaşımlar ve çözümler gerektirir.
  • Her taamın lezzeti tuzdan çıkar, tuz ekmek bilmeyen akıbet gözden çıkar: Herkes geçimini sağladığı kapıya minnet duymalıdır. Geçimini sağladığı yere nankörlük eden kişi bunun bedelini çok ağır öder (taam: yemek, aş).
  • Herkesin hamuru ekmeğine göredir*: İnsanların yetenek ve imkanlarının, kendi koşullarına ve kapasitesine uygun olduğunu ifade eder. Her birey, kendi kaynakları ve yetenekleri doğrultusunda hareket eder ve sonuçlar da buna göre şekillenir.
  • Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten*: Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz, nitekim kadının namusunu satmış sayılması için bir öpücük vermiş olması yeter.
  • İki su, bir ekmek yerini tutar: Yemek arasında su içmek açlığı, daha çabuk yatıştırır.
  • İnsan gurbete bir dilim ekmekle çıkar da, bir torba ekmekle dönemez: Kişinin zorluklarla yola çıkıp, büyük beklentilerle dönmesinin her zaman mümkün olmadığını ifade eder. Gurbet, emek ve mücadele gerektirir; fakat her zaman umulan kazanç elde edilemeyebilir.
  • İt, ekmekten kaçmaz: Çıkar sağlayan bir durumdan kimsenin kolayca vazgeçmeyeceğini ifade eder.
  • İyi günde yağlı ekmeği beğenmeyen fakirlikte kuru ekmeğe selam durur: Kişi beğenmediği veya aşağıladığı bir şeyin gün gelir çok daha kötüsüne razı olmak zorunda kalır.
  • İyinin ekmeği gökyüzünde, kötünün ekmeği dizinin dibinde: Allah iyi insanı hiçbir zaman muhtaç durumda bırakmaz. Kötü insan ise iyilik yapmayı sevmediği için İlahi yardım görmeden geçimini sağlamak zorunda kalır.
  • Kadı ekmeğini karınca yemez: Dürüst ve namuslu olarak tanınan kişileri kimse haksızlıkla suçlayamaz, kimse onlardan davacı olmaz.
  • Kasap ekmeğini yavan yer: Bir işin içinde olan kişinin, o işin nimetlerinden her zaman faydalanamayacağını ifade eder. Kasap, her ne kadar etle çalışsa da, kendi kazancını ve emeğini tüketmemek için sade ve mütevazı bir yaşam sürer.
  • Katığını ekmeğine denk etmeyen aç kalır: Elindekini idareli kullanmayan, azla yetinmeyi bilmeyen kısa zamanda sıkıntıya düşer.
  • Kedi gözünü kapar, ekmeğini öyle yer: Kişinin yaptığı işi yalnızca kendi lehine görebileceğini, başkalarının durumunu veya sonucunu göz önüne almadığını ifade eder (?).
  • Kışın ekmeksiz, yazın gömleksiz yola çıkma: Herhangi bir işe veya yolculuğa başlarken gerekli hazırlıkları yapmanın önemini ifade eder. Eksiksiz ve uygun şekilde hazırlanmadan yola çıkmak, zorluklara neden olabilir.
  • Kız gittiği, oğlan bittiği yerde ekmek yer: Kız evladı evlendikten sonra ihtiyaçları kocası tarafından karşılanır. Erkek evlat ise büyüdükten sonra çalışıp ihtiyaçlarını kendi başına karşılayabilir.
  • Kızın varsa el yatağında yatmasın, oğlun varsa el ekmeği tatmasın: Yetişkin kız çocuğu baba evinden başka hiçbir yerde gece yatıya kalmamalı. Aynı şekilde ana baba oğullarının ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamaya çalışmalı, başkalarına muhtaç etmemelidir.
  • Kimi inci ayıklar, kimi bir lokma ekmek sayıklar: Bazı insanlar bolluk içinde yüzerler, bazıları da yoksulluk içinde kıvranırlar.
  • Komşu ekmeği komşuya borçtur*: Komşuların yardımlaşmaları karşılıklı olmalıdır.
  • Köpek, ekmek veren (yediği) kapıyı tanır*: İnsanlar iyiliklerini gördükleri kimseleri unutmazlar.
  • Mayalı ekmek kabarır: Doğru şartlar ve hazırlıklarla yapılan işlerin büyüyüp gelişeceğini ifade eder. Emek ve sabırla atılan adımlar, olumlu sonuçlar doğurur.
  • Nankör ekmeği yer, kabına pisler: İyilikten anlamayan nankör kimseler, kendisine yardım eden kişilere kötülükle cevap verirler.
  • Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun: İnsanın bazen elindekiyle yetinmesi ve beklentilerini azaltması gerektiğini ifade eder. Sahip olmak, mükemmel olandan daha önemli görülür.
  • Oğlanı doğuran ana sevinmesin de ekmeğini yiyen sevinsin: Ana babalar yaşlandıklarında kendilerine daha iyi bakar diye oğlan çocuğunu çok isterler, ama bazen erkek evlat hayırsız çıkıp bu görevini yapmayabilir; sadece eşiyle ve ailesiyle ilgilenebilir.
  • Okumuşun ekmeği koynunda: Bilgili ve eğitimli kişiler, yetenekleri ve bilgi birikimleri sayesinde iş bulmakta ve geçimlerini sağlamakta genellikle zorluk çekmezler.
  • Öğüt veren olur ama ekmek veren olmaz (El adamın öğüdünü verir, ekmeğini vermez): İnsan zorda kaldığında akıl veren çok olur, ama yardım eden az olur.
  • Öksüze acıyan çok, ekmek veren yok: Kimsesiz kişiye acıyan çok olur ama, yardım etmeye yanaşan olmaz.
  • Peynir ekmek, hazır yemek (Zeytin ekmek hazır yemek): Yemek pişirmeyi bilmeyenler peynir ekmek vb. şeyleri pişirilmiş hazır yemek olarak kabul ederler.
  • Taş atana sen ekmek at: Biri sana kötülük yapmaya kalktığı zaman sen ona sevgi göster, yumuşak davran ve iyilikle karşılık ver; o da utanır bu niyetinden vazgeçer.
  • Toprağı işleyen, ekmeği dişler*: Toprakla ilgilenen, tarımla uğraşan veya başka bir işte çalışan kişinin, emeğinin karşılığını alacağını ifade eder. Bu atasözü, tarımla uğraşanların emeklerinin meyvesini topraktan alacaklarını ve insanların çaba göstererek hak ettiklerini elde edebileceklerini anlatır.
  • Tuz ekmek hakkı bilmeyen itten de beterdir: İyiliğe kötülükle cevap veren kimselerden her şey beklenir.
  • Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur*: İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişinin sonu iyi olmaz.
  • Umut fakirin (garibin) ekmeğidir*: Yoksullar hep, kısa süre sonra bolluğa, rahata kavuşma umudu içinde yaşarlar.
  • Üvey ana ekmeği, demirden tokmağı: Üvey anne çocukla öz annesi gibi ilgilenmez.
  • Yazın gölgede oturanın, kışın kardır ekmeği: Yazın tembellik eden veya hazırlık yapmayan kişilerin, kışın zor durumda kalacaklarını ifade eder. Yazın yapılan hazırlık ve çalışma, kışın zorluklarıyla başa çıkmak için önemlidir.
  • Yiğit ekmeğiyle yiğit beslenir*: Mert insanın koruyucusu, kayırıcısı yine mert kimselerdir.


Ekmek ile ilgili deyimler ve anlamları


Bir ekmek
Ekmek
İçinde "ekmek" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Ekmek çarpsın!: Karşısındakini inandırmak için edilen bir yemin: Aynen böyle oldu! Yalanım varsa ekmek çarpsın... (H. F. Beşik)
  • Ekmek çıkarmak: Kazanç sağlamak: Merak etme, bu işten sana da bir ekmek çıkarırız.
  • Ekmek çıkmak (düşmek): Kazanç düşmek, kazanç sağlama fırsatı olmak: Belki bu işten bize de ekmek çıkar.
  • Ekmek düşmanı: (şaka) Bir ailede geçimin sağlanmasına katılmayan tüketici durumundaki kişiler, kaşık düşmanı: Derhâl kendine iş bul. Evimde ekmek düşmanı istemem. (A. E. Kavaklı)
  • Ekmek elden su gölden: Kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme, gereksinmelerinin başkasınca sağlanması durumu: Hayat hep böyle ekmek elden su gölden devam edecek sanıyorsan yanılıyorsun! Bu devirde okumayan adama ekmek yok. (A. Çankırılı)
  • Ekmek istemez su istemez:
    1. "Hiçbir masrafı yoktur" anlamında bir söz.
    2. İleride kullanılmak üzere alınıp bir kenara konan eşya veya mallar için söylenir: Arazi aldığımı söyledim. "İyi yapmışsın" dedi. "Arazi ekmek istemez, su istemez. Kıymet ise durduğu yerde artar..." (M. R. Alanyalı)
  • Ekmek kapısı: Geçim sağlanan yer, iş. Fabrika bu civardaki tek ekmek kapısıydı.
  • Ekmek kavgası: Geçim için çalışıp uğraşma didinme: "Ekmek kavgası yavrum, ne yapsın, işinin pesinde o da," dedi anneannem. (C. Aktaş)
  • Ekmek öpmek: (Ekmek değerli ve kutsal sayıldığından) Ekmeği öperek yemin etmek: Tuz-ekmek öptü, "Kelleci benim oğlum" diye kitaba el bastı. (K. Tahir)
  • Ekmek parası: Geçim parası, kazanç: Adamcağız, ekmek parası kazanmak için kış günü damı aktarmaya çalışırken üşütüp hastalandığını anlatır. (Mehmet Akif Ersoy)
  • Ekmek teknesi: Kazanç sağlanan araç veya vasıta: Dükkan ekmek teknesiydi; başıboş bırakılmazdı (K. Öke). Evinin ekmek teknesiydi bu kamyon. (Y. Nabi)
  • Ekmek yemek:
    1. Geçinmek.
    2. Kazanç sağlamak: Bu işten ekmek yiyeceğim, İnşallah.
  • Ekmeği dizinde: Nankör, iyilik bilmez: Hamal bu haksızlığa karşı gelince kahya köpürür: "Ülen seni Merzifon'dan getirdim. Semeri arkana verdim. Vay ekmeği dizinde, vaaay (?!)" der. (İ. Bilen)
  • (Birini) Ekmeğinden etmek: İşinden çıkarmak, işinden atmak: Makine insanı yerinden, ekmeğinden etti. (O. Kemal)
  • Ekmeğinden olmak: Geçimini sağlayan işinden ayrılmak zorunda kalmak ya da bırakılmak: Belki de benim yüzümden masum bir insanın işi kayboldu, ekmeğinden oldu, dükkanı kapandı. (E. Aydın)
  • Ekmeğine göz koymak (dikmek): Birinin geçimini sağlayan işi elinden almaya çalışmak: Garibanın ekmeğine göz koymuş namussuzların, içer-döverlerin cenazesinde işim olmaz, diyordu (M. Yalçın). "İşçiyi sömür, bir lokma ekmeğine göz dik, sendikal haklarının bile üstüne yat, çalıştır hakkını verme, servet üstüne servet yığ, sonra bu serveti dilediğin gibi harca. Sorulmaz olur mu bunun hesabı arkadaş, kan kusturulmaz olur mu?" (Y. Bahadıroğlu)
  • Ekmeğine kan doğramak: Birine acı verecek davranışta bulunmak: Bu fukarayı işten atarsan, ekmeğine kan doğramış olursun, günaha girme derim. (K. Yedekçioğlu)
  • Ekmeğine koç: Sofrasından konuk eksik olmayan, sofrası açık, konuk sever (kimse): "Ekmeğine koç," "ekmeğini paylaşan", cömert ve yardımsever insanlar makbuldür. Muhtaç birini gördüler mi, gel bir "ekmek yiyelim" derler, yemek yedirirler. (A. Ünsal)
  • Ekmeğine (engel) mani olmak: Birinin kazancını ya da geçimini engelleyecek davranışta bulunmak: Birinin "ekmeğine mani olmak" ya da birini "ekmeğinden etmek," onun "ekmeğine göz koymak" yerine geçmek istemek size yakışmaz; kimsenin "ekmeğiyle oynanmaz." "Ekmeği elinden alınan," "ekmeğinden olan" ne çok acı çeker bilseniz. (A. Ünsal)
  • Ekmeğine yağ sürmek: Farkında olmadan, istemediği halde birinin işine yarayacak davranışta bulunmak: Bunlar düşmanın ekmeğine yağ süren akılsızlar.
  • Ekmeğini ayağıyla tepmek: Önüne gelen bir fırsattan kendi hatası yüzünden faydalanamamak: "Kimi ekmeğini taştan çıkarır, kimi de "ekmeğini ayağıyla teper," karşısına gelen fırsatı kaçırır. (A. Ünsal)
  • Ekmeğini çıkarmak (kazanmak): Geçimini sağlamak: Dilenmiyor, alnının teri ile ekmeğini çıkarıyordu. (R. H. Karay)
  • Ekmeğini eline almak: Kendi kazanç sağlayacak duruma gelmek, bir meslek sahibi olmak: Halis de sebat etmiş, okulunu başarıyla bitirip, askerliğini de aradan çıkarmış, tez zamanda ekmeğini eline almıştı. (A. Çağlayan)
  • Ekmeğini elinden almak: İşini elinden almak, işinden çıkmasına sebep olmak: Gel öldür bari, bir adamın ekmeğini elinden almak öldürmekten beter değil mi? (Y. Güney)
  • Ekmeğini kana doğramak: Yaşamı üzüntü ve acı içinde olmak: Büyük bir sıkıntı ve üzüntüye katlanan insan, "ekmeğini kana doğramış"tır. Geçimini sağlamakta çok becerikli olan biri, "ekmeğini taştan çıkaran" insandır. (N. Muallimoğlu)
  • Ekmeğini taştan çıkarmak: En zor koşullarda bile geçimini sağlamayı başarmak: Üç beş kuruşa kaçak özel ders verip ufak tefek ticaret yaparak ekmeğini taştan çıkarıyor. (A. Topdağ)
  • Ekmeğini yemek: (Saygılı deyişle) Birinin yanında çalışarak geçimini sağlamak: Yıllardır ustamın ekmeğini yiyorum.
  • Ekmeğiyle oynamak: Bir kimsenin geçimini sağladığı yerden atılmasına yol açabilecek kötü bir davranışta bulunmak: Şimdi genç bir bilim adamı bunlara el attı diye kıyameti koparıyor, onun ekmeğiyle oynuyor ve kendi vatanında barınamaz hale getirmek istiyorlar. (İ. Beşikçi)
  • Aklını peynir ekmekle yemiş: (alay) Şaşkınca ve akılsızca iş görenler için söylenir: "Aklını peynir ekmekle mi yedin sen, ölmek mi istiyorsun?" (D. Aksoy)
  • Eli ekmek tutmak: Geçimini emeğiyle sağlayacak duruma gelmek: Çocuklarını büyütmenin mutluluğu içindeydi. Çocuklarının eli ekmek tutmaya başlamıştı. Hiçbiri onu utandıracak bir şey yapmamıştı. (A. Özcan)
  • ... fırın ekmek yemesi lazım: "Bir duruma erişmek için pek çok emek vermesi, daha uzun süreler çalışması gerekir" anlamında kullanılan bir deyim: Türkçeyi doğru konuşman için daha çok fırın ekmek yemen lazım (M. Duygu). Babanı yenmen için daha kırk fırın ekmek yemen lazım.
  • Kanına ekmek doğramak: Birini perişan etmeye kastetmek: Onlarla işbirliği yaparak, bu güzel vatanın kanına ekmek doğrayan nice acizler, korkaklar, nice vurdumduymazlar, nice çıkarcılar gördüm... (H. Z. Yiğitler)
  • Peynir ekmek gibi:
    1. Çok revaçta, çok tutulan, beğenilen: Peynir ekmek gibi satılıyor, afişleri her yerde. (N. Dilmener)
    2. Çok kolay biçimde: Şimdi evdeki işler ona peynir ekmek gibi geliyordu. (E. Ş. Can)
    3. Çabucak: "Suud Efendi, parasını peynir ekmek gibi yese gene de bitirip tüketemez," derlerdi. (S. Ayverdi)
  • Tuz ekmek hakkı: Birinin ekmek yedirip iyilik ettiği kimse üzerindeki hakkı: Ne de olsa yılları burada geçmişti. Tuz, ekmek hakkı vardı. (Y. Bahadıroğlu)


Ayrıca bkz.: Ekmek (biçmek) ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları
( 4 soru/yorum )

Soru ve Yorumlar: 4


Anonim:
teşekkür ederim çünkü ev ödevime çok yardımcı oldu...
6/12/11 19:52
Anonim:
ödevler için iyi bir yer .... çooook sağolun
28/12/13 15:39
Anonim:
ÇOK AMA ÇOK GÜZEL ...sözlükte bulamadım burda en güzelini buldum!♥♥♥teşekkürler
10/5/14 13:52
Anonim:
❤Ödevime çok yardımcı oldu❤
16/12/19 19:15