![]() |
Bağır |
- Göğüs, göğsün ön orta yüzü (bu sözcük özellikle deyimlerde geçer): Kendini yerden yere atarak, göğsünü bağrını yırtarak hayatının rolünü oynadı. (A. Tunç)
- Vücut boşluklarında bulunan ciğer, bağırsak gibi organların ortak adı.
- (mecazi) Yürek, gönül, kalp.
- ("Ok yayı" ve "dağ" için) Orta kısım.
- İç, derinlik, orta: Anadolu'nun bağrından kopup gelenler.
Bağır ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "bağır" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Bağrı kül olmak: İçi yanmak, dertlenmek: Şu bağrım kül oldu hep yana yana, onu söndürmeye sel gerek bana.
- Bağrı yanmak:
- Üzüntü çekmek, derin acı duymak: Bağrı yanmıştı Hekimoğlu'nun. Ölenlerden biri yirmi yaşındaki yeğeniydi. Yeğeni onun canıydı... (H. F. Beşik)
- Çok susamış olmak: Alınlarımız esmerleşti, bağrımız yandı, Hasan kardaş! Dereler, ırmaklar, çeşmeler, kuyular kurudu... (R. Özen)
- Bağrına basmak:
- Sevgiyle, içtenlikle kucaklamak: Kadın var gücüyle çocuğu kucağına alıp bağrına bastı. "Canım!" dedi. (Kolektif)
- Bir kimseyi severek ve ilgilenerek onu koruyup kayırmak: Sonra dedesi, daha sonra da amcası O'nu (sav) bağrına bastı ve himâyesine aldı. (O. Ersan)
- Bağrına ateş düşmek: Çok şiddetli bir acı duymak: Komşuların, bir defa daha bağrına ateş düşmüştü. Ağlaya sızlaya: "Ne vakit öldü? Kim haber getirdi?" diye sordular. (N. Araz)
- Bağrına işlemek: Bir şeyin etkisini çok derinden duymak, içine, yüreğine işlemek: Söylediği sözler bağrına işlemişti.
- Bağrına taş basmak: Derdini kimseye açmaksızın her türlü acıya katlanmak: Ne fedakar ana! Kocasının ölümünden sonra bağrına taş bastı, çocuklarını yetiştirdi. (N. Muallimoğlu)
- Bağrından kopmak: Benliğinden, varlığından çıkıp oluşmak: Aliya, halkının bağrından kopmuş ve tekrar onun bağımsızlığı için mücadele edip onun bağrına dönmüştü. (Y. Çetin)
- Bağrını açmak:
- Göğsünü açmak: Ateş gibi yanıyordu. Yakasını, bağrını açtı. Testiden biraz su serpti yüzüne, bağrına. (O. Şahin)
- Kucak açmak: Bütün vatan, bütün millet şefkat dolu bağrını açmış bizi kucaklıyordu. (A. Akay)
- Bağrını delmek: İçine işlemek, çok dokunmak: Ağıtlar yazılarak okuyanların bağrını deldi, gözlerini yaşarttı. (Ç. Uluçay)
- Bağrını ezmek: Üzülmek, dertlenmek: İhtiyar ananın, bağrını ezen bu acılı ses odadakileri hıçkırıklara boğmağa kâfi gelmişti. (P. Başaran)
- Acısını bağrına (içine) basmak (gömmek): Sızlanmadan, yakınmadan üzüntü ve acılara katlanmak: Reis, şehit olan yoldaşlarının acısını bağrına basarak, gemilerinin yönünü güneye çevirdi (T. Güler). Metanetli kadındı, o da acısını içine gömdü. (A. F. Soylu)
- Göğüs bağır açık: Özensiz bir kılıkta: Saçlar ve sakallar karmakarışık ve düzensiz bir halde, göğüs bağır açık, ayağında bir terlik, dizlerinde bir pantolon ve sırtında, kolasız amiyane bir gömlek vardı. (V. Günyol)
Bağır ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "bağır" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Düzlükte kurt ulusa, evde itin bağrı sızlar: Uzaklarda olan bir tehlike veya acı bile aynı soydan olanları derinden etkiler anlamına gelir. Aynı kökten gelen canlılar arasında gizli bir bağlılık vardır; biri acı çektiğinde diğeri de hisseder.
- Elin gülü ele kokmaz, alıp bağrına sokmaz: Başkasına ait olan şeylerin veya kişilerle kurulan yüzeysel ilişkilerin, gerçek değerini ve sıcaklığını hissettirmeyeceğini ifade eder. Sahip olunmayan veya içten bir bağ kurulmamış şeylerin, anlam ve değer taşımayacağını vurgular.
- Ergenin bağrını bit yer, kazandığını it (Bekarın boynunu bit yer, tutup biriktirdiğini it yer / Bekarın parasını it, yakasını bit yer*): Bekar bir kişinin hayatının düzensiz olduğunu, parasını verimli kullanamadığını ve kişisel bakımına özen göstermediğini ifade eder. Bekar yaşamı düzensizdir, harcamalar yerini bulmaz, giyim kuşama özen gösterilmez, temiz olunmaz.
- Öksüz çocuğun bağrında yağ olmaz (Öksüz oğlanın bağrı yağ bağlamaz): Kimsesiz ve sahipsiz büyüyen insanların gönüllerinde huzur, rahatlık ve sevinç bulunmasının kolay olmadığını ifade eder. Hayatta destekten ve sevgiden mahrum kalan kişiler, içsel mutluluğu yakalamakta zorlanır.
- Öksüzün bağrı yanık olur: Yetim veya öksüz büyüyen kişilerin hayatın zorlukları karşısında daha fazla acı çektiğini ifade eder. Sevgi, ilgi ve destekten yoksun kalan bu kişiler, içlerinde derin bir hüzün taşır.
Bağır ile ilgili birleşik kelimeler
- Bağır yeleği: Eskiden zırh altına giyilen deri yelek.
- Bağrı açık: Korkusuz, pervasız: (...) Tankların önüne yatanları, kurşuna kafa atanları, öleceksek adam gibi ölelim diyen bağrı açık adamları... (A. Uzun)
- Bağrı dağlı: Gönlü yaralı: Gel ey gözü bağlı, bağrı dağlı; başı karalı, ayağı bağlı! / Gel seninle ikimiz hem-nefes olalım ve yanan bağrının sırlarını söyleşelim. (Fuzulî)
- Bağrı göçük: Zayıf.
- Bağrı kara: Çok sıkıntı çekmiş, kederli, yaslı: Koy sevinsin bağrı kara analar, / Kötü günde ata binen yiğit. (İ. Parlatır)
- Bağrı katı: Duyguları körelmiş, hissiz, merhametsiz, insafsız, zalim: Boyu devrilesicenin derisi demirden sert, bağrı polattan katı imiş. (E. C. Güney)
- Bağrı taş: Tevekkül içinde: Derviş bağrı taş gerek, koyundan yavaş gerek.
- Bağrı yanık: Çok dert ve acı çekmiş, çok kahır görmüş: Allahım!.. Ak saçlı ihtiyarlar, bağrı yanık analar, gönlü yaralanmış yetimler, bütün Türk ve Müslüman kulların hep birden dua'ya geldik... (M. Hüsrevoğlu)
- Bağrı yufka: Kötü olaylardan çok çabuk etkilenen, yufka yürekli: Yetimin bağrı yufka olur. O, acı soğan sözlü karının söyledikleri kurşun gibi işlemiş yüreğine... (H. Aydın)
Soru/Yorum Gönder