Ödünç nedir ne demektir? Ödünç ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

İlerde geri verilmek veya geri alınmak için alınan ya da verilen şey: Ödünç verilen şey hatırlanır, ödünç alınan şey unutulur. (Japon Atasözü)

Ödünç ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde veya anlamında "ödünç" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Eğreti almak: Ödünç almak: Annem, başıma, üstünde "Maşallah" işli bir de sünnet başlığı koydu, onu da birisinden eğreti almış olacak. (A. Nesin)
  • Eğreti vermek: Ödünç vermek: Kenan, eğreti verdiği smokinin orasını burasını iğnelemişti ya, bana uysun diye... (A. Nesin)
  • Emanet vermek: Geri almak üzere ödünç vermek: Sağ salim getirmek şartıyla birkaç günlüğüne emanet verdi.

Ödünç ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde ya da anlamında "ödünç" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir*: Ödünç verilirken, veren de alan da hoşnuttur ama geri istenirken tatsızlık meydana getirir, geri alması zor olur.
  • Akçasının kıymetini bilmeyen ödünç versin: İnsan, parayı kolay kolay kazanamaz. Bunu anlamayan insan parasını ona buna borç dağıtır, sonra da kendisi sıkıntıya düşer.
  • Atını veren yaya gidermiş: Kendisi için gerekli olan şeyi başkasına ödünç veren sıkıntıyı kendi çeker.
  • Azıksız yola çıkan, dilenciden ödünç alır: İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.
  • Bey aşı borç, düğün aşı ödünç*: Beyin sofrasından yiyenin bu ağırlamaya karşılık vermesi çok güç olduğundan bir borç olarak kalır. Ama bir düğün yemeği yiyen kişi, günün birinde kendisinin yapacağı düğüne daha önce düğününde yemek yediği kişiyi çağırarak onunla ödeşebilir.
  • Eğreti ata binen tez iner*: Ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
  • Eğreti kaftan tez eskir: Ödünç malı kendi malımızdan çok daha dikkatli kullanmak gerekir.
  • Elden çıkan ele girmez: Malını sürekli başkalarına ödünç veren kişi o malı günün birinde kaybedebilir.
  • Ele giden yele gider: İnsan elindekini kendisi kullanmayıp ona buna ödünç verirse sonunda o şeyin kullanılacak hali kalmaz.
  • Elinle ver, ayağınla ara*: Ödünç aldığı şeyi geri vermeyi savsaklayanlara yakınma olarak söylenir.
  • Emanet at, insanı yaya bırakır: Başkasından ödünç alınan veya emanet edilen şeylerin güvenilir olmadığını ve insanı zor durumda bırakabileceğini ifade eder. Kendi malına sahip olmanın daha güvenli olduğunu vurgular.
  • Emanet ata binen tez iner*: Ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
  • Eşek eşeği ödünç kaşır*: Çıkarcı, başkasına yardım ederken ileride onun da kendisine yardım edeceğini düşünür.
  • Fukaraya veren Mevla'ya ödünç verir: Yoksul, muhtaç durumdaki insanlara yardım eden kişi, büyük sevap kazanır ve işleri hep yolunda gider.
  • İnsanın ahmağı, malını veresiye verendir:
    1. Bazı insanlar malıyla övünmek için onu başkalarına ödünç vermekten hoşlanırlar. Bu aptallıkları yüzünden de o mal da çabucak yıpranır.
    2. Veresiye mal satmak akıllıca bir ticaret yöntemi değildir.
  • Kavgada kılıç ödünç verilmez*: Kişi, silahını başkasına verip kendisini savunmasız bırakamaz.
  • Tasada duracağına kesede dursun: İnsan, kendi kullandığı bir malı veya parayı başkasına ödünç verip tasasını çekmektense kimseye vermesin daha iyi.
  • Yiğidin yiğide ekmeği ödünç, kötüye sadaka: Sofrası açık olana konuk olan iyilik bilir kişi, bunun altında kalmaz. Bu anlayışta olmayan konuğa karşılıksız bir iyilik edilmiş olur.