![]() |
Hacet Tepesi - Kastamonu |
- Gerek, gereklilik: Arife tarif ne hacet (atasözü)
- Allah (c.c.)'tan gerçekleştirilmesi beklenen dilek.
- İhtiyaç duyulan şey, gerekli şey: Kötü komşu insanı hacet sahibi eder (atasözü)
- Ortaya çıkan bir durum dolayısıyla dini kurallarından bir ölçüde ya da bir özel olayda uzaklaşılması gereği.
- Küçük ya da büyük abdest bozma ihtiyacı.
Hacet ile ilgili birleşik kelimeler
- Hacet kapısı: Allah'a dua etmek ya da dilekte bulunmak için önünde durulan türbe kapısı: Ey dünya ve ahirette Rahman ve Rahim olan Allah; senin kapın gibi hacet kapısı olmaz ve senden başka hiç kimseye ümit bağlanmaz... (Seyyid Mustafa Muhsin Musevî)
- Hacet namazı: Allah'ın dilekleri kabul etmesi için duadan önce kılınan namaz: Hapishanede hemen abdest alıp, hacet namazı kıldı. Sonra da: "Ey Rabbim! Bir suçum olmadığını yalnız Sen biliyorsun. Beni bu hapisten ancak sen kurtarırsın! Ey Rabbim! Beni kurtar!" diye dua etti. (V. Akkaya)
- Hacet penceresi: Türbelerde sandukanın bulunduğu odanın içine bakan küçük pencere: Taşraya tayin edilen veya sılasına giden her yolcu mutlaka Türbe-i Şerifi ziyaret ederek Hacet penceresinin önünde dua eder, selamet dilerdi. (İ. Hinçer)
- Hacet tepesi: Üzerinde yapılan duanın kabul olunacağına inanılan tepe: Benli Sultan civarındaki Hacet Tepesinde uyunduğunda görülen rüyalar aynıyla vaki olurmuş.
Hacet ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "hacet" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Hacet dilemek: İstekte bulunmak: Cenab-ı Hak'tan hacet diledi: "Ya Rab, bu eti pişirip getiren oğluma peygamberlik ver" dedi. (E. B. Şapolyo)
- Hacet görmek:
- Gerekli bulmak, gerekli saymak: "İşin aslı bu. Yemin etmeme bilmem hacet görür müsünüz?" (H. İ. Dinamo)
- Ayakyoluna çıkmak, tuvalete gitmek: İbriğini alır, doğru bahçeye. Hacet görmeye. Görür. Gelir. (N. Mert)
- Hacet görmemek: Gerekli bulmamak: Baktı ki anlamaya niyeti yok, tekrar tekrar anlatmaya hacet görmedi, çünkü değişen bir şey olmayacağını biliyordu ne kadar dil dökerse döksün. (H. Alptekin)
- Hacet kalmamak: Gereği olmamak, gereği görülmemek: Şimdi aşk mektuplarına hacet kalmadı, gençler pat diye ilk görüşte ilanı aşk ediveriyorlar; bizim çoğumuzu o aşk mektupları şair yapmıştı... (İ. Özer)
- Hacet kapıları açılmak: Duaların kabul edileceği, dileklerin yerine getirileceği bir zaman dilimine girmek: Hacet kapıları açık olmaya görsün! Dileğin biri yerini bulur da biri yerde kalır mı? (Y. Ölmez)
- Hacet olmamak: İhtiyaç olmamak: Hayır işte istihareye hacet olmaz... (H. Mazıoğlu)
- Hacet yok: Gereği yok, istemez: Bu konuda uzun söze hacet yok. Hepimiz aynı fikirdeyiz, değil mi? (Ö. L. Mete). Sizin gelmenize hacet yok, ben kendim giderim.
- Haceti olmak (gelmek): Ayakyoluna (tuvalete) gitmesi gerekmek: Gülâbî Ağa'nın haceti gelmiş, karnı sıkıştırıp Bağdad davulu gibi gümbürdemeye başlamıştı. (Evliya Çelebi)
- Hacetini yapmak: Abdestini bozmak: Hacetini yapmak için bir yer arıyordu.
- Gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz: Birinin hoşa gitmeyen, uygunsuz durumlarından söz edilirken, bunların herkes tarafından öteden beri bilindiğini anlatmak için kullanılır: Kamar'a gelince; Ziya Paşa adında bir Türk vardı, O şöyle derdi: "Gülü tarife ne hacet, o ne çiçektir biliriz; İti tarife ne hacet, o ne köpektir biliriz." (M. Işık)
- Ne hacet: Gereksiz, gerek yok, ne gereği var: Sen varsın yanımda daha ne olsun, / Şiire, şarkıya, saza ne hacet / Güldükçe yüzünde güller açıyor, / Nisana, mayısa, yaza ne hacet. (K. Erzurum)
Hacet ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "hacet" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Adam olana tazir ne hacet, çehre ile bakmak elverir: Karakteri ve erdemleri yüksek olan kişileri azarlamaya gerek olmadığını, sadece yüz ifadesi veya tutumlardan durumu anlayabileceklerini ifade eder (tazir: azarlama, çehre: somurtma).
- Arife tarif ne hacet: Neyin ne olduğunu bilen, anlayan kişiye açıklama yapmanın gereksiz olduğunu ifade eder. Akıllı ve sezgili insanlar, söylenmeden de durumu kavrarlar.
- Kötü komşu insanı hacet (gerekli mal) sahibi eder*: Kötü komşu, komşusuna hiçbir şekilde yardımda bulunmadığından, kötü biriyle komşuluk eden, zorunlu olarak evine gerekli tüm araç ve gereçleri alır.
- Tamahkârdan hacet dileyen, denize çukur açar: Açgözlü birinden yardım istemenin boşuna olduğunu anlatır. Böyle bir kişi, başkalarına fayda sağlamayacağı gibi, ondan bir şey beklemek de anlamsız ve sonuçsuz kalır.
Soru/Yorum Gönder