Yüksek bir dağ |
- Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine egemen ve oldukça geniş bir alan kaplayan bölümlerine verilen ad: Dağ suları serindir ama, yolları sarptır, kışı çetindir... (S. Ali)
- Yabani: Dağ gülü, dağ çileği vb.
Dağ ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde dağ kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Dağ ayısı: Kent yaşayışına alışamamış, yol yordam bilmez, pek kaba kimse: Seni kaba dağ ayısı! Hayvanların arasında yaşamaktan, insan olmayı unutmuşsun! (H. Yeşilyurt)
- Dağ başı:
- Dağın en yüksek kısımları: Dağ başı soğuk olur (Y. Akkaya)
- Kent dışı, ıssız yer: Resmen dağ başında yolun ortasında kalakaldım, iyi mi? (M. Köse)
- Yasaların geçmediği, herkesin keyfince yaşadığı yer: Kendisine müdahale ettim, "burası dağ başı mı?" dedim. O da bana, "seni görünce dağ başı sandım, çünkü ayılar dağda yaşar," demez mi! (Y. Sarpdere)
- Dağ gibi:
- Pek iri, pek güçlü: Dağ gibi bir delikanlı.
- Pek çok: Dağlar gibi çamaşır birikmiş.
- Dağ kanunu: Hukukun ve kanunun değil kaba kuvvetin hâkim olduğu düzen: Nasıl direnirsin, oralarda dağ kanunu, en güçlünün sözü geçer, karşı gelirsen hayatın gider. (T. Yalçın)
- Dağ taş: Her taraf: Dağ taş ev, dağ taş insan dolu. (A. Korkut)
- Dağa çıkmak: Eşkıyalık etmek ya da hükümete karşı gelmek için dağlara çekilmek: Halkta kıpırdanmalar başladı, ama dağa çıkmış adamlarla iş yürümeyecek, önemli olan düzenli bir ordu, ne yapacağı belli olan askerler. (T. Serim)
- Dağa kaldırmak: Birini zorla dağa ya da ıssız bir yere götürüp orada tutmak: Ne kimseyi dağa kaldırmış, ne de fidye istermiş, istediği, sadece fakirler, kimsesizler, dullar, öksüzler içinmiş. (Ö. Seyfettin)
- Dağda büyümüş: Kaba ve görgüsüz kimse: Sanki şehirde değil, dağda büyümüş, ben bu derece terbiyeden mahrum kimseye tesadüf etmedim; çocuk dağda mı büyüdün, biraz insan içine çıkta muaşeret nedir öğren. (Halkbilgisi)
- Dağdan gelip bağdakini kovmak: (deyiminin anlamı) Sonradan geldiği halde eskilerin hakkını çiğnemek, onların yerini almaya çalışmak: Buralar ezelden bizimdir, dağdan gelip bağdakini kovmayın. (A. Akca)
- Dağdan inmiş: Kaba saba, yontulmamış, incelmemiş: Kim bilir, seni dağdan inmiş bir ayıya benzetmiş olabilirler. (H. Taşkın)
- Dağlar anası: Çok iri kadın: O kadın değil, dağlar anası bir şeydi. (H. F. Gözler)
- Dağlar dayanmaz:
- Sürekli tüketim, bitmez sanılanların hepsini bir gün gelir tüketir: Hazıra dağlar dayanmaz. (Atasözü)
- Karşılaşılan, yaşanılan acının çok şiddetli ve dayanılması güç olduğunu anlatır: Dertli, "Derdime dağlar dayanmaz," dese de binlerce dertliyi sırtında taşımış dağlar. (M. Toptaş)
- Dağlar kadar:
- Aşırı ölçüde büyük: Gövdesi küçük, yüreği dağlar kadar. (O. Cengiz)
- Çok fazla: Dağlar kadar seviyorum! Denizler kadar seviyorum! Gökler kadar seviyorum! Dünyalar kadar seviyorum! (N. F. Kısakürek)
- Dağlar misafir almaya başlamak: Soğukların bitip kırda kalınabilecek mevsimin başlaması, ilkbaharın gelmesi.
- Dağlara düşmek: Perişan ve avare bir durumda insanlardan uzak ıssız yerlerde dolaşır olmak: O senin sevdandan dağlara düştü. Deli oldu. Yıllardır dağlarda yaşıyor. (M. Adıbeş)
- Dağlara taşlara: Kötü bir durumdan söz edilirken, "hepimizden ırak olsun" anlamında söylenir: "Bu diktiklerimiz kefenimizdir ha! Bilesin bacım," dedi. "Sus! Yere girmeyesice, ağzından yel ala! Bu nasıl sözdür? Tüü tüü, dağlara taşlara." (B. Öner)
- Dağları devirmek: Güç yetmez gibi görünen büyük, ağır işler başarmak: Ricâlin himmeti dağları devirir, kökünden koparır. (S. Ayverdi)
- Dağların misafir aldığı mevsim: (şaka yollu) Yaz mevsimi: Vakit yaz vakti demiştik. Dağların tam misafir aldığı sıralar. Türlü çiçekler açmış, çam kokusu nane kokusuna, püren kokusu salep kokusuna, gül kokusu sümbül nergis kokusuna karışmış, mest eden bir koku... (N. Gürsel)
- Dağların şenliği (gelin anası):
- Kaba, anlayışsız kimse: Hay kör olası, dağların şenliği, bak şimdi de Başhemşire Hanımın saksısını devirdi. (M. Ş. Esendal)
- Ayı.
- Alçacık dağları ben yarattım demek: Çok kurumlu olmak, kendini çok beğenmek: Bu adamı koridorda alçacık dağları ben yarattım dercesine kasıla kasıla yürürken görseniz makaraları koyuverirsiniz. Onu gören kimse yokken bile çalımından geçilmez.
- Aralarında dağlar kadar fark olmak: Aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak, benzer nitelikler çok az olmak: Selçuklu nerede, Mongol nerede, aralarında dağlar kadar fark var ki, o dağların tepesini aşmak ne mümkün. Selçuklu insafı elden bırakmayan insandır, Mongol ise insafın adını bile duymamış... (Y. Bahadıroğlu)
- Burnu Kaf dağında: Pek kibirli, çok büyüklenen: Özgüveni ve egosu tavan yapmış, burnu Kaf dağında bir budalaydı. (E. Aksu)
- Burnu Kafdağı'na çıkmak (varmak): Kibirlenmek, şımarmak, burnu büyümek: Profesör oldum diye burnu Kafdağı'na çıkan Mustafa'ya da ilk tekmeyi kendisi indirecek, onurunu kurtaracaktı. (R. Enis)
- Güvendiği dağlara kar yağmak (Güvendiği dal elinde kalmak): Yarar umduğu kimseden ya da şeyden iyilik gelmemek, umduğunu bulamamak: Zaten her vakit garblı dostlarından medet umardı. Ama bu defa güvendiği dağlara kar yağmıştı. (Hanzâde Sultanefendi)
- Hüt dağı gibi şişmek (kabarmak): Pek çok şişmek ya da kabarmak: Herkes tıka-basa. Karınları Hüt Dağı gibi şişmiş. Onların yedikleriyle bir ordu beslenir. (S. Birsel)
- Küçük dağları ben yarattım demek: Çok böbürlenmek, kibirlenmek: Bir köylüye üstten bakan kaba, kibirli, küçük dağları ben yarattım diye bakan idareciden, müdürden, şeften ikrah ederdi... (M. Kızılkaya)
Dağ ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde dağ sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Dağ adamı, hasta eder sağ adamı: Hiç bir şeyden anlamayan cahil, görgüsüz kişi, davranışlarıyla çevresindekileri sinirlendirir ve rahatsız eder.
- Dağ ardında olsun da, yer altında olmasın (Sağ olsun da dağ ardında olsun)*: "Yaşasın da varsın uzakta olsun" anlamında kullanılır; önemli olanın ve istenenin sevilen kişinin hayatta ve iyi olması olduğunu, o kişi böyle olduktan sonra yakında olmuş uzakta olmuş çok da önemli olmayacağını anlatır.
- Dağ başına harman yapma, savurursun yel için, sel önüne değirmen yapma öğütürsün sel için*: (atasözünün anlamı) Yapılan bir işten sonuç alınabilmesi, emeklerin boşa gitmemesi için çalışma yerinin baştan iyi belirlenmesi gerekir.
- Dağ başına kış gelir, insanın başına iş gelir*: Dağ başında kışın nasıl fırtına eksik olmazsa kişinin yaşamında da yıpratıcı olaylar eksik olmaz.
- Dağ başında duman, insan başında yaman eksik olmaz: Zorlukların ve sıkıntıların hayatın doğal bir parçası olduğunu vurgular. İnsan hayatı boyunca mutlaka bazı sorunlarla karşılaşır, tıpkı dağların başında sürekli duman olması gibi.
- Dağ başından duman eksik olmaz* (Dağ başı dumansız olmaz): Büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır.
- Dağ başından duman, yiğit başından boran eksik olmaz: Kahramanların, güçlü ve cesur insanların hayatlarının kolay olmadığını, sürekli olarak zorluklar ve sıkıntılarla karşılaşacağını ifade eder. Nasıl ki dağların zirvesinde sürekli duman varsa, yiğit insanların hayatında da sürekli mücadele ve zorluklar vardır.
- Dağ çalısız kalmaz, yol kenarı dikensiz olmaz (Dağ çalısız, yol delisiz olmaz): Doğal ortamların veya yaşamın zorluklarından kaçınılamayacağını ifade eder. Dağlar doğal olarak çalılık ve bitki örtüsüyle kaplıdır; yol kenarları ise genellikle dikenli bitkilerle doludur. Bu atasözü, hayatta karşılaşılan zorlukların ve sorunların kaçınılmaz olduğunu vurgular.
- Dağ dağ (taş taş) üstünde olur, ev ev üstünde olmaz*: Aynı evde oturan iki aile arasında er geç geçimsizlik baş gösterir.
- Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur*: Dostlar, tanışlar birbirlerinden ne kadar uzak düşmüş olurlarsa olsunlar günün birinde kavuşabilirler.
- "Dağ" deyip geçme, yuva diyen bulunur: Bir kişinin beğenmeyip küçümsediği şeyi el üstünde tutanlar olur.
- Dağ doğura doğura bir fare doğurmuş*: Büyük şeyler beklenen bir işten önemsiz bir sonuç alınınca söylenir.
- Dağ dumansız, insan hatasız olmaz: Dağlar genellikle etrafında bir miktar duman veya sis bulutlarıyla çevrilidir, bu dağların doğası gereğidir. Benzer şekilde, insanlar da hayatlarında hatalar yapabilirler ve mükemmel olamazlar. Bu atasözü, insanların hatalarını kabul etmeleri gerektiğini ve kusursuzluğun mümkün olmadığını vurgular.
- Dağ kuşu dağda, bağ kuşu bağda yakışır: Herkesin ve her şeyin layık olduğu, uygun olduğu yerde bulunması gerektiğini ifade eder.
- Dağ meyvesi acı da olsa devadır: Doğada bulunan bazı otlar ve meyveler pek çok ilaçtan daha şifalıdır.
- Dağ ne kadar büyük olsa, kervan aşar: Karşılaşılan her türlü engelin veya zorluğun üstesinden gelinerek başarıya ulaşılabileceğini vurgular. Zorluklar, büyüklüğü ne olursa olsun, kararlılık ve çaba ile aşılabilir.
- Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar*: Yenilmesi olanaksız gibi görünen zorlukların da bir çözüm yolu vardır.
- Dağ, ovanın süt anasıdır*: Ticareti besleyen, üretim kaynaklarıdır anlamında bir atasözü.
- Dağ tavşansız olmaz: Herhangi bir şeyin olmazsa olmaz bir parçasının bulunduğunu veya bir şeyin eksik olduğunda tam anlamıyla tamamlanamayacağını ifade eder.
- Dağ tavşansız, kul/insan düşmansız olmaz: İnsan ne kadar iyi niyetli olursa olsun yine de çevresinde kendisinden hoşlanmayan birileri çıkabilir.
- Dağ yıkılmazsa dere dolmaz: Dağı yıkmadan önce dereyi doldurmanın mümkün olmadığını belirtir, yani temel bir adımı atmadan daha büyük ve karmaşık sorunları çözmek mümkün olmayabilir.
- Dağ yürümezse abdal yürür*:
- Başkasından beklenen bir iş savsaklanıp kendi yapmak zorunda kalındığı zaman sitem olarak söylenir.
- Büyüklük taslayan birinde bitecek bir işimiz varsa biz onun ayağına gidip işimizi görmeliyiz.
- Dağa çıkan düz aramaz: Bir kişinin zorlu bir görev veya hedef için adım attığında, zorlukları göze alarak ve kabul ederek bu yola girdiğini belirtir.
- Dağa ekmeksiz, aşsız, arkadaşsız çıkma: Zorlu bir görev veya yolculuk öncesinde yeterli hazırlık yapmanın, gereken malzemeleri ve destekçileri sağlamanın önemini vurgular.
- Dağda bağı olanın çakaldan davası eksik olmaz: Uzak ve ıssız yerlerde tarlası ve bağı olan çiftçi diğerlerinden daha çok tedbirli olmak zorundadır.
- Dağda bağın var, yüreğinde dağın var*: Erişilmesi güç bir yerde ya da bakımı zor olan malı mülkü bulunan kimse, sürekli bir korku ve kuşku içindedir.
- Dağda eşek ölür, zararı eve olur (Eşek dağda ölür, zararı eve gelir): Hatalı ve zararlı bir işten o işle ilgili olmayan kimseler de zarar görebilir.
- Dağda gez, belde gez insafı elden bırakma: "Eşkıya dahi olsan insaflı ol" anlamında bir atasözü.
- Dağda gezen ayıya da rastlar kurda da: Tehlikeli yerlerde dolaşanların, risklerin ve bilinmeyenlerin peşine düşenlerin, karşılaşacakları tehlikelere hazırlıklı olmaları gerektiğini vurgular.
- Dağda keklik sayılmaz: Gerçekleşmesi imkânsız veya çok zor bir işten başarılı bir sonuç beklenemeyeceğini ifade eder. Gerçekçi olmayan beklentilere kapılmamak gerektiğini vurgular.
- Dağdaki/Dağdan gelir bağdakini kovar: Bazı kişiler misafirliğe gittiği yerde, sanki orası kendilerininmiş gibi ev sahibini aşağılar ve hor görürler.
- Dağdaki kuşun kırkı bir akçeye: Henüz elde edilmemiş veya sahip olunmamış şeylerin hiçbir faydasının veya değerinin olmadığını ifade eder.
- Dağdaki tavşanın suyu ocağa vurulmaz: Kişinin henüz sahip olmadığı veya elde edemediği bir şeyden fayda beklememesi gerektiğini ifade eder. Elde olmayan şeylerin varmış gibi düşünülmemesi ve hesaba katılmaması gerektiğini vurgular.
- Dağdan aşmaz yol olmaz, başa gelmez hal olmaz: İnsanoğlunun üstesinden gelemeyeceği sorun yoktur. Aynı şekilde hayatta insanın başına her iş gelebilir. Aklından bile geçirmediği bir felakete uğrayabilir.
- Dağdan gelen dağa gider: Belirli bir çevrede yaşamaya alışmış kimseler başka yere ayak uyduramazlar yine kendi çevrelerine dönerler.
- Dağı bağ eden himmet, dağı da sağ eder: Büyük başarılar elde etmenin ve zorlukları aşmanın, azim ve gayretle mümkün olduğunu ifade eder.
- Dağın kışına bakma, Allah'ın işine bak: İnsana fazla güvenmemek gerekir. Çünkü insan olduğu için isteyerek veya istemeyerek yanlış yapabilir. Ama Allah hiçbir zaman yanlış yapmayacağı için sadece Allah'a güvenilmelidir.
- Dağın yücesinde kurttan geçilmez, devletin yücesine dertten geçilmez: Sahipsiz, yönetimsiz kalmış bir yerde aç gözlü, saldırgan kimselerin sözü geçer. Devletin yüksek kademelerin de bulunan kişiler de sürekli halkın sorunlarıyla uğraştıkları için başka işlere zaman ayıramazlar.
- Dağına göre kar yağar (Dağına göre odun, sapına göre saman olur):
- Herkesin kazancının ve elde ettiklerinin yaptığı işe, çabasına ve çalışmasına göre belirlendiğini ifade eder. İnsanların emekleri ve yeteneklerine göre ödüllendirildiğini vurgular.
- Herkesin kendi durumuna ve koşullarına uygun zorluklarla veya sorunlarla karşılaşacağını ifade eder.
- Dağlar misafir almaya başladı: İlkbahar mevsiminde olunduğunu ve yazın başladığını/başlamak üzere olduğunu anlatır.
- Dağları ıssız sanma, körleri gözsüz sanma: Dağlar ıssız görünebilir, ancak içinde yaşam barındırır; körler gözsüz sanılabilir, ancak başka yollarla çevrelerini algılarlar. Bu atasözü, insanların ve şeylerin yüzeyde görünenin ötesinde özelliklere ve değerlere sahip olabileceğini vurgular.
- Dağların dumanı gider, amma sevdalı başın dumanı gitmez: Dağların zirvelerindeki dumanın zamanla kaybolacağını, ancak bir aşığın yüreğindeki sevdanın ve tutkunun asla geçmeyeceğini ifade eder. Gerçek aşkın kalıcı ve ölümsüz olduğunu vurgular.
- Dağların karı erir biter, kösenin sakalı bitmez: Bazı sorunların doğal bir şekilde çözüldüğünü, ancak bazı inatçı sorunların asla düzelmeyeceğini ifade eder.
- Dağlı göğsünden, şehirli gözünden ısınır: Farklı kültürlere ve yaşam tarzlarına sahip insanların farklı şeylerden zevk aldığını ve farklı şekillerde mutlu olduğunu ifade eder.
- Ağır giden dağlar aşar: Bir işte acele etmeden, dikkat ve özen göstererek sürekli ilerleyenler en zor işleri bile başarırlar.
- Ananın ilki olmaktan dağlarda tilki olmak yeğdir: Ailede ana babadan sonra evin geçimi ve idaresi en büyük çocuğa kalır. Bu yüzden ilk çocuk büyüdüğünde büyük bir sorumluluk almak zorunda kalabilir.
- Ananın dediği dağa taşa, gelinin dediği gele başa (Karımın aklına gelen başa, anamınki dağa taşa): Anneler sinirlendikleri zaman bazen kötü bir söz söyleyebilirler. Ama bunu içten söylemedikleri için o söz gerçekleşmez, ortada kalır. Gelin ise içten gelerek beddua eder; bu yüzden gelinin bedduasından Allah konusun.
- Armudun (ahlatın) iyisini (dağda) ayılar yer*: Güzel, iyi şeyleri, çoğu kez ona layık olmayan kimseler elde eder (ahlat: Yaban armudu, dağ armudu).
- Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz*: Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz.
- Alçacık dağlara kar yağsa kış değil mi, kişi kendi halini bilse hoş değil mi?: Her durumda ve her yerde belirli koşulların geçerli olduğunu ve kişinin kendi durumunu, sınırlarını bilmesinin ne kadar önemli olduğunu ifade eder. İnsanın kendini tanımasının ve gerçekçi bir şekilde değerlendirmesinin erdemini vurgular.
- Alçak yerde, tepecik kendisini dağ sanır (Alçak yerin tepeciği dağ görünür)*: Çok bilgili, usta, değerli kimselerin bulunmadığı bir yerde, az bilgili, az değerli olanlar kendilerini bir şey sanırlar.
- Allah dağına göre kar verir*: "Allahü Teâlâ herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir" anlamında söylenen bir atasözü.
- Allah dağları bile alçaklı yüksekli yaratmış: Allahü Teâlâ her kulunu değişik yapılarda ve yeteneklerde yaratmıştır.
- Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur*: Çalışkan bireyleri olan aile ve toplumlar, her yerde bol kazanç bulurlar, her yerde saygı görürler.
- Arkanı ya bir dağa ver, ya bir beye (Sırtını ya dağa, ya beye dayamalı): İnsan birinin himayesi altında yaşayacaksa o kişi varlıklı ve güçlü biri olmalıdır.
- Aşısız bağa, ağaçsız dağa güvenme: Aşısız bağın meyve vermemesi ya da ağaçsız dağın korunaksız olması gibi, gerekli önlemler alınmadığında veya gerekli hazırlıklar yapılmadığında, umulan fayda veya güvenliğin sağlanamayacağını anlatır (?).
- Aşısız bağdan, otsuz dağdan ne beklenir: Yetersiz veya eksik hazırlıklardan veya koşullardan beklenenin olmayacağını ifade eder. Gereken özen ve önlemler alınmadığında veya gerekli malzemeler sağlanmadığında beklenen başarı veya verimden uzak olunacağını vurgular.
- Aşkın var ise dağlara düş: Aşık olan bir insanın büyük zorluklarla ve engellerle karşılaşmaya hazır olması gerektiğini ifade eder. Gerçek aşkın fedakarlık ve mücadele gerektirdiğini vurgular.
- Atalar sözü tutan yüce dağlar aşar (Ulu söz dinleyen, yüce dağlar aşmış): Bütün atasözlerinde bilgi, beceri ve tecrübenin sırrı vardır. Bu yüzden atasözlerinin değerini bilen çok büyük işler başarır.
- "Ayı" deyip geçme, o da bir dağın şenliğidir: Kaba saba bulup beğenmediğimiz kişiler, kendi çevrelerinde aranılan kişilerdir.
- Azimle yüce dağlar devrilir: Kararlı ve çalışkan insanın hayatta ulaşamayacağı başarı yoktur.
- Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ (olur) (İşlersen bağ, işlemezsen dağ olur)*: Bakılıp ilgi gösterilen şeyler yararlı duruma gelir. Bakımsız bırakılanlarsa işe yaramaz duruma düşer.
- "Bee" dediğin hep keçi olsa dağ taş sürü kesilirdi: Bütün söylenenlere inanmamalı, gerçek olup olmadığını araştırmalı; insan daima temkinli davranmalıdır.
- Büyük dağa kar yağmadıkça, küçük dağa sıra gelmez: Bir şeyin veya fırsatın önce daha büyük veya önemli kişilere veya şeylere hizmet ettiğini ifade eder. Yani, büyük ve etkili olanın öncelikle yararlanacağı ve ardından diğerlerinin sırayla faydalanabileceği anlamını taşır.
- Büyük dağın dumanı büyük olur: Yüksek mevki ve büyük sorumluluklara sahip kişilerin daha büyük ve karmaşık dertlere ve sorunlara sahip olacağını ifade eder. Büyük görevlerin ve yetkilerin daha büyük zorluklar getirdiğini vurgular.
- Cehdeden dağlar aşmış: Çalışkan, gayretli kişi yapılması çok zor gibi görünen işleri bile zorlanmadan yapar (Cehd: Çalışıp çabalama, büyük gayret sarf etme, uğraşma).
- Çalışan dağ aşmış, çalışmayan yol şaşmış (Çalışkan dağları aşar, tembel düz yolda şaşar): Çalışkan insan girdiği işi mutlaka tamamlar, zor işlerin üstesinden gelir; tembel insan ise yarıda bırakır, hatta eline yüzüne bulaştırır.
- Çitsiz bağ, olur dağ: Kişi mallarına sahip çıkmazsa, zamanla mal kaybına uğrar, elinde hiçbir şeyi kalmaz.
- Çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti*: Malını, varlığını başkaları kullandı, kendisine bir şey kalmadı.
- Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış*: Bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir; sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.
- Darıldığın dağın odununu yakma, boşadığın karının topuğuna bakma: Bir kişiyle ilişkini sonlandırdığında, artık ondan yararlanmaya çalışmamanı ve geçmişteki değerini veya önemini küçümsememen gerektiğini ifade eder.
- Dayı ile dağ dolan, amca ile bağ dolanma: Genellikle dayının akrabalık açısından daha yakın bulunduğunu anlatır.
- Er güvenince erimeyen dağ olmaz: Bir insan kendine güvenince pek çok sorunun üstesinden gelebilir.
- Estiği kadar yağsa, dağı taşı sel alır: Bazı olaylar ilk başlangıçta şiddetli görünebilir fakat zamanla hızı azalır ve daha tehlikesiz hale gelir.
- Ev ıssız olur, dağ ıssız olmaz: Evlerin insan olmadığında sessiz olabileceğini, ancak dağların her zaman insanların olmamasına rağmen canlı ve aktif olabileceğini ifade eder. Bu, doğal dünyanın insan varlığına bağlı olmadığını ve doğanın kendi başına canlı ve etkileyici olduğunu vurgular.
- Gafil çobana dağ taş kurt kesilir: Dikkatsiz ve hazırlıksız kişilerin sorunlar ve tehlikelerle karşılaşabileceğini ifade eder. Yani, yeterince dikkat etmeyen veya tedbir almayan biri, her yerden her türlü beklenmedik ve zorlu durumlarla karşılaşabilir.
- Gayrete dağlar dayanmaz: Çok çalışıp gayret sarf edersek en zor işlerin bile üstesinden gelebiliriz.
- Gelmez yer altındaki, gelir dağ ardındaki: Çok uzaklara gitmiş birine kavuşabiliriz ama hayattan ayrılan birine kavuşmamız imkânsızdır.
- Görünen dağa tez erişilir: Nasıl sonuçlanacağı açıkça belli olmuş bir işin gerçekleşmesi fazla uzun sürmez.
- Görünen dağın (köyün) uzağı olmaz*:
- Bir şeyin görünür olduğunda, o şeye erişilmesi veya ulaşılmasının zor olmadığını ifade eder. Bir hedefe veya bir amaca ulaşmanın zor olmadığını, sadece dikkatli ve kararlı bir şekilde ilerlemenin yeterli olacağını vurgular.
- Bir durumun nasıl sonuçlanacağı belli olduktan sonra bu sonuç çok geçmeden gerçekleşir.
- Göz budur, dağın ardındakini görmeli; akıl budur, başa geleceği bilmeli: Akıllı insan düşünerek yarınlarını tahmin edebilmelidir.
- Güttüğü üç davar ıslığı dağları aşar: Bazı kimseler önemsiz bir işle uğraştıkları halde çok büyük bir iş yapıyormuş gibi görünmeye çalışırlar.
- Güvendiğimiz dağlar, size de mi yağdı karlar?: İnsanı en güvendiği kimseler bile bazen hayal kırıklığına uğratabilir.
- Hangi dağda kurt öldü?*: Birisinden beklenmeyen bir davranış görüldüğünde şaşma ve sitem bildirmek için kullanılan bir söz: "Ne o bakıyorum bugün erkencisin, hangi dağda kurt öldü?" (K. Erzurum)
- Hazıra dağ (dağlar) dayanmaz*: Yenisini kazanmaksızın hazırdan tüketmeye ne kadar çok kaynak olsa yine de dayanmaz.
- Her dağın derdi kendine göre*: Herkesin kendi durumuna bağlı olarak sorunları vardır.
- Her evin işi, her dağın kışı kendinedir: Herkesin kendi yaşadığı yer veya durumla ilgili sorumlulukları olduğunu ifade eder. Başkalarının yaşadığı zorluklar veya görevlerle ilgilenmek yerine, her bireyin kendi evi veya yaşamıyla ilgilenmesi gerektiğini vurgular.
- Himmete dağlar dayanmaz (Himmet olunca, dağ yürür):
- Bir işin başarılması için kararlılık ve azim gerektiğini ifade eder. İnsanların içlerindeki güç ve kararlılık sayesinde en zorlu işleri bile başarabileceklerini anlatır.
- Kişinin Allah'tan ve Allah dostlarından yardım ve destek alarak en büyük engelleri bile kolaylıkla aşabileceğini ifade eder.
- İftira dağdan taştan ağırdır: Bir kişiye atılan asılsız suçlamaların ve yalanların ne kadar yıkıcı olduğunu ifade eder. İftira, kişinin onurunu ve itibarını ciddi şekilde etkileyen çok ağır bir yüktür.
- İnsan kâh olur dağı kaldırır, kâh olur darıyı kaldıramaz: İnsanın bazen büyük işleri başarabilirken bazen en basit işleri bile yapamayacağını ifade eder. Bu durum, insanların ruh hali, fiziksel durumu veya çeşitli dış etkenlere bağlı olarak değişkenlik gösterebileceğini anlatır (darı: Buğdaygillerden, ufak taneli bir tohum).
- Keçi şarap içmiş dağa kurt aramaya gitmiş: Çok içki içen kişinin sarhoşken ne yaptığını bilmediğini, mantıklı düşünemediğini ve ayıkken cesaret edemediği işlere sarhoşken rahatça ve düşüncesizce giriştiğini ifade eder. Yani, içki etkisi altında, kişi riskli davranışlarda bulunabilir ve olası kötü sonuçları dikkate almaz.
- Kışın ocak başı, yazın dağlar başı: İnsanların mevsimlere göre yaşam ve çalışma düzenlerini değiştirmeleri gerektiğini ifade eder. Kışın soğuktan korunmak için evde kalmak, yazın ise serinlemek ve rahatlamak için açık havada, doğada vakit geçirmek gerektiğini anlatır.
- Kimsesiz dağlar oturmuş ağlar: Yalnızlık, tüm canlılar için zorlu bir durumdur ve en güçlülerin bile bu durum karşısında duygusal bir boşluk hissedebileceğini anlatır.
- Komşu komşusuz olsa, dağ başına ev yapar: İnsanların sosyal ilişkilerinin ve komşuluk bağlarının ne kadar önemli olduğunu ifade eder. Eğer insanlar komşularına ihtiyaç duymasalar, birbirlerinden bağımsız olarak dağ başında bile ev yapabileceklerini, yani yalnız yaşayabileceklerini ima eder; komşuluk ilişkilerinin vazgeçilmez olduğunu vurgular.
- Korku dağları bekler*:
- Korku her yerde kendini hissettirir.
- Bazı eylemlerin sonucunda doğacak durumdan korkularak yapılmaması durumunda söylenir.
- Korku dağları düz/yol eder:
- Suç olan bir işi yapmaya kalkışan kimse, göreceği cezadan korkarsa o suçu işlemekten vazgeçer.
- İnsan büyük bir tehlikenin içine düştüğü zaman kurtulmak için olağanüstü çaba sarf eder.
- Köy delisiz, dağ çalısız olmaz: Her yerin kendi karakteristik unsurlarıyla tamamlandığını ifade eder. Köylerin delileri, dağların ise çalıları kendi doğal parçası olarak görülür. Bu söz, her şeyin doğal ve gerekli unsurlarıyla bir bütün oluşturduğunu belirtir.
- Kurdu ne kadar beslersen besle, o hep dağa/ormana bakar: Yurdundan ayrı yaşayana ne verirsen ver, vatanına dönmekten başka hiçbir şey onu mutlu edemez.
- Kurt bunalırsa köye iner, kul bunalırsa dağa çıkar: Sıkıntı çekenlerin farklı tepkiler verebileceğini anlatır. Kurt, bunalınca insan yerleşim alanına yaklaşır, çünkü acil bir çözüm arayışındadır; kul ise sıkıntılardan kaçmak için dağa çıkar, izole bir ortamda huzur arar.
- Küstüğün dağın odununu kesme*: İnsan onuruna düşkün olup ilişkisini kestiği bir yerden veya kimseden herhangi bir yarar elde etmeye çalışmamalıdır.
- Lafla pilav pişerse dağ (deniz) kadar yağı benden: Bir işi gerçekleştirmek için yalnızca sözünü etmek yeterli olsaydı, herkes en büyük sözleri edip en büyük işlerin sorumluluğunu alabilirdi.
- Ne dağda bağım var, ne çakalda (tilkide) davam*: Ne o şeye sahibim ne de o şeyin getireceği sıkıntılarla uğraşıyorum.
- O dağa yağdı, bu dağa yağdı, sen hala "Kışa ne var?" diyorsun: Havalar iyi gitse de kişi kış mevsimi başlarken tedbirini almalıdır. Aksi halde zor durumda kalabilir.
- Paralı adamdan dağlar bile korkar: Zengin kimse parasını iyilik yerine, kötülük içinde kullanabilir; her istediğini parası ile yaptırır.
- Sana bir yumurta pişireyim; ama ev bağda, bağ da dağda: Mallarına düşkün bazı kişiler birine bir şey ikram etmek gerektiğinde hem verecekmiş görünürler, hem de vermemek için bahane uydururlar.
- Söz var, dağa çıkarır; söz var, dağdan indirir*: İnsanı yücelten de alçaltan da kendi sözüdür.
- Susuz çöl, ormansız dağ: Yaşamın devamı için su ve orman gibi doğal kaynakların önemini vurgular.
- Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi olmamış*: İstenilen etkiyi yapmaktan çok uzak kalan dargınlıklar için söylenir.
- Tavşan dağda, suyu ateşte: Bazı insanlar bir şeyi daha elde etmeden, ondan sağlayacağı kazancın hayalini kurarlar.
- Tembeli oduna göndermişler, dağı yüklenip gelmiş: Tembel, sadece odun kesmek gibi basit bir iş için gönderildiği halde, odun kesmek için uğraşmamak ve tekrar tekrar odun için gitmekten kaçınmak için dağı yüklenip getirmiştir. Bu atasözü, tembel bir kişinin, basit bir işi yapmak yerine daha zor bir çözümü tercih ederek işi daha da kolay hale getirdiği durumu ifade eder.
- Ulu dağ başında, ulu ağaç dibinde: Herkesçe istenilen yüksek bir mevkiyi anlatır (?).
- Yüce dağ, başı dumanlı olur: Büyük ve önemli kişilerin her yerde tanındığını ve dikkat çektiğini ifade eder.
- Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır* (Zenginin kağnısı dağdan aşar, fakirin eşeği düz yolda şaşar): Zengin, parasının gücüyle en büyük engelleri aşar. Fakir en basit durumlarda bile çaresiz kalır, şaşkına döner.
- Zora dağlar dayanmaz*: Zor karşısında en büyük engellerin bile yıkılacağını, insanların kararlılıkla ve azimle zorlukları aşabileceğini vurgular.
Dağ ile ilgili birleşik kelimeler ve anlamları
- Dağ arası: Bir sıradağ içinde bulunan aralık.
- Dağ ardı: Dağın öbür yanı.
- Dağ basamağı: Dağ eteğinde, düzlüklerin oluşmuş bulunduğu dağlarda görülen bir ya da birkaç basamak durumundaki dağ yamacı biçimi.
- Dağ başı: Dağın doruğu.
- Dağ birliği: Özellikle dağ savaşı için örgütlenip eğitilmiş birlik.
- Dağ bukalemunu: Pullu sürüngenler takımından, uzunluğu 24 cm kadar olan bir sürüngen türü.
- Dağ buzulu: İki ana buzul türünden biri, örtü buzulu karşıtı.
- Dağ çayırı: Yüksek dağlarda ağaçların ötesindeki çayırlara verilen ad.
- Dağ düğümü: Ayrı yönlerden gelen dağ sıralarının bir yörede birbirine yaklaşıp karıştığı yer.
- Dağ eteği: Dağ yamacının alt bölümü.
- Dağ iklimi: Yer yuvarının neresinde bulunursa bulunsun dağlar ve yüksek yaylalarda görülen ve özellikleri "yükseklik" ve "bakı"ya dayanan iklim türü.
- Dağ ispinozu: Serçegillerden, sırt tüyleri turuncu kül rengi, karnı turuncu beyaz, Avrupa ve Kuzey Asya'da ağaçlık yerlerde yaşayan bir kuş türü.
- Dağ köyü: Dağlık yerlerde kurulmuş, bölgenin doğal şartlarına uygun, büyük yollarla ve kentlerle ilişiği çok az olan köy.
- Dağ meltemi: Dağlardan koyak tabanlarına ve ovalara doğru esen günlük çevrimsel rüzgar.
- Dağ serçesi: Serçegillerden, karnı beyaz, boğazında kara bir leke bulunan, orman ve bahçelerde yaşayan bir kuş türü, tarla serçesi.
- Dağ sistemi: İkincil kollarla geniş alanlara yayılan, ancak belirgin ortak yanları bulunan dağ takımlarına verilen ad.
- Dağ tutması: Dağlara tırmanırken, oksijen basıncının azalması nedeniyle ortaya çıkan çarpındı, soluk almadaki güçlük, rahatsızlık.
Soru/Yorum Formu